• Sonuç bulunamadı

Sürdürülebilirlik Düşüncesinin Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

3.1. Çevre Hakkı

3.2.1. Sürdürülebilirlik Düşüncesinin Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

Sürdürülebilir gelişme kavramının ilk olarak nerede ve nasıl kullanıldığı bilinmemekle birlikte, sürdürülebilirlik düşüncesinin ortaya çıkış ve gelişimi Ortaçağ’a hatta eski yunan mitolojisine kadar götürülmektedir.127

124 “Çevre Hakkı”, http://tr.wikisource.org/wiki/%C3%87evre_Hakk%C4%B1 (28.08.2009) 125 Ruşen Keleş, Kentbilim Terimleri Sözlüğü, İmge Kitabevi Yayıncılık, 1998 (Kentbilim), s. 112. 126 Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu, Ortak Geleceğimiz, çev. Belkıs

Sürdürülebilirlik’in belirli bir nosyon olarak tarım orman ve balıkçılık gibi yenilenebilir kaynaklar konusunda ortaya çıktığı görülmektedir.128 Sürdürülebilirlik düşüncesinin 19. yüzyıl başlarında literatürde somut olarak kendini göstermeye başladığı söylenilebilir.129

Sürdürülebilirlik düşüncesinin ortaya çıktığı bir diğer alan da ormancılıktır. Almanya’da baden bölgesinde 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başlarında Kara ormanlarının yok edilmesini önlemek amacıyla çıkarılan yasalarda, bir yandan odun ihtiyacını karşılamakta sürekliliği sağlamak, diğer yandan da ormanların rüzgarı önleme, su ihtiyacını karşılama ve dinlenme alanları olma özelliklerini korumak için onlardan yararlanırken, yalnızca bugünün ihtiyaçlarını gözetmemek, tersine ormanların daha sonraki kuşaklara da hizmet etmesini sağlamak üzere hep yeniden üretilmeleri gereği üzerinde durulmuştur.130

1950’li yıllarda yine balıkçılık alanında da sürdürülebilirlik düşüncesinin ortaya çıktığı görülmektedir.

Ekolojik anlamda sürdürülebilirlik düşüncesinin arkasında, daha çok 1960’lı yıllarda dünyanın gündeminde olan, kalkınmacı ideolojinin, yol açtığı sorunlar ile 1970’li yıllardan itibaren gelişen çevre hareketinin kazanımlarının bulunduğu söylenebilir. “Kalkınma” 1960’lı yıllara kadar yapılan her eylemi ve faaliyeti meşru göstermek için yeterli görülüyordu. Kalkınma adına yapıldıkça çevrenin tahrip edilmesi sorgulanmıyordu.131

1962 yılında Rachel Louise Carson tarafından yazılan ve çevresel kirlenmeyi konu alan “Silent Spring adlı” çalışma, batı dünyasında büyük yankılar uyandırmış

127 Scott Campbell, Green Cities, Growing Cities, Just Cities? Urban Planning and the

Contradictions of Sustainable Development, Journal of the American Planning Association, Vol. 62, No: 3, Summer 1996, s. 302.

128 Lele M. Sharachandra , The Concept of Sustainablity, World Development, Vol. 19, No: 6, June

1988, s. 608.

129 Erhun Kula, History of Environmental Economic Thought, Routledge, London, 1998, s. 51. 130Ayşegül Kaplan, Küresel Çevre Sorunları ve Politikaları, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları Tezler Dizisi,

No: 18, Ankara, 1997, s. 56.

dikkatleri mevcut sanayileşme süreçlerinin çevreye verdiği zararlar üzerinde yoğunlaştırmıştır.132. 1968 yılında Massachusets Teknoloji Enstitü’nün yaptığı bir araştırma, 1972 yılında “Limits to Growth” (Türkçe’ye Ekonomik Büyümenin Sınırları diye çevrilmiştir.) adıyla bir kitap halinde yayımlanmıştır. Çalışma ekonomik gelişmeyle çevre arasında son derece önemli ve güçlü bir ilişkinin bulunduğunu gündeme getirerek. Dikkatlerin yeniden çevresel konulara yönlenmesini sağlamıştır. Çalışmada nüfus, sınai üretim, beslenme, hammadde ve çevre kirliliği olmak üzere 5 ayrı değişken ile bunlar arasındaki ilişki üzerinde durulmuş ve dünyanın geleceği açısından oldukça karamsar bir tablo çizilmiştir. Mevcut gelişme politikalarının varlıklarını devam ettirmesi halinde, yaşanacak hammadde kıtlığı ve çevre sorunları nedeniyle insanlığın yok olma tehdidi ile karşı karşıya kalacağı vurgulanmıştır.133

Dünyada özellikle de sanayileşmiş bölgelerde karşılaşılan çevresel sorunların etkisiyle, 1970’li yıllarda gelişen çevre hareketinin kısa sürede daha etkin bir hale dönüştüğü söylenebilir. Bu bağlamda, 5-16 Haziran tarihinde İsveç’in başkenti Stockholm’de BM İnsani Çevre Konferansı (Stockholm Konferansı) düzenlenmiştir. Stockholm Konferansı ile birlikte, çevre sorunları uluslar arası gündemin ön sıralarını meşgul etmeye başlamıştır.134 Bu konferansın anısına her yıl 5 Haziran günü, bütün dünya çevre günü olarak kutlanmaktadır.

Erwin F.Schumacher, 1973 yılında yazdığı “Küçük Güzeldir” adlı eserinde, dünyada egemen olan ekonomik ve toplumsal düşünce yapısının yeryüzüne ve insanlığa verdiği zararlar üzerinde durmuştur. Schumacher’e göre, doğal kaynakların mevcut ekonomik yapıda kullanılan sermayenin aslında büyük bir kısmını oluşturmasına rağmen, maliyet hesaplarına gereği gibi dahil edilmemesi, üretim sorununu çözülmüş olduğu inancı, ihtiyaçların sonsuzluğu varsayımı, sınırsız ekonomik büyüme düşüncesi ve bireysel ve toplumsal açgözlülük insanlığı büyük bir felakete sürüklemektedir. Schumacher eserinde, mevcut olumsuz durumun aşılması

132 Rachel Louis Carson, Silent Spring, Houghton Mifflin, Boston., 1962, s. 142. 133 Meadows, op.cit. s. 112.

134 Dominique Larre, Çevre Yönetimi Konulu Dünya Sanayi Konferansı’nın Sonuçları ve Tavsiye

için büyük çabalar harcanması gerektiğini belirtmekte ve bir takım önerilerde bulunmaktadır.135

1974 Massachusets Teknoloji Enstitü’nün sunduğu ikinci raporda, dünyanın gelecekte 150’yi aşkın ulustan ve birçok siyasal ve ekonomik bloktan oluşan bir bütün olarak kalamayacağı belirtilmektedir. Diğer bir ifadeyle, dünya, her biri diğerlerini etkileyen, birbirine bağımlı uluslardan ve bölgelerden oluşan bir sistem haline gelme eğiliminde olduğu, bu sistemde, hiç kimse diğer yerlerde meydana gelen olayların etkilerinden kurtulamayacaktır, denilmeltedir.136

1970’li yıllarda yoğun bir biçimde yaşanan ekolojik tartışmaların ana teması sürdürülebilirlik konusu olmuş, sürdürülebilirlik düşüncesi on yıl gibi kısa bir süre içinde ulusal ve uluslar arası çevre hareketlerinde ve iktisat teorisinde kendine önemli bir yer edinmiştir.137 Sürekli ve saldırgan kalkınma politikaları, yerini daha insani ve hoşgörülü (ılımlı) olarak nitelendirilebilecek sürdürülebilir gelişme politikalarına bırakmaya başlamıştır.138