• Sonuç bulunamadı

2.2. RİSK VE RİSK YÖNETİMİ

2.2.3. Risk Yönetim Süreçleri

Finansal piyasalarda yaşanan gelişmelere paralel olarak risk ölçüm yöntemleri de gelişme kaydetmiştir. Bu gelişimin başlangıcını 1996 yılında kurulan “Risk Standarts Working Group” oluşturmuştur. Grubun kurulmasına 1990’ların başından itibaren finansal türev ürünlerde yaşanan artış ve bu artışın oluşturduğu karmaşa neden olmuştur. Dowd risk yönetim süreçlerini dört grupta toplamıştır. Bunlar; geleneksel risk yönetimi, portföy teorisi, türev modellerle risk yönetimi ve riske maruz değerdir (Aktaran: Çolakyan, 2013: 12). Çalışmanın konusundan çok sapmamak adına söz konusu yöntemlere aşağıda kısaca değinilmiştir.

2.2.3.1. Geleneksel Risk Yönetimi

Geleneksel yöntemde genellikle likidite riski, faiz riski, kur riski gibi risklerin yönetilmesi amaçlanmaktadır. Bu risk türlerinin yönetilmesinde kullanılan yöntemler ise literatürde; Boşluk (Gap) Analizi, Süre (Duration) Analizi, İstatistik Analizleri ve Senaryo Analizi olarak sıralanmıştır (Esen, 2008: 2). Bu analiz çeşitleri aşağıda kısaca açıklanmıştır:

Boşluk (Gap) Analizi: Boşluk analizi bankaların maruz kaldıkları riski ölçmek

için geliştirilen ilk yöntemdir. Boşluk belirli bir dönemde, faize karşı duyarlı aktifler ile pasifler arasındaki net farkı yansıttığından, hem faiz hem de likidite riski yönetiminde kullanılmaktadır (Bolgün ve Akçay, 2005: 248). Bu yöntem kullanılarak hesaplanan boşluk, banka bilançosunun faiz riskine maruz olan miktarını göstermektedir (Yalçınkaya ve Ekinci, 2007: 23).

Süre (Duration) Analizi: Durasyon kavramı ilk defa Frederick Macaulay

tarafından portföy teorisi içinde incelenmiş, 1970’li yıllarda da bankalarca aktif/pasif yönetimi içinde kullanılan bir endüstri standardı hâline gelmiştir (Fırat, 2008: 59). Süre analizi, faiz oranı seviyelerindeki değişimin bir finansal varlık değerini ne kadar değiştireceğini hesaplamaktadır. Bu durumda, finansal varlıkların süresi bilindiğinde faiz oranlarındaki değişimin, varlıkların fiyatlarını ne kadar değiştireceği hesaplanabilmektedir (Mermer, 2003: 41). Özetle durasyon, bankalarda risk yönetimi kapsamında, farklı vade yapılarına ve faiz oranlarına sahip finansal varlıkların, faiz

oranlarındaki değişimler karşısında oluşturacakları risklilik düzeylerinin hesaplanması ve bu risklilik düzeylerinin karşılaştırılması amacıyla kullanılan bir analizdir.

İstatistik Analizler: Bu analiz türünde sadece geçmiş fiyat verilerine göre

istatistiksel metotlar kullanılarak analiz yapma yoluna gidilmektedir. Verilerin tamamı geçmiş verilere dayandığından veri çeşidi sadece fiyat bazında olmaktadır (Esen, 2008: 26). İstatistiki analiz, faiz oranlarına olduğu gibi öz sermaye ve yabancı döviz kurlarına da uygulanabilmektedir. İstatistiki analiz, verilere ulaşabilme noktasında bir kısıta sahiptir. Normalde piyasada alım satımı yapılan menkul kıymetlerin fiyat verileri mevcut olduğundan analiz de piyasa fiyat riski ile sınırlı kalmaktadır (Altun, 2020: 12).

Senaryo Analizleri: Senaryo analizi, riski etkileyen faktörlerin göz önünde

bulundurularak riskin ölçülmeye çalışıldığı yöntemdir. Senaryo analizlerinde kayıp ve kazanç durumuna göre senaryolar kurulmaktadır. Senaryolarda üzerinde dikkatle durulan en önemli nokta, portföy riskleriyle uyumlu bir senaryonun oluşturulmasıdır. Daha sonra senaryo kapsamındaki fiyat hareketlerinin portföye etkisi hesaplanmakta ve portföyün belirlenen senaryo şartlarında yeniden değerlenmesi neticesinde hesaplanan zarar ve zararın hangi enstrümanlarda yoğunlaştığı belirlenmektedir.

2.2.3.2. Portföy Teorisi

Finans literatüründe iki temel portföy yönetimi yaklaşımı yer almaktadır: Bunlardan biri Geleneksel Portföy Yönetimi olarak adlandırılan ve daha çok basit çeşitlendirme esasına dayanan kuramdır. Geleneksel kuramda, portföyde yer alan finansal varlıkların getirileri arasında hiç bir ilişki yoktur. Böylece çeşitlendirme ile önemli bir risk indirimi sağlanabilmekte ve hatta yeterince finansal varlık portföye dahil edilirse risk sıfıra yaklaştırılabilmektedir (Ege, 2006: 149). Modern portföy teorisinde ise risk yönetimi menkul kıymetlerin getirileri arasındaki ilişkilere göre yapılmaktadır. 1950’li yıllarda Markowitz, portföydeki menkul kıymetlerin getirileri arasındaki ilişkinin yönü ve derecesini hesaba katarak ortalama varyans modelini oluşturmuştur (Esen, 2008: 27).

2.2.3.3. Türev Modellerde Risk Yönetimi

Swap, forward, futures ve opsiyon sözleşmelerinden oluşan türev ürünler piyasasında gerçekleştirilen risk yönetimidir. Türev ürünler piyasasında iki sebepten dolayı işlem yapılmaktadır: Birincisi riskten korunmak amacıyla yapılan hedging işlemleridir. İkincisi ise mevcut fon fazlalığını yatırıma aktararak kâr sağlamaktır. Modellerle pozisyon değerleri belirlenerek alım-satım yapılabilecek hedge (ileriki bir dönemde oluşabilecek değer kayıplarına karşı risklerden korunma) pozisyonları ve pozisyon miktarları tespit edilebilmektedir. Sahip olduğu portföyün riskini azaltmaya çalışan fon yöneticileri, uluslararası piyasalarda faaliyet gösteren çokuluslu şirketler, faaliyetlerinin ortaya çıkardığı riskleri risk yönetiminin bir parçası olarak türev ürünleri kullanarak hedge edebilmektedirler. Gelecek risk aktarımı ile risk bir başka kurum veya kişiye aktarılabilmektedir (Çolakyan, 2013: 14).

2.2.3.4. Riske Maruz Değer

Riske Maruz Değer ( RMD – Value at Risk – VAR) piyasa riskinin tespitinde son yıllarda gittikçe daha yaygın olarak kullanılmaya başlayan ve istatistiki temeli olan bir yöntemdir (Bolgün ve Akçay, 2005: 283). Riske maruz değer, finansal piyasalarda belli bir dönem ve istatistiksel güven aralığı içinde, meydana gelebilecek maksimum zararı, geleceğe yönelik bir vizyonla, parasal değer ile ifade eden bir yöntemdir. Ülkemizde ise BDDK’nın 3 Kasım 2006 tarih ve 26335 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan “Risk Ölçüm Modelleri ile Piyasa Riskinin Hesaplanmasına ve Risk Ölçüm Modellerinin Değerlendirilmesine İlişkin Tebliğ” de RMD; “Elde tutulan bir portföy, ya da varlık değerinin, faiz oranlarında, döviz kurlarında ve hisse senedi fiyatlarındaki dalgalanmalar nedeniyle meydana gelebilecek değişiklikler sonucunda maruz kalabileceği en yüksek zararı, belli bir zaman diliminde ve belli bir olasılık seviyesinde ifade eden ve muhtelif sayısal yöntemlerle tahmin edilen değeri” olarak tanımlanmaktadır (http://www.resmigazete.gov.tr/default.aspx#). Portföyde tek bir yatırım aracı olabildiği gibi birden fazla yatırım aracı da olabilmektedir. Bu yatırım araçları arasında farklı pozisyonlardan ve risk faktörlerinden kaynaklanan riskler oluşabilmektedir. RMD bu riskleri bir araya getirip tek bir değerle ifade edebilmektedir. RMD Risk faktörleri arasındaki korelasyonu da dikkate almaktadır (Çolakyan, 2013: 18). RMD hesaplamalarında kullanılan parametreleri; elde tutma

süresi, güven aralığı, örnekleme periyodu, baz alınan para birimi, risk faktörleri arasındaki korelasyonların hesaplanması, sermaye zorunluluğunun hesaplanması, geriye dönük test ve stres testleri oluşturmaktadır.

Parametrik yöntemde RMD hesaplanırken, güven aralıklarına göre formüle konan standart sapma değerinden sonra, bilinmesi gereken bir başka değer volatilite yani dalgalanma değeridir.

Benzer Belgeler