• Sonuç bulunamadı

1.1.2. Sürdürülebilir Kalkınma

1.1.2.1. Sürdürülebilir Kalkınma Kavramı ve Gelişimi

Sürdürülebilir kalkınma, uzun dönemde ekolojik denge ile ekonomik büyümeyi birlikte ele alan, hem doğal kaynakların etkin kullanımını sağlayan, hem de çevresel kaliteye önem veren bir kalkınma modelidir. Yani kuşaklararası kaynak kullanım etkinliğine sahip sürdürülebilir kalkınma olgusu; doğal sermayeyi tüketmeyen, gelecek kuşakların da gereksinimlerine sahip çıkan, ekonomi ile eko-sistem arasındaki dengeyi koruyan, ekolojik açıdan sürdürülebilir nitelikte olan bir ekonomik kalkınmadır (Richardson, 1995).

Sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı, turizmin doğal, kültürel ve diğer kaynaklarının, mevcut topluma olan yararları devam ettirilerek ve gelecek kuşaklarda düşünülerek korunmasını ifade eder (WTO, 1994: 7). Sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı, turizmin planlamasında ciddi bir öneme sahiptir. Çünkü turizm kalkınması, doğal çevreyle, tarihi mirasla ve kültürel yapıyla bağlantılı çekiciliklere ve etkinliklere dayanmaktadır. Eğer bu kaynaklar zarar görürse, turizm alanları turistik çekiciliklerini kaybeder ve turizm faaliyetlerinde başarısız olunur (WTO,1994: 7).

Sürdürülebilirlik, sürdürülebilir turizm ve sürdürülebilir kalkınma kavramları, sık sık birbirinin yerine kullanılmaktadır. Ancak bu üç kavram birbirinden farklı anlamlar taşımaktadır. Sürdürülebilirlik, genelde devlet odaklı olarak kuşakların düzenli yaşam şartlarını ifade eder. Sürdürülebilir kalkınma, daha çok süreç odaklıdır ve bu tür bir kalkınmada yer alan durumların ilerlemelerini sağlayan değişimlerin yönetilmesiyle ilgilidir. Sürdürülebilir turizm ise, sürdürülebilir kalkınmayla uyumlu veya bu kalkınmaya katkıda bulunan tüm turizm türleri olarak ifade edilebilir (Liu, 2003: 460- 461). Ko da (2005), bu üç kavramla ilgili bir ayrıma gitmiştir. Buna göre bir sistemin sürdürülebilirliği, o sistemin devamı için gerekli durumu koruma yeteneğidir. Sürdürülebilir kalkınma, yüksek kalite düzeyinde yaşamak için gerekli olan durumu

14

korumayı olanaklı kılan bir gelişmedir. Sürdürülebilir turizm gelişmesi ise, yüksek kalite düzeyinde yaşamak için gerekli olan durumu korumayı olanaklı kılan bir turizm gelişmesidir.

Sürdürülebilir kalkınma ile ilgili ilk yaklaşımların temeli ciddi anlamda 1970’li yıllarda atılmıştır. 36 yıl önce Birleşmiş Milletler tarafından 5-16 Haziran 1972 tarihlerinde, Stockholm’de düzenlenen Çevre Konferansı, 113 ülkenin katılımıyla gerçekleşmiştir. Konferansta çevre-insan kavramına değinilerek, dünyanın doğal dengesinin korunması için insan ve doğal varlıklara öncelik veren bir anlayışın egemen olması gereği ortaya konulmuştur. Bu konferansta alınan kararların bir anlamda çevre koruma alanında milat olması gerçeğinden hareketle, konferansın toplandığı tarih ‘Dünya Çevre Günü’ ilan edilmiştir (Tosun, 2001).

Günümüzde büyüme ve gelişme, ancak çevreyle uyumlu olduğu sürece sürdürülebilir olarak nitelendirilmektedir (Kahraman, 1994: 74). Sürdürülebilir kalkınmanın temelini, kaynakların korunması ve geliştirilmesi ile ilgili çalışmalar oluşturmaktadır (Çakılcıoğlu, 2002). Sürdürülebilir kalkınmada, sosyal ve ekonomik politikaların belirlenmesine ve uygulanmasına, doğal kaynakların yönetilmesine, biyolojik çeşitliliğin arttırılarak çevrenin korunmasına, kültürel bütünlüğün korunmasına ve gelecek kuşakların ihtiyaçlarının belirlenmesine önem verilmesi gerekmektedir. Sürdürülebilirlik sosyal, ekonomik ve ekolojik boyut olmak üzere üç farklı aşamada ele alınmaktadır (OECD, 2001; Özyol, 2013: 136):

 Sosyal Boyut: Sürekli eğitim ile, kişilere “Hayat Kalitesinin Artırılmasının” kendilerine ve sonraki nesillere sağlayacağı faydalar anlatılmalıdır. İnsanların kültürel, maddesel ve ruhsal ihtiyaçlarını eşit biçimde karşılayabilmek olarak tanımlanmıştır.

 Ekonomik Boyut: Yeryüzündeki her kaynak sınırlıdır. Dolaysıyla, elimizdeki kaynak ne olursa olsun, bu kaynağın insan yaşamının kalitesini artırabilecek biçimde nasıl en adil dağıtabileceğinin yolu bulunmalıdır. Maliyetler gelirleri aşmadan kendi kendine yeterliğin sağlanması olarak açıklanmaktadır. Ekonomik boyut faaliyetlerin ve üretim faktörlerinin sürdürülebilir kullanımını ifade eder.

15

 Çevresel (Ekolojik) Boyut: Geri dönüşümlü olsun ya da olmasın, her doğal kaynağın, devamlılığını sağlayabilecek şekilde kullanımı hedeflenmelidir. Ekosistemlerin desteklenmesiyle uzun dönem yeterliğin sağlanması anlamını taşımaktadır. Doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımının sağlanarak, gelecek kuşakların da en az günümüz kuşakları kadar bu kaynaklardan yararlanmasını sağlamak olarak ifade edilmektedir. Ekolojik (çevresel) olarak sürdürülebilir bir sistem, yenilenebilir kaynak sistemlerinin aşırı kullanımından sakınarak, istikrarlı kaynak yapısını sürdürebilen bir sistemi ifade etmektedir. Sürdürülebilir kalkınmanın temelinde kaynakların korunması ve geliştirilmesi bulunmaktadır. Kaynakların sürekli olarak, korunarak değerlendirilmeleri, yenilebilen kaynakların kendilerini yenileme sınırları aşılmadan kalkınmaya destek olabilmeleri, çevreyi koruyan kalkınma felsefesinin temelini oluşturur.

Sürdürülebilir kalkınmanın, toplumsal, çevresel, ekonomik ve kültürel boyutları vardır. Bu boyutların her biri kendi içinde, toplumsal gereksinimler, biyolojik çeşitlilik, üretim, kültür mirası gibi farklı konu başlıklarını kapsamaktadır.

Bu açıklamalarda, sürdürülebilirliği oluşturan üç bileşen öne çıkmaktadır;

ekonomi, çevre ve toplum. Şekil 2’de bu üç bileşenin geçmişte, topluluklarda

birbirinden bağımsız olarak ele alınmış olduğu görülmektedir. Bu oluşumda, toplumsal, ekonomik ve çevresel konular ayrı ayrı ele alındığında üretilecek sonuçların diğer bir bileşen için uzun vadede sorun teşkil ettiği bilinmektedir. Bu bağlamda, Şekil 2’de görülen, bileşenlerin birbirleri ile ilişkilendirilmesi gereği ortaya çıkmaktadır.

16

Şekil 2: Toplulukları oluşturan ekonomi, toplum ve çevre bileşenleri

Kaynak: Özmehmet, E. (2011). Dünya’da ve Türkiye’de Sürdürülebilir

Kalkınma Yaklaşımları, Yaşar Üniversitesi Dergisi, 3 (12), 1826-1852.

Sürdürülebilir kalkınmanın bu üç temel bileşenleri dikkate alındığında, sürdürülebilir kalkınmayı değerlendirmede dikkat edilmesi gereken temel konular şu şekilde belirtilebilir (Hunter, 1997: 852):

 İnsanların refah düzeylerini yükseltmede ekonomik büyümenin rolü,  Nüfus artışlarının etkisi ve önemi,

 Çevresel sınırların varlığının büyümeye etkisi,

 Doğal ve insan yapımı kaynakların yerine koyulabilir olma durumu,  Doğal kaynak temelli çeşitli unsurların yerine koyulabilme potansiyeli,

 Ekonomik büyümede ve istenmeyen çevresel etkileri bir araya getirmede, teknolojilerin (çevresel etki değerlendirmesini ve çevresel denetimi içeren) uygulanabilirliği,

 Doğal yaşamla ilgili değerlerin anlamı ve insan dışındaki türlerin hakları,  Bir ekosistem yaklaşımının kabul edilme derecesi ve bu yaklaşımın işlevsel bütünlüğünün korunmasının önemi.

Sürdürülebilir kalkınmada dikkat edilmesi gereken konular incelendiğinde bazı zorluklarla karşılaşılmaktadır. Sürdürülebilir kalkınma konusundaki mevcut zorluklar ise şu şekilde sıralanabilir (Priskin, 2003: 278):

sürdürülebilir lik Ekonomi Toplum Çevre Ekonomi Toplum Çevre

17

 Doğal çekiciliklerin aşırı gelişmeye maruz kalması,  Birçok turistik bölgedeki yetersiz altyapı olanakları,  Bölgesel planların uygulanması konusundaki eksiklikler,

 Kamu sektörü ve özel sektörün, birbirleriyle yeterince iş birliğine gitmemesi,  Doğal kaynakların ve turizmin yönetilmesi konusunda bölge yönetimlerinin sorumluluğunun gittikçe artması,

 Kaynakların yönetimi için gerekli finansman olanaklarının sınırlı olması. Sürdürülebilir kalkınmanı gerçekleşebilmesi için zorlukların çözümlenmesini sağlayacak stratejilerin belirlenmesi gerekmektedir. Belirlenen stratejiler ile zayıf yönler güçlü yönlere; tehditler fırsatlara dönüştürülebilir. Sürdürülebilir Kalkınma Stratejileri 6 başlık altında özetlenebilir (Özyol, 2013: 136):

 Çevre: Doğal Dünyanın kendi başına bir değeri vardır. Hiçbir canlı, doğanın fiziksel taşıma kapasitesini, kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla hor kullanamaz.

 Gelecek: Kendi ihtiyaçlarımızı karşılarken, gelecek kuşaklara da onların kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bir dünya bırakmak zorunda olduğumuzu unutmamalıyız.

 Hayat Kalitesi: İnsan refahının sadece maddesel değil, aynı zamanda sosyal, kültürel, ahlaki ve ruhsal boyutlara da bağlı olduğu unutulmamalıdır.

 Adalet: Refah, şanslar, haklar ve sorumluluklar ülkeler arasında ve aynı ülkedeki farklı sosyal gruplar arasında adil şekilde paylaştırılmalıdır. Fakir ve bazı kısıtlamalarla yüz yüze olanların ihtiyaçları ve hakları mutlaka göz önüne alınmalıdır. Aynı adil paylaşım, bugünkü insanlar ile gelecek nesiller arasında da, doğal kaynaklar anlamında da yapılmalıdır.

 Tedbirsel Prensipler: Eğer, herhangi bir hareketin ve gelişimin çevresel etkilerinden çok emin değilsek daha çok tedbir alınmalıdır. Çevresel sorunlar,

18

küresel olduğundan, alınacak tedbirler, toplumsal fayda ön plana alınarak, saptanmalıdır.

 Bütünleşik Düşünme: Eğer, karmaşık bir sürdürülebilirlik problemiyle karşı karşıya isek, bu problemin içerdiği tüm faktörler çözüme dahil edilmelidir. Her problem için bilimsel verilere dayanarak ve toplumsal fayda ön plana alınarak çözüm üretilmelidir. Dolayısıyla, alınan her karar, yapılan her uygulama bireysellikten çıkartılıp, çoğula ve hatta uluslararası platforma taşınmalıdır.

Benzer Belgeler