• Sonuç bulunamadı

Karşılaştığı yeni meselelere cevap ararken ekseriyetle fakih sahabeyle isti-şare ettiği bilinen1065 Hz. Ömer, Sevad arazisinde tatbik edilecek fıkhî hüküm-lerle ilgili de istişarede bulunmuştur.1066 Günlerce süren istişarelerden sonra sahabe hep birlikte, ‚görüş senin görüşündür; düşündüklerin ve söylediklerin ne ka-dar güzel!‛ demişlerdir.1067 Hz. Ömer de fethedilen bu toprakları haraç vergisi (harac-ı vazife) karşılığında ziraattan daha iyi anlayan eski sahiplerine bırak-mıştır. Ebu Yusuf, Hz. Ömer’in bu görüşünü maslahat ilkesine dayandırmak-tadır.1068 Zira Hz. Ömer bu uygulamasıyla ziraatı bilmeyenlerin elinde meyda-na gelebilecek ürün kaybı engellendiği gibi alımeyda-nan haraç vergisi Müslümanlara dağıtılmak suretiyle âdil bir gelir dağılımı sağlanmıştır.1069 Hz. Ömer, Sevad arazisi ile ilgili valilerinden Ebû Ubeyde’ye yazdığı mektup onun konuyla ilgili verdiği hükmün Kur'an ve Sünnet'e dayalı maslahat olduğunu açıkça göster-mekte ve Ebu Yusuf'un görüşünü desteklegöster-mektedir. Mektup özetle şöyledir:

‚Konuyu sahabe ile istişare ettim. Herkes bu konudaki görüşünü ortaya koydu. Benim bu konudaki görüşüm Allah’ın kitabına tabidir” dedikten sonra mektubuna fey hükümlerini düzenleyen Haşr suresinin (59) 6-8. ayetlerini kaydetti ve bunların ilk

1064 Şâtıbî, el-İ'tisâm (terc.), s. 137-144 : Hz. Allah Kur'ana "Kitab" adını vermiştir. Bu onun ya-zılmasının gerekliliğini ifade etmektedir. Bunun içindir ki Hz. Peygamber (gelen vahyi yazmak üzere) vahiy kâtipleri edinmiştir. Yazılmış sahifelerin ayrılmasının din koyucu ta-rafından istendiği akıl ile kavranılamaz ki toplanması için özel bir delile ihtiyaç duyulsun.

Âlimlerin dediği gibi Hz, Peygamberin hayatta iken Kur’anı kitap halinde bir araya ge-tirtmemesi, her bir sûreye ilave vahy'in gelme ihtimalinden dolayıdır. (Ahmet İyibildiren, Şâtıbî, el-İ'tisâm tercümesi, 12 numaralı dipnot.)

1065 Koçak, "Ömer", DİA, XXXIV, 53.

1066 Kaynaklarda istişareye katılan ilk Muhacirler arasında Hz. Osman, Hz. Ali, Abdurrahman b. Avf, Talha b. Ubeydullah, Zübeyr b. Avvam ve Abdullah b. Ömer’in ismi geçerken, beşi Evs, beşi de Hazreç’in eşrafı ve büyüklerinden olmak üzere Ensardan ise on kişinin yer aldığı bildiriliyor. (Ebû Yusuf, Kitâbü’l-Harâc (thk; Komisyon), el-Mektebetü’l-Ezheriyye, Kahire ty, s. 35-36.:)

1069 Mustafa Fayda,"Ömer", XXXIV, 49.

muhâcirler olduğunu söyledi. Ardından aynı surenin 9. ayetini yazarak orada bahsedi-lenlerin de Ensâr olduğunu belirtti. Akabinde de ‘Bunların arkasından gelenler’ şek-linde devam eden 10. ayeti dercederek orada kast olunanın da Hz. Âdem’in çocukları / bütün insanlar olduğunu ifade etti ve ekledi: ‚Allah, kendilerinden sonra kıyamete ka-dar gelecekleri bu fey’e ortak kılmıştır. O zaman Allah’ın sana fethinilütfettiği bu top-rakları ahalisinde bırak ve haraca bağla. Çünkü onlar ziraat işlerini de iyi bilirler. Ken-dilerini de güçleri nisbetinde cizye ile yükümlü tut. Eğer biz bu arazileri alıp halkıyla beraber Müslümanlara taksim edecek olursak bizden sonra gelecek olan Müslüman ne-sillere bir şey kalmayacaktır. Onlar ne konuşacakları bir insan ne de emeğinden yarar-lanacakları birisini bulabileceklerdir. Arazileri ile birlikte Müslümanlara taksim edilen bu insanlar da hayatta oldukları müddetçe Müslümanlar tarafından sömürülmeye de-vam edilecek, biz ve bizimle birlikte hayatta olan bu insanlar ölünce bizim çocuklarımız bu sefer onların çocuklarını aynı şekilde sömürmeye devam edecek ve bu kölelik sistemi İslam dini hâkim olduğu müddetçe ebediyyen nesilden nesile devam edip gidecektir. Bu sebeple onlara güçleri nisbetinde cizye (ve harac) koy. Onlara esir muamelesi yapılma-sına engel ol. Müslümanların onlara zulmetmelerine ve zarar vermelerine, helal bir yol olmadıkça onların mallarını haksız yere yemelerine mani ol. Onlarla yaptığın anlaşma şartlarına uy.‛1070

Hz. Peygamber’in ganimet ile ilgili ayetleri1071 uygulamasına kısaca bakıl-dığında Hz. Ömer'in uygulamasının kaynakları (Kur'an ve Sünnet) açıkça gö-rülecektir. Nitekim Hz. Peygamber, silahla elde edilen Benî Kureyza, Hayber ve Vâdi’l-Kurâ ganimetlerini Enfâl sûresinin 41. ayeti1072 göre; beşte dördünü savaşçılara, beşte birini de ayette zikredilen diğer sınıflara dağıtmıştır. Ayrıca Hayber’in bir kısmı ile Vâdi’l-Kurâ arazisi Yahudilere yarıcılıkla işletmeye vermiştir. Hz. Ömer, halifeliği zamanında Hayber Yahudilerini bu topraklar-dan çıkarmış ve arazileri tekrar hisse sahiplerine dağıtmıştır. Barış yoluyla ele geçirilen Benî Nadîr ve Fedek arazisi, Haşr suresinin 6-9. ayetlerinin1073 hükmü

1070 Ebû Yûsuf, s. 140-141; Belâzürî, Ahmed, Fütuhu'l-Büldân, Beyrut 1988.s. 371 vd.

1071 ‚Ey Muhammed! Sana ganimetleri soruyorlar. De ki: ‚Ganimetler ‚Allah’a ve Resûlüne aittir. O halde, eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin, Allah ve Rasûlüne itaat edin.‛ (Enfâl (8), 1.)

1072 ‚Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah’a, Peygamber’e, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. Eğer Allah’a; hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, (yani) iki ordunun (Bedir’de) karşılaştığı gün kulumuza indirdiklerimize inandıys a-nız (bunu böyle bilin). Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.‛( Enfâl (8), 41.)

1073 ‚Onların mallarından Allah’ın, savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar için siz, at ya da deve koşturmuş değilsiniz. Fakat Allah, peygamberlerini, dilediği kimselerin üzerine salıp onla-ra üstün kılar. Allah’ın her şeye hakkıyla gücü yeter. Allah’ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisi n-den savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah’a, peygambere, onun yakınlarına, y e-timlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dola-şan bir servet (ve güç) haline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir). Peygamber size ne

verdiy-doğrultusunda Hz. Peygambere ait kabul edilmiştir. Hz. Peygamber de bu ge-lirleri; Haşimoğullarının fakirlerinin ihtiyaçları, devletin savunma giderleri ve yolcular için harcamıştır. Diğer taraftan İslam alimlerinin çoğunluğuna göre Mekke, kuvvet kullanılarak fethedilmesine rağmen Hz. Peygamber tarafından burada ne ganimet (8 / 41) ne de fey (59 / 6-9) hükümleri tatbik edilmemiştir.1074

Hz. Ömer'in, ganimet konusundaki Kur’ân ve Sünnet hükümlerini uygu-layışının İslam hukukundaki yansımalarına bakıldığında Hanefîlerin konuya yaklaşımı calib-i dikkattir. Nitekim Hanefiler, Hz. Peygamber’in bu alandaki uygulamalarının bir devlet başkanlığı tasarrufu olduğu iddiasından hareketle, fe-tih yoluyla ele geçirilen topraklarda son kararı devlet başkanına bırakmıştır. Bu durumda Devlet başkanı, isterse Enfâl suresinin 41. ayetinin hükmünü (beşte birini beytülmale aldıktan sonra kalanını savaşa katılanlara dağıtma) tatbik eder, isterse haraca bağlamak suretiyle eski sahiplerine bırakır. Sonuçta toprak ya (birinci duruma göre) öşür; ya da (ikinci duruma göre) haraç arazisi olur.1075

Netice de Hz. Ömer’in Sevad arazisi ile ilgili uygulamasını değerlendiren İslam âlimleri, onun nassa rağmen bir tasarrufta bulunduğunu / bid'at işlediği-ni iddia etmemişler; aksine onun bu tatbikatının nas merkezli maslahat ilkesine dayandığını açıklamaya gayret etmişlerdir. Kaldı ki Hz. Ömer’in –sahabîninde onayını almak suretiyle- istişare ile verdiği hükümler sarih icma; yanlışa ses çı-karmamanın ne türlü bir dînî sorumluluk olduğunu en iyi bilen sahabeden herhangi bir itirazın gelmediği müstakil ictihad ile verdiği hükümler ise sükuti icma olarak değerlendirilebilir. Aynı şekilde bu konu ile ilgili değerlendirme

se onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir. Bu mallar özellikle, Allah’tan bir lütuf ve hoşnutluk ararken ve Allah’ın dinine ve peygamberine yardım ederken yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılan fakir muhacir-lerindir. İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir. Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Mdine’ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara v e-rilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde buluns a-lar bile ona-ları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte on-lar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.‛ (Haşr (59), 6-9.)

1074 Mehmet Erkal, ‚Ganimet‛, DİA, XIII, 352.

1075 Mustafa Fayda, ‚Fey‛, DİA, XII, 512; Erkal, ‚Ganimet‛, DİA, XIII, 352.: "Mâlikîler ilke ola-rak savaşla alınan topola-rakların fey hükümlerine tabi olduğunu ve taksim edilemeyeceğini, mülkiyeti devlete ait olmak üzere tasarruf hakkının fertlere devredilebileceğini savunur-larken Şâfiîler ganimet hükümlerinin uygulanmasına taraftardırlar. Şafiîler Sevâd topra k-larının savaşla fethedilmesine rağmen dağıtılmayıp haraca bağlanmasını gazilerin rızası-nın alınmasına bağlar. Fetih sonrası Mekke’deki uygulamayı da Mekke’nin savaş yoluyla değil Ebû Süfyân’la yapılan barış antlaşması sonucu teslim alınmasıyla izah ederler. Ha n-belîler de ise Mâlikîler ve Şâfiîler’in tercihi doğrultusunda iki farklı görüş vardır. Ancak şu kadarına işaret etmek gerekir ki doktrindeki tartışma bu olmakla birlikte savaşla elde edilen topraklar daima fey hükümlerine tabi kılınarak ganimet hukuku dışında tutulmuş ve savaşanlara dağıtılma yoluna gidilmemiş, uygulama bu doğrultuda gelişmiştir." (Fay-da, ‚Fey‛, DİA, XII, 512)

yapılırken Hz. Ömer’in mehir ile ilgili görüşüne yapılan itiraz sonucu, yanlış olduğunun farkına vardığı görüşünden rücu’ etmesi de1076 göz önüne alınma-lıdır. Binaenaleyh Hz. Ömer’in Sevad arazisi ile ilgili uygulamasında Kur’ân ve Sünnet'e muhalif bir tutum sergilediği ve çok önemli bir konuda sünnetten ay-rıldığı / bid'at işlediği söylenemez.1077

Benzer Belgeler