• Sonuç bulunamadı

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK KAVRAMI ve BİST SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ENDEKSİ

2.3. SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ARAYIŞINA YOL AÇAN NEDENLER

Son zamanlarda sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk faaliyetinde bulunan işletmeler bu faaliyetlerini raporlayarak kamuoyuna duyurmaktadırlar. Hazırladıkları sürdürülebilirlik raporları çevresel, toplumsal ve ekonomik konularda gerçekleştirdikleri ve gerçekleştirmeyi planladıkları sürdürülebilirlik faaliyetlerini ve sosyal sorumluluk projelerini içermektedir. Bu da yürütülen sürdürülebilirlik faaliyetlerinin çevreye ve topluma sağladığı ve sağlayacağı faydaların şeffaf bir şekilde kamuoyu tarafından görülmesini sağlamaktadır.

İşletmeler sürdürülebilirlik anlayışını sadece çevreye ve topluma göre şekillendirmemelidirler. İşletmelerin faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için pazardaki rakip işletmelerle rekabet edebilmeleri de gerekmektedir. Dolayısıyla işletmelerin rekabet anlayışlarının da sürdürülebilir olması işletmeler için büyük öneme sahiptir. İşletmelerin, sahip olabileceği en değerli üretim faktörü olan bilgi yönetimi, rekabet üstünlüğü elde etmesinde büyük rol oynayan yenilik, amaçlarını gerçekleştirebilmeleri ve değişim içerisinde bulunmalarını sağlayan araştırma geliştirme (Ar-Ge) faaliyetleri ve rekabet gücünün en önemli değişkeni olan iş gücü ve enerji maliyetleri gibi maliyetler sürdürülebilir rekabet etkenleridir (Tunçluer, 2010:70-75). Bu etkenlerde rakiplerine sürekli üstünlük sağlayabilen işletmeler sürdürülebilir rekabette başarılı olabileceklerdir.

2.3. SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ARAYIŞINA YOL AÇAN NEDENLER

Sürdürülebilirlik kavramında da belirtildiği gibi gelecek kuşakların gereksinimlerini karşılayabilmeleri için günümüz kuşaklarının kaynakları israf etmeden kullanmaları ve gelecek kuşaklara gereksinimlerini karşılayabilecekleri kaynakları bırakmaları gereklidir. Sanayileşme, kentleşme, teknolojik gelişmeler ve iklim değişikliği gibi faktörler kaynakların gelecek kuşaklara bırakılmasının ve doğal hayatın devamlılığının gerekliliğinden hareketle, sürdürülebilirlik kavramının ortaya çıkmasına neden olmuştur (Kılıç, 2006:88).

Son dönemlerde artan sanayileşme üretim kaynaklarını yüksek oranlarda kullanmakta ve gelecek kuşakların kaynak ihtiyaçlarına büyük bir risk olmaktadır. Sanayileşme hem kaynak kullanımı hem de üretim faaliyetleri sonucu oluşan hava, su ve toprak kirliliği gibi etmenleri de meydana getirmektedir. Ayrıca üretim esnasında kullanılan tesislerin üzerine kurulu olduğu alanların, tarımsal veya yeşil alan olarak

26

kullanılamaması dünya üzerindeki tarım topraklarının ve yeşil alanların azalmasına, dolayısıyla gelecek kuşakların gereksinimlerini karşılayacak olan doğal alanlarının azalmasına da neden olmaktadır.

Coğrafi keşiflerden başlayarak bugüne kadar süren dönemde meydana gelen bilimsel gelişmeler ile yüksek teknolojik seviyelere ulaşabilen ülkeler, tarımsal faaliyetler yerine sanayileşmeye büyük önem vermiş ve bunu amaç edinmişlerdir (Yücel, 2003:102). Teknolojik gelişmelere bağlı bir şekilde hızlıca gelişen sanayileşme insanlara önemli imkanlar sunmakta ancak çevrenin ve doğal kaynakların kirlenmesine ve tüketilmesine de neden olmaktadır. Sanayileşmenin sonucunda meydana gelebilecek olan bazı problemlerden aşağıdaki gibi söz edilebilir (Türküm, 1998:170-171):

• Kaynakların uzun vadeli değerlendirme düşüncesinden yoksun bir tutumla yok edilmesi,

• Tüketim toplumlarının oluşmasına neden olabilecek ekonomi sistemlerinin oluşturulması,

• Nükleer üretimler nedeni ile canlı türlerini yok eden ürünlerin geliştirilmesi, kullanılması ve bunların oluşturabileceği tehlikelere karşı önlemlerin alınmaması,

• Tarım alanlarının azalması, • Şehirlere göç etme,

• Nüfus problemi.

Sürdürülebilirlik arayışına neden olan faktörlerden bir diğeri olan kentleşme, kentlerin ve kentlerde hayatını idame ettiren insanların çoğalması anlamına gelmektedir (Türküm, 1998:171). Kentler insanın toplumsal, ekonomik ve kültürel alandaki evriminde önemli bir yer işgal etmektedir. Mevcut üretim yaklaşımları nedeni ile insan ve doğa arasındaki dengenin bozulacağı endişesi, sanayileşme ve kentleşmenin hızlanması ile birlikte, 18. yüzyılda tartışılmaya başlanmıştır. Dünya genelinde kent nüfusunun, kırsal alana göre üç kat daha fazla artması ve dünya nüfusunun hızla kentleşmesi kentlerin günümüzdeki önemini göstermektedir (Kılıç,

27

2006:90-91). Teknolojik gelişmeler, sanayileşme ve ekonomik politikalar sonucunda meydana gelmekte ve çevre sorunlarına da neden olmaktadır. Nüfus çoğunluğunun şehirlere göçüyle aynı oranda geliştirilemeyen hizmetler, tarım topraklarının verimli kullanılamaması ve yaşam alanı haline getirilmesi, çarpık kentleşmeye neden olmaktadır (Türküm, 1998:171).

İnsanoğlu sahip olduğu teknoloji ile yaşam kalitesinde olumlu bir gelişme elde etmektedir. Fakat teknolojik gelişmelerin faydalarının yanı sıra insanoğluna ve doğaya verdiği zararları da bulunmaktadır. Çernobil ve Basel’de meydana gelen nükleer ve kimyasal kirlenmelerde, modernleşmeyi temsil eden söz konusu teknoloji, hem doğanın hem de insanoğlunun yaşamını tehdit etmektedir (Kılıç, 2006:91). Gelişen teknoloji ile insanlar kullandıkları teknolojik aygıtlarla yaşam standartlarını yükseltmekte hem kendi hayatlarını hem de dünya üzerinde yaşayan diğer canlıların hayatlarını ve doğal kaynakları tehlikeye atmaktadırlar. Örnek olarak, insanların kullandıkları otomobillerin zararlı gaz salımı, cep telefonlarının ve hastanelerde kullanılan röntgen cihazlarının radyasyon salımı, fabrika atıklarının su, hava ve toprağı kirletmesi ve zirai ilaçların diğer canlılara zarar vermesi gibi teknolojik gelişmelere bağlı olarak geliştirilen teknolojik maddelerin verdiği zararlar gösterilebilir. Örnekte verilen teknolojik maddeler, sadece insan hayatına ve çevreye zarar vermektedir denilemez, insan hayatına sundukları faydalar da bulunmaktadır. Bir otomobil ve cep telefonu insan hayatını kolaylaştırmakta ulaşım ve iletişim imkanlarını da arttırmaktadır.

Sürdürülebilirlik arayışına neden olan ve sürdürülebilirlik ile ilintili olduğu gerçeği ortada olan bir diğer etmen iklim değişikliğidir. İklim değişikliği sebebiyle global kaynakların çoğunluğu tükenmekte bir kısmı ise etkinsiz kullanılarak ekonomik verimsizliğe neden olmaktadır. İklim değişikliğinin direkt ve maddi olarak ölçülebilen zararlarını Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), Johannesburg Zirvesinde paylaşmıştır. Zirvede paylaşılan değerlendirme raporunda 20. yüzyıldaki iklimden kaynaklı olayların yıllık %10 artarak çoğaldığı belirtilmiş 1987-2002 yılları arasında tazminatlara 1 trilyon $ düzeyinde ödeme yapıldığı ifade edilmektedir. Ayrıca iklim değişikliğinin türlü etkileri nedeniyle direkt insan sağlığına da tehdit oluşturmakta olduğu ve çoğalan ölümlere sebep olduğu da belirtilmiştir (Satır ve Reyhan, 2013:962).

Benzer Belgeler