• Sonuç bulunamadı

Kentsel Yenileşme Amaçlı Dönüşüm Projeleri

2. KIYI KAVRAMI VE KENTSEL DÖNÜŞÜM

2.3 Türkiye’de Kentsel Dönüşümün Gelişimi ve Uygulanma Süreci

2.3.2 Kentsel Yenileşme Amaçlı Dönüşüm Projeleri

Günümüzün küresel dünyasında kentsel ekonomiler, ulusal ve bölgesel ekonominin gelişimini destekleyen motor güçler olarak görülmektedir. Dolayısıyla dönüşüm projeleri bu ekonomik gelişim içinde anahtar yatırımlar olarak gündeme gelmektedir. Bu projeler ekonomik yeniden canlandırma amaçlı işlevsel değişimler sonucu ve kentlerin yeni kimlikler edinmesi hedefleri ile ortaya çıkmıştır. Kentsel yenileşme amaçlı dönüşüm projeleri, şehirciliğin ve mimarlığın eylem alanı olarak, planlama, tasarım ve koruma disiplinlerinin uygulama araçları haline gelmiştir. Bu bağlamda bakıldığında kentsel yenileşme ve dönüşüm projeleri, disiplinler arasında bir kesişim noktası oluşturmaktadır.

Genellikle dünyada kentlerin terk edilen ya da işlevini yitiren tarihi liman ya da sanayi alanları gibi alanları, kentsel dönüşüm projelerinin hedef alanlarını oluşturmaktadır. Bu alanların öncelikle ele alınmasında dört ana neden öne sürülmektedir:

1. Mevcut altyapı olanakları; bu alanlar mevcut altyapı olanaklarına sahip alanlardır. Yeni geliştirilecek olan projeler, bu altyapı olanaklarını kullanacağı için projelerin maliyeti düşer ve uygulanabilirliği kolaylaşır. Bu nedenle altyapının varlığı hem yerel yönetim hem de girişimci açısından önemli bir potansiyeldir.

2. Mülkiyet; kent merkezlerinde yapılan projeler için en önemli sorunlardan biri karmaşık mülkiyet yapısıdır, işlevini yitiren büyük kamusal alanlar, mülkiyet sorunu taşımadığı için dönüşüm projelerinin bu alanlarda uygulanması kolaylaşmaktadır.

3. Büyük projeler; büyük alanlara ihtiyaç duyar, işlevini yitiren liman, sanayi alanları gibi bölgeler, bu tür projelerin alan ihtiyacını karşılamada yeterli büyüklüğe sahiptir.

4. Erişebilirlik; eski sanayi ya da liman alanları genellikle kent merkezinde ya da kent merkezinin yakın çevresinde yer alırlar. Yani işlevler genellikle kent merkezinde ya da kent merkezine yakın olmayı gerektiren kültür, sergi, müze, üniversite gibi işlevler oldukları için erişilebilir olmaları önemlidir. Dolayısıyla terk edilen alanlar bu tür projeler için önemli potansiyel sunar. Kentin gelişmesi ve eski fonksiyonlarının desantralizasyonu ile dönüşüme açılan bu alanların merkeze katılması ya da kentle bütünleşmeleri açısından çözülmesi gereken bir sorun oluşturmaktadırlar. Ancak bu sorunlu alanların dönüştürülmesinde dikkat edilecek nokta, bu projelerin bütüncül bir planlama anlayışı kapsamında ele alınmasıdır. Aksi takdirde kentin kopuk parçalar halinde gelişimi ve dönüşümü, kent kimliği ve vizyonu açısından olumsuz etkilere yol açmaktadır (Erden, 2003).

Kentsel dönüşüm projelerinde yenilenecek alanların, çağdaş ve günümüz ihtiyaçlarına cevap verebilecek kent parçaları haline gelebilmesi için kamu ve özel sektör ile sivil örgütlerin işbirliği ile yeni ortaklıklara ve buna imkan verecek yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır.

Uygulanmış örnekler ve deneyimler dikkate alınarak, eylem planlarının oluşturulması ve bunlara geniş toplumsal destek sağlanmasına bağlı olarak, yeni bir yönetim anlayışının kamu, özel sektör ve sivil örgütler aracılığı ile ortaklaşa gerçekleştirilmesi önemli olmaktadır.

Mevcut kentsel düzenin iyileştirilmesi ve sürdürülebilir yaşam çevreleri yaratabilmek için yeni bir kentsel düzenin kurulması gerekmektedir. Bu düzenin kurulması için yenilikçi yaklaşım ve modellere ihtiyaç vardır.

Yerel yönetimler, kentlerin sağlıklı ve dengeli gelişimini sağlamak amacı ile kentlerin çöküntü bölgelerinde dönüşüm projeleri hazırlamakla yükümlüdürler. Ancak bugünkü kentsel dönüşüm yaklaşımı daha çok fiziksel planlama temeline dayanmaktadır, kentsel dönüşüm toplumsal bir proje olarak algılanmalıdır.

Yenilenmesi düşünülen alanlardaki mekansal değişikliklerin yanı sıra, o çevrede yaşayan insanlar da önemli ölçüde etkilenmektedir. Kentsel yenileşme amaçlı dönüşüm projeleri de, o çevrede yaşayan insanların yaşam koşullarını iyileştirmek, o bölgenin mekansal hatta toplumsal sorunlarını gidermek veya azaltmak amacı ile yapılırlar.

Toplumsal planlamaya ek olarak dönüştürülecek bölgenin ekonomik planının da yapılması gerekmektedir. Finansman sorunu çözülmeden projenin başlatılması söz konusu olamaz. Bu nedenle de projenin kapsamına bağlı olarak çeşitli biçimlerde finansman sorunu çözülebilir. Yerel yönetim yeterli bütçeye sahip ise kendi bünyesinde projenin gerçekleştirilmesini sağlayabilir. Diğer bir yöntem ise projenin yatırımcılara açılması ve projeye destek sağlanmasıdır, bu hem iç piyasaya dönük hem de uluslar arası yatırımcılara dönük gerçekleştirilebilir. Kentsel dönüşüm alanlarında her kesimin uzlaşacağı sonuçların elde edilmesi toplumsal ve ekonomik açılardan uygulanabilir kararların alınabilmesine bağlıdır. Bu amaçla:

1. Kentsel dönüşüm alanında yapılması gereken projelerin ve sürelerinin saptanması, proje maliyetlerinin hesaplanması gerekmektedir.

2. Kentsel yenileşmenin o alana sağlayacağı değer kazancının hesaplanması, bu artı değerin yeni projelerde kullanılmak üzere oluşturulacak fona aktarılması gerekmektedir.

Kent yönetimleri, kentlerdeki sorun alanlarındaki potansiyellerden kazanç sağlamak amacı ile kısa vadeli çözümler olarak parçacı yaklaşımlar geliştirmektedirler. Bu noktada sorun, parçacı yaklaşımların içerdiği sosyal, ekonomik, mekansal tehlikeler ve tehditlerdir. Amin ve Thrift (1992), en genel gözlemlere göre, kenti hücresel bölgelere parçalandığı ve bölündüğü, daha geniş alanlara yayıldığı ve diğerlerini dışarıda tutarken özel kullanım alanlarının oluşturulduğunu ve bu durumun kentin ele alınmasında hatalara yol açtığını ileri sürmektedirler.

Kent içinde dönüşüme açılan alanlar, öncelikle kısa vadeli ekonomik hedeflere yönelik olarak projelendirilmektedirler. Özellikle tarihi sanayi alanları dönüştürülen alanların başında gelirler. Bu alanlara ekonomik olarak daha fazla yarar sağlayacak fonksiyonlar verilmektedir. Bu tür projelere ilişkin kararlar verilirken ilk aşamada kentin ekonomik kazanımı önde tutulur. Mevcut potansiyeller öncelikli olarak ekonomik zeminde değerlendirilir. Bunun altında yatan neden, projenin sadece yakın çevresinde değil, uzak çevre ve hatta ulusal ölçekte canlandırıcı etkisinin olmasıdır. Kent parçalarının bu şekilde ekonomik kazanca göre değerlendirilmesi, kısa vadeli çözümler üretilmesine yol açar. Kısa vadeli hedeflere göre elde edilen sonuçlar, çoğunlukla kentin uzun vadeli vizyon hedefleri ile uyuşmaz. Her bir proje, her bir alan kendi içinde, piyasa koşullarına göre ekonomik karlılığı ile değerlendirilir. Bu

tür proje alanları, kent içinde yan yana gelerek çoğunlukla birbiri ile ilişkisi olmayan parçaları oluşturur.

Oysa bu projelerin bir kent vizyonu içinde farklı roller üstlenen ve vizyonun gelişmesini destekleyen öğeler olarak ele alınması gerekmektedir. Vizyon ve hedeflere yönelik olarak gerçekleştirilen projelendirme, uygulama aşamasında tüm tarafları devreye sokan katılımcı bir yapıya sahiptir. Buradaki taraflar, projelendirme ve uygulama süreçlerine farklı koşul ve konumlarda katılan kamu ve özel sektör kurumları ve birimleri, kentliler ve kullanıcılar, uzmanlar, medya ve iletişim sektörü gibi çeşitlilik göstermektedir. Bütüncül, esnek ve katılımcı yapısı ile stratejik planlama, kentsel yenileşme sürecinde gerekli bir planlama yaklaşımı olarak ortaya çıkmaktadır. Stratejik planlama, kentlerdeki mekansal, sosyal ve ekonomik gelişmeyi, kentsel yenileşme ve dönüşüm projeleri ile yönlendirmektedir (Erden, 2003).

2.3.3 Tarihi Sanayi Alanlarının ‘Endüstri Arkeolojisi‘ Bağlamında

Benzer Belgeler