• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM: BEYZÂVÎ VE MERÂĞÎ TEFSİRİNE GÖRE NAMAZ

1.2. Namaz Anlamına Gelen Sözcükler

1.2.3. Rükû

29 Namaz anlamına gelen kelimelerden biri de rükûdur. Rükû kavramının anlamsal çerçevesini belirledikten sonra Beyzâvî ve Merâğî’nin görüşlerine yer verilecektir.

30 Beyzâvî, rükû’nun tevazu gösterme, itaat etme, eğilme, huşû gösterme gibi anlamlara geldiğini ifade edip bir şiirle istişhadda bulunmuştur.

"

ﮫﻌﻓر ﺪﻗ ﺮھﺪﻟاو ﺎﻣﻮﯾ ﻊﻛ *** ﺮﺗ نأ ﻚﻠﻋ ﻒﯿﻌﻀﻟا لﺬﺗ ﻻ Yani, zayıfı hor ve hakir görme***sen bir gün eğilirsin ama o zamanla yükselir.165

Beyzâvî, Kur’ân’da rükû ifadesini namaz,166 namazdan bir rükûn167 ve secde anlamında168kullanmıştır. Namazın rükû ile ifade edilmesini namazın rükünlerinden biri olmasına bağlamaktadır.169 Beyzâvî “Onlara rükû edin denildiği zaman rükû etmezler.”170 âyetinde geçen rükû ifadesine sebeb-i nüzûlü zikrederek namaz veya namazdaki rükû anlamını vermiştir. Âyetin sebeb-i nüzûlünü ise şöyle zikretmiştir:

“Cebrail (a.) geldi ve Peygamber (a.s.)’ın Sakif kabilesine namaz kılma emrini tebliğ etmesi gerektiğini söyledi. Resûlullah emredince biz rükû yapmayız dediler. Çünkü bu ayıp bir şeydir. Bizim gibi insanlara yakışmaz, dediler.”171 Müfessir, “Rükû edenlerle beraber rükû edin.”172 âyetinin cemaatle namaz kılmaya bir teşvik olduğunu, namazın rükû ile ifade edilmesinin Yahudileri daha önce kıldıkları namazdan uzaklaştırmak için olduğunu çünkü onların namazında rükû olmadığını ifade etmiştir.173

Beyzâvî’nin rükû kelimesini huşû anlamında kullandığına bir örnek, Mâide 55.

âyette 174 geçen “ نﻮﻌﻛار ﻢھو” ifadesini, namaz ve zekâtlarını huşû içinde gerçekleştirirler, şeklinde tefsir etmiştir.175 Beyzâvî’nin rükûyu secde anlamında kullandığına bir örnek: “Davut, onu imtihan ettiğimizi zannetti, Rabbine istiğfar etti ve rükû ederek Rabbine döndü.”176 âyetindeki “ﺎًﻌِﻛاَر ﱠﺮَﺧَو” ifadesinin secde anlamına geldiğini ifade etmiştir. Secdenin rükû kelimesiyle isimlendirilmesinin sebebi olarak secdeye rükûdan gidildiği şeklinde açıklamada bulunmuştur. Ayrıca bu âyette geçen

165 Beyzâvî, c. I, s. 159.

166 Beyzâvî, c. I, s. 86.

167 Beyzâvî, c. II, s. 86; c. II, s. 310; c. I, s. 413; c. I, s. 59.

168 Beyzâvî, c. II, s. 310.

169 Beyzâvî, c. II, s. 539; Zemahşerî’de bu konu da Beyzâvî’yle aynı açıklamada bulunmuştur, bkz.

Zemahşerî, c. I, s. 260.

170 Mürselât, 77/48.

171 Ebû Dâvud, İmâret, 26; Beyzâvî, c. II, s. 539.

172 Bakara, 2/43.

173 Beyzâvî, c. I, s. 59; Süyûtî, Ebu’l-Fazl Ebubekir b. Muhammed Celâluddîn (ö. 911/1505), ed-Dürru’l-Mensûr, Yyy.,Kahire 2003, c. I, s. 342; Sâbûnî, Muhammed Ali, Safvetü’t-Tefasir, Daru’l Kur’ânu’l Kerîm, Beyrut tsz., c. I, s. 53.

174Âyetin meali şöyledir: “Sizin dostunuz ancak Allah’tır, resûlüdür, iman edenlerdir; onlar ki rûkü ederek namaz kılar, zekât verirler.”

175 Beyzâvî, c. I, s. 272.

176 Sâd, 38/24.

31 rükû kelimesinin namaz anlamına da gelebileceğini söylemiştir. Davut (a.)’ın istiğfar için iki rek’at namaz kıldığı mânasının muhtemel olduğunu ifade etmiştir.177

Merâğî, “Rükû” kelimesine diğer lügatlarda olduğu gibi boyun eğme, baş eğme ve tevazu gösterme anlamlarını vermiştir.178

Merâğî, Kur’ân’da geçen rükû kelimesine çoğunlukla namaz anlamı yüklemiştir.179 Rükû kelimesinin namaz anlamında kullanılmasının sebebini ise Allah’a karşı boyun eğmenin ve tevazunun göstergesi olmasıyla izah etmiştir.180 Örneğin, “Rükû edenlerle beraber rükû edin.”181âyetinin cemaatle namaz kılmaya bir teşvik olduğunu; namazın rükû ile ifade edilmesi Yahudileri daha önce kıldıkları namazdan uzaklaştırma amacını taşıdığını; çünkü onların namazında rükû olmadığını söylemiştir. 182 Diğer bir örnek: “Onlara rükû edin denildiği zaman rükû etmezler.”183 âyetini şöyle yorumlamıştır: O yalancılara Allah’a ibâdet edin, namaz kılın ve bütün kalp ve gözlerin dehşetinden döndüğü günden korkun denildiği zaman onlar kibirlendiler ve inatlarında ısrar ettiler. Resûlullah, Sakif kabilesine namazı emretti. Onlar, biz rükû etmeyi sevmeyiz, bize göre ayıptır, dediler. 184 Bu âyet hakkında İbn-i Cerir (ö. 310/923) dünyada secde etmediklerinden dolayı âhirette secdeye davet edildikleri zaman yapamazlar, demiştir.185Merâğî, bu âyette geçen rükû kelimesine yukarıda geçen Sakif kabilesine dair hadis-i şerifi zikrederek oradaki

“rükû” sözcüğüne namaz anlamı vermiştir. Aynı zamanda İbni Cerir’den bir nakil yaparak secde anlamında da kullanmıştır. Sahabelerin özelliklerini anlatırken de

Onlar sürekli secde’de ve rükûdadırlar.”186 yani, ihlasla namaz kılarlar ve Allah’ın rızasını ve sevabını umarlar, şeklinde yorumlamıştır.187 Merâğî, rükûyu namaz anlamının dışında tevazu ve boyun eğme anlamında da kullanmıştır. Örneğin: “Sizin yardımcınız Allah ve Resûl’ü ve rükû ederek namaz kılan ve zekât veren

177 Beyzâvî, c. II, s. 310; Ayrıntılı bilgi için bkz. Taberî, c. XXIII, s. 613.

178Merâğî, c. I, s. 498; c. II, s. 658; İbni fâris, c. III, s. 435; İsfehanî, s. 202; İbni Manzûr, c. II, s.

1571; Halîl, c. I, s. 200.

179Merâğî, c. I, s. 91; c. I, s. 170; c.. I, s. 498; c. VI, s. 229; c. X, s. 297.

180Merâğî, c. I, s. 177.

181 Bakara, 2/43.

182Merâğî, c. I, s. 91.

183 Mürselât, 77/48.

184Ebû Dâvud, İmaret, 26.

185Merâğî, c. X, s. 297.

186 Fetih, 48/29.

187Merâğî, c. IX, s. 232.

32 mü’minlerdir.”188 âyeti hakkında münafıklar gibi gösteriş ve riya için değil belki Allah’ın rızası için namaz kılar ve zekât verirler, demiştir.189

Merâğî, rükûya çoğunlukla namaz veya namazdan bir rükün veya secde anlamı vermekle beraber itaat ve boyun eğme anlamı da vermiştir. Müfessir bu açıklamaları yaparken âyetin sebeb-i nüzûlunu zikretmiş ve ibn-i Cerir’den nakil yapmıştır.

Beyzâvî, Kur’ân’daki rükû ifadesini namaz anlamında, namazdan bir rükûn ve secde anlamında kullanmıştır. Namazın rükû ile ifade edilmesinin sebebini namazın en büyük rükünlerinden olmasına bağlamıştır.190Merâğî ise, Kur’ân’da geçen rükû kelimesine çoğunlukla namaz anlamı yüklemiştir. 191 Rükû kelimesinin namaz anlamında kullanılmasının sebebini ise Allah’a karşı boyun eğmenin ve tevazunun göstergesi olması noktasında izah etmiştir.192 Merâğî bazı âyetlerde geçen rükû kelimesine namazın hepsine işaret eden bir anlam yüklerken; Beyzâvî ise rükû kelimesini sadece namazın bir rüknü olarak tefsir etmiştir.

Beyzâvî ve Merâğî, “rükû” kelimesini huşû anlamında da tefsir etmişlerdir. İki müfessir de Maide 55. Âyette193 geçen “ نﻮﻌﻛار ﻢھو” ifadesine namaz ve zekâtlarında huşû gösterirler anlamını vermişlerdir. Beyzâvî ayrıca farklı yorumlara da yer vermiştir: Aynı şekilde “ نﻮﻌﻛار ﻢھو” ifadesi, namazda iyilik yapmaya ihsan etmeğe çok arzuludurlar; namazda zekât verirler, anlamındadır. Bu âyetin Ali (r.) hakkında indiği de söylenmiştir. Şiîler bu âyeti Ali (r.)’ın imamlığına delil getirmişlerdir.

Yukarıda zikredilen Mâide 55. âyette geçen veliy’den maksadın işleri yöneten olduğunu ifade etmişlerdir. Beyzâvî, kendi yorumunun şiîlerin görüşlerine göre daha açık olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca çoğul kipte gelen “نﻮﻌﻛار ﻢھو” ifadesini tekil mânasında kullanmanın görünüşe aykırı olduğunu; çoğul kipte gelmesi insanları bu gibi fiillere alıştırmak için gerekli olduğunu belirtmiştir. Hz. Ali hakkındaki rivayete bakarak namazda az da olsa hareketin namazı bozmayacağını ifade etmiştir.193F194 Beyzâvî’nin yukarıdaki görüşleri aktarıp cevap vermesinde yaşadığı bölgedeki Şiî düşüncelerinin etkili olduğunu194F195 söyleyebiliriz.

188 Mâide, 5/55.

189Merâğî, c. II, s. 658.

190 Beyzâvî, c. II, s. 539.

191Merâğî, c. I, s. 91; c. I, s. 170; c. I, s. 498; c. VI, s. 229; c. X, s. 297.

192Merâğî, c. I, s. 177.

193Âyetin meali şöyledir: “Sizin dostunuz ancak Allah’tır, resûlüdür, iman edenlerdir; onlar ki rûkü ederek namaz kılar, zekât verirler.”

194Merâğî, c. II, s. 658.

195İranda şiî akımları için bkz. Ebû Zehra, Muhammed, Mezhepler Tarihi, Anka yayıncılık, İstanbul 2009, s. 45.

33