• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II. Araştırmanın Kuramsal-Kavramsal Temeli ve İlgili Araştırmalar.

2.2 Okul Öncesi Dönemde Sosyal Beceri Gelişiminin Kuramsal Temelleri

2.2.2 Psikososyal Kuram

Erikson sosyal gelişimi çekirdek ailenin sınırları dışına çıkarmış ve gelişimi yaşlılığa kadar genişleterek, ilk çocukluk döneminin kişiliği belirlediği görüşünü reddetmiştir. Psikososyal kurama göre bireyin çevresindeki kişiler, anne baba, öğretmenler, arkadaşlar ve diğer insanlar bireyin kişilik gelişiminde çok önemli bir rol oynarlar. Kişilik gelişiminde sosyal çevrenin ve okul sisteminin yanı sıra, bireyin doğuştan getirdiği özellikler de önemlidir. Erikson’a göre birey sosyal gelişimini sekiz evrede tamamlar (Eldeleklioğlu, 2007).

Temel Güvene Karşı Güvensizlik (0-1 Yaş)

Erikson’a göre bu dönemde çocuk dünyanın, çevredeki insanların ve diğer şeylerin güvenilir olup olmadığıyla ilgili bir fikir geliştirir (San-Bayhan ve Artan, 2007). Bebekler doğumlarından itibaren, çevrelerindeki dünyaya karşı güvenip

güvenmeyecekleri konusunda bir izlenim edinirler. Bebekler annelerinin davranışlarında güvenirlik sezdikleri zaman ona karşı bir güven duygusu geliştirirler. Gereksinimleri karşılanan, rahatsızlıkları çabucak giderilen, sevilen, kendisiyle oynanan, konuşulan bebek dünyanın yaşam için güvenilir bir yer olduğu, insanların yardımcı ve güvenilebilir oldukları şeklinde bir duygu geliştirirler. Bakımın ve sevginin yetersiz, tutarsız ve reddedici olduğu zamansa bebek, genel olarak dünyaya, özel olarak da insanlara karşı daha sonraki gelişim dönemlerine taşınabilecek temel bir güvensizlik, korku ve kuşku tutumu geliştirir (Başal, 2003; Durualp ve Aral 2011).

Özerkliğe Karşı Kuşku ve Utanç (1-3 Yaş)

Bu dönemde çocuk, yürümeyi, konuşmayı, anüs kaslarını kullanmayı öğrenir ve yavaş yavaş bağımsız hareket etmeye başlar. Anüs kaslarını denetlemeyi öğrenen çocuk bu aşamada tutma ve bırakma davranışlarını da öğrenir. Tutma ve brakma, davranışı yalnızca dışkılama işlevi ile sınırlı değildir, ilerde bazı kişilik özelliklerinin ortaya çıkmasına neden olur. Eğer anne ve baba aşırı otoriter ve aşırı koruyucu tutumlar sergilemezse, çocuk kendini denetlemeyi daha kolay öğrenir ve bağımsız davranışları geliştirebilir. Bu dönemde çocuğa çok sıkı bir tuvalet öğretimi uygulanırsa çocuk tuvalet eğitimi sırasında sık sık azarlanıp cezalandırılırsa ve bağımsız hareketleri engellenirse, çocuk kendi davranışlarından kuşku ve utanç duymaya başlar ve ilerde anal kişilik dediğimiz aşırı düzenlilik, cimrilik, inatçılık gibi denetlemeye yönelik davranışlar ortaya çıkar (Eldeleklioğlu, 2007).

Girişimciliğe Karşı Suçluluk (3-6 Yaş)

Bu dönemde çocuk, geliştirdiği sosyal ilişkileri, kendi bedenini ve davranışlarını tanımada kaydettiği ilerlemeler sonucunda, çevre ile ilgili sorumluluk almaya, bir şeyler tasarlamaya, işbirliği yapmaya son derece açıktır ve oldukça girişimcidir. Bu girişimciliğinin engellenmesi yerini zamanla suçluluğa ve dolaylı olarak kendine güveninin azalmasına yol açacaktır. Girişimciliğin hayat bulduğu durumlarda ise çocuk sorumluluk aldıkça başarı duygusunu tadacak, kendine güveni artacak, toplumda etkin bir birey olma yolunda önemli bir temel atacaktır (Gülay ve Akman, 2009).

Başarılı Olmaya Karşı Aşağılık Duygusu (6-11 Yaş)

Bu dönemde çocuklar okula başlarken başarma duygusunu geliştirirler ve tamamlamış olduğu bir işin verdiği zevkle azim arasındaki ilişkiyi görmeye başlarlar. Bu dönemde çocuğun yaşıtlarıyla olan iletişimi de çok önemli hale gelir. Dış dünyaya açılması, okul ve grup içindeki çalışmaları, arkadaşları tarafından kabulü çocukta yeterlik duygusu oluşturmaya başlar. Bu dönemde çocukların bu mücadele de zorlanmaları arkadaşları ile kendini karşılaştırdığında kendini başarısız görmesi ve büyükler tarafından motive edilmemesi aşağılık duygusunun çekirdeklerini oluşturur (Eldeleklioğlu, 2007).

Kimlik Kazanmaya Karşı Kimlik Bocalaması (12-18 Yaş)

Çocukluktan yetişkinliğe geçiş yılları olarak tanımlanan bu dönem Erikson’a göre kimlik oluşturma süreci olarak kabul edilir. Ergen için “ben kimim? “çocuk mu yoksa yetişkin miyim?” “anne baba olabilecek miyim?” gibi sorular öneli hale gelir. Toplumla olumlu yönde etkileşebilen ergen güvenli bir kimlik duygusu geliştirir. Bu dönemde başarılı yaşantılar sadakat ve vefa duygularını güçlendirerek ergenin yetişkinliğe olumlu sosyal, seksüel ve mesleki varlığı ile geçişini sağlar (Durualp ve Aral, 2011).

Yakınlığa Karşı Uzaklık (18-25 Yaş)

Birey önceki dönemleri sağlıklı bir şekilde geçirmiş ve ergenlik döneminde sağlıklı bir kimlik edinmişse bu dönem daha rahat geçecektir. Bu dönemde bireylerin kimlik sorununu halledip hem cinsleri ve karşı cinsle yakın ilişkiler kurması gerekir. Eğer başarılı bir kimlik edinmişse kendi kimliğini kaybetmekten korkmadan diğer insanlarla ve karşı cinsten insanlarla anlamlı ve yakın ilişkiler kurabilir ve eş seçmeye yönelir. Fakat kimlik sorunu başarılı bir şekilde çözümlenememişse, birey kendi kimliğini kaybedeceği korkusuyla karşı cinse ve yakın arkadaşlara bağlanamayacaktır. Bağlılık duygusu geliştiremeyen ve uzun süre yalnız kalan birey ise kendini diğer insanlardan uzak ve soyutlanmış hissedebilir (Eldeleklioğlu, 2007; Başal, 2003).

Üretkenliğe Karşı Duraklama (Yekişkinlik Yılları)

Kişi, yaşamının bu dönemine kadar sevmeyi ve paylaşmayı öğrenmiş ise bu dönemde gelecek kuşakları yetiştirme ve onlara rehberlik etmede daha etkili olacaktır. Üretkenlik kişinin topluma yararlı işler yapmasıdır. Bunun karşısında ise kendi çıkarlarını gözetmesi sonucu kısırlık ya da duraklama görülür (San-Bayhan ve Artan, 2007).

Benlik Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk (Olgunluk Dönemi)

Birey bu dönemde hayatını gözden geçirir ve önceki dönemlerde birey kimliğini bulmuş ve üretken olmuş ise bu dönemi rahat geçirecektir. Önceki evreler sorunlu atlatılmış ise geçmiş anlamını kaybedecek ve birey yaşamın boşa geçtiğini, başka türlü yaşanması gerektiğini düşünecektir. Bu da beraberinde pişmanlığı, umutsuzluğu getirecektir (Gülay ve Akman, 2009; San-Bayhan ve Artan, 2007; Eldeleklioğlu, 200).