• Sonuç bulunamadı

Söylem kavramı, üzerinde genel kabul görmüş bir tanım söz konusu değildir. Kav- ramdaki anlam zenginliği, kavram hakkında yapılacak tanımların zenginliğini de bir anlamda meydana getirmiştir. Akademik disiplin tarafından son yıllarda incelenmeye başlanan söylem kavramı, etimolojik olarak, Latince ‘’discurrere’’ (oraya buraya koşuşturma, gidiş ve gelişler) kelimesinden veya ‘’uzaklaşma’’, ‘’eritme’’, ‘’yayılma’’ ile discourse kelimesinin muhtelif versiyonlarına karşılık gelmektedir (Sözen 1999:19). Dünyayı belli bir biçimde anlama ve hakkında konuşma biçimi olarak tarif edilen söylem kavramı, dilbilimciler tarafından farklı biçimlerde tanımlanmakla birlikte kavramın, gerçekliği yalnızca yeniden üreten değil, aynı zamanda tanımlayan ve kuran bir özelliğe sahip olduğudur. Toplumun geçmişi ve bu günü, simge ve mitler sayesinde tanımlanmaktadır. Böylece söylem, imgesel olanın özgün düzeni olarak tanımlanmaktadır. (Üşür, 1997: 123) Diğer yandan Foucault (2003:126) ise söylem kavramı hakkında; ‘’tarihin bize sürekli öğrettiği gibi, söylem basit bir şekilde hükmetme sis- temlerini veya mücadelelerini tercüme eden bir şey değildir, fakat onun için veya onun aracı- lığıyla mücadelenin olduğu şeydir’’ şeklindeki görüşünü belirtir.

Söylem kavramından sonra, siyasal söylem kavramı hakkında ise kısaca bilgi vermek gerekirse eğer, Van Dijk'in (2003:133) şu tanımı açık ve anlaşılır olacaktır. Zira o, açıklama- sında şunları kaydetmektedir: ''Siyasi parti ve liderlerinin hedef kitlenin desteğini almak ve yanına çekmek için kullandığı ve yaptığı planlamalar olarak ifade edilebilir. Politik söylem çalışması politikaya dayanır. Yunanlıların retoriğe verdiği önem bu anlamda iyi bir örnektir. Cicero’dan ‘1971) Aristo’ya (1991) dek ilgi konusu temel olarak, belirli amaçları gerçekleş- tirmekte kullanılan toplumsal ve politik edincin özgün yöntemleriydi. Aristo genel amaçlara daha formel bir yaklaşım gösterirken, kamunun iyiliği için politika ve eylemlerle ilgili bilgiyi ifade etmenin genel kuralı değişmeden kaldı. Bu genel yaklaşım bu güne kadar devam etti.

Yukarıda, Van Dijk’in tanımında geçen ''Siyasi parti ve liderlerinin hedef kitlenin des- teğini almak ve yanına çekmek için kullandığı ve yaptığı planlamalar olarak ifade edilebilir.'' şeklindeki tanıma uygun olarak çalışmadaki şu örnekler verilebilir:

Cumhuriyet gazetesi (8 Mayıs 2011)

Kılıçdaroğlu: ''Bu ülkeye barış ve huzur getireceğim'' Yeni Şafak gazetesi (17 Mayıs 2011)

Erdoğan: ''Tek başıma iktidar olamazsam bırakırım''

Spot: Başbakan Erdoğan 12 Haziran’da yapılacak seçimlerde tek başına iktidar olamaması halinde liderliği bırakacağını belirterek, ‘’Eğer siz de olamazsanız bırakmaya var mısınız'' diye sordu.

Yeni Şafak gazetesi: (17 Mayıs 2011)

Erdoğan: ''Hiçbir seçim döneminde Türkiye böyle bir güven ortamına şahit olmadık’’

Spot: Türkiye Odalar ve Borsalar (TOBB) 66. Genel Kurulunda konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin bir istikrar döneminden geçtiğini belirtti.

Cumhuriyet gazetesi (1 Haziran 2011) Başlık: Üniter yapı içinde özerklik

Spot: Kemal Kılıçdaroğlu, Kürt sorununun çözümü için tüm siyasi partilerin önereceği isim- lerden kurulacak bir komisyon önerdi.

Verilen örneklerin temeline inildiğinde liderlerin hem kendilerini hem de partilerini ispat etme çabasında oldukları anlaşılmaktadır.

2.2..2. Haber ve Söylem İlişkisi

Haber, ortalama insanın önyargılarını çoğaltarak, gerçekliği olduğu gibi görmesini engellemekte ve kurulu düzeni kabullenmeye yöneltmektedir. Haberlerde, olaylar, olgular, söylemler tek tek birbirinden kopuk bir yaşamın görünümleri olarak yer almaktadır. Böylece haberlerle betimlenen yaşam bütünlük ve tutarlılık içinde değil, rastgele olaylar, durumlar olarak sunulmaktadır. Bir söylem olan haberde, anlam üretimi, olayların, olguların ikili karşıt- lıklarla biz-onlar, yerli yabancı, elitist -popülist şeklinde sunulmasıyla gerçekleştirilmektedir. Haber söyleminde geleneksel değer yargıları egemen olduğundan, iyi kötü kavramı egemen değer yargılarının çerçevesini aşamamaktadır. Dış politika haberlerinde ise söylem, biz-onlar, dostlar-düşmanlar çerçevesinde kurulmaktadır. Haber söyleminde yeniden oluşturulan verili hayat, hedef kitleye, efendi-köle diyalektiği içinde ve yaşanılan gerçekliği haklılaştıracak şe- kilde sunulmaktadır (Aslan, 2002: 29, 30).

Öte yandan haber olabilecek olayların işlenerek, habere dönüştürülmesi noktasına de- ğinen Tokgöz, (1981:54) gazetecinin, söz konusu olayları haber haline getirmesi için olgular arasında seçim yaptığını ve bir çerçeveye yerleştirmeye çalıştığını savunur. Yine ona göre ga- zeteci, doğal olarak olayın ardında yatan gerçekler üzerinde bir anlam vermeye yönelmekte-

dir. Gazeteci, ‘gerçek ile haber arasındaki bağıntıyı, olayı aslına olanak verdiği ölçüde yani olayın aslına sadık kalarak verebilmek yönünden kurgulamak durumundadır’ görüşünden ha- reketle her bir olayın haber haline getirilirken belirli bir bakış açısına göre kurgulandığını be- lirterek, gerçeklikten uzaklaştığını savunur.

Basının egemen ve ideolojik tanımlamalarına yönelik yeniden bir üretim sahası olan haber metinleri, ideolojinin “gerçek” ile ilişkisi noktasında bakıldığında oldukça stratejik me- tinsel bir söylem aracıdır. İktidar seçkinleri ve iktidarı temsil eden kurumların sözcülerinin öznel görüşlerinin haberde nesnel olarak temsil edilmesi, haberin söylemsel yapısı içerisinde ideolojinin isleyişinde bir strateji olarak çok önemlidir. Var olan toplumsal gerçekliğin bir parçası olan ve bazen mücadeleli ve çelişkili, bazen yönlendirilen ve kapalı anlamlandırma pratikleri içinden, çoğunlukla egemen gücü ve iktidarı elinde bulunduranların lehine gerçekli- ği yeniden inşa eden ve buna göre tarif eden aygıt olarak iş görür. Ayrıca, haber söyleminde anlatıcı ile okuyucu arasında bir etkileşim oluşmaktadır. Dolayısıyla bu görüş doğrultusunda, egemen güç ilişkileri bağlamından ayrı düşünülemeyecek olan medya düzeltilmesi gereken ve arada sırada teknik ve mesleki hatalar yapan bir haber yayma aracı değildir. Egemen medya, sistem olarak tahlil edilip, tarihi, yapısı, doğası, mekanizmaları ile birlikte sadece teknik ola- rak değil aynı zamanda siyasi ve ideolojik olarak da çökertilmesi gereken yurttaş ve kamu çıkarı karşıtı siyasi bir ideolojidir (http://www.bianet.org)

Öte yandan Üşür’e göre söylem, gerçekliği yalnızca yeniden üreten değil, aynı zaman- da tanımlayan ve kurandır. Ona göre imgelem, toplumsalı tanımlayan, bir toplumdan diğerine sonsuz farklılık ve çeşitlilik gösteren olası yaşanma biçimleridir. Yine ona göre, toplumun geçmişi ve bu günü simge ve mitler sayesinde tanımlanmaktadır. Böylece söylem, imgesel olanın özgün düzeni olarak tanımlanmaktadır. Simgesel sistem, toplumsal gerçekliğin tanım- landığı düzeydir. Simgesel olan dil ve anlamlandırma pratikleri olarak söylemleri kurmaktadır. Ona göre dolayımlama ise, gerçekliğin düşünceye ulaşıncaya kadar geçirdiği değişim süreci an- lamında tanımlanmaktadır. Negatif anlamında dolayımlama, toplumsal gerçekliğin kılık değiştir- mesidir. Pozitif anlamında dolayımlama ise, Frankfurt okulu tarafından geliştirilmiştir. Burada dolayımlama sürecinde değişikliği çarpıtma yerine, varlığın ve bilincin farklı türleri arasındaki tüm etkin ilişkiler dolayımlanmıştır ( Üşür, 1997: 123–126)

Konuyu, Ayşe İnal'ın ifade ettiği şu cümlelerle kapatmak mümkün olacaktır. Zira ona göre, gerek yazılı basında, gerekse işitsel ve görsel-işitsel basında haberlerin ortak özelliği, alıntılanmış konuşmalardan oluşmasıdır. Bu özellik haberin egemen söylemlerin yeniden ku-

yeniden kurgulanarak, doğallaşıp ve egemen ideoloji bu şekliyle yeniden kurulmaktadır (İnal, 1996: 100).

2.2.3. Söylem Analizi

Son zamanlarda birçok yerleşik disiplinin (diğerlerinin yanı sıra dilbilim, sosyoloji, antro- poloji, bilişsel psikoloji) katkıda bulunduğu yeni bir “çapraz disiplin” olarak tanımlanan (Fa- irlough, 1989:11) söylem analizinin özellik ve sürecine geçmeden önce söylem (discourse) kavramının tanımını tekrarlamakta fayda vardır. Söylem dilbilimsel ve dilsel olmayan etkin- likleri, özelliklerin bir arada oluşturulduğu anlamlandırma ve sınıflandırma dizisidir. Dilsel söyleyişlerde yer alan tüm öğeler düz anlamları, yan anlamları, farklı anlamları ile karmaşık bir yapı oluştururlar. Söylem analizi ise yayımlanmış durumda olan söylemin, karmaşık yapısı içerisinde dilbilimsel özellikler dikkate alınarak, niteliksel olarak kurumsal biçimlemelerle çözümlenmesidir. Bu çözümlemede, söylemde yer alan mekanlara belirli göndermeler yapıla- rak onların niceliksel değil, niteliksel olarak çözümlenmesi yapılır (Aziz, 2011:147).

Van Dijk’a göre, söylem analizi, dile ve dilin kullanımına dair teorik ve yöntemsel bir yaklaşımı temsil etmektedir. Bu anlamda çözümlemenin konusunu oluşturan söylemler; me- tinler, mesajlar, konuşmalar, diyaloglar ve haberleşmeler tarafından belirlenmektedir (Van Dijk, 1988: 24). Van Dijk, haberi bir söylem olarak ele alır, çünkü haberin içinde yeniden üretildiği toplumsal formasyon ve söylemsel formasyonun sorgulanması gerekir. Haberi söy- lem olarak ele almak ve çözümlemek, haberi hazırlandığı süreçlerden ve toplumsal yapı için- de oluşan güç/iktidar ilişkilerinden koparmadan incelemek demektir. Söylem analizi metinle- rin oluştuğu bağlama yönelik bir inceleme biçimidir. Diğer yandan, söylem analizinin bugüne kadar dil bilimi ile paralel gittiği görüşünde olan Van Dijk, (1988: 2) haber metinlerinin basit bir şekilde tekil sözcükler veya tek cümle düzeyinde nitelendirilemeyeceğini savunur. Ona göre bunlar aynı zamanda daha yüksek, daha karmaşık veya daha geniş seviye ve boyutlarda yapılara da sahiptir ve anlamsal olarak örneğin, cümle anlamları karşılıklı bağımlı ve bağlan- tılıdır ve tutarlı diziler oluştururlar. Yine ona göre, sözcük ve cümlelerin anlamlarının yanı sıra bellekte bulunan model, çerçeve ve yazılar biçimindeki dünya bilgisi, tutarlı bir bütün olarak haber söylemlerinin bir bölümünü anlamak için okur tarafından uygulanır.

Belirtilen yöntem hakkında Yüksel'in (2012: 176) görüşleri de şu yöndedir: ''Söylem ana- lizi, yazılı basının taşıdığı mesajları birer konuşma ve metin tipi olarak kabul etmez ve belli bir düzende iletilen mesajların ortak altyapılarını ortaya çıkartır. Söylem analizi, haberi oluş- turan yapı taşlarını ayrı başlıklar halinde incelemeye tabi tutar. Söylem analizinde, haberi oluşturan parçalar, başlık, spot, metin ve fotoğraf düzeylerinde incelenirken eşzamanlı ola-

rak, iletinin taşıdığı anlamsal vurgular, ilk bakışta göze çarpmayan imalar ve yan anlamları da ortaya koyan bir araştırma süreci söz konusudur. Başka bir deyişle haber, sentaktik (söz- dizimsel) ve semantik (anlambilimsel) olmak üzere iki temel düzede çözümlemeye tabi tutul- maktadır.

Bir başka görüşe göre ise söylem analizi, metin yapılarını incelemekle sınırlı kalmaz; an- lamlar, fikirler ve ideolojiler de açığa çıkarılmaya çalışılır. Bu bilişsel yaklaşım, olay hak- kında metnin sahip olmadığı fakat dil kullanıcılarının zihinsel sürecine ilişkin anlamları göste- rir (Sözen, 1999: 42). İdeolojiler, kendilerini dil ile ifade edip biçimlendirirler. Dili kullanan- ların seçtikleri sözcükler, sözcük öbekleri, konuşma biçimi, anlatımı ve hatta cümle kurma yetileri, söylemin oluşmasında çok büyük etken olduklarından, dilin kullanımıyla söylem olu- şur (İnceoğlu ve Çomak, 2009: 35). Öte yandan Atabek’in (2007:155) ifadesine göre söylem analizi, ‘eleştirel’ söylem çözümlemesi olarak bütüncül bir yapıya sahiptir. Tek başına olgula- rı geniş sosyal bağlamlarında çözümler ve mevcut durumu devam ettirmeye yarayan ideoloji- lerin gizlediğini açığa çıkarır ve böylece toplumun yalnızca nasıl olduğunu değil nasıl olabile- ceğini ve olması gerektiğini anlamayı sağlar.

Son olarak, dilbilim, edebi çalışmalar, antropoloji, semiyotik, sosyoloji, psikoloji ve sesli iletişim gibi beşeri ve sosyal bilimlerin diğer birkaç disiplininden doğan yeni, disiplinler arası bir çalışma alanı olan söylem analizinin gelişiminin 1960’ların sonunda ve 1970’lerin başla- rında, ilgili bu disiplinlerde hemen hemen aynı zamanda gerçekleşmiş olması dikkat çekicidir. Başlangıçta bu gelişmeler az veya çok özerk iken, son on yıl artan karşılıklı etkileşme ve en- tegrasyona tanık olmakla birlikte bu da bağımsız bir yeni metin veya söylem araştırması di- siplinini beraberinde getirdi (Van Dijk, 1998:17).

2.2.4. Teun Van Dijk Eleştirel Söylem Çözümleme Yöntemi

Haberlerde yer alan ideolojik kodların gün yüzüne çıkarılabilmesi için taşınan örtük an- lamların incelenerek çözümlenmesi gerekmektedir. Genellikle söylem analizi yöntemi kullanıla- rak yapılan bu çalışmalar bir takım yanlışlıkları dile getirmeleri açısından önem teşkil etmektedir. Ayrıca haberlerde işlenen örtük yorumları aydınlatmak için ideolojilerin söylemde kendilerini gösterme yollarının ayrıntılı bir biçimde incelenmesi gerekmektedir. Toplumsal gerçeklik ve medya gerçekliğinin yeniden üretilerek yapılandırıldığı ideolojik bir mücadele alanı olan haber metinlerinin olayları nasıl ele aldığı haber-hakikat ilişkisiyle de açıklanmaktadır. Gazeteler zaman zaman haberlerin inanılırlığını ve anlamını güçlendirmek amacıyla içeriğinde hakikatten uzak bilgilere yer vermektedir. Zira haber-hakikat ilişkisi, çeşitli ideolojik süzgeçlerden geçerek oluştu-

Teun A. Van Dijk, haber anlatısını, Makro ve Mikro yapı başlığı altında, sentaktik ve semantik olmak üzere iki dilsel çözümleme türünde ele almaktadır. Buna göre sentaktik çö- zümlemede, haber metninde kullanılan cümlelerin gramatik yapıları ele alınırken, semantik çözümlemede ise kelimelerin ve kelime grupları ile cümlelerin, kısaca bütün söylemin anlamı üzerinde durulmaktadır. Van Dijkın eleştirel söylem çözümlemesi modeli makro yapının ve mikro yapının ayrı ayrı çözümlendiği iki ana bölümden oluşmaktadır. Makro yapı incelemesi haber anlatısında işlenen temayı yansıtan, haber üretiminde kullanılan şemanın incelenmesi- dir. Haber üretimi profesyonel rutinler altında sürekli olarak yapılmakta ve bu üretim bir şema tarafından organize edilmektedir (Van Dijk, 1988: 15). Söz konusu yöntem kapsamında, başta manşet ve başlıklar olmak üzere, spot, haber girişleri, ana olay, ardalan ve bağlam bilgisi, olayın taraflarının yorumları/değerlendirmeleri, fotoğraflar vb. unsurlar makro yapı içerisinde ele alınmaktadır. İnceleme kapsamında ele alınan fotoğrafların önemli olduğu hatırlanmalıdır. Zira bir fotoğraf ard alanında birçok söylemi barındırabilir.

Öte yandan kitle iletişim araçlarının, haberleri vermede tarafsız olduğu görüşünün ço- ğu kesim tarafından kabul görmediği bilinen bir gerçek. Bu görüşle birlikte medya, siyasal söylemleri yansıtırken, kimi zaman da radikalleşebilmektedir. Yani bir ideolojinin misyonunu üstlenebilmektedir. Ele alınan çalışmada, yukarıda belirtilen düşünceden hareketle, eleştirel yaklaşımların temel savlarından damıtılmış olan, “Gazeteler kendi yayın politikalarına göre ve ideolojileri doğrultusunda haberleri manşet, üst başlık, başlık, alt başlık ve spotlarda vere- rek yayımlayabilmektedirler'' biçimindeki araştırma hipotezini sınamak amacı ile Van Dijk söylemsel manipülasyon çözümleme modeli kullanılmıştır. Kullanılan model sayesinde söz konusu haberlerin deşifre metinlerinde, çoğu zaman örtük bir biçimde bulunan, tarafsızlık ihlalleri ortaya konuldu. Gazetelerdeki haberler, makro yapı çözümleme yöntemi kapsamında üst başlık, başlık, alt başlık ve spotlar ele alınarak yapılmıştır.

2.2.5. Makro ve Mikro Çözümleme Tekniği

Van Dijk'in ortaya koyduğu çözümleme modelindeki Makro çözümleme tekniği; te- matik çözümleme ve şematik çözümleme diye ikiye ayrıldığı bilgisi daha önce verildi. Buna göre tematik çözümlemede, üst başlık, başlık, alt başlık, spot ve haber girişleri; başlık ve ha- ber girişi, özetlemenin yanı sıra özet görevi görür. Başlık, spot ve haber girişinden oluşan standart haberin incelenmesi, haberde genelden özele, en önemli bilginin önce verilmesinden, önemsiz ayrıntılara doğru bir hiyerarşi olduğunu gösterir. İkinci çözümleme olan şematik çö- zümleme ise haber olayı hakkındaki bilgileri içerir ve ana olayın ele alınış biçimini değerlen-

dirir. Bunun yanında bağlam ve artalan bilgilerini de içerebilir (durum). Bu teknik ayrıca, haber kaynakları ve olayın taraftarlarının sözlü tepkilerine yer verilir. (Mora, 2008: 17)

Denilenlere ek olarak, Van Dijk’in, tematik çözümleme yöntemine göre, haberlerde kullanılan fotoğrafların analiz edilmesi de tematik çözümlemenin bir parçasıdır. Yine Van Dijk’in tematik çözümlemesinde, daha çok durumsallığa ve yorumlara yer verilmektedir. Do- layısıyla bu başlık altında hikaye ya da olayın örgüsü ve yapısı değerlendirilmektedir. Bu bö- lümde durumsallığa ilişkin bilgi verilir ve haberin işleniş biçimiyle art alan bilgileri değerlen- dirilir (Yüksel, 2012:178).

Öte yandan Van Dijk, bir metin olarak ele aldığı haberlere uyguladığı söylem analizinin ilkelerini beş başlıkta ele alır. Bunlar, metin ve bağlam, gramer, söz edimi, mikrodan makro yapılara, üslup ve retoriktir. Buna göre, metin ve bağlamda, söylemin çeşitli düzeyleri incelenir; gramerde, metinlerin tanımlama biçimleri genellikle metnin ele alındığı boyutlara ve düzeylere göre farklılık gösterir. Söz ediminde; belirli bir durumdaki bir ifadeden yararlanarak, sözlü ifa- delerin yalnızca biçimleri ya da anlamları değil, tam tersine toplumsal eylemde betimlenmekte- dir. Mikrodan makro yapılara başlığında ise; sözcük seçimi, cümle yapıları, cümleler arasındaki ilişkilendirmeler ve retorik incelemeleri yapılır. Makro analizde ise, ana başlık, spot başlıklar, haber girişi, haberin tematik ve şematik yapısı ile fotoğrafı incelenerek gerçekleşir. Üslupta ise konuşmacının çeşitli türdeki söylem biçimleri arasında yaptığı seçimdir. Örneğin, ‘doktor’ yeri- ne ‘hekim’ sözcüğünün kullanılması. Van Dijk son olarak retorikte ise haberde kullanılan reto- riksel unsurlar, tekrar etme, karşılaştırma, örnek gösterme, kanıt sunma, tanık kullanma, uzman görüşüne başvurma, metafor kullanımı, ironi yapma, tanımlama, ses uyumundan yararlanma, kafiye ve ritim oluşturma, sürü mantığı yaratma vb. yazılı ve görsel bir haberin ikna gücü ile ilgili noktaları ele alır. (http://www.dorduncukuvvetmedya.com)

Toplumsal denetim uygulamasının gerçekleştirilmesinde en önemli araçlardan birisi- nin söylem olduğuna vurgu yapan Van Dijk’e göre söylem tipleri, atılacak başlıklar, aktarıla- cak enformasyon miktarı, olaya/habere ilişkin argümanların seçilmesi ya da sansürlenmesi, haberin retoriği ve üslubu gibi konular, simgesel seçkinler tarafından belirlenir. Dolayısıyla kanaatlerin, tutumların ve ideolojilerin oluşumunda ve yeniden üretiminde güçlü birer etken olan kamusal bilginin içerikleri ve örgütlenişleri belirlenirken, bir anlamda kamuya aktarıla- cak bilgiler de denetim altına alınmış olur (Van Dijk, 1999: 342; Akt: Şeker, 2012:13)

Mikro çözümleme tekniğinde ise; sözdizimsel yapı, kelimeler arası bölgesel uyum, ard arda gelen cümlelerin ve cümleciklerin birbiri ile ilişkileri incelenir. Kelime seçimlerinde ise

seçilen kelimeler özelde muhabirin, genelde ise, gazetenin ideolojisini yansıtır. Haberin reto- riği çözümlemesi kısmanda da haberde kullanılan cümlelerin kısa, uzun, basit ya da bileşik, etken ya da edilgen olması, fotoğraflar ve haberin inandırıcılığını artıran grafik, rakam ve sa- yısal verilerden oluşan haber retoriği haberin ideolojik yapısını ortaya koymaya başlar. Mikro yapılar, gazeteciler, göstericiler, azınlıklardır. (Mora, 2008: 17-18)

2.2.6. Söylemsel Manipülasyon Çözümlemesi

Söylem çözümlemesini, antropoloji, etnografya, mikro sosyoloji, algısal ve sosyal psi- koloji, şiir tekniği, retorik, metin ve konuşmanın yapılarını, işlevlerini sistematik olarak ele alan bir yöntem olarak değerlendiren, Van Dijk’in (1985; Akt: Atabek, 2007:164) çalışmala- rına bakıldığında, eleştirel söylem çözümlemesini aşama aşama geliştirdiğini söylemek müm- kündür. Bu açıdan söylem düzeyinde manipülasyonu anmak gerekir. Ona göre, eleştirel söy- lem çözümlemesi içinde yaşamsal nosyonlar vardır. Bunlar söylemsel güç/iktidarın kötüye kullanımı içerdiğinden özel kavram henüz daha çok izlenimsel bir yolda kullanılmakta ve manipülasyonda içerimlenen süreç ve yapıların sistematik bir kuramı bulunmamaktadır. Van Dijk, iletişimsel ya da sembolik manipülasyon formlarıyla ilgilenmektedir. Bunlar, politikacı- lar ya da medyanın oy sahipleri ya da okuyucuları manipüle etmesi türünden etkileşimin bir formudur ve söylemsel etkinin bir türü aracılığıyla söz konusu olurlar. İletişimsel ya da etkile- şimsel pratikler içinde manipülatör, diğer insanları genellikle istek ve ilgileri çerçevesinde kontrol etmek istemektedir. Özünde manipülatörler, diğerlerini inandırmaya ve onları kendi istekleri yönünde ikna etmeye çalışırlar. Bu süreçte resimler, fotoğraflar, sinema ve diğer medyalar kullanılmaktadır. Van Dijk’e göre manipülasyon, özellikle sosyal aktörler ve grup- lar arasında etkileşimi ve egemenliğin kötüye kullanımını barındırdığı için bir sosyal feno- mendir. Yine ona göre manipülasyon ayrıca bir bilişsel fenomendir. Çünkü, her zaman muha- taplarının zihninde bir çeşit yönlendirme işlevi görür (Van Dijk, 2006:360- 376; Akt: Özer, 2009: 135-136).

Van Dijk, makalesinde ele aldığı söylemsel manipülasyon çözümlemesinin daha iyi anlaşılması için İngiltere Başbakanı Tony Blair'in 2003 Mart'ında, ABD Başkanı Bush ile

Benzer Belgeler