• Sonuç bulunamadı

2.1. SABIR ÖZELLİĞİNİN (EĞİLİMİNİN) TANIMLANMASI:

2.1.11. Sabır ve İyi Oluş

Schnitker & Emmons (2007) yaptıkları araştırmada sabırlı bireylerin daha az depresyona girdiklerini bulmuşlardır. Sabır ve iyi oluş arasında pozitif bir ilişki ortaya koymuşlardır. Peterson & Seligman (2001) sabrın olumlu sosyal özellikler ve erdemlerle ilişkili olduğunu ve sabırlı bireylerin daha empatik ve daha minettar bir tutum sergilediğini ifade etmişlerdir. Sabır, aynı zamanda denge ve adalet gibi güçlü olan erdemleri içerir. Sabırlı insanlarda daha az olumsuz duygulanım, düşük depresyon daha az sağlık problemleri ve artan yaşam doyumu görülmüştür. Deneysel olarak sabrın, iyimserlik ve umut arasında olumlu bir ilişki olduğu görülmüştür. Sabırlı bireyler oldukça kaderci bir zaman perspektifi içerisindedir ( Schnitker, 2012 ).

Sabır ve iyi oluş arasındaki ilişkileri incelerken aradaki diğer değişkenleri de incelemek yararlı olacaktır. Daha önceki çalışmalarda sabır ve atılganlık arasındaki ilişki olumsuz çıkmıştır. Atılgan bireyler daha az sabırlı olurlar ve bu atılganlığın özellikleri arasında yer alır. Kişi daha düşük atılganlığa sahipse, sabrın daha olumsuz sonuçlarıyla yüzleşebilir. Sabrın 3 faktörü ve atılganlık arasındaki ilişki istatistikî anlamda önemli bir farklılık göstermiştir. Bu sabır ve atılganlığın bağımsız yapılar olduğunu ve tam tersine sabırlı bireylerin atılganlıklarının etkilediği anlamında değildir ( Schnitker & Emmons, 2007 ).

Aşamalı olarak sabır ve yaşam doyumu arasındaki ilişki test edilmiştir. Sabır ve yaşam doyumu arasındaki ilişki önemli ölçüde yordayıcı bulunmamıştır. İkinci adımda sabırlı atılganlık terimi ilave edilmiştir. Atılganlığı yüksek kişilerde sabır ve yaşam doyumu arasındaki ilişkiye bakılmıştır. yaşam doyumu ve sabır arasında pozitif bir korelasyon varken; atılganlık ve sabır arasında negatif bir korelasyon bulunmaktadır. Ayrıca sabrı yüksek olan bireylerde yaşam doyumu arasında ortalama bir ilişki olduğu görülmüştür. Sabırla düşük atılganlık arasında negatif bir ilişki vardır. Düşük atılganlığa sahip olan bireylerde yüksek sabır bulunmuş ve yaşam doyumu daha düşük çıkmıştır. Hem düşük atılganlık hem de düşük sabrı olan kişilerde ise yaşam doyumu seviyesi düşük çıkmıştır. Ayrıca sabır ve adil dünya inancı arasında pozitif ilişki bulunmuştur (Schnitker, 2012 ).

Sabırlı insanların yaşam memnuniyeti artarsa depresyon azalacaktır. Sabır ve diğer iyi oluş göstergeleri (depresyon, yaşam doyumu, yalnızlık ve benlik algısı) arasındaki ilişki anlamlı değildir ( Schnitker & Emmons, 2007 ).

Sabrın hem hazla hem de mutlulukla ilgili olduğu ileri sürülmüştür. Bu iki unsur iyi oluşun iki köklü ayrımını ortaya koymuştur. Fizyolojik ve deneysel paradigmalar iyi bir yaşamı anlamak için gözden geçirilebilir. Hazcılık; Aristo, Hobs ve Bentham’a göre, olumsuz duyguları minimalize edilmesi, mutluluk ve rahatlığın maksimize edilmesinden oluştuğunu belirtirler (Akt.Deci & Ryan, 2001) .

Hazsal iyi oluş ve sabır arasındaki ilişkiye bakıldığında sabırlı kişilerde; hazsal iyi oluşta artış görülmüştür, bu da sabrın olumlu duygularda doyumu artırdığını göstermiştir (Kahneman, Diener & Schwartz, 1999) . sabır; Pozitif ilişkiler yaşam amacı, öz-kabul, bilişsel gelişim ve özerklik boyutlarında iyi yaşam ve iyi oluşla ilişkili olduğu bulunmuştur (Ryff & Singer1988) .

Campton Smith, Cornish & Qualls (1996) sabrı, hem hazzı ve mutluluğu hem de iyi oluşu içeren çok boyutlu bir model olarak tasarlamışlardır. Sabır, mutluluk ve iyi oluş arasında ortalama bir ilişki bulmuşlardır. Sabır hem mutluluk hem hazsal iyi oluş terimleriyle açıklanmıştır.

Sabırla iyi oluş, olumlu başa çıkma, erdem ve başarı arasında olumlu bir ilişki kurulmuştur. Schnitker & Emmons (2007) kişilik üzerine yaptıkları çalışmada; sabır ve iyi oluş arasındaki ilişkinin altındaki süreçler hem terapotik hem de terapotik olmayan nitelikleri geliştirmek için uygulanabileceğini belirtmişlerdir.

Schnitker’ın (2012) 1000 örneklemde yaptığı çalışmada, yetki ve sabır arasında önemli dolaylı bir etkinin olduğu görülmüştür. Sabırlı bireylerin yetki düzeyleri daha düşüktür.

Zana (2004), sabrın yararlı etkileri olmasına rağmen olumsuz sonuçlarının da olduğunu belirtmektedir. Bireylerin sabrı pozitif olarak nitelendirdiklerinden, çevreyi ve davranışlarını değiştirmek yerine, beklemeyi tercih ederler. Sabırlı oluşun da kişinin kendisini olumsuz yönde tetiklediğini iddia etmişlerdir. Sabır ikincil bir kontroldür. Sabır kişinin çevreye uyum ve değişim sağlamasını engeller. Sabırlı kişiler çevreye

daha fazla uyum sağlarlar ve çevreyi değiştirmenin beyhude bir çaba olduğu yönünde düşüncelere sahiptirler.

Ahlak filozofları özellikle son derece yüksek düzeyde olan sabrın olumsuz sonuçlara yol açacağını ifade etmişlerdir. Hem bekleme hem de eylem gerektiren durumlarda, fazla olan sabır kişilerin yaşamını kolaylaştırmaktan çok zorlaştırabilir. Ayrıca olması gerekenden fazla sabrın olduğu kişilerde karakter eksikliği olduğu düşünülür.

Corver, Scheler & Weintrab’ın (1989) sabrı “ beklemeyi, zamanından önce hareket etmeme” olarak tanımlarlar. Bu tanımın hem aktif hem de pasif başa çıkma stratejilerini temsil ettiğini belirtirler. Sabırlı bireylerin herhangi bir durum ya da olayı değerlendirmesinde daha az kaygı ve daha fazla huzurlu olduğunu belirtmişlerdir (Mischel, 1974 ).

Gecikmenin hazzı zaman aciliyetini etkileyecektir. Zaman aciliyeti bireylerin tüketiminde etkilidir. Bu konuda Mischel’in (1974) yaptığı çalışmada şimdi “1000 dolar almaktansa bir yıl sonra 2000 dolar almayı mı tercih edersiniz” sorusuna katılımcılar finansal faydayı gözetmeksizin şimdi 1000 dolar almayı tercih etmişlerdir. Mischel, Shoda & Peake (1988) diğer çalışmada istenen bir durumu bekleyen bireylerle; olumsuz bir durumu bekleyen bireyler arasında yaptıkları çalışmada olumsuz durumu bekleyenlerin bekleme süresini daha uzun algıladığını görmüşlerdir.

Benzer Belgeler