• Sonuç bulunamadı

Porselen “Yıldız”dan parlıyor: “Yaldız”lı porselen

Yazı: nilüfer oktay fotoğraflar: erDeM ayDin

1890’da II. Abdülhamit döneminde kurulan Yıldız Çini ve Porselen İşletmesi,

yılda yaklaşık 60 bin ürün vererek yoluna devam ediyor.

B+ YAz 33

A

tölye sessiz. Ustalar sözü kapının ardında bırakıp işe koyulmuş. Başların eğildiği çalışma masalarının üzerin-de ise sessizliğe inat bir renk ve üzerin-desen cümbüşü var. Çiçekler, ağaçlar, geometrik motifler ve Rumiler, por-selen ve çinilere sabırla resmediliyor, sabırla boyanıyor. Bu desenlerin nelere karşılık geldiğini, nasıl bir sürekliliğin devamı olduğu-nu anlamak için, atölyenin bir duvarında asılı duran panoya bakmak gerekli. Bu panoda, Türk el sanatlarında kullanılan motiflerin sembolik açıklamala-rı bulunuyor. Panoyu rehber edinip birkaç bilgi aktaaçıklamala-rırsak: Peygamberin te-ninin kokusunun gül gibi olduğu inancı nedeniyle gül ve goncası aşk ile gü-zelliğin, Osmanlıca’da Allah yazısıyla aynı harfleri içermesi nedeniyle lale, Allah’ı arayan ruhun simgesi... Selvi ağacıyla ise hem ruhanilik hem de ölüm vurgusu yapılıyor.

100 yılı geride bırakan Yıldız Porselen ve Çini İşletmesi’nde üretilen porse-len aşureliğe işporse-lenmiş gül motifi, çini panoya aktarılmış selvi ağacı, bu bilgi-ler ışığında incelendiğinde değerini daha iyi buluyor.

II. Abdülhamid döneminde kuruldu

Eski adıyla Çini Fabrika-i Hümayunu’nun kuruluş tarihi 1890. Fabrikanın kuruluşunun gerekçeleriyle ilgili farklı görüşler var. Prof. Önder Küçüker-man, Milli Saraylar Koleksiyonu’nda Yıldız Porseleni (1) adlı kitapta bun-lardan birini şöyle aktarıyor: “Söylenenlere göre o günlerin Fransız elçi-si, bir toplantıda Sultan Abdülhamid’in yanındadır. Masanın üzerinde du-ran bir bardak, elçinin ilgisini çeker ve Sultan’a bu bardağı çok beğendiği-ni söyler. Sultan da elçiye bu bardağın Sévres ürünü olduğunu ve kendi-sinin de bunu beğendiğini söyler. Bunun üzerine elçi de hemen, Öyleyse Sévres’deki fabrika gibi bir tane de burada kuralım cevabını verir. İşte böyle kısa bir görüşme sonunda Yıldız Sarayı’nda bir çini fabrikası kurma düşün-cesi gündeme gelmiş olur. Bu olayın ne kadar gerçek olduğu bilinmiyor. Ancak ortaya atılan böyle bir öneri gerçekten de etkili bir başlangıç olabilir.”

34 B+ YAz

Yazısının devamında, Saray’ın özel porselen ürünlerinin kendi imkânlarıyla elde edilme isteğinin de altını çizen Küçükerman, kuruluş nedeni hakkın-da, diğer söylentileri sıraladıktan sonra, “Böyle önemli bir fabrikanın kurul-ması, acaba bu kadar ‘anlık’ bir kararın ürünü olabilir miydi?” sorusunu so-rup şöyle yanıt veriyor:

“Bu fabrikanın Abdülhamid döneminde kurulmuş olması, ister istemez bir diğer noktayı da akla getirir. Kendisinin marangozluk konusunda hünerle-ri olduğu, masa, yazıhane ve benzehünerle-ri eserlehünerle-ri kendi eliyle ve ustalıkla yaptı-ğı bilinir. İşte bu yapıdaki birisi için resimle, çiniyle ve porselenle ilgilenmek ve bunların sarayda üretilmesi konusunda öncülük etmek kararı daha ko-lay alınmış olmalıdır...

Ama bütün bunların yanı sıra o günlerin Türkiye’sinde, genel olarak, yaygın-laştırılmak istenilen bir sanayileşme düşüncesini ve bu sanayileşme için öncü kuruluşların, özellikle devlet tarafından desteklenmiş ve korunmuş olmasını da akılda tutmak gerekir. Çünkü o günlerin en önemli sorunlarından biri, ülke-nin geleneksel endüstrileriülke-nin gün geçtikçe güçsüzleşmesidir. Ve bu güçsüz-leşmeyi önleminin tek yolunun da Sanayi Devrimi’ni yapmış olan Batı ülkele-rinden, bu alanlardaki yeni teknolojileri böyle işbirliği projeleri kapsamında ül-keye getirmek olduğunda görüş birliği vardır.”

Önder Küçükerman’ın belirttiği gibi çeşitli nedenler biraraya gelmiş ve fab-rika 1890’da Yıldız Sarayı’nın dış bahçesinde kurularak faaliyete geçmiştir. Fransa’nın porselenleri ile ünlü Sévres ve Limoges kentlerindeki işletme-lerden uzman personelin yanı sıra başta çini kalıpları olmak üzere ileri Av-rupa teknolojisi de ithal edilir (2). 1892’de deneme faaliyetine geçen fab-rika, 1894 depreminde büyük zarar görür ve ünlü İtalyan mimar Raimon-do d’Aronco tarafından onarılarak yeniden hizmete açılır. Aslında bir saray atölyesi olan Çini Fabrika-i Hümayunu’nda bu tarihten itibaren vazo, duvar tabağı gibi dekoratif amaçlı eserlerle birlikte lavmana, yazı ve sofra takım-ları, kartvizit tabaktakım-ları, kapaklı kaseler, sahanlar, aşure testileri, karpuz şe-kerlikler, çay ve fincan takımları gibi günlük kullanım eşyalarının da üretimi

B+ YAz 35 başlar. Padişah portrelerinin, İstanbul panoramalarının, kadın-çocuk figür-lerinin, rumilerin konu edildiği eserlerin dekorlanmasında ise Hazret-i Şeh-riyari Ali Ragıp, Enderuni Abdurrahman, Ömer Adil, A. Nicot, E. Narcice, L’Avergne, Tharet gibi önemli ressamlar çalışır. Böylece fabrika Türk resim sanatının gelişiminde de rol oynar.

20. yüzyılın çalkantılı başlangıç yılları fabrikayı da olumsuz etkiler. 1909’da Sultan II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle üretim durdurulur. 1911’de yeni-den açılan fabrikanın milli mücadele yıllarında üstlendiği bir görev vardır: Telg-raf tellerini birbirine bağlamakta kullanılan kaolin fincanların üretimini yap-mak. 1920’de yine kapıları kapanır fabrikanın, 1936’da da Milli Emlak tarafın-dan tasfiye edilir. Tekrar açılması için yapılan görüşmeler sonucunda fabrika, 1957 yılında Sümerbank’a devredilir. 1995’ten bu yana da Milli Saraylar Daire Başkanlığı’na bağlı bir müze-fabrika olarak macerasını sürdürmektedir. Fabrikanın ilk yıllarında üretilen eserlerden bazıları Dolmabahçe Sarayı’nda bulunuyor, 900 eser ise Topkapı Sarayı’na gönderilmiş ve hâlâ orada.

Benzer Belgeler