• Sonuç bulunamadı

2. SOSYAL TEMA VE KONULAR

2.1. YOZLAŞMA

2.1.3. Sanatsal Yozlaşma

Yozlaşma teminin bir başka alt başlığı da metni ve yazarı/şairi içine alan sanat dünyasının zaman içinde yozlaşmasıdır. Sanatkârın süslü gramerle oluşturulmuş cümleler sayesinde okuyucuyu mest etme çabasına kızar Payam. Sebebi gayet açıktır: manzumu/mensuru bir bütün olarak çevreleyen sanatın ana ögelerinden birkaçına önem verip diğerlerini kapı dışarı kovmadır.

Şair/yazar, toplumu kültürel açıdan etkiler ve devrin sosyal, siyasi, ekonomik, kültürel, şartlarından etkilenir. Nitekim o toplumun kültürel zemini içinde yetişir bu sebepten etkileşimin karşılıklı olması kaçınılmazdır. Daha önce de bahsettiğimiz gibi modern hayatın getirileri toplumumuzun yaşama bakış açısını ve zihniyetini değiştirdiği gibi sanatçıların da felsefesini önemli ölçüde olumsuz anlamda etkilemiştir. Toplumun bireylerinde hâkim olan ‘ben’ duygusu günümüzde birtakım şair/yazarları da kendisine el etek öptürmektedir. Payam bunlara karşı öfkeli bir edayla tavır alır.

Çağ, ilham perilerini

Kelime yalaklarına gömmüştü (Külfetsiz Şiir, SGA, s.6)

Sanatçı gürül gürül ses boşaltan, ötesi olmayan sözlerle büyü simsarlığına yanaşan meslektaşlarına savurur uğultulu ve karanlık kelamını. Bu sert üslûp yalnız sanatçıya değildir elbet bundan şiir yorumcuları, eleştirmenler de nasibini alır. Sanatı bir üst basamağa iteleyen en büyük işçi de zira sanat eleştirmenleridir. Payam pencerelerini ölü kavramlara açan geçmişin gölgelerinde serinleyen bu zihniyete de siper alır. Sadece eleştirmekle kalmayan sanatkâr, okuyucuya örnek olarak tahtına kurulmuş başı dik, ak sakalını sıvazlayan Ali Şir Nevai’yi ve elinde ‘Açık Deniz’i olan Yahya Kemal Beyatlı’yı sunar.

Payam’ın şiirlerinde değindiği husus; itikat noktasındaki örnek isimlerin edebî değeri olmayan satırlar arasına sıkıştırılmasıdır. Derin aşk deryasına yelken açan ilahi aşk sahiplerinin aşksız bir lisan ile anlatılması bu metinlerdeki aksayan hususlardan bir diğeridir. Sesten ibaret olan böylesi metinlere ve sanatkârlara karşı tepkisini şu şekilde ifade eder:

Sözle başladım aşka Sözle biçtiniz beni Ey aşk tecimenleri Kulak tıkayanlarım Hayıflansam yeridir Sözle biçtiniz beni

Şair içinde kör düğüm olmuş, taşınmaz hale dönüşen gizin yükünü taşır. Bu özelliğiyle kara kutuya benzetir kendisini. Bu vakitten tez ne bildiyse ne düşündüyse ne gördüyse söylemekten çekinmeyecektir. İki cebinde biriktirdiği eski günahları, elma satan kadınları, oyunbozan çocukları duyuracaktır. Aşkı kalbinde hissetmeden yaşamışçasına anlatmaya çalışanları hedef alır. Bu sebeple onları tecimen olarak sıfatlandırır ve bu tüccarların ipek yoluna taş olmaya niyetlenir.

Ey tecimenler

Ey yaşamadıklarını yaşar gibi anlatanlar Toprağa alışık olmayanlar, geceyi sevenler Yaşar gibi anlatanlar,

Konuşurum

(Kırdım Söz Putlarını Kısık Sesimle, AI, s.31)

Kırdım Söz Putlarını Kısık Sesimle metnine, imge dünyasının sıkı sıkıya kilitli kapılarıyla örülmüş dili hâkimdir. Bundan dolayı şiir yer yer anlaşılmaktan uzakta tamamen şairin iç dünyasına mahsus kalmaktadır. Dilini gece ıslık çalana teşbih eder. Bu özelliğini de muhatabından öğrenmiştir. Şair eleştirdiği birtakım gurupların sözünü ham ve softa bulmakla birlikte, bir düşüncenin ya da ideolojinin boyunduruğuna girmiş olmakla da suçlar onları. Sanatkâr sanatın, sanatın hizmetine verilmesi gerektiğine salık verir. Payam için sanat; bir araç değil, amaç olmalıdır. Bu yüzden edebiliği, güzelliği, estetiği araç olarak kullananlara “tasmalı ses telinizle geliniz” diyerek muhataplarının nasıl bir uğraş içinde olduklarını açık etmeye çalışır.

Bana işlenmiş sözünüzle geliniz Uzun sözünüzle, çiğnediğiniz etimle, Tasmalı ses telinizle geliniz

Kalbur kemiğimden sur düdüğü çalanlar Kalbur kemiğimle geliniz

Payam, kulak tıkayan aşk tecimenlerinin yedi askısını söktüğünü belirterek meydan okuyan bir hitapta bulunur. Bu durumda metinde iki anlam belirir;Kabe duvarına asılan şiirler, Arapların cahiliye dönemine denk gelmektedir. Böylelikle ilk

anlamda şair muhataplarının duyuş ve düşünüş açısından cahiliye devrinde yaşadıklarına atıfta bulunur. İkinci anlamda ise onların öne çıkmış en mükemmel eserlerini bile alaşağı edecek derecede sözü kudretli kullandığını ima edip kendi sanatını üstün tutar. Bunu iddia etmesinin sebebi edebî söz söyleme özelliğini salt sanatın hizmetine vermiş olmasındandır.

Ateş Islağı şairi sadece yedi askıyı sökmekle yetinmez, sanat anlayışlarının mabedinde muhataplarının kendi elleriyle oluşturdukları söz putlarını da yıkar geçer. Böylelikle onların sanatsal faaliyetlerinin genel geçer bir anlayış olmaktan uzakta gelip geçici bir zihniyet olduğu vurgulanmıştır. Kendi sesinin kısık çıkması ise bu davada tek başına yol alması ve muhataplarına eleştirel yaklaşımın olmamasından kaynaklanmaktadır.

Şair sanatın, dinin gerçek amacından saptırılarak başka bir ekole hizmetkâr edilmesine öfkeli bir edayla veryansın etmiştir bu şiirinde. Bunun sebebi ise halkın nazarında bazı önemli kişilerin ya da kavramların sanatkârın kendi kişisel çıkarlarına alet edilmesine bağlanılabilir.

Ey yaşamadıklarını yaşar gibi anlatanlar

Gece, ıslık çalar dilim ‘bunu sizden öğrendim’

Tasmalı ses telinizle geliniz

Kalbur kemiğimden sur düdüğü çalanlar

Ey aşk tecimenleri

Kırdım Söz Putlarınızı Kısık Sesimle şiirinden alınan bu dizeler, bir önceki paragrafta değindiğimiz konunun ispatı niteliğindedir. Şair, sanatın ya da dinin istismar edilmesine aşk tüccarları sözüyle apaçık ortaya koymakta, onları tasmalı sese sahip olmakla, deruni aşkı yaşamadığı halde yaşamış gibi anlatmakla suçlamakta, dillerini üslûpları açısından yılandiline benzetmektedir. Kapalı imge dünyasıyla inşa edilmiş bu şiirde örneği verilen dizeler şairin zihniyetine dair birer ipucu niteliğindedir.

Benzer Belgeler