• Sonuç bulunamadı

2.7. Postların Başarısını Etkileyen Faktörler

2.7.3. Post dizaynı ve yüzey özellikleri

Günümüzde piyasada mevcut olan prefabrik postların hepsini bir sınıflamaya dahil etmek mümkün değildir; ama genel olarak dizaynları ve yüzey özelliklerine göre sınıflandırılabilirler. Dizaynlarına göre postlar; paralel, konik veya paralel-konik kombinasyonu olarak adlandırabilirler. Yüzey özelliklerine göre ise postlar; aktif veya pasif olarak adlandırılabilirler (Musikant ve Deutsch 1984). Aktif postlar vidalı yüzeye sahiptir ve bu vida yardımıyla dentine gömülerek retansiyon sağlarlar. Pasif postlar ise düz,

kanal duvarlarına yakın uyumu ve simanın tutuculuğu esasına dayanır (Tilk ve ark 1979, Standlee ve ark 1980).

Pasif oturuma sahip paralel kenarlı bir postun kendi başına retansiyonu yoktur. Retansiyon; siman ile diğer iki materyal arasındaki makaslama dayanımı ve simanın kendi içindeki makaslama dayanımına bağlıdır. Post hazırlanan boşluğa oturtulup bir simanla yapıştırıldıktan sonra uygulanacak herhangi bir çekme kuvveti, yapıştırıcı siman içinde oluşan makaslama kuvvetine dönüşür (Kotska ve Roulet 2003).

Konik şekilli silindirik prefabrik postlar da kendileri için hazırlanan boşluklara tam olarak otururlar. Konik post dizaynı, doğal diş formuna uygundur ve bu yüzden apeks bölgesinde kalan diş dokusunun korunması noktasında en başarılı dizayndır. Bununla birlikte bu post dizaynı kama etkisine ve kökün koronal bölgesinde stres yoğunlaşmasına neden olur; ayrıca retansiyon değerleri de düşüktür (Johnson ve Sakamura 1978, Standlee ve ark 1980). Birkaç çalışmada, kalan diş yapısının restorasyonunda konik postlar kullanıldığında tamiri imkânsız kök kırıklarının meydana geldiği bildirilmiştir (Sorensen ve Martinoff 1984b, Sorensen ve Engelman 1990b). Bunların yanı sıra, konik postlarda retansiyon kaybı paralel postlardan farklı olarak aniden ve restorasyonun kaybı şeklinde gerçekleşir (Kotska ve Roulet 2003).

Paralel-konik kombine dizaynda ise postun büyük kısmı paralel olmakla beraber, kökün apikaline yerleşen en uç kısım diş dokusunu koruyacak şekilde daralır ve konik bir şekil alır. Bu dizayn apikal bölgede diş dokusunun korunmasını sağlamakla birlikte paralel kısmı vasıtasıyla istenilen retansiyonun elde edilmesine de imkân verir (Cooney ve ark 1986).

Konik postlar koronal omuz bölgesinde büyük streslere neden olurken, paralel postlar kullanıldığında ciddi stres yoğunluğu post boşluğunun apeks kısmında

görülmektedir (Craig ve Farah 1977). Bu stres yoğunlaşmasının; apikal bölgede zayıflayan dişten fazlaca madde kaldırılması ve postun bu bölgedeki keskin kenarlarından kaynaklandığı düşünülmektedir (Cooney ve ark 1986, Ross ve ark 1991). Paralel postlar çekme, makaslama ve döndürme kuvvetlerine konik postlardan daha iyi direnç gösterirler ve fonksiyonel stresleri uzunlukları boyunca daha düzenli dağıtırlar (Johnson ve Sakamura 1978, Leary ve ark 1987). Birçok çalışmada iyi adapte edilmiş, pasif bir şekilde yapıştırılmış paralel kenarlı postların en az strese neden olarak en yüksek retansiyonu sağladıkları bildirilmiştir (Cooney ve ark 1986, Ross ve ark 1991).

Yivli veya pürüzlendirilmiş pasif postlar düz yüzeyli postlara göre, kullanılan materyale bağlı olmaksızın daha yüksek retansiyon sağlarlar (Johnson ve Sakamura 1978, Tilk ve ark 1979, Nergiz ve ark 1997, Purton ve ark 2000). Yivli postlar ile yüksek retansiyon; hem çinko fosfat, hem cam-iyonomer, hem de rezin siman kullanımında kaydedilmiştir (Nergiz ve ark 1997, Purton ve ark 2000). Klinik çalışmalar sonucunda yivli postlar için döküm post-korlardan daha yüksek başarı oranları elde edilmiştir (Torbjorner ve ark 1995). Paralel kenarlı, yivleri olan ve siman kaçış oluğu bulunan sistemlerin stres dağılımı açısından en iyi postlar oldukları belirtilmiştir (Standlee ve ark 1982). Bu yüzden kök kanal şekli uygun olduğu sürece pasif, yivli veya pürüzlendirilmiş yüzeyli postlar ilk tercih olarak düşünülmelidir (Sorensen ve Martinoff 1984b, Torbjorner ve ark 1995).

Aktif vidalı postlar dentin içine gömülür ve en yüksek retansiyon bu tip postlarla elde edilir (Johnson ve Sakamura 1978, Leary ve ark 1987). Ayrıca, aktif postların döndürme kuvvetlerine karşı pasif postlardan daha fazla direnç gösterdikleri rapor edilmiştir (Cohen ve ark 1999). Bununla birlikte dentine gömülerek sıkıştırılan vida nedeniyle post yerleştirme işlemi kolaylıkla dentinde yüksek stresler oluşmasına sebep olabilir (Johnson ve Sakamura 1978). Bu stres artışı çatlak başlangıcına ve ileri dönemde görülen kök

değerlendirildiğinde ise, vidalı konik postlar en yüksek kama etkisi ve stres seviyelerine neden olmuşlardır (Standlee ve ark 1980). Paralel kenarlı vidalı postlar da stres seviyesinde artışa neden olurlar ve dikkatli kullanmak gerekir. Paralel kenarlı, vidalı ve yarık bacaklı postlar ise (FlexiPost, Essential Dental Systems Inc., Hackensack, USA), vidalar sonuna kadar sıkılırsa çok yüksek stres seviyeleri oluşturabilirler (Burns ve ark 1990). Farklı çalışmalarda aktif post dizaynının post-kor sistemleriyle restore edilmiş dişlerde başlı başına bir başarısızlık sebebi olabileceği gösterilmiş (Standlee ve ark 1980, Standlee ve Caputo 1992) ve bu postların klinik performansları döküm post sistemlerinden düşük bulunmuştur (Creuger ve ark 1993). Vidalı postlar ciddi retansiyon problemi olan durumlarda büyük bir dikkatle kullanılmalıdır (Torbjorner ve Fransson 2004). Vidalardan kaynaklanan stresi azaltmak için post kanalının yeterli genişlikte ve dikkatle hazırlanması, vida sayısının azaltılması ve mümkünse post yapısında bir yarık oluşturulması tavsiye edilir (Cohen ve ark 1994a). Bu tip postların vidalarının tamamen sıkılmasıyla görülen yüksek stres seviyeleri, vidalar sıkıldıktan sonra yarım tur geriye çevirmek suretiyle azaltılabilir fakat bu önlem de ilk sıkma esnasında oluşabilecek bir çatlağı geriye döndüremez (Ross ve ark 1991).

Özet olarak; farklı post dizaynları arasında paralel kenarlı, yivli ve siman kaçış oluğu bulunan postların stresleri en düzenli dağıtan ve dolayısıyla dişin korunmasına en çok katkıda bulunan postlar olduğu görülmektedir (Standlee ve ark 1978, Cooney ve ark 1986, Hudis ve Goldstein 1986). Post sistemlerinin başarısı değerlendirilirken, retansiyon ve stres iletimi konuları birlikte düşünülmelidir. Yüksek stres seviyeleri oluşturmaları ve kök kırıklarına yol açmaları nedeniyle konik ve vidalı postların kullanımı tavsiye edilmemektedir (Standlee ve ark 1978, Sorensen ve Martinoff 1984b, Sorensen ve Engelman 1990b). Ek retansiyon gerektiğinde, bunların yerine paralel kenarlı ve vidalı postlar tercih edilmelidir (Standlee ve ark 1978).

Torbjoner ve ark (1995); paralel kenarlı ve konik postların başarısızlık oranlarını karşılaştırdıkları bir klinik çalışmada konik postlar için % 15 ve paralel postlar içinse % 8’lik bir başarısızlık oranı bildirmişlerdir. Retansiyon kaybı her iki tip için de en sık rastlanan başarısızlık şekli olarak bulunmuştur.

Benzer Belgeler