• Sonuç bulunamadı

2.4. Çözüm Odaklı Düşünce ve Terapi ile İlgili Kuramlar

2.4.1. Problem Çözme Terapisi (Problem Solving Therapy)

Problem çözme terapisi (PÇT); Nezu ve diğ. (1989) tarafından geliştirildiğinden beri, çeşitli ortamlara, gruplara ve özellikle yaşlılara göre uyarlanmıştır (Arean, 2009). PÇT, gençlerde, yaşlılarda, hastalarda ve engeli olan bireylerdeki depresyon tedavisinde etkili bulunmuştur. Nezu ve diğ.’ne (1989) göre, insanlar sosyal problemlerle başa çıkmak için etkili stratejiler geliştiremediklerinde gelecekteki problemlerini çözebileceklerine dair inançlarını kaybetmeye başlarlar ve ardından, geri çekilirler ve depresyona girerler (Arean, 2009). PÇT’nin alt boyutlarına bakıldığında, ÇOT’nin alt boyutlarıyla benzerlikler gösterdiği görülebilir. PÇT’nin ilk boyutunda da hedefleri belirleme vardır. Bir problem seçilip tanımlandıktan sonra, birey problemle ilgili ulaşılacak bir hedef belirler. Hedef; ayrıntılı, problemle ilgili ve ulaşılabilir olmalıdır (Cuijpers, Van Straten ve Warmerdam, 2007). Hedef belirlendikten sonra, birey hedefi gerçekleştirmek için çözümler listesi oluşturur ya da stratejiler belirler. Çözümlerden probleme uygun olanı belirlendikten sonra, bir eylem planı oluşturulur. Davranışsal harekete geçirme, PÇT’nin önemli bir unsurudur (Malouff, Thorsteinsson ve Schutte, 2007) . Bu harekete geçirme davranışı tek başına bile depresyona müdehalede etkili ve güvenilir bir adımdır. Ancak, ÇOT’un PÇT’den ayrı düştüğü nokta ise, PÇT’de birey seçtiği çözümden istediği sonucu elde edemezse problemi yeniden tanımlayıp yeni çözümler üretmek için problem çözme sürecinin başına geri döner (Cuijpers, Van Straten ve Warmerdam, 2007; Malouff, Thorsteinsson ve Schutte,2007; Arean, 2009).

1971’de, D’Zurilla ve Goldfried; problem çözme ile ilgili bir araştırmalarında, genelleştirilmiş davranış değişimini kolaylaştırmak amacıyla, PÇT’yi; kendini kontrol eğitiminin bir parçası olarak kavramsallaştırmışlar ve danışanın kendisinin terapisti olarak davranması için eğitilmesinin önemini vurgulamışlardır. Problem içeren durumlarla ve kişisel ve sosyal sonuçlarıyla başa çıkmadaki etkisiz ve başarısız olma psikolojik tedavi için yeterlidir (D’Zurilla ve Goldfried, 1971). Bireylere onları engelleyen önemli problemli durumlarla bağımsız bir şekilde başa çıkmalarını sağlayacak genel becerileri

öğreterek bireylerin etkin ve başarılı olması sağlanabilir. Problem çözme bilişsel bir süreçtir, problem durumuyla başa çıkmanın birçok etkili yolu bulunabilir, en etkili yolu seçmek ise mümkündür (Arean, 2009). Üstelik, D’Zurilla ve Goldfried (1971) problem çözmenin beş aşamasını belirlemiştir:

(1) genel yönelim ya da eğilim belirleme

(2) problemin tanımı ve açık ve kesin şekilde ifade etme

(3) alternatifler üretme (4) karar verme (5) doğrulama

Problem çözmeyi öğretirken bu temel beceriler de danışanlara öğretilir ve gerçek problem durumlarında uygulamalarına rehberlik edilir. Spivack ve Shure (1974); PÇT’nin etkili olup olmadığı ile ilgili sistemik bir araştırma başlattılar. Bu araştırmacılar tarafından oluşturulan “kişilerarası bilişsel problem çözme

modeli” D’Zurilla and Goldfried (1971) tarafından sıralanan aynı becerileri

içermektedir. “Etkili kişilerarası problem çözme”ise;

a. sosyal ortamdaki olası problem durumlarının çeşitliliğini fark etme,

b. kişilerarası problemlere çoklu, alternatif çözümler üretme, c. verilen hedefe ulaşmak için bir dizi gerekli adımları planlama, d. verilen alternatifin uzun süreli ve kısa süreli getirilerini

öngörme ve de,

e. bireyin eylemleri ve diğerlerinin eylemleriyle alakalı motive edici unsurları belirleme becerisini içerir (Spivack ve Shure,1974).

Öte yandan, kişilerarası problem çözme eğitimi; okul öncesinde ve duygusal bozukluğu olan çocuklarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu eğitim programı tartışmayı ve problem çözme becerilerini öğretmek için tasarlanan

gerçek ve varsayılan kişilerarası problem durumlarını içeren yapılandırılmış eylemleri kapsar (Shure ve Spivack, 1981) . Metotları bakımından çeşitli sorunları olsa da, Shure ve Spivack (1982); PÇT’nin gelişmesini sağlamışlardır. D’Zurilla ve Nezu (1982) problem çözme modelini klinik ortamlarda uygulayarak problem çözme becerileri ile psikopatoloji arasında bir ilişki bulmuşlardır. Klinik müdahaleler PÇT’ye göre uyarlanmıştır. PÇT’si; stres yönetimi ve stresi önleme, depresyon, kanserle başa çıkma, öfke yönetimi (Crick ve Dodge, 1994) gibi alanlarda da kullanılmaktadır (D’Zurilla ve Nezu, 1999; akt. Dobson, 2010). Üstelik, Murphy (2008) ‘in çalışmasını aktaran Uysal’ın (2014) PÇT ile ÇOT’u kıyaslayan tablosundan yola çıkarak aşağıdaki tablo oluşturulmuştur. Bu tabloda, PÇT ile ÇOT’yi birbirinden ayıran kilit özellikler anlatılmaya çalışılmıştır.

Tablo 5: PÇT ile ÇOT arasındaki farklar

PÇT ÇOT

• Bireyin zayıf ve eksik yönleri ve problemleri odak noktasıdır.

• Bireyin güçlü yönleri, kaynakları ve çözümleri odak noktasıdır. • Geçmişe odaklıdır. • Şu ana ve geleceğe odaklıdır. • Görüşmeler değerlendirme

ve teşhis koyma işlevi görür.

• Görüşmeler müdahale ve çözüm inşa etme görevi görür.

• Danışan hastadır. • Danışan, sorunları içine hapsolmuştur. • Hizmetler, danışman merkezli

ilerler. Hedefleri ve müdahaleleri terapist belirler.

• Hizmetler, danışan odaklı ilerler. Hedefleri ve müdahaleleri danışanların tercihleri ve kaynakları belirler.

• Terapist, uzman ve öğretmendir. Ayrıca, danışan; terapistin yönlendirmesini izler.

• Danışan, uzman ve öğretmendir. Terapisti, danışan yönlendirir.

• Terapide yaşanan başarısızlıklar ve danışanın işbirliği yapmaması, danışanın gösterdiği direncin işaretidir; ancak, danışanın terapistin terapi yaklaşımına uyum sağlaması gerekir.

• Terapide yaşanan başarısızlıklar ve danışanın işbirliği yapmaması, terapistin yaklaşımının danışana göre ayarlanması gerektiğinin göstergesidir.

• Problem ile çözüm arasında doğrudan ilişki olduğu varsayılır. Çözümler; problemin geçmişinin ve varsayılan nedenlerinin değerlendirilmesi sonucu ortaya çıkar.

• Problem ile çözüm arasında ilişki olmasına gerek yoktur. Çözüm için problemin geçmişini bilmeye gerek yoktur.

• Çözümler, terapistin danışmanlık tekniklerini etkili bir şekilde

• Çözümler, güçlü terapist- danışan işbirliği ve terapistle kullanmasıyla oluşur. danışanın, dönütlerinin uyumlu

bir şekilde incelenmesiyle oluşur.

Klinik çalışmalar, kısa süreli psikodinamik psikoterapinin; ruh durumu ve kaygı bozuklukları tedavisinde etkili olduğunu göstermiştir (Anderson ve Lambert, 1995; Birmaher ve diğ., 2000; Knekt ve diğ., 2008) . Uzun süreli psikodinamik psikoterapi –kısa süreliye göre daha yoğun bir yaklaşımdır- olağan klinik uygulamada yaygın olarak kullanılmaktadır (Leichsenring ve Rabung, 2008) . Ancak uzun süreli psikodinamik psikoterapinin etkili olduğu kanısı randomize olmayan çalışmalara dayanır ve sınırlıdır (Cooper ve diğ., 2003) . ÇOT; PÇT’yi ve sistemik aile terapisini uygulayan terapilerden doğmuştur ve sadece birkaç oturumla etkili sonuçlar gösterir. Zaten, kısa süreli psikodinamik terapi bazı istisnalarıyla bilişsel, kişiler arası, destekleyici terapi ve ÇOT gibi diğer kısa süreli terapilerle eşit düzeyde etkilidir (Knekt ve diğ.,2008).