• Sonuç bulunamadı

3. GEREÇ VE YÖNTEM

4.2. Prognostik Faktörler

Olguların tanıları ile cinsiyetleri karşılaştırıldığında; kadınların % 20'sinin (1/5) invaziv ürotelyal karsinom, % 40'ının (2/5) invaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal karsinom % 40'ının (2/5) adenokarsinom tanılarını aldıkları görüldü.

Ürotelyal karsinomlarda erkek cinsiyet sık iken; adenokarsinom olgularında kadın cinsiyet anlamlı olarak daha sık idi ( p=0,038).

Olguların histolojik derecelerine bakıldığında; invaziv ürotelyal karsinomların % 2,9'u (1/35) düşük histolojik dereceye sahipken; invaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal karsinomaların % 46,2'sinin (12/26) düşük histolojik dereceli oldukları görüldü.

Olguların evre ve tanı ile ilişkisi incelendiğinde; invaziv ürotelyal karsinomların % 54,3'ünün (19/35) evre 1, % 28,6'sının (10/35) evre 2 , % 2,9'unun (1/35) evre 3 ve % 14,3'ünün (5/35) evre 4 oldukları, adenokarsinomların ise %66,7'sinin (2/3) evre 2 ve %33,3'ünün (1/3) evre 4 oldukları görüldü. Adenokarsinom’ların istatistik olarak anlamlı ölçüde daha yüksek histolojik dereceye sahip oldukları izlendi (p=0.001).

Lenfovasküler invazyon gözlenme sıklığı invaziv ürotelyal karsinomlarda % 11,4 (4/35) oranında iken adenokarsinomlarda % 33,3 (1/3) oranında idi. Adenokarsinomlarda daha yüksek lenfovasküler invazyon eğilimi olduğu ancak istatistik olarak anlamlı olmadığı gözlendi (p=0.081).

Prognostik özelliklerin tanısal gruplar ile karşılaştırılması Tablo 8 ’de gösterilmiştir

Tablo 8. Prognostik özellikler ve tanısal gruplar ile karşılaştırılması. İnvaziv ürotelyal karsinom İnvaziv olmayan papiller ürotelyal karsinom Adenokar sinom İn-situ ürotelyal karsinom P değeri Cinsiyet E 34 (%97,1) 24 (%92,3) 1 (%33,3) 2 (%100,0) 0,038 K 1 (%2,9) 2 (%7,7) 2 (%66,7) 0 Histolojik Derece 1 1 (%2,9) 12 (%46,2) 0 0 0,000 3 34 (%97,1) 14 (%53,8) 3 (%100,0) 2 (% 100,0) Evre pTa 0 26 (%100,0) 0 2 (%100,0) 0,001 pT1 19 (%54,3) 0 0 0 pT2 10 (%28,6) 0 2 (%66,7) 0 pT3 1 (%2,9) 0 0 0 pT4 5 (%14,3) 0 1 (%33,3) 0 Lenfovasküler invazyon - 31 (%88,6) 26 (%100,0) 2 (%66,7) 2 (%100,0) 0,081 + 4 (%11,4) 0 1 (%33,3) 0 4.3. AEG-1

AEG-1'in sitoplazmik ekspresyonları, düşük ve yüksek olmak üzere iki grupta incelendi. AEG-1'in sitoplazmik ekspresyonları; ekspresyon olmayan veya ince soluk granüler sitoplazmik ekspresyon düşük; koyu ve yoğun sitoplazmik ekspresyon yüksek olarak değerlendiridi.

Şekil 10. Yüksek AEG-1 ekspresyonu.

Şekil 11. İnvaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal karsinomlu olguda AEG-1

AEG-1 sitoplazmik ekspresyonunun tanı grupları ile ilişkisine bakıldığında; 26 invaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal karsinom olgusunun 4’ünde yüksek ekspresyon paterni saptanırken, 35 invaziv ürotelyal karsinom olgusunun 16’sında, 3 adenokarsinom olgusunun 1’inde yüksek ekspresyon paterni saptanmış olup anlamlı olarak daha yüksek olduğu gözlendi (p=0,043).

Histolojik derece ile AEG-1 ekspresyon paterni ilişkisine bakıldığında; düşük histolojik dereceli tümörlerin % 15,3'ünde (2/13) yüksek AEG-1 ekspresyonu izlenirken, yüksek histolojik dereceli tümörlerin % 35,8'inde (19/53) yüksek AEG-1 ekspresyonu izlendi. AEG-1 ekspresyonunun yüksek dereceli tümörlerde daha fazla oranda yüksek patern oluşturma eğiliminde olduğu ancak istatistik olarak anlamlı olmadığı saptandı (p=0,137).

Tümör evresi ile AEG-1 ekpresyon paterni ilişkisine bakıldığında; 28 pTa olgusunun 4’ü, 19 pT1 olgusunun 8’i, 12 pT2 olgusunun 7’si ve 6 pT4 olgusunun 2’sinde yüksek AEG-1 ekspresyonu gözlendi. Yüksek AEG-1 ekspresyonunun ileri evrelerde anlamlı olarak daha sık olduğu saptandı (p=0,044).

Altmış altı olgunun 5'inde lenfovasküler invazyon saptandı, lenfovasküler invazyonu olan hastaların sadece 1'inde yüksek AEG-1 ekspresyonu görüldü. Lenfovasküler invazyon ile AEG-1 ekspresyonu artışı arasında ilişki saptanmadı (p= 0,487).

Tablo 9. AEG-1 ekspresyonlarının tanı, derece, evre ve lenfovasküler invazyona göre durumları. Düşük AEG- 1 ekspesyonu Yüksek AEG- 1 ekspesyonu P değeri Tanı İnvaziv ürotelyal

karsinom 19 16 0,043 İnvaziv olmayan papiller ürotelyal karsinom 22 4 Adenokarsinom 2 1 İn-situ ürotelyal karsinom 2 0 Derece Düşük dereceli 11 2 0,137 Yüksek dereceli 34 19 Evre pTa 24 4 0,044 1 11 8 2 5 7 3 1 0 4 4 2 Lenfovasküler İnvazyon - 41 20 0,487 + 4 1 4.4. APC

APC ekspresyonu sitoplazmik boyanması normal olarak sınıflandırılırken, bunun dışındaki yani nükleer boyanma veya boyanma olmaması durumu anormal olarak sınıflandırıldı.

Şekil 12. İnvaziv ürotelyal karsinomlarda sitoplazmik ve nükleer APC ekspresyonu.

Şekil 13. İnvaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal karsinomda APC

ekspresyonu negatifliği.

İmmünohistokimyasal APC ekspresyonunun anormal olması durumu ile mesane karsinomlarının histolojik derecesi karşılaştırıldığında; 13 düşük histolojik

dereceye sahip tümörden 5’inde anormal APC ekspresyonu saptanırken, 53 yüksek histolojik dereceli tümörden 37’sinde anormal APC ekspresyonu olduğu gözlendi. Bu farkın istatistik olarak anlamlı şekilde yüksek histolojik dereceli tümörlerde daha sık anormal APC ekspresyonu olduğu saptandı (p= 0,049).

Tanı gruplarından 35 invaziv ürotelyal karsinom olgusundan 25’inde, 26 invaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal karsinom olgusundan 15’inde, 3 adenokarsinom olgusundan 1’inde ve 2 insitu karsinom olgusundan 1’inde anormal APC ekspresyonu saptanmış olup, gruplar arası anlamlı fark saptanmamıştır (p=0,446).

Tümörlerin evreleri ile APC ekspresyonu ilişkisine bakıldığında; 28 pTa olgusundan 16’sında, 19 pT1 olgusundan 11’inde, 12 pT2 olgusundan 9’unda, 1 pT3 olgusunda ve 6 adet pT4 olgusundan 5’inde anormal APC ekspresyonu gözlendi. Özellikle pT4 olgularda artmış anormal APC ekspresyonu izlenmekle birlikte anlamlı farklılık izlenmedi (p=0,476).

Lenfovasküler invazyon gözlenmeyen 61 olgunun 38’inde anormal APC ekspresyonu saptanırken, lenfovasküler invazyon gözlenen 5 olgunun 4’ünde anormal APC ekspresyonu gözlendi. İstatistiksel anlamlı bir ilişki izlenmedi (p=0,645).

Anormal APC ekspresyonunun klinik ve prognostik kriterler ile ilişkisi tablo 10’da gösterilmiştir.

Tablo 10. Anormal APC ekspresyonu ve prognostik faktörlerle ilişkisi. Normal Anormal p

Tanı İnvaziv ürotelyal karsinom 10 25 0,446

İnvaziv olmayan papiller ürotelyal karsinom

11 15 Adenokarsinom 2 1 İn-situ ürotelyal karsinom 1 1

Histolojik Derece Düşük histolojik dereceli 8 5 0,049

Yüksek histolojik dereceli 16 37

Evre pTa 12 16 0,476 pT1 8 11 pT2 3 9 pT3 0 1 pT4 1 5 Lenfovasküler İnvazyon Yok 23 38 0,645 Var 1 4 4.5. B-katenin

B-kateninin sitoplazmik boyanması normal olarak değerlendirilirken, bunun dışındaki yani nükleer boyanma veya boyanma olmaması durumu anormal olarak sınıflandırıldı127.

.

Şekil 14. İnvaziv ürotelyal karsinomda nükleer B-katenin pozitifliği

Şekil 15. pT1 invaziv ürotelyal karsinomda B-katenin ekspresyon negatifliği.

İmmünohistokimyasal olarak B-katenin ekspresyonunun anormal olması durumu ile mesane karsinomlarının tanı grupları ile ilişkisi değerlendirildiğinde; 35 invaziv ürotelyal karsinom olgusundan 12’sinde, 26 invaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal karsinom olgusundan 16’sında, 3 adenokarsinom olgusundan 2’sinde ve 2 insitu karsinom olgusunun 2’sinde anormal B-katenin ekspresyonu saptanmış olup, gruplar arası anlamlı fark saptanmamıştır (p=0,068).

İmmünohistokimyasal B-katenin ekspresyonunun anormal olması durumu ile mesane karsinomlarının histolojik derecesi karşılaştırıldığında; 13 düşük histolojik dereceye sahip tümörün 9’unda anormal B-katenin ekspresyonu saptanırken, 53

yüksek histolojik dereceli tümörün 23’ünde anormal B-katenin ekspresyonu olduğu gözlendi. Bu farkın istatistik olarak anlamlı olmadığı saptandı (p= 0,086).

İmmünohistokimyasal B-katenin ekspresyonunun anormal olması durumu ile mesane karsinomlarının evreleri karşılaştırıldığında; 28 pTa olgusunun 18’inde, 19 pT1 olgusunun 6’sında, 12 pT2 olgusunun 8’inde anormal B-katenin ekspresyonu gözlenirken pT3 ve pT4 olgularının hiçbirinde gözlenmedi. Anormal B-katenin ekspresyonun erken evre tümörlerde istatistik olarak anlamlı düzeyde ileri evre tümörlerden daha sık olduğu saptandı (p=0,016).

Lenfovasküler invazyon gözlenmeyen 61 olgunun 32’sinde B-katenin ekspresyon anormalliği saptanırken, lenfovasküler invazyon gözlenen 5 olgunun hiçbirinde saptanmadı. İstatistiksel anlamlı bir farklılık izlenmedi (p=0,645).

B-katenin ekspresyon anormalliği ile klinik ve prognostik kriteler ilişkisi Tablo 11’de gösterilmiştir.

Tablo 11. B-katenin ekspresyonu ile tanı, derece, evre ve lenfovasküler invazyon

varlığı ilişkisi.

Normal Anormal p

Tanı İnvaziv ürotelyal karsinom 23 12 0,068

İnvaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal karsinom

10 16 Adenokarsinom 1 2 İn-situ ürotelyal karsinom 0 2

Histolojik Derece

Düşük histolojik dereceli 4 9 0,086 Yüksek histolojik dereceli 30 23

Evre pTa 10 18 0,016 pT1 13 6 pT2 4 8 pT3 1 0 pT4 6 0 Lenfovasküler İnvazyon Yok 29 32 0,054 Var 5 0

5. TARTIŞMA

Kanser sıklık sıralamasına bakıldığında mesane kanserlerinin dünyada 7., ülkemizde ise erkeklerde akciğer ve prostat kanserinden sonra 3. sıklıkta olduğu görülmektedir3. Erkeklerde 3,5 kat daha fazladır; ortalama 50 yaş civarında görülür; % 84'ü ürotelyal, % 1,5'i adenokarsinom, % 1,1 skuamöz hücreli karsinom tipindedir. Kadınlarda adenokarsinom ve skuamöz hücreli karsinom tipleri, erkeklerden biraz daha fazladır. % 70-80 arasında hasta invaziv olmayan (non-invaziv) ya da erken invazyon aşamasında tanı alırlar1. Bizim çalışmamızda olguların % 92,4'ü erkek olup, ortalama yaş 55'tir. % 95,5'i ürotelyal tipte, % 4,5'i ise adenokarsinom tipindedir. Üç adenokarsinom olgumuzun 2’si kadındır. % 71,2'si invaziv olmayan (non-invaziv) ya da erken evreli iken % 28,7'si pT2 ve daha ileri evrededir. Çalışmamızın bulguları; yaş, tip ve tanı anındaki evre bakımından literatürle benzerlik göstermektedir.

AEG-1 tümör transformasyonunda, apoptozisten kaçışta, invazyonda, anjiogenezde ve metastazda rolü olduğu düşünülen bir moleküldür106. Hepatosellüler karsinom, skuamöz hücreli özafagus kanseri, safra kesesi, meme ve böbrek hücreli karsinomlar ile küçük hücreli dışı akciğer, prostat, gastrik ve kolorektal karsinomalarda, gliom, melanom, nöroblastom ve osteosarkom gibi tümörlerde AEG- 1'in prognoza etkisi üzerinde çalışmalar yapılmış olmasına karşılık mesane tümörlerindeki etkisini gösteren çok az sayıda çalışma mevcuttur106. Bu çalışmalardan birinde Yang ve ark.121, kasa invazyon yapmamış mesane tümörlü hastaların % 45'inde yüksek AEG-1 overekspresyonu gözlemlemişler ve bu hastalarda progresyon süresinin daha çabuk olduğu sonucuna varmışlardır. Zhou ve ark.122 ise mesane tümörlü hastaların % 65'inde AEG-1 pozitifliği bulmuşlar, AEG- 1 pozitifliği ile evre ve rekürrens ile ilişkisini göstermişler, daha yüksek AEG-1 ekspresyonu olan hastalarda sağ kalımı daha düşük bulmuşlardır. Bizim çalışmamızda AEG-1 ekspresyonunun yüksek dereceli tümörlerde daha fazla oranda yüksek patern oluşturma eğiliminde olduğu ancak istatistik olarak anlamlı olmadığı saptandı (p=0,137). Evre ile ilişkisine bakıldığında yüksek AEG-1 ekspresyonunun ileri evrelerde anlamlı olarak daha sık olduğu saptandı (p=0,044). Lenfovasküler invazyon ile AEG-1 ekspresyonu arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır

(p=0,487). Prospektif çalışmalarla AEG-1 overekspresyonu ve sağ kalım arasındaki ilişki daha net olarak değerlendirilebilir.

APC, ilk olarak tümör supresor geni olarak tanımlanmış olmakla birlikte mikrotübül organizasyonu, hücre motilitesi, akson migrasyonu, hücre polaritesi oluşumu, adhezyon gibi diğer biyolojik mekanizmalarda da görevleri olduğu belirlenmiştir110. B- katenine bağlandığında B-katenini fosforiller ve WNT sinyal yolağının negatif regulasyonunu sağlar111. APC hipermetilasyonu ile WNT sinyal yolağı bozulur, hücrede B-katenin birikir ve transkripsiyon faktörleri uyarılır, hücre proliferasyonu olur118. APC gen mutasyonu herediter ve sporadik kolon kanserlerinde, gastrik kanserlerde, hepatoblastomda saptanmıştır113.

Bilgrami ve ark115 mesane kanserlerinde tümör süpresor genlerin promotor hipermetilasyonunu incelemişlerdir. Düşük dereceli ürotelyal karsinomlarda APC mutasyonunu vakaların % 51'inde görürlerken, yüksek dereceli ürotelyal karsinomlarda bu oranı % 97 olarak bulmuşlardır . Maruyama ve ark120 da mesane kanserlerinin % 35'inde hipermetilasyon tespit etmişler ve hipermetilasyonun yüksek histolojik derece, papiller olmayan (non-papiller) büyüme paterni, kas invazyonu ve yüksek tümör evresi ile ilişkilerini göstermişlerdir. Bizim çalışmamızda 35 invaziv ürotelyal karsinom olgusundan 25’inde, 26 invaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal karsinom olgusundan 15’inde, 3 adenokarsinom olgusundan 1’inde ve 2 insitu karsinom olgusundan 1’inde anormal APC ekspresyonu saptanmış olup, gruplar arası anlamlı fark saptanmamıştır (p=0,446). Onüç düşük histolojik dereceye sahip tümörün 5’inde anormal APC ekspresyonu saptanırken, 53 yüksek histolojik dereceli tümörün 37’sinde anormal APC ekspresyonu olduğu gözlendi. Bu farkın istatistik olarak anlamlı şekilde yüksek histolojik dereceli tümörlerde daha sık anormal APC ekspresyonu olduğu saptandı (p= 0,049). Tümörlerin evreleri ile APC ekspresyonu ilişkisine bakıldığında Özellikle evre 4 olgularda artmış anormal APC ekspresyonu izelnmekle birlikte anlamlı farklılık izlenmedi (p=0,476). Lenfovasküler invazyon ile APC ekspresyonu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki izlenmedi (p=0,645). APC çok sayıda protein bağlanma bölgesi içeren, temelde sitoplazmada yerleşen, büyük bir iskelet proteinidir110. Literatürde, APC ile sağ kalımı ilişkilendiren çalışmalarda gen analizi ile değerlendirme yöntemine gidilmiştir. İmmünohistokimyasal olarak değerlendirildiğinde normal dokularda

bulunan APC reaksiyon vermiş ve bizim sonuçlarımızı etkilemiş olabilir. Geniş seri çalışmalarda APC gen analizi ile mutasyon ya da hipermetilasyon değerlendirilip, sağ kalımı etkileyen diğer faktörlerle karşılaştırılabilinir.

Wnt/B-katenin sinyal yolağı embriyogeneziste, hücre differansiyasyonunda ve tümörigeneziste önemli rol oynar123. B-katenin geninin (CTNNb1) kendisinde oluşan mutasyonlarla ya da APC geni hipermetilasyonu, E-kaderini kodlayan CDH1 geninin hipermetilasyonu veya mutasyonuyla oluşan E- kadherinin azalmış ekspresyonu ile; B-kateninin APC ile regulasyonu bozulur. Bozulan yolak sonucu B- katenin/TCF aktivitesi artar ve hücreler durdurulamayan bir proliferasyon sürecine girerler118, 119. Perrone ve ark124yapmış oldukları çalışmada testis tümörlü hastalarda CTNNb1 geninin mutasyonel analizini yapmışlar, bu genin exon 3 bölgesinde mutasyonu olan vakalarda nükleer B-katenin birikiminin olduğunu gözlemlemişler, bu gende mutasyon saptanmayan vakalarda ise sadece sitoplazmik boyanma olduğunu tespit etmişlerdir.

Birçok çalışmada mesane kanserlerinde B-katenin ekspresyonu ve prognostik faktörlerle ilişkisi gösterilmeye çalışılmış olup net ilişkisi hakkında görüş birliğine varılamamıştır125,126 Kastiritis ve ark.121 yapmış olduğu çalışmada WNT sinyal yolağının invaziv ürotelyal karsinomlardaki durumunu incelemişlerdir. Çalışmalarında APC mutasyonu olan vakaların nükleuslarında immünohistokimyasal olarak B-katenin birikimi tespit etmişlerdir. Üç yıllık rekürrensiz yaşamı, nükleer B- katenini normal olan kişilerde % 58, nükleer B-katenin birikimi fazla olan kişilerde aynı oranı % 32 olarak bulmuşlardır. APC mutasyonlarını tek başlarına değerlendirdiklerinde APC mutasyonunun rekürrens zamanına etki etmediğini, ancak bu mutasyona sahip olan kişilerde sağ kalımın, mutasyonu olmayan kişilere göre belirgin derecede daha düşük bulduklarını belirtmişlerdir. Azalmış nükleer B- katenin birikimi olan hastalarda 5 yıllık sağ kalım oranının % 66, nükleer B-katenini normal ya da artmış olan hastalarda 5 yıllık sağ kalımın % 36 olduğunu tespit etmişlerdir. Hu ve ark127 mesane kanserlerinde B-katenin ekspresyonuyla histolojik derece ve klinik evre ile ilişkisini göstermişler, aynı ilişkinin tümör boyutu ve sayısı ile ilişkisinin olmadığını gözlemlemişlerdir. Baumgart ve ark128 ise B-kateninin sitoplazmik lokalizasyonu üzerinde durmuşlar ve invaziv mesane karsinomlarında yüzeyel yerleşimli mesane tümörlerine göre B-kateninin sitoplazmik

ekspresyonlarını daha yüksek bulmuşlardır. Ayrıca B-kateninin nükleer birikimini yalnızca % 3,8 hastada göstermişlerdir. Bizim çalışmamızda 13 düşük histolojik dereceye sahip tümörün 9’unda anormal B-katenin ekspresyonu saptanırken, 53 yüksek histolojik dereceli tümörden 23’ünde anormal Beta-catenin ekspresyonu olduğu gözlendi. İnvazyon olmadan önce de nükleer B-katenin ekspresyonun gözlenmesi, nükleer B-katenin birikiminin karsinogenezin erken bulgularından biri olabileceğini düşündürmektedir. Lenfovasküler invazyon gözlenmeyen 61 olgunun 32’sinde B-katenin ekspresyon anormalliği saptanırken, lenfovasküler invazyon gözlenen 5 olgunun hiçbirinde saptanmadı. Lenfovasküler invazyon ile B-katenin ekspresyonu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık izlenmedi (p=0,645). Yüksek histolojik dereceli ve yüksek evreli tümörlerde nükleer B-katenin birikiminin daha fazla görülmesi, nükleer B-katenin birikiminin kötü prognostik bir faktör olabileceğini düşündürmektedir. Gelecekte geniş seri çalışmalarda nükleer B-katenin birikiminin hastalık progresyonu, sağ kalım ve rekürrens süreleri gibi parametrelerle ilişkisi değerlendirilip, bu bulgunun; WNT sinyal yolağı ile ilişkisi ve hedefe yönelik tedavilerde kullanılabilirliği araştırılabilinir.

6.SONUÇLAR

Bu çalışmaya 2010-2012 yılları arasında Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı'nda mesane tümörü tanısı alan 66 olgu dahil edilmiştir.

Olguların 5 ‘i (% 7,6) kadın, 61’i (%92,4) erkek olup ortalama yaş 55'tir. 35’i (% 53) invaziv ürotelyal karsinom , 26’sı (% 39,4) invaziv olmayan (non-invaziv) papiller ürotelyal karsinom, 3’ü (% 4,5) adenokarsinom ve 2’si (% 3) in-situ ürotelyal karsinom tanısı almıştır.

28 olgu pTa, 19 olgu pT1, 12 tanesi pT2, 1 olgu pT3 ve 6 olgu pT4 olarak saptanmıştır. Olguların 14'ü (% 21,2) düşük histoloijk dereceli iken, 52’si (% 78,8) yüksek histolojik dereceye sahiptir.

AEG-1 ekspresyonunun yüksek dereceli tümörlerde daha fazla oranda yüksek patern oluşturma eğiliminde olduğu ancak istatistik olarak anlamlı olmadığı saptandı (p=0,137). Yüksek AEG-1 ekspresyonunun ileri evrelerde anlamlı olarak daha sık olduğu saptandı (p=0,044). Lenfovasküler invazyon ile AEG-1 ekspresyonu artışı arasında ilişki saptanmadı (p= 0,487).

Tanı grupları ve APC ekspresyonu arasında anlamlı fark saptanmadı (p=0,446). APC ekspresyonunun yüksek histolojik dereceli tümörlerde istatistik olarak anlamlı bir şekilde daha sık anormal olduğu saptandı (p= 0,049). APC ekspresyonu ile tümör patolojik evresi ve lenfovasküler invazyon arasında anlamlı farklılık izlenmedi (p=0,476, p=0,645).

Anormal B-katenin ekspresyonun erken evre tümörlerde istatistik olarak anlamlı düzeyde ileri evre tümörlerden daha sık olduğu saptandı (p=0,016). Tanı grupları, lenfovasküler invazyon, histolojik derece ile B-katenin ekspresyonu arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı (p=0,068, p=0,645, p= 0,086).

Sonuç olarak; mesane tümörlerinin patogenezi ve progresyonu ile ilgili çok sayıda çalışma yapılmış olmasına rağmen, tedavide halen yüz güldürücü sonuçlara ulaşılamamıştır. Tanısal ve prognostik önemi olan markerların saptanmasıyla, hastaların daha erken evrede tanı almaları sağlanabilecek, daha da iyisi hedefe yönelik yeni tedavi yaklaşımları denenebilecektir. Çalışmamızda AEG-1 ve APC'nin incelediğimiz parametrelerle ilişkisi net olmamakla birlikte; B-kateninin nükleer birikiminin yüksek tümör evre ve derecesiyle ilişkisi gösterilmiştir bu da bize kateninin olası bir prognostik marker olarak kullanılabilirliğini düşündürmektedir.

7. KAYNAKLAR

1-A.Lopez-Beltran, G. Sauter, T. Gasser ve ark. Tumours of the Urinary System Ed:Eble J.,Sauter G.,Epstein J.,Sesterhenn I., World Health Organisation Classification of Tumours. Pathology and Genetics of Tumours of the Urinary System and Male Genital Organs. Sf 93 – 147, IARC Press, Lyon, France, 2004. 2-Cheng L., A.Lopez-Beltran,Maclennan G. ve ark. Neoplasm of the Urinary Bladder Ed: Bostwick D., Cheng L. Urologic Surgical Pathology. Sf:260-338, Mosby Elsevier, Philadelphia, USA, 2008.

3-http://www.kanser.gov.tr/daire-faaliyetleri/kanser-kayitciligi/108-

t%C3%BCrkiyede-kanser-kayitcigi.html.

4-Zabolotneva AA, Zhavoronkov AA, Shegay PV, Gaifullin NM, Alekseev BY, Roumiantsev SA, Garazha AV, Kovalchuk O, Aravin A, Buzdin AA. Front Genet .A systematic experimental evaluation of microRNA markers of human bladder cancer. 2013 Nov 15;4:247.

5-Gnosa S, Shen YM, Wang CJ, Zhang H, Stratmann J, Arbman G, Sun XF. Expression of AEG-1 mRNA and protein in colorectal cancer patients and colon cancer cell lines. J Transl Med. 2012 May 29;10:109.

6-Kumar, Abbas, Fausto, Aster. Neoplazi, Robbins ve Cotran'ın Hastalığın Patolojik Temeli.Çev.Ed.Sav Ö.,Özdamar Ş. Saunders Elsevier,7.baskı,sf 304, Philadelphia, USA, 2005.

7-Guyton A., Hall J.E. Mesanenin fizyolojik anotomisi ve sinir bağlantıları.Ed:Çavuşoğlu H.,Yeğen B. Tıbbi Fizyoloji.sf 311-313.Elsevier Saunders, Pennsylvania,USA,2007.

8-Reuter V. Urinary bladder, ureter and renal pelvis. Ed: Mills S. E. Histology for pathologist sf 911, Lippincott Williams & Wilkins, Philadelphia, USA, 2007.

9-Langman J.,W, Urogenital system. Ed. Sadler T. Langmans medical embriyology. Sf333-336, Lippincott Williams & Wilkins, Philadelphia, USA, 2010.

10-Cormack D. Urinary bladder. Essential histology sf 363-364 Lippincott Williams & Wilkins, Philadelphia, USA, 2001.

11-Eser S.,Özdemir R. Dünya ve Türkiye'de mesane kanser epidemiyolojisi İzmir kanser kayıt merkezi, İzmir il sağlık müdürlüğü, Üroonkoloji bülteni cilt 11, sayı 1,

Mart 2012.

12-Letašiová S, Medve'ová A, Šovčíková A, Dušinská M, Volkovová K, Mosoiu C, Bartonová A. Bladder cancer, a review of the environmental risk factors. Environ Health. 2012 Jun 28;11 Suppl 1:S11.

13-Zeegers MP, Tan FE, Dorant E, van Den Brandt PA. The impact of characteristics of cigarette smoking on urinary tract cancer risk: a meta-analysis of epidemiologic studies. Cancer. 2000 Aug 1;89(3):630-9.

14-Pitard A, Brennan P, Clavel J, Greiser E, Lopez-Abente G, Chang-Claude J, Wahrendorf J, Serra C, Kogevinas M, Boffetta P. Cigar, pipe, and cigarette smoking and bladder cancer risk in European men. Cancer Causes Control. 2001 Aug;12(6):551-6.

15-Brennan P, Bogillot O, Greiser E, Chang-Claude J, Wahrendorf J, Cordier S, Jöckel KH, Lopez-Abente G, Tzonou A, Vineis P, Donato F, Hours M, Serra C, Bolm-Audorff U, Schill W, Kogevinas M, Boffetta P. The contribution of cigarette smoking to bladder cancer in women (pooled European data). Cancer Causes Control.2001 Jun;12(5):411-7.

16-Shapiro JA, Jacobs EJ, Thun MJ. Cigar smoking in men and risk of death from tobacco-related cancers. J Natl Cancer Inst. 2000 Feb 16;92(4):333-7.

17-Meliker JR, Nriagu JO. Arsenic in drinking water and bladder cancer: review of epidemiological evidence.Trace Metals and other Contaminants in the Environment. 2007;9:551–584.

18-Keskin Ö., Aksoy S. Meslek ilişkili kanserler, Hacettepe tıp dergisi 2011;42:173- 179.

19-Gönültaş A.,Ürotelyal Tümörlerde C-Erbb-2 Ekspresyonunun Klinik-Patolojik Prognostik Faktörler Ve Sağ Kalım Oranı İle Karşılaştırılması, T.C. Sağlık Bakanlığı Haydarpaşa Numune Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Patoloji Uzmanlık tezi ,İstanbul 2009.

20-Cassidy A, Wang W, Wu X, Lin J. Risk of urinary bladder cancer: a case-control analysis of industry and occupation. BMC Cancer. 2009 Dec 15;9:443.

21-Villanueva CM, Font-Ribera L. Health impact of disinfection by-products in swimming pools. Ann Ist Super Sanita. 2012;48(4):387-96.

22-Zeegers MP, Kellen E, Buntinx F, van den Brandt PA. The association between

smoking, beverage consumption, diet and bladder cancer: a systematic literature review. World J Urol. 2004 Feb;21(6):392-401.

23-Zeegers MP, Tan FE, Goldbohm RA, van den Brandt PA. Are coffee and tea consumption associated with urinary tract cancer risk? A systematic review and meta-analysis. Int J Epidemiol. 2001 Apr;30(2):353-62.

24-Yaris F, Dikici MF, Sabuncu HH, Yaris E. A case-control study on the etiology of urinary bladder cancer in Istanbul, Turkey. Asian Pac J Cancer Prev. 2006Oct- Dec;7(4):591-4.

25-Ferrucci LM, Sinha R, Ward MH, Graubard BI, Hollenbeck AR, Kilfoy BA, Schatzkin A, Michaud DS, Cross AJ. Meat and components of meat and the risk of bladder cancer in the NIH-AARP Diet and Health Study. Cancer. 2010 Sep 15;116(18):4345-53.

26-Esposito K, Chiodini P, Colao A, Lenzi A, Giugliano D. Metabolic syndrome and risk of cancer: a systematic review and meta-analysis. Diabetes Care. 2012 Nov;35(11):2402-11.

27-Chung SD, Tsai MC, Lin CC, Lin HC. A case-control study on the association between bladder cancer and prior bladder calculus. BMC Cancer. 2013 Mar 15;13:117.

28-Li-Min Sun,Cheng-Li Lin,Ji-An Liang,Shu-Hui Liu,Fung-Chang Sung,Yen-Jung Chang,Chia-Hung Kao Urinary tract infection increases subsequent urinary tract cancer risk: A population-based cohort study Cancer Sci 2013; 104: 619–623.

29-Fortuny J, Kogevinas M, Zens MS, Schned A, Andrew AS, Heaney J, Kelsey KT,

Benzer Belgeler