• Sonuç bulunamadı

Sürdürülebilirlik ve Sürdürülebilir Kentsel Gelişme

2. KIYI KAVRAMI VE KENTSEL DÖNÜŞÜM

2.2 Değişim, Dönüşüm ve Kentsel Dönüşüm Kavramları

2.2.1 Kentsel Dönüşüm ile İlişkili Kavramlar ve Tanımlar

2.2.1.2 Sürdürülebilirlik ve Sürdürülebilir Kentsel Gelişme

Sürdürülebilirliğin ana fikri, uygarlaşmanın, gelecek nesillere, dünya üzerindeki tüm yaşamı ilgilendiren sürdürülebilir sistemleri sağlama sözünü vermek olarak özetlenmiştir (Bartuska ve Kazimee, 2002). Ayrıca günümüzün gereksinimlerini karşılarken gelecek nesillerin de gereksinimlerini karşılamalarına olanak tanıyacak şekilde kaynakların kullanımının sınırlanması da sürdürülebilirliği en genel anlamda açıklamaktadır (Koçhan, 2003).

Sürdürülebilirlik terimi en geniş anlamında ekolojik sürdürülebilirliğe referans olarak kullanılmıştır. 1992’deki Dünya Zirvesi’nden sonra birçok uluslar arası organizasyonda sosyal sürdürülebilirlik, ekonomik sürdürülebilirlik ve toplumsal sürdürülebilirlik hatta kültürel sürdürülebilirlik kavramları sürdürülebilir gelişmenin alt başlıkları olarak kullanılmaya başlanmıştır. Sürdürülebilir özgül sosyal ilişkiler, gelenekler veya yapıların ihtiyacının desteklenmesi üzerine sosyal sürdürülebilirlikten bahsedilmiştir. Günümüz toplumsal yapısı sürekli bir değişim içindedir ve bu sosyal değişime ayak uydurmak için sosyal yapının da sürekli değişmesi gerekmektedir. Bundan dolayı, sosyal sürdürülebilirliğin bu noktada tam

olarak neyi ifade ettiği tanımlanamamıştır. Gelişmenin değerli bir miras olan kültüre karşı sorumluluğu her zaman olmalıdır. Çünkü kültür geçmişteki değerlerin günümüze taşınmasında önemlidir. Kültür durağan bir kavram değildir, günümüz süreçlerinde etkileşim halindedir.‘Kültür insanın gelişen ve değişen doğasında yenilikleri ve değişmeyi kabul etmediği zaman ne kadar gelişmenin bir aracı olabilir?‘ sorusu sürdürülebilir gelişme çalışmasının önemli sorusu olmuştur ( Pugh, 1996). Ekonomik sürdürülebilirliğe ilişkin, sağlıklı büyüme ve kalkınma, az maliyet- yüksek verim, akılcı kaynak ve enerji kullanımı ve sürekli döngü gibi başlıklar genel çerçeveyi anlatmaktadır. Sosyal sürdürülebilirlik kavramı da, kültürel kimlik, yaşam kalitesi, kimlik kazandırma, insan sağlığı ve güvenliği, istikrar, adalet ve kolay erişebilirlik, özürlüleri topluma kazandırma gibi temel toplumsal ihtiyaçlar vurgulanmaktadır (Koçhan, 2003).

İlk olarak 1980’de Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUNC) tarafından ‘Dünya Koruma Stratejisi’ adlı bildiride sürdürülebilir kalkınma ve toplumsal gelişmeye değinilmiştir. Daha sonrasında Birleşmiş Milletler (BM) Çevre ve Kalkınma Komisyonunca ‘Ortak Geleceğimiz’ adlı bildiri içinde kavram tüm dünyaca yaygınlaşmıştır. 1992 Rio Dünya Zirvesinde sürekli ve dengeli kalkınma ilkesinde insanların sağlıklı, doğa ile uyumlu yaşam hakkına sahip olmaları odak olarak ele alınmıştır (Keleş ve Hamamcı, 1998). Daha sonra sürdürülebilirlik başlığı altında birçok tartışma ve toplantı gerçekleştirilmiştir. Şimdiye kadar 140 ülke tarafından onaylanan 1997’de Uluslar arası Kyoto iklim sözleşmesi, taraf ülkelerin sera etkisine yol açan gazların havaya karışmasını engelleyecek ya da azaltacak önlemler almasını gerektirmektedir.

Sürdürülebilir gelişme gelecek kuşaklara bugünün değerlerinin aktarılması olarak görülmektedir. Herkesin temel ihtiyaçlarını karşılayabileceği sağlıklı bir çevre oluşturması yanında gelecek nesillerin ihtiyaçları düşünülerek davranılması sürdürülebilir kalkınmanın temellerindendir. Kaynakların kullanımı, yatırımların yönlendirilmesi ve teknolojinin getirilerinden toplum yararına faydalanılması sürdürülebilir gelişme sürecinde beklentilerin yanıtlanabilme kapasitesine sahip olmasını gerektirmiştir (Keleş ve Hamamcı, 1998).

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), 14 Aralık 1960 tarihinde imzalanan Paris Sözleşmesi’ne dayanılarak kurulmuştur ve savaş yıkıntıları içindeki Avrupa’nın Marshall Planı çerçevesinde yeniden yapılandırılması amacıyla 1948

yılında kurulan Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün (OEEC) devamı niteliği taşımıştır. Örgütün tüzüğe bağlanmış amaçları arasında, finansal istikrarın eşzamanlı olarak korunduğu üye ülkelerde ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde halkın yaşam standartlarının iyileştirilmesi, sürekli ve dengeli ekonomik gelişim sağlayan politikaya destek ve yardım, işsizliğin ortadan kaldırılması olarak geçen madde sürdürülebilir gelişme üzerine yoğunlaşmıştır (Url-3). Sürdürülemeyen ekonomik büyüme, sosyal parçalanma ve çevresel kalitenin düşmesine yol açmıştır. Günün genel geçer trendlerinin sürdürülebilir hale getirilmesi gerekmiştir. Sosyo-ekonomik organizasyonların temel formlarının sadece Pazar ekonomilerini oluşturmasına değil, toplumun sağlıklı gelişmesi için var olması gerekliliğini öngörmüştür (Pugh, 1996). AB İngiltere Dönem Başkanlığı’nın 6-7 Aralık 2005 tarihlerinde İngiltere’nin Bristol kentinde düzenlediği AB bakanları düzeyindeki toplantıda, Sürdürülebilir Topluluklar Üzerine Bristol Mutabakatı kabul edilmiştir. Mutabakat metni, Avrupa’daki farklı ölçekteki toplulukların sürdürülebilir olabilmesi için gerekli koşulları belirlemekte ve iyi uygulamaların paylaşılmasını amaçlamaktadır. Yapılı çevre ve dolayısıyla mimarlıkla doğrudan ilgili olan Mutabakat’ta sürdürülebilir toplulukları oluşturan temel özellikler kısaca ‘Aktiflik, Kapsayıcılık, Güvenlik’, ‘İyi İdare’, ‘İyi Ulaşım’, ‘İyi Hizmet’, ‘ Çevreye Duyarlılık’, ‘ İyi Gelişim’, ‘İyi İdare’, ‘İyi Tasarım ve İnşaat’ ve ‘ Herkes için Eşitlik’ olarak açıklanmıştır. Sürdürülebilir topluluklar, insanların bugün ve gelecekte yaşamak ve çalışmak istedikleri yerlerdir. Mevcut ve gelecekteki kullanıcıların çeşitli ihtiyaçlarını karşılarlar, çevreye karşı duyarlıdırlar ve yüksek yaşam kalitesine katkıda bulunurlar. Güvenli ve kapsayıcı, iyi şekilde planlanmış, inşa edilmiş ve yönetilen, herkes için eşit olanak ve hizmet sağlayan yerlerdir (Bristol Mutabakatı, 2005). ‘Sürdürülebilir Kalkınma’ olarak adlandırılan anlayış, gelecek kuşakların kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme imkanlarını tehlikeye sokmadan bugünkü kuşakların ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlayacak kalkınma biçimi olarak tanımlanmıştır ( Brundtland Report, 1987).

1996 İstanbul’da gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Habitat 2 Zirvesi sürdürülebilir gelişme konusunda önemli vurguların yapıldığı bir toplantı olmuştur. Habitat Gündemi’nin amaçları ve hedefleri arasında ‘herkese yeterli konut’ ve ‘ kentleşen dünyada sürdürülebilir insan yerleşmeleri’ sağlanması için tüm insan yerleşmeleri politikalarının uygulanması, uyum sağlaması amacıyla, tüm yerel politikaların bütüncül olarak gözden geçirilmesi önerilmiştir. Bu toplantıda ayrıca,

sürdürülebilirlik, eşit haklara sahip olmak, geniş ölçekli katılım, sahiplenme, organizasyon, etkin ve çok aktörlü süreç ve yaşanabilirlik genel ilkeler olarak benimsenmiştir (Keleş, 2006).

Turgut (2006) sürdürülebilir kentsel gelişmenin fiziksel gerekliliklerini, yüksek yaşam kalitesi, yüksek yoğunluk, minimum enerji ve kaynak tüketimi olarak vurgulamıştır. Ayrıca sosyo-kültürel gerekliliklerini ise; gelişme ahlakı, çevre ve sürdürülebilirlik bilinci ve mesuliyeti, sürdürülebilirlik çalışmalarına katılım olarak bileşenleri altında ele almıştır (Ketizmen, 2006).

Sürdürülebilir kentler yaratmak için yurttaşlık fikrinin yaygınlaştırılması ve katılımda toplumun rolünün ön planda tutulması gerekmiştir (Pugh, 1996). Ayrıca yerel yönetimlerin günün koşullarına göre, dönüşümün ve dinamiklerin bilincinde modernize edilmesi şart olmuştur ( Jencks ve diğ. , 2005). Toplumun refah düzeyinin arttırılması ve gelecek süreçlere taşınması üzerinde sürdürülebilir gelişme, kentsel dönüşüm çalışmalarında önemle vurgulanan bir kavram haline gelmiştir. Sürdürülebilir gelişme için; kültürel tarihi mirasın zenginleştirilmesi, açık alanların düzenlenmesi, yerleşim alanlarının boyutlarının korunması, yerleşim alanlarındaki sosyal dengenin korunması ve ya iyileştirilmesi ana esaslar olarak görülmüştür (Binns, 2005).

Kentsel sürdürülebilirliğin sağlanmasında en iyi yol, kent merkezlerinin, bölgede yaşayan insanların, iş çevreleri, sosyal aktiviteleri ve kültürleri göz önünde bulundurularak geliştirilmesiyle mümkün olmuştur. Bölgede yaşayan insanları yerinden etmeden ve soylulaştırma yaklaşımının gerçekleşmesine izin vermeden çevresel kalitenin arttırılması ve kamusal alanların tasarlanması gerekmektedir. Kentte, sürdürülebilir alternatif formların araştırılması önemlidir. Bunun için kentin karakteristikleri tanımlanmalı ve bunun üzerine sürdürülebilirlik formları tasarlanmalıdır. Modern ekonomik trendler ve politik trendlerin getirdiği metalaşma ve standartlaşmaya karşı, kent karakterinin tanımlanması ve desteklenmesi ile içerik ve diğer kentlerden özelleşen noktaların belirlenmesi önemlidir. Kentlerin ve toplumların sağlıklı gelişmeleri, içlerinde sembolik anlamları da içerdikleri zaman geçerli olmuşlardır (Jencks ve diğ, 2005).

Bu bağlamda, kentsel geliştirme konusuna bakışın ‘sürdürülebilirlik’ vizyonu öne çıkmaktadır. Günümüzde sürdürülebilirlik, kentsel gelişme bağlamında önemli bir

kavramsal temel oluşturmuştur. Sürdürülebilir toplumsal gelişme, ekonomik, sosyal ve çevresel gelişmelerin birbirleriyle uyumlu olarak etkileşim süreçleri içinde bulunmalarıyla gerçekleşmektedir. Sürdürülebilir toplumsal gelişme veya sürdürülebilir kalkınma 1970’lerden beri resmi gündemlerin konusu olmuşlardır. AB’nin mekansal gelişme perspektifi içinde dengelenmiş ve sürdürülebilir gelişme için hedef üçgeni AB’nin üç önemli politikası olan ekonomik ve sosyal uyum, doğal kaynaklar ve kültürel mirasın korunması, Avrupa bölgesinde daha dengelenmiş bir yarışabilirlik politikaları ile ilişkili olmuştur (European Commision, 1999).

Şekil 2.1 Dengelenmiş ve Sürdürülebilir Gelişme için Hedef Üçgeni, (ESP, 1999).

Benzer Belgeler