• Sonuç bulunamadı

I. HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KURUMU

3. MUKAYESELİ HUKUK

4.3. Kararın Sonuçları

4.3.5. Sanığın Yargılama Giderleri ve Vekâlet Ücretinden Sorumlu

CMK’nun ‘Sanığın Yükümlülüğü’ başlıklı 325. maddesi; “ (1) Cezaya veya

güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi halinde bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir. (2)Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi hallerinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.” hükmüne havidir.

İşbu hüküm uyarınca, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilip de sanığın yargılama giderlerinin ödeme yükümlülüğünün doğması için, kararın kesinleşmesi yeterli olup; denetim süresinin beklenmesi gerekmez153.

Her ne kadar işbu hükmün (CMK m. 325/2) Anayasa’nın 2., 10. ve 38. maddelerine aykırı olduğu iddiasıyla iptal talebi ile AYM’ye başvurulmuş ise de AYM, anılan hükmün Anayasa’ya aykırı olmadığı gerekçesi ile iptal istemini reddetmiştir154.

153 ŞEN - MAVİŞ, s. 60.

154AYM, T. 03.11.2011, E. 2010/1, K. 2011/149. “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı

bir beraat hükmü olmayıp, yapılan yargılama sonunda eylemin suç ve sanığın suçlu olduğu tespit edilmekte ve bir mahkûmiyet hükmü kurulmaktadır. Mahkûmiyet hükmü mevcut olmakla birlikte sanığın kabulüyle sanık ile ceza arasındaki bağlantı belirli şartlarla kesilmekte ve açıklanması askıya alınmakta, geri bırakılmaktadır. Suç ve suçlulukla mücadelede, caydırıcılık ve suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla, bir suç işleyen ve hakkında mahkûmiyet kararı verilen kişinin yeniden topluma kazandırılması için verilen hükmün, belirli koşulların varlığı hâlinde açıklanmasının geri bırakılmasının bir beraat kararı şeklinde değerlendirilmesi ve bir beraat kararı sonuçlarını doğurması beklenemez. Zira yasakoyucu, hâkim tarafından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen sanık hakkında bir denetim süresi belirlenerek bu süre içinde sanık hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanabilmesini mümkün kılmıştır Ceza hukukunun, toplumun kültür ve uygarlık düzeyi, sosyal ve ekonomik yaşantısıyla ilgili bulunması nedeniyle suç ve suçlulukla mücadele amacıyla ceza ve ceza muhakemesi alanında sistem tercihinde bulunulması Devletin ceza siyaseti ile ilgilidir. Bu bağlamda ceza hukukuna ilişkin düzenlemeler bakımından yasakoyucu Anayasa'nın temel ilkelerine ve ceza hukukunun ana kurallarına bağlı kalmak koşuluyla, soruşturma ve yargılamaya ilişkin olarak hangi yöntemlerin uygulanacağı, toplumda belli eylemlerin suç sayılıp sayılmaması, suç sayıldıkları takdirde hangi çeşit ve ölçülerdeki ceza yaptırımlarıyla karşılanmaları gerektiği, hangi hal ve hareketlerin ağırlaştırıcı ya da hafifletici öge olarak kabul edileceği gibi konularda takdir yetkisine sahiptir. Yasakoyucunun takdir yetkisi kapsamında ilk defa suç işleyen ve suçu sabit görülen kimseleri toplum barışını sağlamaya yönelik olarak hükümlü olma süreci dışına çıkaran hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında yargılama giderlerinin sanığa yükletilmesine ilişkin itiraz konusu kuralda, Anayasa'da belirtilen

53

AYM’nin iptal isteminin reddi gerekçesinde bulunan, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının esasında bir beraat hükmü olmadığı ve sanığın suçluluğunun sabit bulunduğu ifadelerine katılıyoruz. Ancak biz de CMK m. 231/5 hükmünün sanığa verdiği hukuki bir sonuç ifade etmeme taahhüdü karşısında, söz konusu CMK’nın 325/2 maddesinin bu hükümle çeliştiğini düşünüyoruz155.

Nitekim mahkûm olan sanık, yargılama giderlerinin ödenmesinden sorumludur. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmünden söz edilmesi mümkün değildir. Her ne kadar, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesiyle denetim süresini iyi halli geçiren sanık hakkında düşme kararı verilmesi akabinde tahsil edilen yargılama giderlerinin sanığa iade edilmesi gerektiği ileri sürülse bile156 hükmün açıklanmasının geri

bırakılmasına karar verilen sanık hakkında yargılama giderlerine hükmedilmesi de hükmün kesinleşmesi ile birlikte bunun sanıktan tahsil edilmesi de Anayasa ve kurumun yapısına aykırıdır157. O halde, tüm şartların varlığı sabitken, bu anlamda

da sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunu kabul etmesinin ne manası kalacaktır? En azından açıklanması geri bırakılan mahkûmiyet hükmünün bir neticesi olarak, yargılama giderlerine hükmedilmesi ve söz konusu yargılama giderlerinin sanıktan tahsil edilebilmesi için, sanık hakkında verilmiş olan mahkûmiyet hükmünün açıklanması beklenmelidir.

Tüm bu yargılama giderleri konusunda anlatılanların yanında, vekâlet ücreti meselesine de değinmek elzemdir. CMK’nın 324. maddesinin ‘Yargılama

giderleri’ başlığı uyarınca ‘avukatlık ücretleri’ yargılama giderlerinden kabul

edilmektedir. Belirtmek gerekir ki, söz konusu yargılamanın hükmün

hukuk devleti ilkesine aykırı bir yön bulunmamaktadır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz kanun yolu öngörülmüştür, ayrıca deneme süresi sonunda verilecek düşme veya geri bırakma koşullarına uyulmaması halinde verilecek karar hakkında esas hükümle birlikte temyiz denetimi olanaklı bulunmaktadır. Hakkında mahkûmiyet hükmü kurulduktan sonra sanığın kabulüyle verilen ve kanun yoluna başvurmanın mümkün olduğu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında, yargılama giderlerinin sanığa yüklenmesine ilişkin itiraz konusu kuralda eşitlik ilkesine aykırılık yoktur .Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa'nın 2., 10. ve 38. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.”

155 Aynı görüşte bkz. BAŞTÜRK, s. 409. 156 ŞEN - MAVİŞ, s. 60.

54

açıklanmasının geri bırakılması ile neticelendirildiği vaziyette, şayet varsa katılan lehine, avukatlık ücretine hükmedilip hükmedilmeyeceğine ilişkin yasal bir düzenleme mevcut değildir. Fakat ‘avukatlık ücretinin’ yargılama giderlerinden sayılması münasebeti ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip ve katılan lehine vekâlet ücretine hükmedildiği halde, söz konusu kararın kesinleşmesi ile bu ücretin sanıktan tahsil edilmesi gerektiği söylenebilir158.

Nitekim uygulamadaki durum da, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesi ile birlikte sanıktan tahsil edilmesi yönündendir.

Tüm yukarıda yaptığımız açıklamalar ek olarak, burada katılan sıfatını haiz kimsenin vekilliğini üstlenen kimse lehine, fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi halinde, vekâlet ücretine hükmedilmesini de kurumun yapısına ve Anayasa’ya aykırı bulduğumuzu belirtiyoruz. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, her ne kadar içerisinde bir mahkûmiyet hükmü barındırsa bile teknik anlamda bir mahkûmiyet hükmü değildir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği takdirde, bu kararın kesinleşmesi ile sanıktan tahsil edilecek olan avukatlık ücreti, sanığın sosyoekonomik durumuna göre aşırı bir yaptırım haline geleceği de gözetilmelidir.

Fakat AYM’nin yukarıda değinilen iptal kararı gerekçesinde olduğu gibi hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde sanık aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesini masumiyet karinesine aykırı kabul etmemekte, başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle bireysel başvuruları kabul edilemez bulmaktadır159.

158 ŞEN - MAVİŞ, s. 61.

159 M.H.H. Başvurusu, B.No:2014/12350, 08.06.2017, https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr,

55