• Sonuç bulunamadı

Savaştan Geri Kalanlar Hakkında Ayetlerin İnmesi

5. Allah Rasûlüyle Birlikte Cihadı

5.10.7. Savaştan Geri Kalanlar Hakkında Ayetlerin İnmesi

Kâ’b b. Mâlik, kendisine konulan konuşulma yasağının bitimine on gün kala eşinden de ayrı kalmak zorunda kalmıştı. Kendisiyle konuşulması yasaklandığından bu yana tam elli gün geçmişti.

Kendisi olayı anlatmaya devam ediyor:

‘’Ellinci gecenin sabahında, evlerimizden birinin damında sabah namazını kıldım. Allah Teâlâ’nın (Kur’ân-ı Kerîm’de bizden) bahsettiği üzere canım iyice sıkılmış, o geniş yeryüzü bana dar gelmiş bir vaziyette otururken, Sel Dağı’nın tepesindeki birinin var gücüyle:

“Kâ`b b. Mâlik! Sana müjdeler olsun!” diye bağırdığını duydum. Sıkıntılardan kurtulma gününün geldiğini anlayarak hemen secdeye kapandım.

Rasûlullah (as), sabah namazını kıldırınca, Allah Teâlâ’nın tövbelerimizi kabul ettiğini ilân etmiş. Bunun üzerine ahâlî bize müjde vermeye koşmuş. İki arkadaşıma da müjdeciler gitmiş. Bunlardan biri bana doğru at koşturmuş. Eslem kabilesinden bir diğer müjdeci koşup Sel’ Dağı’na tırmanmış, onun sesi atlıdan önce bana ulaşmış. Sesini duyduğum müjdeci yanıma gelip beni tebrik edince, sırtımdaki elbiseyi de çıkarıp müjdesine karşılık ona giydirdim. Vallahi o gün giyecek başka elbisem yoktu. Emanet bir elbise bulup hemen giydim. Peygamber (as)’ı görmek üzere yola koyuldum. Beni grup grup karşılayan sahabîler tövbemin kabul edilmesi sebebiyle tebrik ediyor ve “Allah Teâlâ’nın seni bağışlaması kutlu olsun” diyorlardı.

Tevbesinin kabul olduğunu Allah (cc) Peygamber’ine gecenin son üçte birlik vaktinde bildirmişti. Ümmü Seleme; ‘’Yâ Rasûlallah! Kâ’b’e müjdeleyelim mi?’’ diye sormuş, Rasûl (as) da, ‘’İnsanlar sizi rahatsız eder ve sizi uykudan alıkoyarlar.’’ buyurarak sabahı beklemelerini söylemiştir. 204

Bir rivayete göre müjdeyi veren Ebûbekir’dir. Ebû Bekir ile Ömer, Kâ’b’ın tevbesini müjdelemek için birbiriyle yarışmışlar. Ebûbekir Sel’ dağına çıkmış ve şöyle haykırmıştır; ‘’ Allah, Kâ’b b. Mâlik’in tevbesini kabul etti.’’205 Fakat olayı bizzat kendisi anlatan Kâ’b, müjdeyi haykıran kişinin ismini zikretmez.

Kâ’b, yaşadıklarını anlatmaya devam eder:

‘’Nihayet Mescid’e girdim. Resûlullah (as), ashâbın ortasında oturuyordu. Talha b. Ubeydullah hemen ayağa kalktı, koşarak yanıma geldi, elimi sıktı ve beni tebrik etti. Vallahi muhâcirlerden ondan başka kimse ayağa kalkmadı.’’

Kâ’b, Talha’nın bu davranışını hiçbir zaman unutmadığını söyler. Kâ’b sözüne şöyle devam etti:

‘’Peygamber (as)’a selâm verdiğimde yüzü sevinçten parıldayarak:

“Dünyaya geldiğinden beri yaşadığın bu en hayırlı gün kutlu olsun!” buyurdu. Ben de: ‘’Yâ Rasûlallah! Bu tebrik senin tarafından mıdır, yoksa Allah tarafından mı?’’ diye sordum.

“Benim tarafımdan değil, Yüce Allah tarafından”, buyurdu. Sevindiği zaman Peygamber aleyhisselâm’ın yüzü parıldar, ay parçasına benzerdi. Biz de sevindiğini böyle anlardık.

Rasûlullah (as)’ın önünde oturduğumda:

‘’Yâ Rasûlallah! Tövbemin kabul edilmesine karşılık olarak bütün malımı Allah ve Rasûlullah uğrunda fakirlere dağıtmak istiyorum’’ dedim. Rasûlullah (as);

“Malının bir kısmını dağıtmayıp elinde tutman senin için daha hayırlı olur” buyurdu.

Ben de: ‘’Öyleyse Hayber fethinde hisseme düşen malı elimde bırakıyorum’’ dedikten sonra sözüme şöyle devam ettim. ‘’Yâ Rasûlallah! Allah Teâlâ beni doğru

204 el-Ânî, Şuarâu’r-Rasûl, s.65. 205 el-Hâşimî, a.g.e, s.89.

söylediğimden dolayı kurtardı. Tevbemin kabul edilmesi sebebiyle, artık yaşadığım sürece sadece doğru söz söyleyeceğim.’’

Kâ’b, ‘’Vallâhi bunu Peygamber aleyhisselâm’a söylediğim gündenberi doğru sözlü olmaktan dolayı Allah Teâlâ’nın hiç kimseyi benden daha güzel mükâfatlandırdığını bilmiyorum. Yemin ederim ki, Peygamber aleyhisselâm’a o sözleri söylediğim günden bu yana bilerek hiç yalan söylemedim. Kalan ömrümde de Cenâb-ı Hakk’ın beni yalan söylemekten koruyacağını umarım’’ der.

Kâ’b ve arkadaşları çileyle dolu elli gün geçirmişlerdi. Bu günlerinin sonunda Allah (cc), onların affedildiğine dair şu ayetleri indirdi.

“ Andolsun ki Allah, müslümanlardan bir gurubun kalpleri eğrilmeye yüz tuttuktan sonra, Peygamberi ve güçlük zamanında ona uyan muhacirlerle ensarı affetti. Sonra da onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara karşı çok şefkatli, pek merhametlidir.

Ve (seferden) geri bırakılan üç kişinin de (tevbelerini kabul etti). Yeryüzü, genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmıştı. Nihayet Allah'tan (O'nun azabından) yine Allah'a sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Sonra (eski hallerine) dönmeleri için Allah onların tevbesini kabul etti. Çünkü Allah tevbeyi çok kabul eden, pek esirgeyendir.

Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun.’’ 206

Kâ’b, bu sıkıntılı günlerin sonunda yaşadığı olayları yine kendisi anlatmaya devam ediyor;

‘’Allah’a yemin ederim ki, beni İslâmiyet’le şereflendirdikten sonra Cenâb-ı Hakk’ın bana verdiği en büyük nimet, Peygamber aleyhisselâm’ın huzurunda doğruyu söylemek ve yalan söyleyip de helâk olmamaktır. Çünkü Allah Teâlâ şu yalan söyleyenler hakkında vahiy gönderdiği zaman, hiç kimseye söylemediği ağır sözleri söyledi ve şöyle buyurdu:

“Onların yanına döndüğünüz zaman size, kendilerinden (onları cezalandırmaktan) vazgeçmeniz için Allah adına and içecekler. Artık onlardan yüz çevirin. Çünkü onlar murdardır. Kazanmakta olduklarına (kötü işlerine) karşılık ceza olarak varacakları yer cehennemdir.

Onlardan razı olasınız diye size yemin edecekler. Fakat siz onlardan razı olsanız bile Allah fasıklar topluluğundan asla razı olmaz.’’ 207

Kâ’b ve arkadaşlarından bahseden ayette, Allah Teâlâ’nın “Tövbeleri geri

kalan üç kişinin...” diye bahsettiği bu geri kalış, onların savaştan geri kalması değil,

Hz. Peygamber’e gelip yemin ederek mâzeretleri olduğunu söyleyenlerin özürlerini Peygamber (as)’ın kabul etmesi, yapacağı muameleyi ise geriye bırakması olayıdır.208

Kâ’b b. Mâlik ve arkadaşlarının 50 gün süren o çileli günlerde gerçekleştirdikleri tevbe, Kur’an’da geçen ‘’Nasuh Tevbe’’ ye örnek olarak gösterilir.209

Benzer Belgeler