• Sonuç bulunamadı

1.1. Postmodernizm ve Sanat Dallarına Yansıması

1.1.2. Postmodern Mimar

Mimari sanat özünde bilim ve mühendisliğin harmonisi olan bir uğraş alanıdır. Mimar bir yandan mühendisliğin gerektirdiği bilgi ve becerilere haiz iken, diğer taraftan sanatsal yaratıcılıkla donanmış yüksek estetik değerlere sahiptir. Sanayi devriminden sonraki süreçte mimarlık alanında köklü değişimler yaşanmıştır. Bu değişimlerin en büyük nedeni olarak kent olgusunu gösterebiliriz. Büyük kentlerde toplumsal hiyerarşiyi yansıtan düzenlemeler yapılması, hastane, okul, yol, köprü, fabrika, sanat merkezleri gibi toplumsal yapılara duyulan ihtiyaç, geleneksel mimarinin kullandığı malzemelerin yetersizliği ve demir-çelik ve cam gibi yeni sanayi ürünlerinin ortaya çıkması, çağdaş mimarinin yerini sağlamlaştırmıştır. (Şaylan, 2009: 97). Bu seviyeye gelene kadar mimari sanat birçok aşamadan geçmiştir.

Gotik mimarinin oluşma ve yaygınlaşma aşamalarında yadsınamayacak katkısı olan Abbot Suger, 1127 tarihinde Paris’deki St. Denis manastırının bazilikasını restore ederken, klasik Yunan, Roma ya da Romanesk tarzına benzemeyen yeni bir mimari bakış açısı geliştirmiştir. İlk başlarda, bu fikrini nasıl adlandıracağına karar veremez. Sonunda Latince ‘opus modernus’ (modern yapıt) isminde karar kılar. İtalyan Rönesansçılarının bulduğu terimlerden biri olan Gotik, Kuzeyli ya da Germen barbar tarzı anlamlarına gelen aşağılayıcı bir anlama sahiptir. Rönesans mimarlarının ideallerinde yatan gerçek klasik Yunan’dır -ya da kendi

ifadeleriyle ‘antica e buona maniera moderna’ (eski ve iyi modern tarz). İşte mimarlar o zamanlardan beri klasik, gotik, modern ve postmodern mimari arasında hangisinin kalıcılığı en iyi temsil eden tarz olduğunu sorgulamaktadırlar (Appignanesi vd. , 1998: 6-7).

1970’li yıllardan sonra postmodernizm sanatın her dalında yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Fakat mimarlıkta terimin ilk kullanımı 1945’lere dayanmaktadır. Bu tarihte Joseph Hudnut bir makalesine “ Postmodern Ev ” başlığını uygun görmüştür. Sonraları Philip Johnson, Nikolaus Pevsner ve Charles Jencks gibi alanın önde gelen simaları postmodern mimariyle ilgili değişik görüşler geliştirmişlerdir (Yamaner, 2007: 75-76).

Postmodernizm tartışmalarının en çok yaşandığı alanların başında mimarlık gelmektedir. Bunun sebebi olarak mimarlığın diğer sanat dallarına göre daha somut ürünler ortaya koymasını gösterebiliriz. Foucault’a göre 19. yüzyıl ‘zaman ve tarih çağı’ , 20. yüzyıl ise bir ‘mekân çağı’ olduğuna göre, mimarlık tartışmaları mesleki boyutu aşmaktadır (Yamaner, 2007: 27; Zekâ, 1994: 12).

Mimari postmodern toplumun ihtiyaçları ve arzularıyla karşılaştığında krize giren belki de ilk disiplindir. Modern mimari; modern şehir, kalitesiz banliyöler, beton orman ya da bir yurt/ koğuşa dönüşen kolektif değerlerden yoksun şehir çevreciliği, yerel karakterin kayboluşuyla birbirine tıpatıp benzeyen şehirlerin ortaya çıkması ve buralarda yaşayan insanların kendilerine özgü kimliklerini yitirmeleri bağlamında yargılanmıştır (Portoghesi, 1992: 209).

Postmodern mimari de diğer postmodern alanlar gibi modernizme karşı eleştirel bir tavır alır. Modernizm yeniyi tercih eder. Geleneksel mimariyi eski ve doğmatik olmakla suçlayan modern mimarinin, postmodern mimari tarafından doğmatik olmakla suçlanması da çok ironik bir durumdur. Modern mimarlık süslemeden, tarihsel göndermelerden başka bir deyişle, geçmişten ve onun sembollerinden uzak, soyut form üzerine kurulu, işlevselliğin ön planda tutulduğu bir alandır. Postmodernistlere göre modernizm çirkin beton blokları ortaya çıkarmıştır.

Modern mimarlık en çok ‘kent anlayışı’ bakımından eleştirilmektedir. Necmi Zekâ modern mimarları kendi toplum modelleri doğrultusunda insan kitleleri meydana getirmek için, kentten ziyade işlevlerine göre belirlenmiş bölgeler inşa etmekle ve kentleri müdahale edilebilir bir nesne haline getirmekle suçlamaktadır (Zekâ, 1994: 13-14). Buna paralel olarak Diane Morgan modern mimarinin yaşam tarzlarını rasyonelleştirme ve bu yaşam tarzlarına uyulması için dayatmacı bir düzen ısrarının insanları vahşileştirme sürecine ittiğini öne sürer. İdealistlere göre insanlar düzenli, disiplinli ve rasyonel değildir. Bu nedenden dolayı Morgan postmodern mimarinin çılgınlık seviyesindeki öykünme (pastiş) merakı, garip üslup karışımı, düzene olan ilgisizliği ve tarihsel göndermelere olan açıklığı, modernist pürizmden daha insancıl olduğunu belirtir (Morgan, 2006: 97).

Jencks’e göre postmodernizm ile “çoğulculuğun kapısı açıldı; tarih içeri

alındı, gelenek içeri alındı; retorik, ikonografi, renk, konvansiyon, heykel, hatta o pek korkulan süsleme içeri alındı.” (Zekâ, 1994: 15) Jencks ayrıca modern mimariyi

tek sesli biçimsel bir sistem olmakla suçlarken, postmodern mimarinin sahaya eklektizm ve açıklık kazandırdığını ileri sürer (Morgan, 2006: 94).

Ortaçağ kentleri gibi postmodern kentler de, simge ve ikonlara büyük önem vermektedir. Venturi “Las Vegas’dan Öğrenmek” adlı kitabında yol kıyılarındaki reklam panoları, tabelaları ve neon ışınlarından faydalanıp, bu simgeleri sevmeyi önerir. Bu açıdan postmodern mimari tarihi talan edip, silueti bozma ve popülist olmakla suçlanmaktadır (Zekâ, 1994: 17).

Postmodernizmin mimaride modernizme karşı üstünlük sağladığı konuların başında kent olgusu gelmektedir. Modern mimari görüldüğü üzere birçok eleştirmen tarafından sığlaşma, tek düzelik, kimlik kaybı gibi kavramlarla suçlanmaktadır. Oysa postmodernizm geleneksel bir anlayışla yapılara karakter kazandırmayı amaçlar.

“Topyekûn tasarımlara, toplumsal mühendisliğe karşı seçenekler geliştirme, geleneksel kenti yaşatma gibi çabalar, Postmodernizm kapsamı içinde yer alıyorlar.”

Postmodern mimarinin öne çıkan özelliği olarak tarihin karanlık sayfalarında kalan kültürü ve bu kültürün ürünlerini tekrar gündeme taşımasını gösterebiliriz. Postmodern mimarlar çoğulculuk ve tarihsellik prensipleriyle hareket ederek, geçmiş dönemlere ait binaları yaşadığımız zamanın ürünlerine dönüştürürken, onların öne çıkan yanlarını da ihmal etmez. Böylece modern mimarinin ve postmodern mimarinin karşıtlıklarını kullanarak şaşırtıcı sonuçlar ortaya koymaktadırlar (Yamaner, 2007: 76-77).

Modern ve postmodern kent anlayışı arasındaki en temel fark; modern mekân anlayışının toplumsal amaçlar için hareket etmesi, postmodern mimarinin ise kendi içinde bağımsız, toplumsal bağ ile ilişkisiz bir yol izlemesidir (Karakurt, 2006: 15).

Postmodern mimarinin önde gelen temsilcilerinden olan Charles Jencks tarafından ortaya atılan “çift kodlama”, tek başına mimarlıktaki postmodernizmi açıklamaya yeterlidir. Çift kodlamanın öne çıkan özelliği modern tekniklerin geleneksel tekniklerle bir arada kullanılmasıdır (Yamaner, 2007: 31). Gerçekten de günümüzde inşa edilen çoğu binalarda bu özelliği görmek mümkündür. Amerika’daki AT&T binası buna güzel bir örnektir. New York’da bulunan bu bina oldukça sadedir. Binanın tepesinde Chippendale tarzında tepesiz bir alınlık bulunur ve nostaljik bir salon saati görünümündedir. Bu haliyle, tarihsel geçmişe ve onun simgelerine gönderme yapmakta, ironik bir parodi, potpuri ve alıntı tarzıyla süslemeye bir dönüş anlamları taşıdığı öne sürülmektedir (Appignanesi vd. , 1998: 116-117).

Genel olarak ele alındığında, 1945’e uzanan bir geçmişe sahip olan postmodern mimari de diğer sanat dallarında olduğu gibi modernizme tepki olarak ortaya çıkmıştır. Mimariyi diğer alanlardan ayıran nokta ise, diğer sanat dallarına göre mimarların daha somut eserler ortaya koymaları olarak gösterilebilir. Modernizmin çirkin beton bloklar ürettiğini ileri süren postmodernistler, modernizmin ötekileştirdiği geleneklere sahip çıkarak onları günümüz yapı formlarına dönüştürmektedirler. Bu dönüşüm sırasında onların öne çıkan yanlarını vurgulamayı da unutmazlar. Böylece karşıtlıklar bir arada sunulur. Postmodern

mimarinin en önemli özelliği çifte kodlamadır. Çifte kodlamayı, geçmişte kullanılan tekniklerle günümüz tekniklerinin bir arada kullanılması olarak da tanımlayabiliriz. Böylece postmodern mimari sanatının nostaljik yönü de özgün bir estetik anlayış olarak ortaya çıkmış olur. Postmodern mimarinin öne çıkan özellikleri olarak süsleme ve heykel kullanımına geri dönüş, ironi, çift anlamlılık, paradoks ve çoğulluğu gösterebiliriz.