• Sonuç bulunamadı

A. Cumhuriyet ve Servetifünun

2. Servetifünun

Dil Devrimi’nin yeni bir edebiyatın üretilmesindeki etkilerinin izlerini dönemin başat dergileri üzerinden de takip edebiliriz. Bu çerçevede tezimize kaynaklık eden ilk dergi Servetifünun olacaktır. Dergide, II. Türk Dil Kurultayı’nın ardından Cumhuriyet gazetesindekilere benzer çok sayıda şiir ve hikâye yayımlanır. Yazıların genelinde de Öztürkçe kullanılmaya özen gösterildiği görülür.

30 Ağustos 1934 tarihli sayının kapağında “Gazi Hazretleri’nin” kurultayı izlerken çekilmiş bir fotoğrafı, altında da kurultayın sona erdiği ve söz konusu

“resmin”, “bu yüce dil savaşının” bir yansıması olduğu yazılıdır42. Dil Devrimi, bu dönemde “dil savaşı” olarak adlandırılır ve savaşın başkumandanı, doğal olarak inkılâbı başlatan Mustafa Kemal’dir.

Ana dilimizden çok uzaklaşıldığı ve yeniden ona dönülmesi gerektiği iddiası karşımıza çıkan temalar arasındadır. Aynı tarihli sayıda, “Öz Dilimize” başlıklı, II. Türk Dil Kurultayı’nın devam ettiğini ve bu toplantıların yeni kurulmuş Türk ulusu için ne ifade ettiğini anlatan bir yazı yer alır. Bu yazıda dilimiz, “öz ana” ve “gerçek ev”inden kopartılıp “yat” ellerde büyüyen bir çocuğa benzetilir. Bu anlamda

kurultay, Türk’ün yuvasına dönüşünde önemli bir duraktır. Yazı Öztürkçe kelimelerle yazılmıştır (214).

8 Kasım 1934 tarihli dergide, “Zavallı Edebiyat..: Gençler! Millî edebiyata doğru yürüyelim!” başlıklı muhtemelen baş yazar Ahmet İhsan’a ait bu yazıda millî hisleri, zevki yansıtacak yeni eserler ve edebiyatçılar olmadığından yakınıldıktan sonra, “Dün dinî, siyasî, iktisadî hukukî inkılâplarda kazandık. Bugün de ayni şevk, ayni gaye ve ayni millî aşklarla yepyeni bir lisanın kuruluşuna koşuyoruz” (370)43 denilmektedir. Beklenti yine gençlerdendir, millî edebiyatımızı yeni dilimizle kuracak olan onlardır.

13 Aralık 1934 tarihli dergide, “Gençlerin Yazıları” başlığı altında, Ahmet Özdemir imzalı “Ulu Dönenme” şiiri yer alır:

Bütün bir acun duysun, anlasın birer birer, Bizim adımlarımız ne kesilir, ne çiter; Kamumuz bir önderin deyimlerine anık; Türk uslu, türk erdemli, türk soysal ve uyanık. Yeni bir dönenmenin ereği göze yakın,

Varılacak öz ekin, akın öz dile akın; Ne ulu bir gönençtir çırpınan yüreklerde, Ne güzel bir orunçtur belirmiş te gözlerde:

42 Servetifünun, Sene 44-Cilt 76/12, No: 1993/308, Perşembe 30 Ağustos 1934.

Bütün ulus, anık dur savaşına öz dilin! Cukaz celtekler, iyi öğrenin iyi bilin! Dilimiz buyurganlık salmaktadır acuna, Eselek! Bu savaşı öz yurdda yaradana... (39)

Şiirde geçen kelimelerin anlamları şöyle verilir: “Dönenme”: inkılâp; “Citer”: Kâfi gelmek; “Deyim”: Emir; “Anık”: Hazır; “Us”: Şuur; “Erdem”: Fazilet;

“Soysal”: medeni; “Erek”: Gaye; “Ekin”: Hars; “Gönenç”: Saadet; “Orunç”: Heyecan; “Cukaz”: Sevgili; “Celtek”: Arkadaş; “Buyurganlık”: İstiklal; “Eselek”: Selam. Dil Devrimine bir öykünme olarak yazılan şiirde, “öz dilin” var olma savaşı konu edilir. Gençler, bu savaşı “yaradan önder”in emirlerine her daim hazırdır.

Derginin 30 Aralık 1934 tarihli sayısında, “Öztürkçe” üst başlığıyla “Türk Ulusu” adlı M. H[ulusi]. Dosdoğru imzalı bir şiir yer alır. Bu şiirde geçen “Bağrı çelik ağlıdır / Uygurdur ve dağlıdır” dizeleri ulus devletleşme sürecindeki

Türkiye’nin başat gündemine ve artık kurucu bir hikâyeye dönüşen kendine çok uzak bir geçmiş aramasına bir örnek teşkil eder.

M. Hulusi Dosdoğru, söz konusu şiirler bağlamında dergide çok yer verilen bir yazardır. 27 Aralık 1934’teki sayıda “Güner” ve “Ilgım” adlı şiirleri, 7 Şubat 1935’te “Gönül”, 28 Şubat 1935’te “Parlaksın”, 21 Mart 1935’te “Gümüş Saçlar”, 11 Nisan 1935’te “Kanarya” ve 2 Mayıs 1935’te “İlk Yaz” şiirleri yer alır.

Mayıs ayı itibariyle Servetifünun’da, tıpkı Cumhuriyet gazetesinde olduğu gibi, önceki yedi aylık süreçte yoğun bir şekilde yer alan şiirler artık görülmez. M. Hulusi Dosdoğru’nun Mayıs ayındaki “İlk Yaz” şiirinin Öztürkçe yazma kaygısından uzak, doğal edebî dille yazılması da, Öztürkçe şiir yazma akımının durulduğunu gösterir gibidir.

Dergide M. H[ulusi] Dosdoğru gibi genç yazarların yanı sıra bu tür şiirler yazan Halit Fahri [Ozansoy] gibi şairler de vardır. 27 Aralık 1934 tarihli sayıda şairin “Atatürk” adlı şiiri Öztürkçe kelimelerle bezenmiştir:

[...]

Bozkırlarda yol aldı güne eren dirgeler [kervan], Aydınlığı yayıldı en uzak öceklere [burç]. Kurtardığı ülkeden dağıldı son gölgeler, Atatürk güneşini saldı geleceklere. Atatürk... Hey acuna adı sığmaz ulumuz,

Nice Tunç abakların [heykel] üstünden bakıyorsun. Senin gibi coşmadı ne Atilla, ne Oğuz.

Sen Işık dalgasısın, köpürmüş akıyorsun (66)44

Halit Fahri’nin “Geceler Haykırıyor, Dinle, Kubilay!” adlı “mersiye” niteliğindeki şiirinde de Öztürkçe kelimelerin sıklıkla kullanıldığı görülür (7 Şubat 1935): “Şimdi solumuyor başında bir lü / Biz geldik, çiçekle bengü örülü / Sana bu dürgeler yurdundan ülü / Yurdun ki dileğin gibi tunadır (163). Şiirde geçen kelimeler şu şekilde açıklanmıştır: “Lü”: ejderha; “Dürge”: demet, deste; “Ülü”: hediye.

Halit Fahri, Uluslararası XII. Kadın Birliği Kongresi’nin İstanbul’da açılışı nedeniyle “Türk Kadın Birliğine İthaf: Eski Kadına ve Yeni Kadına” adlı alt alta yayımlanan iki şiir yazar. Şiirde Cumhuriyet’in idealize ettiği “yeni kadın”, yeni kelimelerle anlatılır:

Yeni Kadına

O can işte geldi, koptu bağların, Gün senin koynundan doğacak yarın! Açtın kollarını al kıranlara,

Doğu, doğu diye haykıranlara O candan aldığın hızla koş artık! Biz seni gönlümüz gibi yarattık: Ne başın çatkılı ne gözün yaşlı,

Mutlu bir kadın ki erdem savaşlı! (326) (18 Nisan 1935) “Kıran”: ufuk, “Erdem”: hüner.

Servetifünun dergisinin incelediğimiz sayılarında yukarıda örnekleri verilen

şiirlerin yanı sıra, bu akımdan etkilenmemiş görünen bir başka gencin, İlhan Berk’in bir denemesi ve bir öyküsü de yer alır. “Gençlerin Yazıları” üst başlığı altında “Kargalar ve Akşam” adlı deneme (14 Mart 1935) ve yine aynı başlıkla 25 Nisan 1935’te “Sarı Güller” adlı hikâye Öztürkçe kaygısı taşımadan, sade ama edebî bir dille yazılmıştır.

Cumhuriyet gazetesinde ve Servetifünun dergisinde daha çok II. Türk Dil

Kurultayı’nın ardından hızlanan bir ivmeyle yazılan Öztürkçe şiirler genel olarak şöyle değerlendirilebilir:

1. Şiirler, bir “dil savaşı” şeklinde alımlanan “Dil Devrimi”nın tek tek bireylerin çabalarıyla gerçekleşeceği inancı ve bilinciyle, bu davaya inananlarca yazılmıştır. Yeni dil, hece hece örülmeye çalışılmıştır. 2. Şiirlerde “Yeni Türk Ulusunun Doğuşu”, kurucu figür ve bütün

inkılâpların yapıcısı olarak “Atatürk” ve tarihsel anlamda bir “eski-yeni karşıtlığı” epik bir dille işlenmiştir.

3. I. ve II. Kurultaylar sonrasında basılan Tarama Dergisi ve Cep

Kılavuzlarının Öztürkçe kelimelere kaynaklık etmesinin yanı sıra,

yazarların sadece kendilerinin anlayacağı kelimeleri türettikleri ve kullandıkları görülmektedir.

4. Şiirlerde genel olarak Türk Dil ve Tarih tezlerindeki, Türklüğü uzak bir geçmişe dayandırma ve bu uzak geçmişin içinden yeniden doğma temaları işlenir.

5. Dil Kurultaylarında “Divan edebiyatı”na getirilen temel eleştiri, metinlerin “Farsça kelime ve terkiplerle dolu” olması nedeniyle

“anlaşılmaz” olduğuydu. Buna karşılık “yeni dil”le, herkesin “kolayca” alımlayabileceği bir edebiyat kurulacak, dolayısıyla “anlaşılmazlık” sorunu aşılacaktı. Oysa gelinen noktada örnekleri verilen şiirler,

Öztürkçe kelimelerle dolu, fakat “anlaşılmaz”dır. Anlaşılması için tıpkı Osmanlı şiirine yapılan şerhler gibi, altlarında Öztürkçe kelimelere verilen kısa sözlük anlamlarıyla birlikte yayımlanırlar.

6. Her ne kadar edebî ve estetik kaygılar güdülmeden yazılmışlarsa da, şiirler dönemin ruhunu yansıtmaları ve sonraki süreçte edebî metinlerde kullanılacak dilin değişiminde kritik bir aşamayı temsil etmeleri

açısından, edebiyat tarihinde önemli bir yere sahiptirler.

B. Ülkü Dergisi (Şubat 1933 - Ağustos 1941) Dil Devrimi’ni Ne Kertede Destekledi?

Halkevlerinin kurulmasıyla birlikte Şubat 1933’de Ankara’da çıkmaya başlayan Ülkü dergisi, genel merkez yayını olması nedeniyle gerek taşradaki

halkevlerinin yayınlarına gerekse dönemin önemli yazarlarına yön vermesi açısından önemli sayılmalıdır (Ölmez, 1996: 143). Derginin ilk sayılarında o dönemde yoğun bir şekilde sürdürülen dilde özleşme ve tarama, derleme çalışmalarının yansımaları görülür. Halk edebiyatında mevcut ve unutulmaya yüz tutmuş kelimeleri gün yüzüne çıkarma çabası daha ön plandadır. Her sayıda “Dil Seferberliği” başlığı altında Kamus-ı Türkî’den seçilmiş ve Türkçe karşılıkları halka sorulan kelime listeleri yayımlanır. 1934 yılında, II. Türk Dil Kurultayı sonrasına denk gelen dönemden itibaren ise, Öztürkçe kelimelerle yazmayı özendiren bir yayın politikasının izlendiği görülür.

Ülkü dergisinin tezin bu bölümüne kaynaklık eden 1933-1941 yılları arasında

bağlamında incelenmiştir. Elde edilen temel bulgu, Ülkü dergisinin Dil Devrimine ihtiyatla yaklaşmış olduğudur. Ülkü’de, yazarlarının “öz dil” ve “sade dil”le yazmalarına yönelik duyurular yayımlanmış olsa da, aynı dönem Ulus ve

Cumhuriyet gazetelerinde ve Servetifünun dergisinde görülen Öztürkçeyle yazılmış

yazı ve şiir örneklerine çok rastlanmamıştır.

İkinci husus ise Ülkü’nün, özellikle Ankara Halkevi bağlamında verdiği haberlerle ve bazen de Ülkü’de yer alan etkinlik önerileriyle farklı bir işlev gördüğüdür. Bu şekilde Ülkü, aydınlar ve halk arasında bir etkileşim sağlamıştır. Örneğin bir yandan dergide bir öneri olarak sunulan bir Dil Sergisi sonraki aylarda gerçekleşirken, öte yandan özellikle Dil Bayramlarındaki kutlamalarda okunan Öztürkçe şiir ve marşlarla ilgili haberler de dergide yer bulur. Böylece Ülkü, her ne kadar bu nitelikte çok az şiir/yazı yayımlasa da, Dil Devrimi’nin Halkevleri

aracılığıyla halka yayılmasında, yayımladığı duyuru, haber ve önerilerle devrimin işlerlik kazanmasına çalışmıştır.

Bir diğer husus da, Ülkü’de dil ve edebiyat bağlamında ele alınan yazıların devrimin ilerleyişiyle paralel bir yapısı ve tavrı olduğudur. Dil Devrimi’nin yapıldığı 1932 yılının ertesinde, Şubat 1933’te çıkmaya başlayan Ülkü’deki yayınların

devrimin hızlandığı 1934-35 yıllarına ve giderek yavaşladığı 1936 sonrası döneme koşut bir dönüşüm izlediği gözlemlenir.

1. Ülkü’nün Şubat 1933 - Eylül 1936 Tarihleri Arasında Dil Devrimine Yönelik