• Sonuç bulunamadı

1.2. Sağlık Okuryazarlığı

1.2.2. Sağlık Okuryazarlığının Önemi

Sağlık sistemi, eğitim sistemi, kitle iletişimi ve sağlık okuryazarlığı arasında önemli bir bağ vardır ve sağlık okuryazarlığı toplumun her kesimini ilgilendiren bir gereksinimdir (Ratzan, 2001).

Hastaların sağlık okuryazarlığı sağlık iletişimi ve sonuçlarını doğrudan etkileyen kritik bir faktör olarak kabul edilmektedir. Bireylerin sağlık bilgisine ulaşmalarını ve bunu etkili biçimde kullanma kapasitelerini geliştirmek suretiyle bireyi yetkilendirmek için son derece önemlidir. Nutbeam, sağlık okuryazarlığının hem kişisel hem de sosyal yararları olabileceğini belirtmekte; sağlığa ilişkin bilgilerle bireylerin yaşam tarzı ve sağlık hizmetlerini kullanma biçimlerinin değiştirilmesi amacıyla yönlendirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Ayrıca sağlık okuryazarlığının yalnızca kişisel çıkarlara yönelik bir kaynak olmadığını, sağlığın sosyal, ekonomik ve çevresel etkilerinin de olduğu konusunda farkındalığı arttırması gerektiğine inanmaktadır (Nutbeam, 2000).

Sağlık okuryazarlığı; sağlık sistemini yönetmek (karmaşık formları doldurmak, hizmet ve sağlayıcılarını bulmak dahil olmak üzere), hizmet verenlerle kişisel bilgi paylaşımı (sağlık öyküsü gibi), öz bakım ve kronik hasta yönetimi ile meşgul olmak, olasılık ve risk gibi matematiksel kavramları anlamak gibi insanların bazı yetenekleri üzerinde son derece etkilidir (Quick Guide To Health Literacy, 2008).

Sağlık okuryazarlığı ciddi bir halk sağlığı konusudur. Genel olarak toplumların okuryazarlığı yetersiz seviyededir. Sağlık okuryazarlığı yetersiz seviyede olan bireyler, korku, güvensizlik ve özsaygı eksikliğinin yanı sıra, durumlarından mahcup olarak bunu gizlemeye çalışmaktadır. Sağlık okuryazarlığı yetersiz olan bireylerin, sağlık okuryazarlığı yüksek olan kişilere oranla, sağlık personeline kendi durumlarını anlatma becerileri daha zayıftır. Birçok hasta vereceği bilgi ve miktarından emin olmadığından; aynı zamanda anlatılanı anlamayacağı endişesi ile sağlık hizmeti sunanlarla sınırlı iletişim kurmaktadır. Hastanın kendine olan güven eksikliğinin yanı sıra, sağlık hizmeti sunanlar ve hasta arasındaki ilişkideki güç farkı nedeniyle, bazı hastalar soru sormamakta ya da yanlış anladıkları tedavi talimatları için açıklama istememektedir. Gücün doktor tarafında olduğu bu asimetrik iletişim biçiminde hasta, pasif iletişim pozisyonunu üstlenmekte; tam cevap verememekte ya da soru soramamaktadır. Benzer bir şekilde, bazı hastalar doktorla anlaşamadığında sessiz kalmayı tercih etmektedir. Sağlık okuryazarlığı seviyesi yetersiz hastalar, doktorun sabırsız veya kızgın olması durumunda korku nedeniyle soru soramamakta ve yanıldıkları bilgileri söylememektedir (Betz ve ark., 2008; Wright ve ark., 2008; Sezgin, 2011).

Bununla beraber, tıbbi bilgileri doktorların günlük terimlerle ya da hastaların anlayabileceği biçimde açıklamamaları aradaki iletişim sorununun büyümesine neden olmaktadır. Doktorlar zaman zaman hastaların tıbbi bilgiyi, talimatları anlamadıklarının farkına bile varmayabilmekte ya da ilgilenmemektedir. Ek olarak, hastalara tedavi ve talimatlarla ilgili bilgileri yalnızca doktorların vermesi, doktorların iş yükünü artırmakta ve diğer hastaların zamanından çalmaktadır. Bu nedenle diğer sağlık hizmeti sağlayıcılarının sağlık sistemi içinde daha aktif rol alması ya da sayılarının artırılması sağlık okuryazarlığının yükseltilmesine de yardımcı olacaktır. Aksi takdirde hastaların tedaviyi anlamamaları halinde sağlık hizmeti alma süreçleri yeniden başlamakta ve karmaşıklaşmaktadır (Sezgin, 2011).

Hastalar tıbbi sorunlarını açık bir şekilde ifade edemediklerinde doğabilecek sorunlardan biri, sağlık hizmeti sunanların kısıtlı ya da hatalı bilgilerle sonuçlara ulaşabilmesi, bu hastalara hatalı teşhis koyma riskinin artmasıdır. Bununla beraber bir diğer olası sorun, sağlık ve ilaç

hakkındaki artmış yanlış uygulamalara yol açması; sağlık okuryazarlığı seviyesi yetersiz kişilerin, sağlık okuryazarlığı seviyesi yüksek kişilere oranla ilaç reçetelerini yanlış yorumlaması ve verilen talimatları çoğu kez anlamamasıdır. Bu durum sadece hasta bireyleri etkilemekle kalmamakta; aynı zamanda tedavinin artan tutarlarının finansal yükünü, toplumun geri kalanına yansıtmakta, sonuç olarak ülkenin sağlık harcamalarını etkilemektedir (Sezgin,2011).

Artan tedavi masraflarının bir diğer nedeni, sağlık okuryazarlığı seviyesi yetersiz kişilerin, yüksek olanlara oranla hastanede tedavi olma oranlarının daha fazla olmasıdır. Ancak bununla beraber, hizmetlerin eksik kullanımı, kısa dönemli sağlık hizmeti tutarlarına yol açabilirken;

tedavi edilmeyen, ertelenen tedavilerden doğan sakatlık ya da hastalıklar nedeniyle uzun süren ve maliyetleri artan sonuçlar doğabilmektedir. Ayrıca hasta uyumu ve tıbbi hatalardan kaynaklanan sorunlar verilen sağlık bilgilerini iyi anlamamaktan kaynaklanabilmektedir. Tüm hastaların sadece yarısının belirtildiği gibi ilaçlarını alma gerçeği, yetersiz sağlık okuryazarlığı seviyesinin olumsuzluğunu göstermektedir (Sezgin, 2011).

Sağlık okuryazarlığı tek yönlü değildir. Hastalar çeşitli kanallardan nasıl güvenilir sağlık bilgisi toplaması gerektiğini öğrenmek durumundadır. Hastaların kendi sağlık sorunları hakkında bilgi bulma ve uygulama becerileri onların gelecekteki refahı üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir. Aksi takdirde sağlık sistemi, yanlış anlama labirentine dönüşebilir. Bilgi vermek sağlık hizmeti sağlayanların görevi olduğu gibi, bilgi edinmek de sağlık hizmeti alanların görevidir. Her sağlık bilgisi ya da istatistiğinin, her hastaya uyması gerekmediğini anlamak, öğrenmek hastanın da sorumluluğudur (Ishikawa ve Yano, 2008; Sezgin, 2011).

Sağlık okuryazarlığı seviyesi yetersiz hastaların soru sormamasının iletişim sürecinin verimli geçtiği anlamına gelmediği, bilgi eksikliği duyan hastanın bu bilgileri aile, arkadaş, medya, internet gibi başka kanallardan tamamlamaya çalışacağı unutulmamalıdır. Bunun sonucu olarak, eksik ya da yanlış bilgi hızla akmaya ve kullanılmaya başlamaktadır. Edinilen bilginin sağlığa ilişkin olması birçok tehlikeyi beraberinde getirmektedir. Eksik ya da yanlış anlaşılmış sağlık bilgisi, yeni hastalıklara, ölüm dahil istenmeyen durumlara sebep olabileceği gibi;

sonuç olarak tedavi maliyetlerini artırma; sağlık konusunda yanlış bilinç ve kültür oluşması gibi sonuçlara neden olmaktadır (Sezgin, 2011).

Okuryazarlık, eğitim programları ile gelişebilir, yaşlanma ya da bilişsel bozukluk ile gerileyebilir (Baker, 2006). Yetersiz okuryazarlık genellikle sağlıkla ilişkili okuma gereksiniminin büyük ve kronik hastalık yükünün ağır olduğu grup olan yaşlılar arasında

yaygındır. Ulusal Yetişkin Okuryazarlığı Araştırması (National Assessment of Adult Literacy, NAAL)’nda 65 yaş ve üstü yetişkinlerin %44’ü işlevsel okuryazar olarak sınıflandırılmıştır.

Yaşlı yetişkinlerin daha düşük okuma yetenekleri genellikle yaşla beraber gelen bilgi işleme azlığının sonucudur. Bu durum onların daha az eğitim aldıklarıyla, kronik hastalık sıklığının yüksek oluşu, fiziksel/mental sağlıklarının kötü oluşu ya da demans gibi faktörlerle açıklanamaz (Kirsch ve ark., 1993;Weiss ve ark., 1994; Baker ve ark., 2002).

Sağlık okuryazarlığı sağlıklı yaşam tarzı seçimi ve ulaşılabilir sağlık hizmetlerinin etkin kullanımı gibi sadece kişisel yararları olan bireysel bir kaynak değildir. Nüfusun büyük bir kesiminin yüksek sağlık okuryazarlık seviyesine ulaşması, sağlık için etkili toplumsal hareket sağlanması ve sosyal sermayenin gelişimine katkı sağlanması gibi sosyal yardım ve katkı sağlayacaktır (Nutbeam, 2000).

Sağlık okuryazarlığın geliştirilmesi sağlıklı yaşam tarzı seçimlerine olanak sağlayabilir, sağlık servisini etkin bir şekilde kullanmayı destekleyebilir, tedavi rejimine uyumu sağlayabilir (Nutbeam, 2000).