• Sonuç bulunamadı

Sürdürülebilir Kalkınma ve ‘Gündem 21’

Belgede Arazi yönetimi (sayfa 37-41)

ARAZİ YÖNETİMİ

4. ÇAĞDAŞ ARAZİ YÖNETİM SİSTEMİ

4.1 Çağdaş Durum

4.1.2 Sürdürülebilir Kalkınma ve ‘Gündem 21’

G.H. Brundtland’in başkanlığından oluşturulan BM Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun, 1987’de BM Genel Kurulu’na sunduğu, Brundtland Raporu olarak da anılan Our Common Future (Ortak Geleceğimiz) isimli rapor; sürdürülebilir kalkınma Kavramını küresel gündeme ilk olarak taşıyan çalışma olması bakımından önem arz etmektedir.

Sürdürülebilir kalkınma, raporda en genel ifadesiyle “bugünün ihtiyaçlarını gelecek nesillerin de kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme olanaklarından ödün vermeksizin karşılamak” şeklinde tanımlanmaktadır. Brundtland Raporu (çevre ve kalkınma üzerine dünya komisyonu), küresel kaygıların bugüne dek “ekonomik kalkınmanın çevre üzerindeki olumsuz etkileri” konusunda yoğunlaşmasına karşın; bugün “çevresel bozulmanın, ekonomik kalkınma üzerindeki olumsuz etkileri” konusuna odaklanması gerektiğine dikkat çekmektedir. Raporda önceliğin, çevreye değil de ekonomiye verildiği algısına yol açan bu vurguya paralel olarak; çevrebilimciler tarafından sürdürülebilir kalkınma kavramına yönelik olarak önemli itirazların yükseldiği görülmektedir. Ayrıca bu rapor aynı öneme sahip üç konuyla (Doğal çevreyi koruma, Yoksulluk için sosyal durum geliştirme, Yoksullukla mücadele) ilgili olarak sürdürülebilir kalkınma için politikalar ortaya koymuştur. Bu politikalar sonucunda sürdürülebilir kalkınmadaki ekonomik, sosyal ve çevresel görünüşlere dikkat çekilmiştir.

Brundland Raporu üzerine 1992 yılında BM Çevre ve Kalkınma Konferansı (UNCED) Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde toplanmıştır. ‘Gündem 21’ başlığını taşıyan ‘küresel eylem’ planı bu konferansta kabul edilmiştir. O tarihten sonra Gündem 21’in ilke, amaç ve hedeflerinin gerçekleşmesini sağlamak amacıyla 1996’da İstanbul’da toplanan Habitat II “Kent Zirvesi” de dâhil olmak üzere birçok uluslararası konferans düzenlenmiştir. Gündem 21 insanlığın son iki-üç yüzyıllık tarihinin ve vaat edip de başaramadıklarının bir muhasebesini yapmayı ve yönetim, kalkınma ve çevre sorunlarını birlikte ele alarak kalıcı çözümler üretmeyi amaçlar. Esas olarak da, sanayi devrimiyle birlikte günümüze kadar üzerinde pek

düşünülmeksizin uygulanan iktisadi ve teknolojik faaliyetlerin yerel-ulusal ve dünya ölçeğinde yeniden gözden geçirilmesi amacını taşır. Gündem 21 yukarıda belirtildiği gibi, 1992 yılında BM Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda (UNCED) benimsenen bir Eylem Planı’dır; eylem planı dört kısımdan ve toplam 40 maddeden oluşmaktadır. Birinci kısımda, yani “Sosyal ve Ekonomik Boyutlar” başlığı altında gelişmekte olan ülkelerde sürdürülebilir kalkınmanın hızlandırılması için uluslararası işbirliği, yoksullukla mücadele, tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi, nüfus yapısındaki değişim ve sürdürülebilirlik, insan sağlığının korunması ve kollanması, sürdürülebilir insan yerleşimleri gelişmesinin desteklenmesi ve karar alma sürecinde çevre ve kalkınmanın bütünleştirilmesi yer almaktadır. Gündem 21’in “Kalkınma için

Kaynakların Korunması ve Yönetimi” başlığını taşıyan ikinci kısmında ise,

atmosferin korunması, toprak kaynaklarının planlanması ve yönetimine bütünleşik yaklaşım, ormansızlaşma ile mücadele, hassas ekosistemlerin yönetimi, çölleşme ve kuraklık ile mücadele, sürdürülebilir tarımın ve kırsal kalkınmanın desteklenmesi, biyolojik çeşitliliğin korunması, biyo-teknolojinin çevresel açıdan sağlıklı bir şekilde yönetimi, okyanusların, kapalı ve yarı-kapalı denizler de dâhil olmak üzere her türlü denizin ve kıyı alanların korunması, canlı kaynaklarının korunması, rasyonel kullanımı ve geliştirilmesi, tatlı su kaynaklarının temini ve kalitesinin korunması, su kaynaklarının geliştirilmesi, yönetimi ve kullanımında bütünleşik yaklaşımların uygulanması, zehirli ve tehlikeli ürünlerin yasadışı uluslararası dolaşımı dâhil olmak üzere, zehirli kimyasal maddelerin çevresel açıdan sağlıklı bir şekilde yönetimi, tehlikeli atıkların yasadışı uluslararası dolaşımı dâhil olmak üzere, tehlikeli atıkların çevresel açıdan sağlıklı bir şekilde yönetimi, katı atıkların ve atık suların çevresel açıdan sağlıklı bir şekilde yönetimi ve radyoaktif atıkların güvenli ve çevresel açıdan sağlıklı bir şekilde yönetimi bulunmaktadır.

Raporda en çok toprağın planlama ve yönetimine entegre yaklaşımın stratejik önemi üzerinde ve tarımsal ve kırsal gelişim için toprağın uygun şekilde yönetilmesi üzerine odaklanılmıştır. Rapor, arazi yönetimi ve bio-çeşitliliğin korunması arasındaki bağlantıyı, orman ve su kaynakları, karar vermede güvenilir bilgi ihtiyacı gereksinimleri ve sürdürülebilir kalkınmada ortaklar gibi hükümetsiz organizasyonlar için güçlü bir rol gerekliliğini gösterir (FIG,2001).

4.1.3 İyi Yönetim

Arazi yönetim sistemleri, toprağın sınırlı bir kaynak olarak yönetim ve kullanımını etkileyen küresel gelişmelerle karşılaşır. Bu gelişmelerden bir tanesi de arazi bilgisine erişim gereksiniminden dolayı ortaya çıkan iyi yönetim anlayışıdır. Yönetimin durumu sadece merkezi yönetimlerle ilgili değil, daha çok hükümet içindeki resmi makam ve kurumların içeride ve dışarıda güçlü varlığının tanınması şeklindedir.Toplumların varlığını sürdürmesi ve gelişmesine öncülük eden üç temel grup vardır; bunlar: hükümet, özel sektör (işletme) ve sivil toplum kuruluşları (kar amaçlı olmayan örgütler) dır. Her bir grup amaçlarını gerçekleştirebilmek için diğer biri veya ikisiyle çalışmak zorundadır. Günümüzde hükümetlerin toplumdaki ekonomik, çevresel ve sosyal faaliyetleri özel sektörle ve sivil toplumla gerçekleşmektedir ve bu iki grup arasındaki işbirliği giderek artan bir şekilde devam etmektedir.

UN-Habitat (UN-Habitat, 2002), kentsel yönetimler için sürdürülebilirliği; yardımcı olma, tarafsızlık, verimlilik, saydamlık ve sorumluluk, şehirsel birleşme ve iyelik ve güvenilirlik gibi birbirine bağımlı olan bu ilkelerle karakterize edilmesini ileri sürer.

Rapor, arazi yönetimini etkileyen ilkeleri aşağıdaki gibi tanımlar:

Tüm boyutlarıyla kentsel gelişimde Sürdürülebilirlik: Kentler, şimdiki ve

gelecekteki kuşakların sosyal, ekonomik ve çevresel ihtiyaçlarını dengelemelidir. Gelişim stratejileri, çevresel planlama ve yönetim gibi uzun vadede stratejik vizyonları kullanan araçları kapsamalıdır.

Uygun düzeydeki kaynaklar ve yetki tamamlayıcılığı: Servis sağlayıcısının

sorumluluğu yetki tamamlayıcılık ilkesi esası üzerinde dağıtılmış olmalıdır. Yani servislere uygun maliyette dağıtılması ve etkin tutarlılığıyla en uygun seviyedeki tamamlayıcılık ilkesi doğrultusunda dağıtılmalıdır. Yerinden yönetim ve yerel

demokrasi politikalarına cevap bulmalı ve vatandaşın öncelikleri ve ihtiyaçları doğrultusunda ilerlemelidir.

Karar verme yöntemleri ve kentsel yaşamın temel ihtiyaçlarında

Tarafsızlığa(adalet) erişim: Güçler arasındaki dengenin sağlanması ve kaynakların

kullanımıdır. Kadın ve erkek her iki taraf ta eşit olarak karar vermeli, öncelikli ayarlama ve kaynak dağıtım yöntemlerinde pay almalıdır. Kentler herkesi; fakiri, yaşlısı, dindar ya da etnik azınlıkları; beslenme, eğitim, istihdam ve geçim, sağlık, barınma gibi temel konuları içine almalıdır.

Genel servislere dağıtımda ve yerel ekonomik gelişmeleri desteklemede etkinlik:

Kentler gelir kaynakları ve giderlerinin yönetiminde uygun maliyetli ve mali bakımdan güvenilir olmalı; karşılaştırma yararı temeli üzerinde, özel sektörle ve toplumların düzenli ve düzensiz kentsel ekonomisine katkı sağlamak zorundadır. Etkinliği sağlamada anahtar eleman, kentsel ekonomiye kadınların katılımını sağlamaktır.

Karar vericiler ve bütün paydaşların saydamlığı ve sorumluluğu: Yerel

yöneticilerin sorumluluğundaki vatandaşlar, iyi yönetimin temel ilkesidir. Yerel yönetimleri baltalayan yolsuzluklara yer vermemelidir. Bilgiye ulaşma iyi yönetimin temel ilkesi olmalıdır. Vatandaşın yönetime katılımı, saydamlık ve sorumluluğun ilerlemesinde ana unsurdur.

Vatandaşlık görevi ve vatandaşlık: İnsanlar, kentlerin en önemli zenginlik

unsurudur. Bu anlamda insanlar hem amaç hem de sürdürülebilir gelişimi ifade eder. Vatandaşlık görevi sadece birlikte yaşama anlamını ifade etmez, vatandaşlık özellikle kadınlara karar verme yöntemlerinde etkili katılımına izin vermelidir.

Bireylerin güvenliği ve bireylerin yaşam alanı: Hiçbir birey satın alınamaz; yaşam

hakkına, özgürlüğe ve kişisel güvenliğe sahiptir. Güvensiz ortam, zayıf toplumları gelecekten uzaklaştırmada az da olsa bir etkiye sahiptir. Kentler, insan çekişmeleri ve

doğal felaketlerle mücadele etmek zorundadır. Güvence özgürlüğü aynı zamanda mülkiyet güvencesini sağlamayı ifade eder.

Bu örneklerin birçoğu yetki, bilgiye erişim, karar vericiyle ilgilenir. Arazi yönetimindeki gelişmeler ve toprağa bakış açısı örnek olarak toprak güvenliği ve eşitlik ihtiyaçları, etkili ve güvenilir kadastro sistemi, ekonomik, sosyal ve çevresel faktörler, sürdürülebilir kalkınmanın gerekliliği, güvenilir ve şeffaf mülkiyet bilgisi ve vatandaşlık görevi ancak bütün bu durumların güvenilir arazi bilgisi olabilirliği ile doğrudan doğruya etkilidir.

Belgede Arazi yönetimi (sayfa 37-41)

Benzer Belgeler