• Sonuç bulunamadı

2. SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK KAVRAMININ TANIMI VE SÜRDÜRÜLEBİLİR

2.4. Sürdürülebilir Kalkınmanın İlkeleri

Sürdürülebilir bir kalkınma programı oluşturmak için, hükümetlerin çeşitli varsayımlara dayalı teorik söylemlerden hareket ederek pratik bir yaklaşım geliştirmeleri oldukça zordur. Bu süreci kolaylaştırmak açısından 1991'de, Uluslararası Dünyayı Koruma Birliği (The World ConservationUnion-IUCN), Birleşmiş Milletler Çevre Programı (United Nations Environment Programme-UNEP) ve Dünya Vahşi Yaşam Fonu (World Wildlife Fund-WWF) tarafından ortaya konan ”Dünyanın Korunması” raporunda, sürdürülebilir kalkınma stratejilerine temel olabilecek dokuz ilke belirlenmiştir (IUCN, UNEP ve WWF,1991).

a) Ortak Yaşam ve Çıkarları Korumak ve Saygı Göstermek: Dünya üzerindeki her canlının koruma altına alınması ve her canlının sahip olduğu değerlere karşı saygılı olunma sürdürülebilir yaşamın temel noktasıdır. Kalkınma insan dışındaki diğer canlı gruplarının bugünkü ve gelecekteki yaşamlarını tehdit etmemelidir. Doğal kaynakların kullanımı ve çevrenin korunması, varsıl- yoksul, gelişmiş veya gelişmekte olan, bugünkü veya gelecek nesil farkı gözetmeksizin, her toplum ve toplumun her kesimi tarafından paylaşılması gereken bir sorumluluktur.

b) Yaşam kalitesini artırmak: Sürdürülebilir kalkınmanın amacı yaşam kalitesinin artırılmasıdır. İnsanların bu konuda sahip oldukları potansiyelin açığa çıkarılması gerekmektedir. Sürdürülebilir kalkınma, insanların sahip olduğu potansiyeli doğru yönde kullanmalarını ve bundan memnuniyet duymalarını sağlayacaktır. Ekonomik kalkınma sürdürülebilirliğin bir parçası olabilir ancak kesinlikle ana hedef değildir. Her ne kadar insanların farklı olsa da, kalkınmada hedefler ortaktır ve evrenseldir. Bu hedefler; uzun ve sağlıklı bir yaşam, eğitim, standart bir yaşam düzeyi için gerekli olan kaynaklara ulaşımın sağlanması, siyasi özgürlüğün sağlanması, insan haklarının koruma altına alınması ve şiddetten uzak bir yaşam olarak ifade edilmektedir.

c) Yeryüzünde yaşamın ve çeşitliliğin korunması: Sürdürülebilir kalkınmanın ana hedeflerinden biri, canlı türlerinin tek yaşam dayanağı olan yerkürenin sahip olduğu ve çeşitliliğinin koruma altına alınmasıdır. Bu doğrultuda

yapılması gerekenler aşağıdaki şekilde sıralanmaktadır:

• Yaşam-destek sistemlerini korumak. Bunlar gezegenimizdeki ekolojik süreçlerdir. Bu süreçler iklimleri şekillendirir, havayı ve suyu temizler,

temel elementleri geri dönüştürür, toprağın yeniden oluşumunu ve ekosistemlerin kendini yenilemesini sağlar.

• Canlı türlerinin çeşitliliğini korumak. Her canlı türünün barındırdığı genetik bilginin ve eko-sistemlerdeki çeşitliliğin korunması gerekmektedir.

• Yenilenebilir kaynakların devamlılığını garanti altına almak. Bu kaynaklar toprak, ormanlar, vahşi ve evcilleştirilmiş canlılar, ekilebilir alanlar, kıyılar ve deniz canlılarını barındıran ekosistemlerdir. Bu kaynakların tüketilme hızı, kaynağın kendini yenileme kapasitesi ve hızı dâhilinde ise sürdürülebilirlik söz konusudur.

d) Yenilenemeyen kaynak tüketimi azaltmak: Gelecek nesilleri hayati ihtiyaçları karşılamaları adına kömür, petrol, doğalgaz gibi yenilenemeyen kaynakların kullanımını minimum düzey indirgemek oldukça önemlidir. Söz konusu kaynakların sürdürülebilirliğinin sağlanması noktasında yenilebilir kaynakların kullanımı, geri dönüştürmenin sağlanması ya da belli başlı ürünlerde diğer alternatifi bulunmakta olan kaynakların kullanılması fayda sağlayacak yöntemlerdendir. Bu uygulamanın yaygınlaştırılması, gelecekte de milyarlarca canlıya hizmet etmesi beklenen yeryüzünün sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşımaktadır.

e) Doğal çevrenin taşıma kapasitesi sınırları dâhilinde kalmak: Ekosistemleri belli başlı taşıma kapasiteleri mevcuttur. Söz konusu kapasite, biyosferin ve ekosistemin onarılmasını mümkün olmayacak şekilde hasar görmesinin önüne geçecek sınırları belirlemektedir. Bölgeye göre değişim göstermekte olan taşıma kapasitesi içerisinde oluşabilecek etkiler atıkların yoğunluğuna, bireylerin ne ölçüde kaynak tüketmekte olduklarına ve bölge içerisindeki nüfus oranı ile bağlantılıdır. İnsan nüfusu ve yaşam stillerini dengeli bir şekilde bir araya getiren politikaların, yeryüzünün kapasitesini geliştirecek teknolojilerle bütünleştirilmesi gerekmektedir.

f) Kişisel davranışları ve uygulamaları değiştirmek: İnsanlar sürdürülebilir bir yaşam stiline sahip olabilmek adına mevcut alışkanlarını göz önünde bulundurarak bu davranış ve alışkanlıklarını değiştirmeleri gerekmektedir. Aynı zamanda sürdürülebilir yaşam tarzı ile uyum içerisinde olmayan girişimler ise toplum tarafından onaylanmamalıdır. Bu konuyla ilişkili olarak toplum içerisinde bireylerin eğitilmesi oldukça önemli bir noktadır.

toplumların sürdürülebilirlik konusunda ilgilerinin toplanması adına başvurulacak olan en etkili araçlar yerel grup ve toplumsal kuruluşlardır. Söz konusu araçların yardımı ile toplumlar sürdürülebilir bir yaşam tarzı oluşturmak adına örgütlenebilirler. Fakat bu örgütlerin belirli bir bilgi birikimine ve yetkiye sahip olmaları gerekmektedir. Bireylerin sürdürülebilirliği benimsenmeleri ve sürdürülebilirliğin yaygınlaşması adına toplum içerisinde görev alacak bireyler, seslenmekte oldukları kitlenin sosyo- ekonomik özelliklerini dikkate almayarak, aktif ve etkili bir güce sahip olmaktadırlar.

h) Kalkınma ve korumanın bütünleştirilmesi adına ulusal bir kapsam oluşturmak: Toplumların kalkınabilmeleri adına sürdürülebilir kalkınmaya yönelik bilgi sağlayabilecekleri danışmanlık hizmetlerine, kanunlara, sosyal ve ekonomik politikalara, kurumsal yapılara ihtiyaçları bulunmaktadır. Sürdürülebilirliğin kabul görmesi için ulusal bir programın belirlenmesi, mevcut sorunların tespit edilmesi ve söz konusu sorunların oluşumunun önüne geçilmesi oldukça faydalıdır. Ayrıca, bu programın zaman içindeki muhtemel değişikliklere ve gelişmelere de uyum sağlaması gerekmektedir. i) Küresel bir ittifak oluşturmak: Küresel sürdürülebilirlik, tüm ulusların içinde

yer alacağı, istikrarlı bir ittifaka dayanmaktadır. Ancak dünya genelinde her toplumun kalkınma düzeyi aynı değildir. Bu durumda, gelişmekte olan ve gelir düzeyi düşük ülkelerin bu konuda desteklenmesi gerekmektedir. Atmosfer, okyanuslar, ekosistemler gibi evrensel ve ortak kaynakların kullanımı, ortak çıkar amaçlı olarak yönetilmelidir. Koruma etiği, uluslararası olduğu kadar ulusal ve bireysel düzeylere dayanmaktadır. Hiçbir ulus kendi kendine yeterli olamaz. Her ulusun sürdürülebilirlikten sağlayacağı yararlar bulunmaktadır.

Retorik platformdan gerçekçi platforma geçmek kolay olmayıp, politik arenada bazı özverilerin yapılması gerekmektedir. Sürdürülebilir kalkınma ilkelerinin günlük hayata uygulanması oldukça zorlu bir süreç olup bazı tezatlar içermektedir. Söz konusu tezatlık ise gelişmiş ve gelişmekte olan toplumların doğal kaynaklarını sosyal hedefleri ve ekonomik gelişmeye yönelik kullanmalıdır. Fakat kısa vadeli bir ekonomik büyümenin sağlanması adına çevre kapasitesinin sınırları dışına çıkılması sürdürülebilir kalkınmanın sağlanamamasına neden olacaktır (İncedayı, 2004).