• Sonuç bulunamadı

Kelime anlamı alıkoymak veya bağlamak olan sabır, bir musibet ve belaya uğra- yanın isyanda bulunmaksızın içinde bulunduğu duruma itaat ve tevekkülle tahammülde bulunmasıdır. Sabır; itidali muhafaza etme, tahammül gösterme, acıya katlanma, sıkıntı ve meşakkatlere karşı soğukkanlılıkla mukavemet etme, aklın ve dinin gösterdiği yolda sebat etme manalarına gelir.13

Sabır, dinin teşvik ettiği ahlaki ve ruhani bir sıfattır. Allah’a imanın bir tezahürüdür. Sabrın gayesi, beklenmedik olaylar ve içine düşülen güçlükler karşısında tedirgin olmamak, tahammül göstermek ve paniğe kapılarak uygunsuz bir harekette bulunmamaktır. Sabır, mahkûmiyete, meskenete ve zillete razı olmak, haksız tecavüzlere, insan haysiyetine gölge düşürecek saldırılara katlanmak ve bunlara ses çıkarmamak anlamına gelmez. Çünkü meşru olmayan şeylere karşı sabretmek caiz değildir. Bunlara karşı fiili ve sözlü mücadelede bulunmak, eğer bu mümkün olmazsa

12

Arslan, Ali, Büyük Kur’an Tefsiri, Arslan Yay. , İst., 1984, VIII, 380-383.

kalben buğzetmek gerekir. İnsanın kendi ve gücü iradesiyle üstesinden gelebileceği kötülüklere katlanması ya da giderebileceği ihtiyaçları karşısında hiçbir şey yapmaması, sabır değil acziyet ve tembelliktir.

Sabır, başa gelen bir musibet anında birden üzüntüye kapılarak daha sonra pişman olunacak işler yapmayı engelleyen bir teskin ve teselli vasıtasıdır. Bu sebeple asıl sabır, musibetin ilk anında gösterilendir. Enes b. Malik’den rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz çocuğunun mezarı başında feryat ederek ağlayan bir kadının yanından geçti. Ona

—Allah’tan kork ve sabret!” buyurdu. Kadın:

—Çek git başımdan; benim başıma gelen felaket senin başına gelmemiştir, dedi. Kadın Efendimizi tanıyamamıştı. Kendisine onun Allah Resulü olduğunu söylediler. Bunu duyar duymaz Peygamberimizin kapısına koştu ve Efendimizin huzuruna çıktı (özür beyan ederek):

—Ya Resulallah! Sizi tanıyamadım, dedi. Allah Resulü: —Hakiki sabır, felaketin ilk anında gösterilendir!” Buyurdu.14

Yusuf Peygamber, çeşitli sıkıntılarla karşılaşıp, zorlu bir hayat geçirdi. Bu büyük sıkıntı ve musibetlerin sonunda Yüce Allah, ona güç ve saygınlık ihsan etti. Yusuf Peygamber’in başından dört büyük sıkıntı geçmişti. Bunlar, şunlardır:

a) Kardeşlerinin, Yusuf’a kıskançlık gösterip ona tehlikeli bir tuzak hazırlayıp ilk önce onu öldürmek isteyip sonra bundan vazgeçerek kuyunun içerisine atmakla yetindikleri sırada gerçekleşmişti.

(Kardeşleri) dediler ki: Yusuf’la kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Hâlbuki biz kalabalık bir cemaatiz. Şüphesiz ki babamız apaçık bir yanlışlık içindedir.

(Aralarında dediler ki:) Yusuf’u öldürün veya onu (uzak) bir yere atın ki babanızın teveccühü yalnız size kalsın! Ondan sonra da (tövbe ederek) sâlih kimseler olursunuz!

Onlardan biri: Yusuf’u öldürmeyin, eğer mutlaka yapacaksanız onu kuyunun dibine atın da geçen kervanlardan biri onu alsın (götürsün), dedi.”15

14

Buhari,Cenaiz, 32.

b) Yusuf’un başından geçen diğer büyük sıkıntı ise, Yusuf’u kuyudan çıkaran kafile tarafından Mısır’da köle olarak satılması sırasında gerçekleşmişti. Bu olay Kur’an’da şöyle dile getirilmiştir:

“Bir kervan geldi ve sucularını (kuyuya) gönderdiler, o da (gidip) kovasını saldı, (Yusuf’u görünce) “Müjde! İşte bir oğlan!” dedi. Onu bir ticaret malı olarak sakladılar. Allah onların yaptıklarını çok iyi bilir.

(Kafile Mısır'a vardığında) onu değersiz bir pahaya, sayılı birkaç dirheme sattılar. Çünkü onu bir an önce ellerinden çıkarmak istiyorlardı.”16

c) Yusuf’un başından geçen diğer bir sıkıntı ise, Yusuf Peygamberin daha çiçeği burnunda genç bir delikanlı iken Mısır Azizinin hanımının ona âşık olup onu kendisine çağırdığında (onun bu teklifi kabul etmemesi üzerine) kadının, Yusuf’u kandırıp saptırmak için çeşitli hilelere başvurduğu sırada gerçekleşmişti.

“Evinde bulunduğu kadın, Yusuf’un nefsinden (murat almak) istedi. Kapılan iyice kapattı ve: “Haydi gel” dedi. Yusuf’ta: “(Böyle bir iş yapmaktan) Allah'a sığınırım. Çünkü 'kocanız; benim efendimdir, bana güzel davrandı. Durum şu ki, Zalimler felah bulmaz!” dedi.17

Azizin karısının kalbindeki aşk kadını tahrik etti. Vakit geçirmeden zorla Yusuf’a sahip olmak istedi. Bunun için önce kapıları kapadı, işini sağlama alıp Yusuf’u açıkça kendisine yaklaşmaya çağırdı. Fakat Yusuf, bu teklifi kabul etmeyip kadından yüz çevirdi. Kadın ise Yusuf’u kendisine çağırmada ısrar etti. Kadının Yusuf’a olan sevgisi, hayâ duygusuna galip gelmişti. Yusuf Allah’tan korktuğu için Allah onu böyle bir hareket yapmaktan korudu. Kadın, Yusuf’u kendisine çekmeye çalışıyordu. Sonunda Yusuf kadının elinden sıyrıldı. Bu defa Yusuf’un elbisesini arkasından yakalayıp elbiseyi yırttı. Kapıya kadar koştular. Tam bu sırada kadının kocası çıkageldi. İkisini şüpheli bir vaziyette buldu. Kadın bu defa kötü bir hile ve tuzağa başvurup kocasına karşı suçsuz olduğunu göstermek için ağlayıp sızlamaya başladı. Yüce Allah bu olayı şöyle anlatmaktadır:

“İkisi de kapıya koştular. Kadın, Yusuf’un gömleğini arkadan yırttı. Kapının

yanında efendisini (kocasına) rastladılar. Kadın: “Senin ailene kötülük etmek isteyenin cezası, zindana atılmaktan ya da acıklı bir işkenceden başka bir şey midir?” dedi. (Yusuf) “Hayır, o, kendisi benim nefsimden (murat almak) istedi” dedi. Kadının

16

Yusuf, 12/19–20.

akrabasından biri, şöyle şahitlik etti:”Eğer Yusuf’un gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir. Yusuf ise, yalancıdır. Eğer Yusuf’un gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. Yusuf ise, doğru söyleyenlerdendir.18

Yüce Allah, Yusuf’u, kadının tuzağından korudu ve onu bu büyük hileden kurtardı. Yüce Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

“Rabbi, Yusuf’un (zindanın kadınların teklif ettiklerinden daha iyi olduğu ve onların hilesini kendisinden uzaklaştırmadığı takdirde onlara meyledip cahillerden olacağı şeklindeki) duasını kabul etti ve onların hilesini (Yusuf’tan) uzaklaştırdı. Çünkü Allah(her şeyi) iyi işiten, iyi bilendir.”19

d)Yusuf’un başından geçen diğer bir sıkıntı ise; Yusuf’un çirkin bir iftira se- bebiyle haksız ve suçsuz yere zindana atılması ve orada uzun bir sure kalmasıdır. Mısır hükümdarı bir rüya görüp bununla zihnini meşgul etmeseydi, uzun yıllar daha zindanda kalırdı. Yüce Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

“(Rüyasını yorumlayıp zindandan kurtulan sucu başına; kendisinin suçsuz olduğunu hükümdara anlatmasını, belki bu yerden, zindandan çıkabileceğini söyledi.) Fakat şeytan (zindandan çıkan) o kişiye, (Yusuf’u) efendisine anmayı unutturdu. Dolayısıyla (Yusuf), birkaç yıl daha zindanda kaldı.”20

Yusuf Peygamberin hayatı, peş peşe gelen büyük sıkıntılara gösterilen üstün sabrın da çarpıcı bir misalidir. O, bütün bu zorluklar karşısında sabretti, hiçbir zaman Yüce Allah’ın yardımından ümidini kesmedi ve neticede, Allah’tan korkan ve sabre- denler için va’dedilen mükâfata ulaştı

Ayrıca bu surede Yakup Peygamber, müminlere örnek gösterilerek başa gelen musibetlere karşı yakınmadan ve sızlanmadan sabredilmesi gerektiği tavsiye edilmekte ve belaların verdiği üzüntünün sadece Yüce Allah’a arz edilmesi öğütlenmektedir. Yakup Peygamber, bitmeyen, tükenmek bilmeyen güzel sabrıyla ve ümidiyle örnek bir peygamberdir. Kendisi evlat acısıyla imtihan edilmişti. Yakup Peygamber, bu imtihan karşısında “Artık (bana düşen) hakkıyla sabretmektir. Anlattığınız karşısında (bana)

yardım edecek olan, ancak Allah'tır.”21Demişti

18 Yusuf, 12/25–27. 19 Yusuf, 12/34. 20

Yusuf, 12/42.

Ayette geçen “sabrı cemil”den maksat, musibetler karşısında herhangi bir tahammülsüzlüğün ve şikâyetin bulunmadığı sabırdır.22 Yani musibetleri indirenin Allah olduğunu bilip sonra Allah’ın Malikü’l-Mülk olduğunu anlamaktır. Malik olana kendi mülkündeki tasarrufundan dolayı itiraz edilmez. Dolayısıyla kalbin bu makama dalması kulu şikâyetten alıkoyar.23 Buradaki şikâyetten maksat insanlara yapılan şikâyettir. Allah’a yapılan şikâyet ve yalvarma “sabrı cemil”e aykırı olarak görülmemelidir. Aksine sabreden kişi sadece derdini Yüce Allah’a açar. Şikâyetini başkasına değil ona bildirir. Sabrın Allah’tan başkasına şikâyeti terk olarak tanımlanması buna işaret eder. Eğer derdini Allah’a arz etmek sabırsızlık olsaydı Allah’ın sevdiği peygamber derdini Allah’a arz ve şikâyet etmezlerdi24

Nitekim Yakup Peygamber, küçük oğlu Bünyamin’in Mısır’dan geri dönememesi üzerine onun şunları dediği haber verilmektedir:

“(Bana düşen) artık, güzel bir sabırdır. Umulur ki, Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.”25

“Ben sadece gam ve kederimi Allah'a arz ediyorum. Ve ben sizin bilemeyeceğiniz şeyleri Allah tarafından (vahiy ile) biliyorum, dedi. Ey oğullarım! Gidin de Yusuf'u ve kardeşini iyice araştırın, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez.”26

Yakup Peygamber’in sözlerini haber veren bu ayetler şunlara dikkat çeker: “Allah’ın rahmetinden ümit; Allah’ın ilim, hikmet, kerem ve kudretine olan imana dayanırken, ümitsizlik bu sıfatların inkârına dayanır. Bu bakımdan Allah’ın rahmetinden ümitsizliğe düşmek, Kâfirlere ait bir özellik olarak ifade edilir.”27

Mümin, bu dünyada meydana gelen iyi ve kötü her şeyin Rabbinin iradesi ve kudreti dâhilinde olduğunu bilir. Nefsinde, evladında yahut malında bir musibet ile karşı karşıya kalan mümin bu hoş olmayan olayı güzel bir sabırla karşılar ve bu olayların kendi iradesi üzerinde mutlak bir iradesi olan Rabbinin bilgisi ve gücü dâhilinde olduğuna iman eder böylece başına gelenlere razı olup sabreder Yüce Allah’a rıza ve teslimiyet gösterir.

22 Kurtubî, age. , IX, 233. 23

Razî, age. , XIII, 186.

24 Soysaldı, İhsan, “Tasavvufta Sabır ve Şükür Kavramları Üzerine Bir İnceleme”, FÜİFD, Elazığ,

1997, II, 16.

25 Yusuf, 12/83. 26

Yusuf, 12/86–87.

Bu kıssadan anlaşılıyor ki Yüce Allah, tüm sıkıntı ve zorluklar karşısında sabredenlerin ve hayırlı işlerde bulunanların, bu davranışlarının boşa gitmeyeceğini ve mükâfatını en güzel şekilde vereceğini bildirerek Müslümanların bela ve musibetler karşısında sabretmeleri durumunda başarıya ulaşabileceklerini dile getirmiştir.

Benzer Belgeler