• Sonuç bulunamadı

Sezai Karakoç, 26 Mart 1990’da kısa adı ‘’DİRİ-P’ olan Diriliş Partisini kurmuştur. Ancak Siyasi Partiler Kanunu gereğince Türkiye’deki toplam il sayısının yarısında şubelerini açamamak ve iki genel seçime üst üste katılamamak gerekçesiyle 1997 yılında kapatılmıştır. (Can, 2003: 33) Ardından 2007 yılında parti ismi değiştirilerek Yüce Diriliş Partisi adında yeni bir parti kurmuştur.

Karakoç, “1990 yılına kadar, dünya görüşümü, çıkardığım dergi, gazete ve kitaplarımla anlatmaya çalıştım. O yıl düşüncelerimizi topluma daha çok yaymak, doğrudan topluma ulaşmak ve mümkün olursa, aydınları yeni bir atılıma hazırlayarak, ülke yönetimine katmak için Diriliş Partisi’ni kurmuştuk” diyerek partiyi bir amaçtan ziyade, amaca ulaşmak için araç olarak gördüğünü göstermektedir. (Karakoç, 2017c: 11) Yüce Diriliş Partisi tüzük programının amaç kısmında:

“Yüce Diriliş Partisi, toplumun bağrından doğmuş olma şuuru içinde, iç ve dış tarihî sosyolojik şartları göz önünde tutmayı ihmal etmeksizin, ülkemiz ve milletimizin, mânen ve maddeten, en iyi, en doğru, en güzel ve en yüce bir güç ve seviyeye ermesi, kimliğinin, bağımsızlığının, bütünlüğünün ve tüm haklarının tam anlamıyla korunması, böylece bugünün ve yarınının güvence altına alınması, insanlığa katkısının, geçmişte olduğu gibi, günümüzde ve gelecekte hiçbir ülkeninkinden geri kalmamak üzere, en yüksek dereceye çıkarılması amacını taşıyan, bu amaca varmak için kişilerin haklarını en geniş kapsamıyla tanımanın ve gelişimlerini sağlamanın mutlak gereğine ve önemine inanan, daima gerçeğe değer vermeyi ilke edinen, bilime dayalı düşünceler çerçevesinde ilerlemeyi metot bilen siyasî bir kuruluştur.”

Yüce Diriliş Partisi’nin yukarda alıntılanan maddesinden de açık bir şekilde anlaşıldığı gibi Karakoç, Yüce Diriliş Partisi’ni kendi ütopik dünyasını uygulamaya geçmek için kurmuştur.

14 Mart 2015 tarihli konuşmasında “niçin siyasî parti kurduğunu” açıklar. Siyaseti siyaset için, çıkar amaçlı yapmayacaklarını; kalıcı düzeni sağlamak, hakikate ermek için kullanacaklarını ifade eder. Mevcut siyasî partilerin günübirlik menfaatlerin peşinde

44

olduklarını, kendilerinin ise dünya siyasî hayatını birleştirecek dirilişin peşinde olduklarını ekler.

9 Mayıs 2015 tarihli bir diğer konuşmasında, edebiyat yönüne vurgu yapanların, edebiyat alanı dışına çıkıp da neden parti kurduğunu, kendisinin sadece şairlik yönünün ağır basması gerektiğini ve siyasetle ilişkisinin olmaması adına eleştirilere maruz kaldığını ifade eder. Karakoç'a göre, bu eleştirilerde bulunanlar, meselenin özünü kavrayamayanlardır. Meselenin bir bütünlük içinde parçalanamaz olduğunu, birinin diğerinden ayrılamayacağını anlayamayanlar olarak nitelendirir. Karakoç, Harun Reşit veya Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’ni örnek göstererek, bu iki dönemlerden herhangi birinde yaşamış olsaydı eleştirenleri haklı göreceğini belirtmiştir; çünkü Karakoç’a göre örnek olarak gösterdiği iki dönemde de devlet kadrolarında ehil adamların görev başında olduğunu, her şeyin mükemmel işlediğini ifade ederek sadece şairlik yönü üzerinde durabileceğini belirmiştir; fakat Karakoç günümüz şartlarının bir kriz içinde olduğuna inandığından, bu krizleri bertaraf etmeyi kendine ve diriliş nesline bir sorumluluk olarak yüklemektedir. Karakoç, farklı sahalarda olan insanları birlikte hareket etmeye, birlikte hareket etmeyi başaramadıkları durumlarda birbirlerine karşı engel teşkil etmemeye davet etmiştir. (Yüce Diriliş Partisi Programı ve Tüzüğü, (www.yücediriliş.org.tr.).

6 Eylül 2019 tarihli Yeni Akit Gazetesi’nde de yayımlanan Razaman Bayramı konuşmasında Karakoç’un kendi ifadeleriyle neden parti kurduğuna dair ileri sürdüğü şu önermeler Karakoç’un felsefesini açıklamaktadır. Bu habere göre Karakoç;

“Şimdiye kadar hep yöneticilerden bekledik. Hayır, onlardan beklememek lazım. Aydınlar hareketi çoğalıp büyüyüp hepsini kapsaması lazım. Bu partiyi, Yüce Diriliş Partisi’ni benim şahsımın partisi olarak düşünmeyin. İnsanlar fanidir, yaşımızı almış durumdayız. Her an gidebilirim. Ama bu sizin partinizdir. Parti olarak düşünmeyin. Bu İslam hareketidir. İslam'ın dirilişi hareketidir. Dört kavrama dayanır (İslam Birliği, İslam Milleti, İslam Medeniyeti, Diriliş kavramı) öbür hareketler bu kavramlardan mahrumdurlar. Biz de bu partiyi bu amaçla kurduk. Maksat parti değil, günlük siyaset değil. Amacımız İslam âleminin dirilişidir. Harekettir. Bu harekete sahip çıkın, büyütün geliştirin. Siyasetçiler size tabi olacaktır. Yoksa hiçbir gücünüz olmazsa siyasetçi sizi okşar fakat hiçbir zaman size itibar etmez. Sizin sözünüzü dinlemez.” (Karakoç, 2019f:10).

45

Karakoç, Türkiye’de düşünce ve edebiyat alanında önde gelen isimler arasındadır. Düşünürün, Cumhuriyet Dönemi Türk İslam Düşüncesinin en önemli şahsiyetler içerisinde ve kendine has bir metot geliştirdiği söylenebilir. Karakoç, genelde tüm Müslüman ülkeleri ve coğrafyasını, özelde ise Türkiye’yi vatan olarak görmüştür. Bu bağlamda Türkiye’yi diğer Müslüman devletleri ve toplulukları içerisinde merkezi bir konuma sokmuştur. Karakoç’un İslami dünya görüşünde Türkiye kaygısı, milli duruş, vatan hassasiyeti, tarih ve devlet şuurunun olduğu bir gerçektir. Milliyetçi- İslami bir görüş ve duruşa sahip olan Karakoç’un Necip Fazıl Kısakürek ve İsmet Özel’e yakın bir yöneliminin olduğu ifade edilebilir. (Demirel, 2018: 770).

Karakoç, Türkiye’nin geçirmiş olduğu kriz ve bunalım dönemlerinin altında yatan gerçeğin, olaylara ve var olan durumlara tarihi-sosyolojik perspektiften bakılmadığını iddia etmiştir. Onun görüşü temelde, memleket ve İslam âleminin durumunu tarihi sosyolojik perspektiften yani medeniyet perspektifinden görmektir. Var olana bu açıdan bakılmadığı takdirde eksik kalınacağının altını çizer. (Karakoç, 2017c: 30).

Karakoç, ekonomiyi toplum varlığının temeli olarak görmez. Ona göre toplum varlığının temel sebebi inançtır. Ekonominin bir amaç değil bir araç olduğu görüşündedir. Marks’ın teorisinin tam zıttının doğru olduğunu savunur. Fikir ve ruh temel, alt yapı; ekonomi, siyaset üst yapıdır. Yani maneviyatı alt yapı olarak görmüştür. Marks ve onun yolundakiler, yani tarihi materyalizme inananlar toplumun alt yapısına ekonomiyi ve maddi yapıyı koymaktadır. Üst yapıya ise fikir, ruh ve sanatı yerleştirmektedir. Karakoç’a göre eğer alt yapı, yani manevi yapı, ruh yapısı, kültürel yapı, bir ülkenin, bir milletin öz ruhunun yapısı bozuksa, onun artık ekonomisinin düzgün olması beklenemez. (Karakoç, 2017c: 31).

Karakoç, Batı fikirlerinin kendi içlerinde her ne kadar karşıymış gibi görünseler de temelinde aynı yere hizmet ettiklerini ve insanlık adına aynı felaketleri doğurduklarını savunur.

“Gözümde Adam Simith’le Marks aynıdır. İkisi de insan egosunun putunu özenle tarihin içinde heykelleştirmekten, insanlığın sırtına bu ağır putu yüklemekten başka bir şey yapmamışlardır. İlim dâhilinde kalan buluşları dışındaki sözleri ve ileri sürdükleri görüşler, özledikleri veya önerdikleri düzen, baştan sona insana aykırı, insanlığı felakete götüren ve tarihi zulmü bir kâbus gibi üstümüze çökerten kararmış ruh, kalp ve zekâ hezeyanlarıdır’’(Karakoç, 2019b: 14).

46

Karakoç’a göre, Kapitalizm ve Komünizm biri olmadan diğerinin var olamayacağı iki akımdır. Bütün güçlerini zıtlıklarından, birlikte bulunmalarından, karşılıklı kavga biçiminde bile olsa diyaloglarından alıyorlar. Bu kavga kökenci bir kavga olmayarak asıl ülkeleri dışında “tatlı kavga” şeklinde sürmektedir. Kapitalizm’in, bile isteye nice ülkelerde Komünizmi “ürettiğini” ve beslediğini iddia eder. Onu gösterip kendi gemisini yürütmek ister Kapitalizm. Bu bir risktir ama Kapitalizmin riski sevdiğini ve göze alacağını belirtir. (Karakoç, 1988: 6).

Karakoç’la özdeşlesen ve hayatının her alanında yer alan Diriliş kavramı, özellikle siyasi hayatının ana kaynağı olmuştur. Diriliş kavramı, hakiki medeniyet olarak gördüğü İslam Medeniyeti odaklı, tarihi sosyolojik perspektiften bakan ve Karakoç’un düşünce dünyasının aynası olan kavramdır. Sezai Karakoç’un genel hatlarıyla siyasal alana etkisinden, iç ve dışa karşı olan görüşlerinden bahsedildikten sonra bu araştırmadaki temel önermenin anlaşılabilmesi için Sezai Karakoç düşüncesinde öne çıkan temel kavramların incelenmesi gerekmektedir. Bu açıdan toplum, devlet, medeniyet, metafizik, millet ve ekonomi kavramlarının Karakoç düşüncesindeki konumlarının belirlenmesi araştırmanın derinleşmesi açısından önem arz etmektedir.

Benzer Belgeler