• Sonuç bulunamadı

2.14. Selenyum ve Vitamin-E

2.14.1. Selenyum ve vitamin E‟ nin absorbsiyonu

Selenyumun absorbsiyonu, vücutta tutuluşu, vücut içinde dağılımı ve vücuttan atılan miktarı, atılış formu ve yolu Se‟un kimyasal formuna ve tüketilen Se miktarına, civa ve arsenik gibi tüketilen diğer elementlerin miktarına bağlı olarak değişir. Aynı zamanda ruminant ve ruminant olmayan hayvan türleri arasında da metabolizmanın yukarıda sayılan yönleri arasında önemli farklar mevcuttur. Rasyondaki tokoferol seviyesi Se‟un absorbsiyonunu veya vücutta tutuluşunu etkilememiştir (Underwood ve Stuttle, 1999).

Kanatlı türlerinde Se‟un absorbsiyonu ve transport mekanizması ile ilgili literatür de çok az bilgi mevcuttur. Kanatlılarda Se‟un absorbsiyonu diğer ruminant olmayan hayvanlara benzemektedir. Domuzlarda absorbsiyonun gerçekleştiği başlıca bölge ince bağırsağın son kısımlarıdır ve sekum, kolon ve midede absorbsiyon gerçekleşmemektedir (Whanger ve ark., 1976).

Selenyumun farklı formları farklı oranlarda absorbe edilmektedir. İnsanlar üzerinde yapılan kısa süreli çalışmalarda selenit ve selenometiyoninin absorbsiyonlarının tamamen aynı olduğu bildirilmiştir (Thompson ve ark., 1978). Selenyumla ilgili insanlar üzerinde yapılan diğer bir çalışmada ise 100 µg Se‟a eşit dozda selenometiyonin ve selenit verilerek 10 hafta süren bir çalışma sonunda selenit formundaki Se‟un absorbsiyonunun selenometiyonindeki Se‟un absorbsiyonundan yaklaşık % 30 daha düşük olduğu tespit edilmiştir (Robinson ve ark., 1978). Selenometiyonindeki absorbsiyonunun metiyonin tarafından olumsuz etkilendiği, ancak selenit ve selenosistin formlarındaki Se‟un absorbsiyonunun sülfür analogları tarafından etkilenmedikleri bildirilmiştir (Ali, 2000d). Selenatdaki Se‟un absorbsiyonunun aktif transportla (Arduser ve ark., 1985), buna karşılık selenit ve selenosistin formlarındaki Se‟un (inorganik Se‟un) absorbsiyonlarının ise pasif transportla gerçekleştiği bildirilmiştir (Ali, 2000a).

Civciv duedenumu vitamin D ile muamele edildiğinde Se‟un absorbsiyonunun arttığı, iyodo asetik asitle muamele edildiğinde ise selenitin absorbsiyonun üzerine kolikalsiferolün olumlu etkisinin ortadan kalktığı bildirilmiştir (Mykkanen ve Wasserman., 1990).

Civa (Hg), kurşun (Pb), kadmiyum (Cd), arsenik (As), gümüş (Ag), fosfor (P), bakır (Cu) ve kobalt (Co) gibi elementlerle Se arasında interaksiyonun mevcudiyeti belirlenmiştir. Rasyonlarına Se ilave edilen civcivlerin, Se ilave edilmeyenlere kıyasla karaciğerlerinde biriken Hg‟nın % 50 daha az olduğu bildirilmiştir (Ganther ve ark., 1972). Yirmi mg/kg. seviyesinde Se ihtiva eden rasyonla beslenen piliçlerde büyümede gerileme görülmüş fakat 2000 mg/kg Pb 20 mg/kg Se ilave edilmiş yemle beslenen piliçlerde bu durum kısmen azalmış ise de bu kombinasyon ile ölüm oranı artmıştır. Rasyona 40 mg/kg Se ilavesi piliçlerde ölüm oranının % 85‟e çıkmasına neden olmuş, bu rasyona 2000 mg/kg Pb ilavesi büyümedeki gerilemeyi azaltmış ve ölüm oranını % 10‟a düşürmüştür (Donaldson ve McGowan, 1989). Etlik piliçlerde Se‟un toksik etkisinin ilave edilen Cd (Hill, 1974) ve Cu (Jensen, 1975) tarafından ortadan kaldırıldığı bildirilmiştir. Bakır, lipit peroksidasyonuna sebep olarak Se‟un kullanımını arttırabilmektedir. Bakır yetersizliği durumunda ratların karaciğerlerinde GPX1 aktivitesi düşmekte fakat Se miktarı normal seviyesinde kalmaktadır (Halliwell ve Guttridge, 1994).

Arsenik, Se‟un vücuttan atılan miktarını artırarak dokulardaki Se konsantrasyonunda düşüşe neden olarak Se yetersizliğine sebep olmaktadır. Arsenik ve Se arasındaki bu antagonizm yavru yaban ördeklerinde gözlenmiştir (Levander, 1977). Rasyona 60 mg/kg seviyesinde ilave edilen Se büyümede önemli düşüşe ve ölüm oranının % 100‟ e ulaşmasına neden olmuştur fakat bu rasyona 60 mg/kg As ilavesi Se‟un sebep olduğu yüksek ölüm oranı ve büyüme üzerine olan olumsuz etkisini kısmen veya tamamen ortadan kaldırmıştır (Hoffman ve ark., 1992). Rasyona ilave edilen Ag karaciğerdeki Se konsantrasyonunu arttırmıştır (McDowell ve ark., 1977).

Rat rasyonlarında Co konsantrasyonunun artması dokulardaki Se konsantrasyonunun düşmesine neden olmaktadır (Gardiner ve Nikole, 1971). Hoffman ve ark.,(1991) Se‟un (15 veya 60 mg/kg) ve Bor„un (1000 mg/kg) toksik seviyeleri arasında sinerjistik bir etki olduğu ve yavru yaban ördeklerinin rasyonlarına ilave edilen bor (1000 mg/kg) ile 15 veya 60 mg/kg seviyesindeki Se‟un büyümede önemli düşüşlere neden olduğunu bildirmişlerdir.

Selenyum çoğu yönleri çok iyi bilinen bir element olmasına karşın Se transportunun nasıl olduğu çok iyi anlaşılamamıştır. Selenyum ihtiva eden birkaç protein tespit edilmesine rağmen bu proteinlerin Se transportunda nasıl bir fonksiyon gördükleri tespit edilememiştir. Selenyum vücuttan bir çok yolla atılmaktadır. Selenyum vücuttan başlıca atılış yollarından birisi idrar olup, buna ilaveten bir miktar Se

46 solunumla, safra ve pankreas öz suyu ile kuşlar da tüyler vasıtası ile, erkek bireylerde sperm ve dişilerde ise yumurta ile atılmaktadır. Selenyum, ratlarda solunum yoluyla dimetilselenid olarak atılmaktadır (McConnell ve Roth, 1966). Bununla birlikte; idrarla atılan Se‟un başlıca formu trimetilselenyumdur (Janghorbani ve Young, 1987).

Vitamin E‟ nin absorbsiyonu yağların sindirimine bağlı olup absorbsiyon, safra ve pankreatik lipazla kolaylaştırılmaktadır (Ullrey, 1981). Vitamin E sindirim kanalında serbest olarak veya esterler şeklinde bulunur. Esterler genellikle ince bağırsak duvarlarında hidrolize edilirler ve serbest alkol olarak bağırsaklardan lenf sistemi yoluyla dolaşım sistemine taşınırlar (McDowell, 2000).

Yapılan bazı çalışmalarda vitamin E‟nin, vitamin A‟ya kıyasla absorbsiyonun daha düşük olduğu veya vücutta daha az tutulduğu bildirilmektedir. İnsanlar, tavşanlar ve yumurta tavuklarında vücuda alınan vitamin E‟nin yaklaşık % 65-80‟i, etlik piliçlerde ise % 25‟ i dışkı ile atılmaktadır (McDowell, 2000).

Tokoferoller sindirim esnasında yıkıma uğramaktadır. Asetatlar ester olmayıp hemen hemen tamamı sindirim esnasında ince bağırsak duvarlarından kolayca geçerler ve alkole dönüştürülerek absorbe edilirler ve böylelikle antioksidant olarak fonksiyon görmektedirler. Asetat formları absorbe edildikten veya enjekte edildikten sonra kesin olarak alkole dönüştürülmektedir. Vitamin E plazmada lipoproteinlere bağlanmakta olup bağlanma oranları ve miktarları tokoferollerin absorbsiyonlarına ve onların biyolojik önemlerine bağlı olarak değişmektedir. α –tokoferol vitamin E‟nin en iyi absorbe edilen formudur ve γ-tokoferol α-tokoferolün % 85‟i kadar absorbe edilmekte, fakat daha hızlı atılmaktadır (Ullrey, 1981). Absorbe edilen vitamin E‟ nin başlıca atılım yolu ise safradır (McDowell, 2000).

Benzer Belgeler