• Sonuç bulunamadı

Meslekler sosyolojisi başlıca iki yaklaşımın etkisinde kalmıştır. Yapısal İşlevselci Kuram’a göre; meslekler toplumda önemli işlevleri yerine getiren güç sahibi gruplardır. Bu kuram meslekleri bir özellikler dizisi olarak incelemekte; profesyonel mesleklerin yetenek, beceri, etik standartlar ve toplum yararına çalışma gibi nitelikleriyle toplumda önemli işlevler üstlendiğini savunmaktadır.

Marksist Kuram ise mesleklerin çok yönlü toplumsal ilişkilerini değerlendirerek toplumda var olan sınıfsal ilişkilerin analizine dayalı çözümlemeler yapmaktadır.

1.3.1. Yapısal İşlevselci Kuram

Yapısal işlevselci kuramın kurucusu olan Durkheim, Endüstri Devrimi ile ortaya çıkan toplumsal ve ekonomik sorunların ve ahlaki yozlaşmanın ancak o dönemde sayıları giderek artan yüksek düzeyde eğitim görmüş profesyonellerce giderilebileceğini savunmuştur. Meslekler, toplumda düzenin sağlanması için zorunlu olan ve devlet ile bireyler arasında ilişkiyi sağlayan aracı kurumlardır. Mesleklerin temelinde örgütlenen toplumun, modern dünyanın kurtarıcı gücü olarak, kapitalizmin bireyci bencilliğine ve sosyalizmin baskıcı kolektivizmine alternatif üçüncü bir yol olduğunu ileri sürmüştür. Bu toplum modelinde üst düzeyde bilgi ve beceri sahibi meslek üyeleri, kişisel standartların ötesinde evrensel ahlak kurallarının geçerli olduğu ve karşılıklı güven esasına dayalı bir ortamda yaşayan aile üyelerine benzemektedir. Durkheim meslekleri ekonomik kurum olmaktan çok, toplumsal yaşamın çeşitli ögelerini içeren ve toplumsal

işlevleri açısından vazgeçilmez olan ahlaki topluluklar olarak tasarlamaktadır ( Durkheim,1949:42-44 ).

Meslekler sosyolojisine işlevsel açıdan yaklaşan Parsons mesleklerin sahip oldukları bilim ve teknolojiyi topluma aktarmaları sonucunda, toplumda bilinç düzeyinin artacağını ve bunun sonucu olarak da kapitalizmin bireysel çıkarları gözeten anlayışının

yerini mesleklerin kamu yararını gözeten anlayışının alacağını ileri sürmektedir ( Parsons, 1967:35).

1.3.2. Marksist Kuramlar

Marksist yaklaşımlar mesleklerin kapitalist sistem içinde egemen sınıfın çıkarlarına hizmet eden salt birer proleter olduklarını dile getirmektedir. Bu yaklaşımın mesleklere bakışı refah devletlerinde sahip oldukları rollerden dolayı 1970’lere kadar olumlu iken, daha sonra küçük burjuvazinin ya da sermayenin kontrolüne girdikleri düşüncesi ile olumsuz bir yargıya dönüşmüştür (Ehrenreich,1996:197).

Marksist yaklaşımlar; a) uzmanlaşma ile yaşanan toplumsal dönüşümün profesyonelleşme olmadığını, profesyonellerin sahip olduğu bilgi tekelinin ve alıcılar üzerindeki denetiminin yitirildiğini ileri süren profesyonelleşmeme tezi,

b) profesyonellerin özellikle bürokratikleşme ve şirketleşme sonucunda mesleğin çalışma koşullarını belirleme yetkilerini yitirdiğini ileri süren proleterleşme tezi

c) şirketleşme tezi şeklinde üç bölümde incelenebilir.

Marksist tezin savunucusu Light’ın değerlendirmesiyle: mesleklerin profesyonelleşme eğilimine karşı tüketicinin isyanını ve derin bir kültürel değişimi vurgulayan profesyonelleşmeme; kapitalist sömürünün kaçınılmaz genişlemesi üzerinde duran proleterleşme; meslek üyelerinin çalışma sürecindeki yetkilerini kaybetmesine neden olan şirketleşme, sürecinin olduğunu ifade ederek, profesyonellik olgusuna karşı çıkmışlardır (Light ,1996:170).

Bununla birlikte bu teze eleştirel yaklaşan Freidson, toplumsal bilincin ve bilgi düzeyinin artmasına karşın, mesleklerin sahip olduğu uzmanlık bilgisinin giderek daha da derinleştiğini ve yeni uzmanlık alanları oluştuğunu; bilginin nasıl kodlanacağı, saklanacağı ve bilgiye nasıl ulaşılacağı konularında yine bir uzmanlık bilgisinin gerektiğini savunmaktadır. Bu nedenlerden ötürü de ona göre, meslekler güç ve saygınlıklarını korumakta, hukuksal ve kurumsal üstünlüklerini sürdürmektedirler. Freidson, profesyonellerin kendi işinde çalışmamalarından dolayı proleterleştiği düşüncesine de karşı çıkmakta, kendi işinde çalışma ile aylıkla çalışıyor olmanın, özelliği belirleyen öge olmadığını belirtmekte, eğer ürün özel nitelikte ise hiçbir çalışma

konumunda özerklik kaybının olmayacağı sonucuna varmaktadır (Freidson,1986:112-114).

1.3.2.1. Profesyonelleşmeme

Profesyonelleşmeme tezi, çeşitli sosyal ve ekonomik faktörlerin etkisiyle profesyonelleşme sürecinden geri dönüşü; profesyonelleşmenin niteliklerinde değişimi yansıtan bazı gelişmelerin de gündeme gelmesiyle profesyonellerin sahip oldukları ayrıcalıkları ve kontrolü kaybettikleri düşüncesi üzerine kurulmuştur. Neticede mesleklerin saygınlıklarını ve statülerini hem hukuksal açıdan hem de uygulamada yitirmiş olduklarını savunur .

Freidson’a göre profesyonel meslekleri etkileyen önemli gelişmelerden birisi, profesyonel meslekleri ekonomik ve politik açıdan baskılardan açık bir şekilde koruyarak, etik ve yetenek açılarından en iyi şartlarda çalışmalarını sağlamaya yönelik geleneksel düzenleme metodlarının yerini, güçlü ve dışsal kontrol sağlama amacını taşıyan yeni bazı metodların almasıdır. Bu yeni metodlar, piyasanın düzenleme işlevi üstlenmesi, bürokratik düzenlemeler ve devletin yönlendirmesi altında meslektaşlık temeline dayalı düzenlemeler sayılmaktadır (Freidson, 1986:119).

Bilgi teknolojisindeki değişmeler de profesyonelleşmeme olgusunun önemli bir unsurudur. Bilgi zamanla daha da ussallaşmış, özelleşmiş, kesinleşmiş, standartlaşmış ve rutinleşmiştir. Profesyonellerin sahip oldukları bilgi kodifiye edilmiş, belli alanlara parçalanarak kolayca depolanabilir ve istenildiğinde kolayca ulaşılabilir hale getirilmiştir. Bilgilere herkesin ulaşabilmesini sağlayacak teknik olanakların gelişmesi sonucunda mesleklerin bilgi tekeli zayıflamıştır. Diğer taraftan mesleklerin bilgi teknolojisi araçlarına olan bağımlılığını da arttırarak meslekler yeni bir oluşuma zorlanmıştır (Haug, 1973:206).

Mesleki bilginin, uygulama sırasında kazanılan, kodlanamayan ve depolanamayan yönünü ifade eden iş sanatı özellikle ön mesleklerce profesyonel uğraşların bilgi tekelini kırmada kullanılmıştır. Etzioni ön mesleklerin akademik bilgiden çok uygulama bilgisine önem verdiğini, bu gelişmenin sonucunda da profesyonellerin sahip oldukları akademik bilgi ile uygulama bilgisinin gizeminin de ortadan kalktığı ileri sürülmüştür

Diğer bir gelişme olarak, toplumda biçimsel eğitim düzeyinin yükselmesi, iletişim olanaklarındaki gelişmeler, tüketici haklarının korunmasına yönelik örgütlenmeler sonucunda yerleşik olan profesyonel-alıcı ilişkisi nitelik değiştirmiştir. Alıcının aldığı hizmeti sorgulamasını sağlayan hukuksal düzenlemeler ve alıcıların bilinç düzeyindeki artış, profesyonellerin gücünü bir ölçüde sarsmıştır. Reklam vermeye getirilen sınırlamaların ortadan kalkması da alıcıların değişik hizmet seçeneklerini fark etmelerine yol açmış, bu da profesyonel hegemonyayı sarsmıştır. Diğer taraftan yerleşik kimi mesleki uygulamalardaki yetersizliğin görülmesi sonucu profesyonellere olan güven ciddi biçimde azalmıştır (Freidson,1986:110).

Tan’a göre ise mesleklerin gittikçe daha fazla alt dallara ayrılması ile meslek bilgisi zarar görmüş ve bunun sonucunda profesyonel meslek güç kaybetmiştir. Her bir dal giderek uzmanlaşmanın etkisiyle daha dar alanlarda beceri gerektirir duruma gelmiş ve bürokratikleşmiştir. Bu gelişme meslek içinde yarattığı katmanlaşma ile de mesleğe zarar vermiştir.

Derber de 1960 sonrası toplumsal hareketlerin etkisiyle mesleklerin kendi içinde de, özellikle cinsiyet, etnik ve toplumsal köken konularında farklılaştığını belirtmektedir. Yüksek öğrenim olanaklarının yaygınlaşması ile mesleğe girişte gelir düzeyi yüksek, belirli kökenden gelen dar bir kümenin sahip olduğu tekel kırılmıştır. Bu gelişme her ne kadar sağladığı rekabet ile bir canlılık getirmişse de mesleklerin sahip olduğu bazı ayrıcalıkları yitirmesine neden olmuştur (Karasu, 2001:49).

1.3.2.2. Proleterleşme

Profesyonellerin proleterleşmesine neden olan en temel gelişmenin sermayenin yaygınlaşması ve birleşmesi ile ortaya çıkan bürokratikleşme ve şirketleşme sonucunda profesyonellerin işleri üzerindeki denetimi yitirmesi olduğu söylenebilir. Proleterleşme profesyonellere çok daha iyi teknik olanaklar sunan büyük ölçekli işletmelerin doğması ve hem kamu kesimindeki hem de özel kesimdeki işverenlerin hizmetlerin maliyetlerini kontrol altında bulundurmak istemesi ile yaşanan değişimlerin sonucunda ortaya çıkmıştır. Ücret karşılığı başkasının işinde çalışan, emeklerinin dışında başka hiçbir şeye sahip olmayan profesyonellerin proleterleştiği düşüncesi, Marx’ın toplumsal örgütlenme görüşünün temelinde yatan, kapitalizmin tüm çalışanları proleterleştireceği anlayışına dayanmaktadır. Kendi toplumsal konumlarını belirleme gücünden

uzaklaşmakta olan profesyonellerin işlerinin niteliğini ve amacını belirlemede bağımlı konuma geldiğini savunan bu yaklaşıma göre, işin amaçlarının profesyonellerce belirlenmediği, karar alma ve değerlendirmenin hiyerarşik üstlerce yapıldığı bürokratik yapı içinde, profesyonel ancak proleter olabilir (Freidson, 1984:3).

Oppenheimer, proleterleşme sürecinin bürokratikleşme ile başladığını bildirmektedir. Bürokratikleşme ile kurallar örgüt çalışanlarının dışında kişi ya da kurumlarca oluşturulmaya başlanmış, emir-komuta zinciri ve dar uzmanlaşma anlayışı yerleşmiş, bunun sonucunda da profesyonel büyük işletme ve devlet kurumlarının bürokratik yapısı içinde işine yabancılaşmış ve proleterleşmiştir. Oppenheimer’e göre proleterleşme dar alanda uzmanlaşmanın olduğu, işin yapısı ile ilgili kararların işi yapanlarca değil, üstlerince alındığı ve işin karşılığının taraflarca değil pazar koşullarınca belirlendiği bir süreçtir. Uzmanlık gerektiren işlerin çok az bilgi ve beceri geliştiren sıradan işlere dönüştürülmesi olarak tanımlanan becerisizleştirme proleterleşme sürecinin önemli araçlarından biridir.

Oppenheimer proleterleşmenin birkaç unsurunun bir araya gelmesi ile oluşan bir süreç olduğunu belirtmiştir. Ona göre:

1. Bir işçinin işe ilişkin toplam süreçte çok küçük bir bölümünden sorumlu olabileceği kapsamlı bir iş bölümünün varlığı,

2. İşin temposunun, iş yerinin özelliklerinin, ürünün kullanımına sunulmasının ve piyasa koşullarının, çalışanlar tarafından değil, özel ya da kamu bürokrasisindeki yüksek mevkideki yetkililerce saptanması,

3. Çalışanın birincil gelir kaynağı olarak ücretinin bireysel olarak yapılan yüz-yüze pazarlıklarla değil, ekonomik süreçler ve geniş ölçekli piyasa koşulları çerçevesinde belirlenmesi,

4. Çalışanın gittikçe kötüleşen yaşama ve/veya çalışma koşullarından kendini kurtarabilmek için kolektif pazarlığa uymaya çalışması proleterleşmenin unsurlarıdır.

gerilemesinden yola çıkan proleterleşme kuramları giderek bürokratik süreçlerin sonucunda alındığını ve bu durumun meslek birliklerinin yerine meslek sendikalarının öne çıkmasına yol açtığını ileri sürmektedir. Bunun yanında sendikaların zaman içinde toplumsal saygınlıklarını yitirmesi, profesyonellerin saygınlığını da olumsuz etkilemiştir (Oppenheimer, 1973:216).

Derber, proleterleşmeyi teknik ve ideolojik olarak ikiye ayırmaktadır. Teknik proleterleşme üretimin nasıl yapılacağı, işin amaç ve sonuçları üzerinde denetimin yitirilmesidir. Teknik proleterleşmenin düzeyi, uzmanlaşma, işin parçalanması ve rutinleşmesi gibi etmenlere bağlıdır.

Tarihsel süreçte öncelikle ideolojik proleterleşme daha sonra teknik proleterleşme yaşanmaktadır. İdeolojik proleterleşme, yönetimin, işin hangi amaca yönelik olarak yapılacağını belirleyerek bu amacın temel değerlerini de belirlemiş olur. Amaç ve değerlerini belirleyen yönetim, çalışanın toplumsal konumunu da doğrudan belirlemiş olur (Karasu, 2001:52).

Proleterleşme ile çalışan işin koşulları, içeriği ve hedefleri üzerindeki kontrolünü kaybetmekte, diğer bir deyişle sermayenin yönetimine devretmektedir. Profesyonelin proleterleşmesi ise profesyonel özerkliğin kaybı anlamına gelmektedir. Proleterleşme görüşünün savunucuları, tarihsel olarak endüstri işçisinden farklı bir statüye sahip olan profesyonelin, sermayenin buyruğu altına girerek onunla benzer pozisyonu paylaşmaya başladığını ileri sürerler. Bu durumun en önemli kanıtı olarak büyük örgütlerde profesyonel istihdamın artmış olması ve profesyonel için artan bir şekilde uzmanlaşması gösterilmektedir.

Marksist kuramların mesleklerin güç ve saygınlık kaybına uğradığı düşüncesine karşılık Freidson, parlamento, bürokrasi, iş dünyası, sendika gibi toplumdaki diğer kurumların mesleklere göre daha çok saygınlık kaybına uğradığını ileri sürmektedir. Toplumsal bilincin ve bilgi düzeyinin artmasına karşın mesleklerin sahip olduğu uzmanlık bilgisi önemini korumaktadır. Çünkü uzmanlık bilgisi giderek daha da derinleşmekte ve yeni uzmanlık alanları oluşmakta, bilginin nasıl kullanılacağı, saklanacağı, bilgiye nasıl ulaşılacağı konuları yine uzmanlık bilgisi gerektirmektedir. Freidson’a göre bu nedenlerden ötürü meslekler güç ve saygınlıklarını korumakta hukuksal ve kurumsal üstünlüklerini sürdürmektedirler. Freidson profesyonellerin kendi işinde

çalışmalarından dolayı proleterleştiği düşüncesine de karşı çıkmakta, kendi işinde çalışma ile aylıkla çalışıyor olmanın özerkliği belirleyen öge olmadığını belirtmekte eğer üretilen ürün özel nitelikte ise hiçbir çalışma kanununda özerklik kaybının olmayacağı sonucuna varmaktadır. (Freidson, 1984:220).

Anleu mesleklerin alt dallara ayrılmasının profesyonelleşmeyi engelleyeceği düşüncesine karşı çıkar, meslek alanı içinde oluşan alt dalların, toplumsal gereksinimlerin bir sonucu olduğunu ve bunun mesleklerin çok yönlülüğünü geliştireceğini, neticede toplumsal alanda daha fazla güç kazanacağını belirtmektedir. Ayrıca bürokratikleşmenin de profesyonelleri proleterleştirmediğini aksine onların takdir yetkilerini kullanmalarına ve belirli konular üzerinde tekel olarak aldıkları

kararları uygulayabilmelerine yönelik yönetsel güç sağlayacağını belirtmektedir (Anleu, 1992:188 ).

Neo Marksist B. Ehrenreich ve J. Ehrenreich profesyoneller için “profesyonel yönetici sınıf” kavramını kullanmakta bu kavram, üretim olanaklarına sahip olmayan ve iş bölümündeki asıl işlevleri kapitalist kültürün ve kapitalist sınıf ilişkilerinin yeniden üretimi olan maaşlı çalışan düşünsel işçileri ifade etmektedir. Bu yaklaşımda profesyoneller sömürülmeye açık üst sınıf işçilerdir profesyonelleri egemen güç sahibi

değil pazar yönelimli çalışanlar topluluğu olarak tanımlamışlardır (Ehrenreich, 1996:197 ).

Proleterleşme süreci, meslekler açısından ayrı ayrı incelenmemiştir. Bununla birlikte diğer mesleklere göre daha bağımlı bir durumda olan öğretmenlik, mühendislik, sosyal hizmet uzmanlığı gibi mesleklerin üyelerinin proleter oldukları, özellikle hekimlik ve hukuk gibi bağımsız mesleklerin de özerkliklerini yitirerek büyük hukuk şirketleri ve özel hastanelerde proleterleştikleri öne sürülmüştür (Karasu, 2001:54).

1.3.2.3. Şirketleşme

Özellikle 1980’li yıllardan sonra gelişen çok uluslu ya da ulus ötesi şirketlerin doğması ve ticari yaşamın var olan kalıplarının değişmesi meslekler açısından önemli sonuçlar doğurmuştur. Neticede kamu hizmeti, yeni ortaya çıkan hizmet alanları ve profesyonalizmin yerine işletme ideolojisi etkin konuma gelmiştir. Bu gelişme ile

egemenliği, kâr, rekabet ve müşteri tatmini gibi ticari nitelikli kavramlarla, yeni bir anlayışla yeniden tanımlamak zorunda bırakılmıştır.

Marksist kuramcılar tarafından proleterleşme tezi içinde incelenen şirketleşme bir taraftan mesleklerin hizmet sunma anlayışlarının ticarileşmesini, diğer taraftan mesleklerin hizmet sunma yöntemlerinde yaşanan değişimi ifade etmektedir.

Hizmet sunma yöntemleri olarak çalışma yaşamında emek sürecinin ögeleri olan çalışma saatleri, pozisyonu, ödeme biçimi, uygulama kalıpları ile ilgili bütün düzenlemelerin çalışan tarafından değil, güçlerini birleştirmiş dev ölçekli işletmelerce yapılmasını ifade etmektedir (Ackroyd, 1996:615).

Şirketleşme profesyonellerin sadece çalışma konumlarını değil, aynı zamanda toplumsal konumlarını da etkilemiştir. Profesyonellerin hizmet alanları daralmış, hizmet alanlarının sadece küçük bir bölümü ile uğraşmaya itilmişlerdir. Büyük şirket sahipleri iş adamları birlikleri gibi örgütlenmelerle önemli bir güç elde etmişler; bu gelişme ile meslekler, ekonomik ve politik gücü elinde bulunduran daha örgütlü bir grupla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Günümüzde birçok ülkede faaliyet gösteren şirketlerde çalışan profesyoneller alanları ile ilgili konularda dahi karar alma yetkilerini kaybetmişlerdir. Diğer bir deyişle profesyoneller bu şirketlerin kendilerine sağlamış olduğu maddi olanaklar karşılığında profesyonel özerkliklerini yitirmişlerdir (Light, 1996:169).