• Sonuç bulunamadı

1.5. Reddedilme Duyarlılığı

1.5.1. Reddedilme Duyarlılığı Kavramı

Hemen hemen tüm bireylerin ihtiyaçları içerisinde kabul görme ihtiyacı temel

ihtiyaçlar kadar önemlidir. Reddedilme durumu ise reddedilme duyarlılığı, depresyon ve sosyal kaygı gibi uyum zorlaştırıcı yaşantılara sebep olan, yakın ilişkileri bozan bir durumdur(Erözkan, 2007).

Creasey ve McInnis’a göre reddedilme kavramı, bir kişinin kendisi için önemli olan diğerleri ile yakın ilişkilerinde kabul görmeyerek değersizlik duyguları yaşamasına neden olan bir durumdur. Kimi bireyler kişilerarası olumsuzlukları daha iyimser algılamaya eğilimli iken, kimileri için diğerlerinin küçük ya da varsayılan

duyarsızlıkları, reddedilme algısını oluşturmaya yetmektedir(Creasey ve McInnis, 2001). Bu noktada karşımıza reddedilme duyarlılığı kavramı çıkmaktadır.

Reddedilme duyarlılığı Downey ve Feldman tarafından, reddedilmeye karşı kaygılı bekleyiş, kolay bir şekilde reddedilme algısı geliştirme ve reddedilmeye aşırı tepki verme eğilimini ifade eden bir kavram olarak tanımlanmıştır. Downey ve

Feldman(1996)’a göre reddedilme duyarlılığı yüksek olan kişiler başkalarının kendilerini reddedecekleri beklentisi içindedirler ve ilişkilerdeki belirsiz

sayılabilecek ipuçlarını dahi reddedilme olarak algılarlar. Bu kişiler aşırı tepkilerini gerçek veya hayali bir reddedilmeye karşı göstermektedirler. Reddedilme duyarlılığı yüksek bireylerde reddedilme ile ilgili uyaranlar ve beklentiler otomatik bir şekilde aktive olurlar. Böylelikle kişileri, başkalarının davranışlarında ortaya çıkan

31

reddetmeyi kolayca algılamaya ve savunmacı bir biçimde yanıt vermeye hazır hale getirirler.

Downey ve Feldman(1996)’ın modeli ilişkilerinde önemli diğerlerine karşı kaygılı reddedilme beklentileri içine giren kişilerin muhtemelen şu aşamalardan geçtiklerini öne sürer:

a.Partnerlerinin duyarsız ya da belirsiz davranışlarını kasıtlı reddedilme olarak algılama

b.İlişkilerinde güvensiz ve umutsuz hissetme

c.Partnerleri tarafından reddedilmeye veya reddedilme tehdidine düşmanlıkla, kıskançlıkla veya kontrol edici davranışlarla karşılık verme

Reddedilme, bireylerin iletişim kurmalarında ve o iletişimi sürdürmelerinde süreci tıkayan ve ilişkiyi bozan bir durumdur. Reddedilme duyarlılığı ilişkiyi zayıflatıp kişilerin birbirlerinden uzaklaşmalarına ve birbirlerine güvenlerini kaybetmelerine sebep olan bir yapıdır(Gonzaga, 2001). Reddedilme duyarlılığı yüksek bireylerin yaşadıkları kabul duygusu ve umutluluk ilişkilerine olan inançlarını sürdürmeye zaman zaman yardım ediyor gibi görünse de, temelde reddedilme duyarlılığı destekleyici ve tatmin edici yakın ilişkiyi sürdürme olasılıklarını sekteye uğratacak şekilde davranmalarına neden olabilir(Downey ve ark., 2000).

Psikanalitik kuramcılardan Horney’a göre reddedilmeye duyarlılık kaygıya karşı bilinçsizce geliştirilen nevrotik eğilimlerden biridir. Böyle bir duyarlılık, bir yandan kişiye güvenlik duygusu sağlarken, diğer yandan başka bir takım kişilerarası

uyumsuzluklara neden olur(Horney, 1991; Horney, 2007).

Horney, reddedilme duyarlılıkları yüksek kişilerin her türden reddedilmeye ve istenmemeye karşı son derece duyarlı olduklarını belirtmiştir. Bazen ufak bir randevu değişikliği, bazense beklemek zorunda kalmak gibi arzularının kendi istekleri doğrultusunda gerçekleşmesindeki aksamalar bu bireyler için

reddedilmektir. Reddedilme durumu bünyesinde bir miktar da aşağılama

barındırdığından bazen açığa korkunç bir öfke, bazen de öfke patlamasının yerine soğuk ve kayıtsızca bir tutum çıkabilir. Reddedilme duyarlılığı çok fazla gelişirse

32

kişi, reddedilme olasılığının olabileceği hemen her durumdan kaçınma çabasında olabilir(Horney, 2007). Thomas(2000)’a göre reddedilme korkusuyla kişinin düşündüklerini ve hissettiklerini söylemekten kaçınması aynı zamanda sosyal fobiyi de tetiklemektedir(akt. Sapmaz, 2011).

Downey, Lebolt ve O’shea(1995)’ya göre reddedilme duyarlılığı hem kaygılı reddedilme beklentilerini içinde barındıran, hem de yakın ergen ve yetişkin

ilişkilerinde-onların ebeveyn, öğretmen, arkadaş ve romantik partnerleri ile güçlükler oluşturarak yakın ilişkileri bozan bir durumdur. Farklı araştırmacılar bireylerin çocukluklarında ebeveynleri tarafından reddedilme ve yetişkinliklerinde reddedilme duyarlılığı geliştirmeleri arasındaki ilişkiyi araştırmış ve çocukluktaki reddedilmenin reddedilme duyarlılığı geliştirdiğini saptamışlardır(akt. Sarıçam, 2011).

Bowlby’nin bağlanma kuramı, kişilerarası işlevsellik ve reddedilme arasındaki ilişkiyi göstermesi açısından önemli bir kuramsal yaklaşımdır. Bowlby’e göre çocuklar, gelecek ilişkilerini de etkileyen zihinsel modellerini kendi kendilerine geliştirirler. Bowlby’e göre çocuklar ebeveynlerine ifade ettikleri ihtiyaçlarına

reddedilme ile karşılık alırlarsa, reddedilmeye duyarlı hale gelirler. Başka bir deyişle, çocuklar kendileri için önemli olan diğerlerinden destek aradıkları noktada,

muhtemelen reddedilecekleri beklentisi geliştirirler ve reddedilmekten kaçınmak için özel çaba sarf etmeleri gerektiğini öğrenirler. Böyle bir durum, diğerlerine

ihtiyaçlarını ifade ettiklerinde kaygı yaşamalarına neden olur. Etkileşimlerinde reddedilme ipuçları önemsiz veya belirsiz dahi olsa kolay bir şekilde kasıtlı bir reddedilme algılarlar. Reddedilme algısı öfke, saldırganlık, umutsuzluk, kıskançlık ve önemli diğerlerinin davranışlarını uygunsuz biçimde kontrol etmeyi kapsayan bir dizi aşırı tepkiye neden olur. Bu aşırı tepkiler ise ilişkileri başarısızlığa uğratan bir durumdur(Erözkan, 2007).

Horney’a göre de reddedilme duyarlılığının temeli çocuklukta atılır. Ona göre rahatsız edici ve güç koşullar altında yetişen ve ezilen çocuk, bu düşmanca dünyayla baş edebileceği yollar arar. Bu baş etme yolları kendi zayıflığına ve korkularına karşın, bilinçsiz bir şekilde, çevresindeki özgün güçlerle savaşma stratejileridir. Horney, reddedilme duyarlılığını da içinde barındıran bu baş etme yollarını nevrotik eğilimler olarak adlandırır. Reddedilme duyarlılığı sevgiye duyulan aşırı ihtiyacın

33

karşılanmaması ya da karşılanmayacağı beklentisinin yaratttığı kişilerarası bir rahatsızlığın ürünüdür(Horney, 2007; Horney, 2011).