• Sonuç bulunamadı

Programın Zaman Öğesine İlişkin Sonuç ve Tartışma

Programın zaman öğesine ilişkin öğretmenlerin nicel ölçme aracına verdikleri cevapların ortalamalarına bakılacak olursa konu merkezli, toplum merkezli ve öğrenci merkezli sırasıyla 2.43, 2.92, 3.19 şeklinde oldukları görülmektedir. Zaman öğesini oluşturan bu üç değişkenin Eşlenik Gruplar t-testi için .05 alpha düzeyinde anlamlı fark (Her üçü için de p=.000<.05) bulunmuştur. Bu bulgulardan hareketle öğretmenlerin programın zaman öğesini daha fazla öğrenci merkezli olarak nitelendirdikleri söylenilebilir.

Nitel bulgulara göre öğretmenlerin büyük çoğunluğu programın zaman açısından ayrıntılı olarak yapılandırıldığını, katı bir yapıda bulunduğunu ve öğrencilere kendi hızlarında öğrenme şansı vermediğini düşünmektedirler. Elde edilen bu bulgulardan programın zaman öğesi bağlamında öğrenci merkezli bir yapıdan uzak olduğu savunulabilir. Uygulamada da katı olarak yapılandırılmış bu zamanın programın içerik öğesinin tamamlanması için yeterli olmadığı düşünülmektedir. Bu bağlamda öğretmenler kolej giriş sınavının toplum açısından bir baskı unsuru olduğunu ifade ettiklerinden, sınavda sorumlu olunan konuları öngörülen

131

zamanda tamamlayabilmek için sınav kapsamında olmayan derslerin saatlerinin kullanıldığını ifade etmişlerdir. Programın içeriğini belirlenen zamanda tamamlamak için öğretmen programın uygulanışında değişiklikler yapmaktadır. Yapılan bu değişiklikler sırasında bazı öğrencilerin tam öğrenme düzeyine erişmeden farklı bir hedefle karşılaşmaları muhtemeldir. Kalıcı öğrenmeyi sağlamadan geçilecek başka bir hedefin de kazanılabileceği şüphelidir. Bu noktada Kolej sınavının varlığı ilkokullarda özellikle kendi akran grupları içerisinde daha yavaş öğrenen çocukların akademik hayattan kopmalarına sebep olabilmektedir. Belirlenen zamanda belirlenen noktaya ulaşamamış öğrenciye en azından ikinci bir şansı verecek sürenin olmaması program adına zayıf bir nokta olarak ifade edilebilir. Denetmenlerin de içeriğin belirlenen zaman takvimine uygun ilerleyiş beklentisi bununla bağlantılı görülmektedir. Öğretmenler programda zaman öğesinin ayrıntılı olarak planlanmasına rağmen belirli günler ve haftalar için yapılan kutlama, anma gibi etkinlikler için fazladan zaman öngörülmediğini düşünmekte ve bu gibi etkinlikleri zaman açısından engelleyici bulmaktadır. Kolej giriş sınavı haricinde programda özellikle zaman ayrılmadığı düşünülen konulardan biri de belirli günler ve haftalardır. Akademik takvimde her yıl bu günler ve haftalar için kutlamalar planlanmıştır. Öğretmenler zamanın yeterli olmadığını yeniden yapılandırılması gerektiğini düşünmektedirler. Keskin çizgilerle yapılandırılan zamanın henüz 7-11 yaş aralığında olan ve aynı sınıfta olmalarına rağmen farklı gelişimsel özellikler göstermesi muhtemel öğrencilere kendi hızlarında öğrenme şansı sunamayacağı düşünülmektedir. Zaman yetersizliğinden dolayı, kendi hızında öğrenme şansı bulamayan ve arkadaşları arasında kendini yetersiz olarak algılayan bir bireyin, gelişimini dengeli bir şekilde sürdürmesi ve kendini gerçekleştirebilmesi ihtimali oldukça az görülmektedir. Öne çıkan başka bir nokta olarak öğrenmeye ayrılan zamanın okul dışında da devam etmesi için öğretmenler ev

132

ödevi verdiklerini ifade etmişlerdir. Verilen bu ödevlerin sınıfta yapılan etkinliklere yönelik tekrar ve alıştırma niteliğinde olduğu ifade edilmiştir. Bu tip bir yaklaşım öğrenciye kendi başına çalışma alışkanlığı, özdüzenleme becerisi, sorumluluk gibi olumlu özellikler kazandırmakla birlikte öğrenmeyi öğretme noktasında yetersiz kaldığı düşünülmektedir. Sınıfta öğrenilen konuyla ilgili öğrenilenlerin aynen tekrarlanması öğrenciye bir yenilik sağlamamaktadır. Oysa verilen ödevler öğrencilerin daha önce görmedikleri veya tam olarak tanımadıkları noktlardan seçilirse öğrencilerin kendi başlarına keşfederek öğrenme şansı ve hayat boyu öğrenmeyi alışkanlık haline getirmiş bir birey şansları artırılabilecektir.

Öğretmenlerin zaman öğesine ilişkin görüşleri mesleki kıdemlerine göre farklılık göstermektedir. Bu bağlamda öğretmenlerin zamanın topluma dayalı olması ve öğrenciye dayalı olmasına ilişkin görüşleri arasında anlamlı fark bulunmuştur. Zamanın topluma dayalı olmasına ilişkin 21 yıl ve üzeri kıdeme sahip öğretmenler 1-5 yıl ile 6-10 yıl arası kıdeme sahip öğretmenlere göre zamanın daha fazla toplum merkezli olduğunu düşünmektedirler. Bu noktada 21 yıl ve üzeri kıdeme sahip öğretmenlerin program hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığı düşünülmektedir. Bu bağlamda daha az kıdemli öğretmenler programın uygulanmaya başladığı yıllarda üniversite öğrencisi olduklarından daha nitelikli bilgiye sahip olabilecekleri düşünülerek varolan durumu ifade ettikleri düşünülebilir. Zamanın öğrenci merkezli olmasına ilişkin 1-5 yıl arası kıdeme sahip öğretmenler 6-10 yıl arası kıdeme sahip öğretmenlere göre zamanı daha fazla öğrenci merkezli olarak nitelendirmektedirler. 16-20 yıl ve 21 yıl ve üzeri kıdeme sahip öğretmenler 6-10 yıl arası öğretmenlere göre zamanın daha fazla öğrenci merkezli olduğunu düşünmektedir. Bu durum öğretmenlerin kazandıkları tecrübeyle kendilerine olan güvenlerinin artmasına bağlı olarak programı inisiyatif alarak değiştirmeleri ile ilgili görülebilir. Ancak

133

uygulamada yapılan bu değişim zamanın sınırlı bir kaynak olarak yapılandırılmış olduğunu değiştirmemekte ve hatta bazı derslerin gereken kazanımları sağlamadan geçilmesine sebep olmaktadır. Öğretmenlerin görev yaptıkları bölgeye göre zamanın topluma dayalı olmasına ilişkin görüşleri arasında fark bulunmuştur. Buna göre kentsel bölgede görev yapan öğretmenler kırsal bölgede görev yapan öğretmenlere göre zamanın toplum merkezli olduğunu düşünmektedirler. Bu durum kentsel bölgede yaşayan öğrencilerin sosyoekonomik yapılarının daha üst seviyede olmasına bağlanabilir.

Sonuç olarak öğretmenler zaman öğesinin kağıt üzerinde öğrenci merkezli ağırlıkta olduğunu düşünmektedir. Ancak uygulamada programın konu merkezli bir yaklaşıma uygun olarak kesin çizgilerle yapılandırılmıştır. Geleneksel milli gün kutlamalarına da programda yer verilmesi konu merkezli bir yaklaşımla ilişkilendirilebilir. Öğretmenler programın zaman öğesinin daha verimli olabilmesi için içerik öğesinin kapsamının daraltılması gerektiğini düşünmekte ya da buna alternatif olarak programda öngörülen zamanın artırılması gerektiğini düşünmektedir. Programa ayrılacak zamanın değiştirilmesinin çok köklü bir reform gerektirmesinden hareketle, mevcut koşullarda en mantıklı çözüm, programın planlanma aşamasında zamanın sınırlı bir kaynak olduğunun bilincinde olarak öncelikle gerçekçi hedeflerin belirlenmesi olarak görülebilir.