• Sonuç bulunamadı

2. ROMAN VE HİKÂYE KAYNAKLI ON ÖRNEK PİYES

2.6 Şıpsevdi/Şıpsevd

2.6.2 Romandan Piyese Uyarlama: Şıpsevdi

Bir dönem Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü de yapan Rahmi Dilligil, Şıpsevdi (Dilligil, 2019) romanını tiyatroya başarıyla uyarlamıştır. Romanın ana fikirlerini piyesinde koruyan Dilligil, kurguda romanın akışına pek uymamıştır. Oyun, üç perdeden oluşan bir müzikaldir.

Dil ve anlatım bakımından eserler arasında büyük bir fark söz konusu değildir. İki metinde de kişiler kendi ağız özellikleriyle konuşturulmuştur. Özellikle Şaban’ın, Zerafet’in ve Eleni’nin diyalogları, eserlere mizah ögesi katması bakımından önemlidir. Hüseyin Rahmi’nin diğer eserlerinde olduğu gibi, deyimler ve atasözleri burada da karşımıza çıkar. Romandaki merak unsurları piyeste pek fazla önemsenmemiştir. Örneğin; Kasım Efendi’nin zengin olduğu da, gelinlik bir kızının olduğu da önceden biliniyordur. Konu araştırılmaya muhtaç değildir.

Romanda ve tiyatro metninde zaman 1900’lerin başıdır. Tiyatroda kısa bir zaman dilimi aralıksız anlatılmış olmasına rağmen; roman metninde; zamanda atlamalar söz konusudur.

75

Romanda olayların gelişmesinin ve Meftun’un evlenmesinin ardından iki yıl geçtiğini anlarız. Eserin sonunda yine iki yıl sonra Meftun’un Paris’ten mektup gönderdiğini öğreniriz. Aradaki bu dört yıllık zaman dilimi tiyatroda yer almaz.

Mekân, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın romanlarında sıklıkla yer alan İstanbul’un Aksaray, Şişli, Erenköy ve Beyoğlu semtleridir. Meftun’un köşkü Erenköy’dedir. Ana mekânın bu köşk olduğunu söyleyebiliriz. Mösyö Makferlan’ın Şişli’de bulunan evi de önemlidir. Bunların dışında Aksaray Caddesi, Beyoğlu’ndaki mekânlar, Kasım Efendi’nin evi, Madam Despino’nun evi de yan mekânlardır. Tiyatro versiyonunda en önemli yer yine Erenköy’deki Yeşil köşktür. Mösyö Makferlan’ın, Madam Despino’nun evi piyeste yer almaz. Madamın evi yerine âşıklar bir bostanda buluşur. Mekânların sınırlı olması sahneleme açısından kolaylık sağlamıştır.

Eserlerde kişiler bakımından oldukça büyük farklar söz konusudur. İki eserde de ortak kişiler; Meftun, Raci, Edibe, Mahir, Lebibe, Kasım, Rabia, Vesile, Zerafet, Şaban, Eleni, Zeynel, Hasene’dir. Romanın en renkli kişilerinden olan Azize Hanımın tiyatroda bahsi bile geçmemiştir. Edibe’nin Azize Hanım’la konuşmalarının yerini, tiyatronun üçüncü perdesinin ilk sahnesinde, annesiyle olan diyalogları alır. Köşkün ninesi Şeküre Hanım da piyeste yer almaz. Yaşlı kadının düşüncelerini tiyatronun ikinci perdesinin yedinci sahnesinde, Vesile ve Lütfiye Hanım dile getirir. Şaban’ın yerine getirilen Ali, Madam Makferlan, Mösyö ve Madam Şehim, balo gecesi bahçeye giren delikanlılar tiyatroda yoktur. Mösyö Makferlan’ın ve Rabia’nın sevgilisi Bedri’nin ise sadece adı vardır. Romandaki gibi diyaloglarıyla konuya dâhil olmamışlardır. Ayrıca romanda Meftun’un annesi Latife Hanım, piyeste Lütfiye; Edibe’nin annesi Nâkiye Hanım, Bahriye adıyla piyese dâhil olmuştur. Romandaki Rebia, piyeste Rabia adını alır. Tiyatro metnindeki üçüncü perdenin ilk sahnesindeki alacaklılar da romanda yoktur. Bunun dışında Vesile Hanım’ın küçük kızı Hasene, piyeste daha baskın bir şekilde varlığını hissettirir.

İki eser kıyaslandığında kişi sayısı ve isimler dışında karakter özelliklerinde de farklılıklar söz konusudur. Romanda münzevi bir hayat yaşayan, paraya önem vermeyen Edibe, piyesin ilk perdesinin yedinci sahnesinde, yaşadığı hayata isyan etmektedir. Yine romanda ağabeyinin yaptıklarından memnun olmayan Lebibe, piyesin genelinde ağabeyine destek vermektedir. Meftun’un alafrangalığından rahatsız olan Raci, bu yönüyle ortaktır; fakat piyeste silaha düşkünlüğü, elinden bırakmaması, her durumda silahını ateşlemesi piyeste küçük bir fark oluşturmuştur.

76

Roman ve tiyatro arasındaki şüphesiz en önemli fark olaylardır. Tiyatro metninde can alıcı birçok vaka atlanmıştır. Hüseyin Rahmi’nin eserinde ana olay, romanın üçüncü bölümünde, Meftun’un köşkte yaptığı değişikliklerle başlar, dördüncü bölümde, ev halkının uzun uzun anlatılmasıyla devam eder. Mahir ve Edibe, olaya sonradan, romanın altıncı bölümünde dâhil olur. Piyeste ise oyun, Mahir’in Lebibe’yi beklemesiyle başlar. Bunun dışında romanda yanlış Batılılaşmanın ne felaketlere yol açabileceği Rebia’nın ve Zerafet’in hamile kalıp on altıncı bölümde, çocuklarını düşürmesi ile çok etkili bir şekilde son bulmuşken, piyeste bu detaylar yoktur. Romanın yirminci bölümünde, Meftun’un kadınlara verdiği derslerin hemen tatbik edilip hanımların gece eve erkek misafir alma olayları da piyeste yer almaz. Raci’nin Eleni’yle ilişkisi piyeste daha alenidir.

Avrupa’nın çirkin yüzünü somut bir şekilde göstermesi açısından çok önemli olan Makferlan ve Şehim çifti, piyeste yer almaz. Balo gecesi, piyesin üçüncü perde beşinci sahnesinde, romana göre; daha masum anlatılmış, romanın on dokuzuncu bölümünde, komşu evlerden gelip hanımlara saldıran gençlerden bahsedilmemiştir. Evin ninesi Şeküre Hanım, piyeste yer almadığından romanın on altıncı bölümünde, torunlarının düştüğü duruma üzülüp vefat etmesi de yoktur. Meftun’un ve Lebibe’nin oğulları roman vakası içinde doğarlar; fakat piyes, Edibe’nin hamile olduğu haberiyle sona erer. Diğer en önemli nokta; romanın son yani yirminci bölümünde, Mahir’in intiharıyla Meftun’un ortadan kaybolup Paris’e gitmesidir. Oyunun üçüncü perde son sahnesinde, Mahir, babasının affetmesi için intihar etmiş gibi yapar ve işler yoluna girince bunun bir oyun olduğunu açıklar. Ayrıca aynı sahnede, eşinin hamilelik haberini alan Meftun Paris’e gitmekten vazgeçer.

Sonuç olarak;

Yazar, 1900’lerin başında yazmış olduğu eserde o dönemlerin belki de en büyük toplumsal sorunu olan yanlış Batılılaşmayı irdelemiştir. Avrupa’nın sadece yararlı taraflarını alıp, milli değerlerimize bağlı bir şekilde hayatımızı devam ettirememe problemimiz, aradan yüz yıl geçmiş olmasına rağmen hala çözülememiştir. Bu nedenledir ki oyun 2000’li yıllarda sahnelenmeye devam etmektedir. Hüseyin Rahmi de, Avni Dilligil de Avrupalılaşmayı züppeleşme olarak algılayan kesimlere ciddi uyarılar göndermiş ve bu sorunun toplumda ve ailede büyük felaketlere yol açacağını anlatmıştır.

77

Rahmi Dilligil bunu yaparken güncel olaylardan da faydalanmıştır. İktidar partilerine, Merkez Bankası’na ve Avrupa Birliği’ne girmek isteyenlere uyarıcı dokundurmalar vardır. Eserlerdeki diğer önemli mesaj; açgözlülüğün, menfaatin ve bu uğurda yapılan oyunların, ailelerin dağılmasına varana kadar kötü sonuçlar doğurabileceğidir. Piyeste bu düşünce daha yumuşatılmış, aile tekrar toplanabilmiştir. Rahmi Dilligil, açgözlülüğü anlatmak için, Tevfik Fikret’in Han-ı Yağma şiirine atıfta bulunarak, piyese “Patlayıncaya, çatlayıncaya kadar tıkının.” Cümlesini ekler. ( s. 44)

Ayrıca oyunun sonu romana göre çok farklıdır. Oyun, artık kadınların erkeklere hükmedeceği fikriyle sona erer. Erkekler; hareketlerini düzelteceğine, çapkınlıklarına son vereceklerine, vefalı ve cömert olacaklarına piyeste söz verir. Hüseyin Rahmi’nin birçok kitabında yer alan bu mesajlar, bu defa tiyatro yoluyla geniş kitlelere ulaştırılmıştır.

2.7 Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç / Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç