• Sonuç bulunamadı

Platon’da Sanat, Devlet ve Sansür

2.1. PLATON’UN SANAT KURAMI

2.1.1. Platon’da Sanat, Devlet ve Sansür

Platon için sanat, suçludur. Bunun sebebi sanatın, taklitçi olmasıdır. Çünkü sanat, sanılarla uğraşır. Devlet akla dayandığı için, sanatın sanılarla olan etkinliği ile belli bir şekilde ilgilenmesi gerekir. “taklidi sanat, değersiz bir şeyle düşüp kalkan değersiz bir şeydir ve ürünleri de değersizdir” 35 Devleti kuran ve düzenleyen akıldır (nous), sanatın yaratıcısı ise duygu ve heyecanlarımızdır, yani taşkın yanımızdır. Burada sanat ile devlet arasında, çatışma doğmaktadır; fakat aslında bu çatışma, sanat ile devlet arasında değil, akıl ile duygu arasındadır. Akıl ile duygu arasındaki çatışma, daha sonra kendiliğinden felsefe ve sanat arasındaki çatışmaya dönüşmüştür. Felsefe, aklın işidir ve aklın temsilcisidir, sanat ise, duygulara ve heyecanlara örnek teşkil eder. Devlet, akla dayalı bir varlık olarak felsefi bir düzen (taxis) gösterirken, duygu ve heyecanlar düzene değil, kaosa işaret eder. Acı, tatlı gibi duygular insanları yumuşatırken, onları akıldan ve aklın erdemlerinden tamamen uzaklaştırır.

Aklından ve aklın erdemlerinden uzaklaşan bir toplum ve devlet, varlığın şartını kaybeder.

Çünkü toplumu toplum yapan şey, akıldır, acı ve tatlı duygular değildir. Duygu ve heyecanlar devlette aklın yerini alırsa, o devlette bozulmalar başlar ve o devlet, ahlaki bir toplum olan varlığını kaybeder.36Çünkü sanat sadece, taklitçi olarak insanı gerçek bilgiden uzaklaştırdığı için değil, aynı zamanda duyguları da işlediği için yurttaşların ruhlarına girip, onları yumuşatır ve onların erdemlerini bozar. “Dahası, korku ve dehşetle ilgili tüm kelimeleri, Cocytus ismini, ölümcül nefretin seli Styks nehrini, yeraltındaki hayaletleri ve isimleri bütün kulaklara ürperti gönderen diğer bütün sözleri de yasaklamalıyız. Bunlar başka amaçlar için kusursuz derecede uygun olabilirler ama biz bu tür sözlerin, koruyucularımızı istediğimizden daha duygusal ve yumuşak yapmasından endişe ediyoruz.”37

Platon'a göre felaket yaşayan ve aklı başında olan bir insan, ağır başlı olmak için duygularını belli etmez, gözyaşı akıtmaz, ağlayıp sızlamaz, taşkınlık yapmaz. Hâlbuki sahnede tragedya izleyen bir insan, oyunun kahramanının başına gelen üzücü olaylar karşısında etkilenir, açığa

34 İsmail Tunalı, Grek Estetik’i, s.80-85.

35 Platon, Devlet, s.332.

36 İsmail Tunalı, Grek Estetik’i, s.89.

37 Platon, Devlet, s.78-79.

15 çıkartmak istemediği duygularını açığa çıkarır. Erkeklerin ağlamaması kabul edilen bir inanışken, bir filmde doyasıya ağlayan erkek sanatçı duygulara hitap eder, alkışlanır. Aynı şekilde komedya izlerken de, günlük yaşamda yapmaktan çekindiğimiz, gülünç ve tuhaf yanlarımızı sahnede seyrederken utanç duygumuzuyok sayarak, izlediğimiz komedyadan keyif alırız. Komedya bizim zayıf, hoş olmayan, gülünç özelliklerimize engel olmaz, aksine onları ortaya çıkarmamıza sebep olur.38 Sanat insan ve devletin mutluluğu için aklı ve erdemi beslemeli, güçlendirmelidir; fakat taklit olarak sanat, aklın düşmanları olan tutkuları, duyguları harekete geçirir. Ayrıca Platon Yaslar adlı eserinde komedya için şunları dile getirmiştir: “hiçbir komedya, lambos ya da Melos ozanı, içinde öfke olsun olmasın, ne sözle ne de canlandırdığı imgelerle hiçbir yurttaşı alaya alamaz; buna uymayan olursa, şenlik yöneticileri aynı gün içinde onu ülke dışına atsınlar ya da şenliğin adandığı tanrıya para cezası ödesinler.” 39

Güzellik felsefesinde, güzel kavramını ele alan onu yücelten bir filozof sanata karşı olabilir mi? Platon duygu ve heyecana sebep olan sanata karşıdır. Fakat hakiki sanat dediği ve mutlak güzelliğe yönelen sanata asla karşı değildir. Gençlerimiz, çocukluktan itibaren güzelliği sevmeye, güzele benzemeye, onunla bir olmaya, kaynaşmaya özen göstermeliler. Fakat böyle bir sanat nasıl bir sanat olabilir? Gerçek güzelliğe yönelen sanat ile kopyalara yönelen sanat arasında temel ölçüt ne olabilir? Sanatın tek ölçüsü, sosyal düzenin korunmasını sağlamaktır.40 Platon’a göre koruyucular tüm sanatlardan ayrılarak kenti koruma işi üzerine yoğunlaşmalıdır. Bunun dışında koruyucuların başka bir şey yapması hatta taklit etmesi bile uygun değildir. Fakat illa taklit edilecekse cesur, ölçülü, dindar, özgür davranışları taklit etmeliler.41

Platon, sanatı yargılama, ona değer biçme noktasında gerekli olan estetik ölçütlere hiç yer vermemiştir. Platon şiire yalnızca eğitim aracı olarak yaklaşmıştır. Şairin yaptığı iş, verdiği hizmet, insanlara bir şeyler öğretmek, yani bir savaşta nasıl yiğitlik olabileceklerini, insani ilişkilerde neye dikkat etmeleri gerektiği, insanların eş seçerken ne düşünmeleri gerektiği, kimlerden dost olabileceğini, insanlarla tanrılar arasındaki ilişkilerin değerini öğretmektir.

Bundan dolayı Platon şairleri de tıpkı hekimler, mühendisler, marangozlar gibi, bir meslek ya da zanaatı (tekhne) yapan sofistler, bilgi ya da hikmet sahibi eğiticiler olarak görür. Yunan çocuklara, büyük şairlerin eserlerini, kahramanların güzel ve iyi işlerini yansıtacak şekilde

38 Ayşe Özel, Estetik ve Temel Kuramlar, s.89.

39 Platon, Yasalar, Türkçesi: Candan Şentuna-Saffet Babür, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 1998, s.451.

40 İsmail Tunalı, Grek Estetik’i, s.90.

41 Platon, Devlet, s.89.

16 ezbere okumalarının öğretildiğini söylemektedir. Buna benzer şekilde Sofist Hippias’ın da söylev ve derslerinde Homeros’un karakterlerini kullandığını belirtir. Yunan dünyasının geleneksel şiir anlayışında, şiir bir edebiyat türü veya bir sanat formu olarak görülmemelidir;

şiir, politik ve sosyal bir zorunluluk, eğitimin en temel aracı olarak görülmelidir. Platon, sanatla ilgili bu geleneksel anlayışı, şiirin sadece eğitimsel işlevine vurgu yapan söz konusu görüşü benimsemektedir.

Platon başlangıçta şairlerin çok çeşitli ahlaki ve teknik konularla ilgili olarak bilgiye sahip olduklarını ve bu bilgiye dayanarak yazdıkları şiirlerle Yunan çocukları ve gençleri eğittiklerini kabul eder. Ancak daha sonra bunun böyle olmadığını anlar ve şiire karşı sert bir eleştirinin devamında, düşüncede ve eğitimde şiirin yerine felsefeyi devreye sokar. Eleştiri, ilk önce Sokrates’in Savunması’nda başlar ve aynı eleştiri Devlet’te üst noktaya erişerek şairlerin, tragedya yazarlarının sansürlenip ideal devletten atılmalarına varır. İon, işte bu eleştirinin en önemli uğrak noktasıdır. 42

Kurucuya düşen görev, şairlerin masallarının ne yolda gideceğini bilmeli ve bu yoldan farklı bir ayrıma gitmemelerine göz yummamalıdır. Bu sözleriyle Platon sanata neredeyse sansürgetirmiştir. Sanata karşı olan baskı dolu uygulamanın ve toplumsal sanat düşüncesinin ilk düşünürü, Platon’dur. Burada gerçek sanatla gerçek olmayan sanatın nesnel ölçüsünün ne olduğu anlaşılmaktadır. Gerçek sanat, toplumsal olan sanattır. Böyle bir sanat, toplum için faydalıdır. Duyguları harekete geçiren, heyecanları körükleyen sanat ise, toplumu zayıflatacağı için topluma zarar verir. Buna göre, ilk önce mythos'lar anlatan şiirlere sansür koyulmalıdır. Bu şiirler, Tanrıları insanlar gibi birbiriyle uğraşan, boğuşan, birbirine kin duyan, birbirini kıskanan ve birbiriyle savaşan varlıklar olarak anlatırsa, bu mythos'ları dinleyen kişilerin tanrılara olan saygı ve ilgileri yok olmaya başlar. Tanrılar her zaman yüce ve üstün varlıklar, değerler olarak anlatılmalıdır. Bundan dolayı, sanatçıların büyük bir görevi vardır o da Tanrı ve kahramanları iyi ve doğru bir şekilde anlatmaktır.43

Yasaklama ve sansür, sadece edebiyata sınırlanmamıştır müziğe de sansür getirilmiştir. Müzik de taklit sanatı olarak devlet içine giremez. Çünkü o da, bir mimesis etkinliği olarak kolay olan başarıyı aramaktadır. Müzik de aklın denetimine girmelidir, çünkü müziğin insanı ulaştıracağı yer, güzellik sevgisidir, bu sevgiye ulaşmanın yolu, taklitten kurtulmaktır.

Taklitten sadece, erdem ve akla sahip olunarak kurtulunabilir. Bu yüzden müzik, akla

42 Platon, İon, Eski Yunancadan Çeviren: Furkan Akderin, Yayıma Hazırlayan: Ahmet Cevizci, Say Yayınları, İstanbul, 2017, s.24-27.

43 Platon, Devlet, s.84-85.

17 dayanmalıdır. O zaman bunun için yapılması gereken ilk iş, müziğin makamlarını sınırlamaktır.“Makamlardan anlamam, ama öyle bir makam alalım ki, savaşta ya da zor karşısında kalan, yaralanan, yenilen, ölümle karşı karşıya gelen veher türlü mutsuzluk içinde kaderine kafa tutabilen bir adamın yiğitçe davranmasına uysun”. İstenilen ilk makam, savaşta insanların yiğitlik ve cesaretini arttıracak olandır. Ruhu yumuşatan makam değil, sertleştiren bir makam olmalı. Böyle bir makam, savaşçı ruhlara güç ve cesaret vereceği için, topluma faydalı bir makam olacaktır. Ya barış için ne demeli? Başka bir makam daha olması lazım ki, barış içerisindeki yaşamımıza, girişeceğimiz işleri başarmak için, zor kullanmadan, serbestçe, yaptıklarımıza uyabilsin. Bir insan barışta ne yapar? Bir dostuna öğüt verir, Tanrıya yalvarır, birine yol gösterici olur; o da gösterileni yapar, sonunda da giriştiği bu işi başarır. Başardığı zaman da gururuna kapılmaz, ölçülü olur, akıllı olur ve uslu davranır. Olanı biteni güzel görür. İşte biri sert olan, diğeri yumuşak olan bu iki makam, iyi günde olsun, kötü günde olsun, aklı başında olan yiğit insanların sesine uyar ve bu iki makam bize yeter. Demek ki Platon, iki çeşit makama izin veriyor: Birisi, cesaret ve savaş ruhunu canlı ve hareketli tutan Dor müziği; diğeri de ağırbaşlı ve ölçülü olanPhrygia müziği. Bunun dışındaki farklı makamlar, örneğin İonia ve Lydia makamları, toplumsal amaca ve kurallara uymadığı için, sansüre uğramaları gerekmektedir.

Sadece makamlar değil, ritm'ler de yine sınırlanırlar. Ritmlerde de makamlarda bulduğumuz ölçü, geçer. Sıra makamlardan sonra ritm'lere geldi. Onlar da değişik ve çok çeşitli olmamalı.

Hem yiğitçe hem de ölçülü bir hayata uygun olmalıdır. Bu şekilde ritm'leri bulunca, ölçü de, melodi de söze uyacaktır. Sansür sadece müzik makamlarına ve ritmlerine uygulanmamıştır, aynı zamanda müzik aletlerine de uygulanmıştır. Platon, her şeyden önce çok telli enstrümanınve sesli müziğin aleyhindedir. Platon bunu şu şekilde belirtir: ''Kalmasını istediğim makamlar demin söylediğim makamlardır. —Böyle olunca, artık bütün makamları karşılayacak çok telli bir sürü sazları gereksemeyeceğiz—. Öyleyse devletimizde çeşitli harplar, çok telli sazlar yapan ustaları beslemeyeceğiz... Öyleyse geriye Iyra, kithara kalıyor.

Bunlar şehrimize girebilir, kırlarda da çobanlarkaval çalabilir”.44 Burada da amaç diğerleriyle aynıdır. Çok telli sazların dile getirdiği makamlar, insanı rahatlatan makamlar devlette kabul olmayınca bu sazlara da gerek kalmayacaktır. Bu şekilde sansür ve yasaklama edebiyattan başlamış, müzik ve ritme kadar devam etmiştir.

44 Platon, Devlet, s.93-94.

18 2.1.2. Platon’un Çeşitli Eserlerinde GeçenErdem/Akıl/İdea/İyi/ Güzel Kavramları

Platon’un Sokrates’in Savunması adlı diyalogunda güzel davranmak için iyi yaşamın ne olduğunu bilmenin gerekliliğini bunun da ancak erdemli davranmak, yaşamak olduğu vurgulanmıştır. 45

Küçük Hippias diyalogunda insanların iyi ve kötü eylemleri bilgiye, yani sanata dayanarak hayatlarına geçirmiştir. İnsanları iyi eylemlere götüren sanat, kötü eylemlere de götürebilir.

Sanat da öğretilebilen bir şeydir. Bu yüzden iyi ve kötü eylemler sanatın bir sonucu olarak ortaya çıkıyorsa, insanlara iyi ve ahlaki biçimde eylemde bulunabilecekleri öğretilebilir. Bir insanın ruhu iyi ise, kendisi de iyidir; fakat ruhu kötü ise kendisi de kötü olur.46

Protagoras diyalogunda doğruluk, ölçülülük, dindarlık gibi kavramların erdemli olmanın parçaları olduğunu dile getirmektedir. İnsanların birbirlerine doğruluğu ve erdemi öğretiyor olması güzeldir.47

Büyük Hippias Theages diyalogunda Sokrates, güzel olan iyi olanın sebebi ise, iyinin var olmasını güzele bağlı kılmıştır. Bu sebeple insanlar bilgelik ya da diğer şeyler hakkında bilgi sahibi olmak isterler. Çünkü bu durumdan doğabilecek iyi istenilebilen bir şeydir. Bundan dolayı güzel iyinin babası gibi bir şeydir.48

Alkibiades I-II diyaloglarında insanın fiziksel güzelliğinin değişmesi ve uçup gitmesinden sonra kaybolmayan bir iyilik ve güzelliğin ortaya çıktığı dile getirilir.49

Sokrates ve Alkibiades arasında geçen diyalogda doğru olanın güzel olduğunu, güzel şeylerin ise iyi olup olmadığı sorulur. Daha sonra bazı şeylerin iyi bazı şeylerin ise de kötü olduğu dile getirilir. Tıpkı savaşta arkadaşlarına yardım etmeye çalışan insanların yaralanıp ölürken, kaçanlara bir şey olmaması gibi. İnsanları kurtaranlar cesaret gösterdiler ve cesaret de bundan dolayı güzeldir. Fakat yaralanmaya ya da ölüme sebep olduğu için de kötüdür. O zaman yardım etmek bazı açılardan iyi iken bazı açılardan kötüdür. İyi davranışlarımız iyidir, kötüler

45 Eflatun, Sokrates’in Savunması, Çeviri: Ahmet Görgülü, Kum Saati Yayınları, İstanbul, 2003, s.21.

46 Platon, Küçük Hippias, Eski Yunancadan Çeviren: Furkan Akderin, Yayıma Hazırlayan: Ahmet Cevizci, Say Yayınları, İstanbul, 2011, s.53.

47 Platon, Protagoras, Eski Yunancadan Çeviren: Furkan Akderin, Yayıma Hazırlayan: Ahmet Cevizci, Say Yayınları, İstanbul, 2014, s.46-49.

48 Platon, Büyük HippiasTheages, Eski Yunancadan Çeviren: Furkan Akderin, Yayıma Hazırlayan: Ahmet Cevizci, Say Yayınları, İstanbul, 2016, s.51.

49 Platon, Alkibiades I-II, Eski Yunancadan Çeviren: Furkan Akderin, Yayıma Hazırlayan: Ahmet Cevizci, Say Yayınları, İstanbul, 2010, s.25.

19 ise kötüdür. O zaman güzel davranan aynı zamanda iyi de davranmış olur. O zaman iyi davranış güzeldir ve sonuç olarak o zaman güzel de iyidir.50

Philebos diyalogunda hayat, haz ile bilgiden oluşan karma bir hayattır. Bu karma hayatı da belirleyen, herkes için istenir hale getiren şey nedir? Bu Platon’un ifadesiyle iyiliği oran ve güzellikle tamamlayacak bir ölçünün olmasıdır. İyiliğin özü ve güzellik aynı yerdedir. Çünkü güzellik, ölçü ve oran içindedir.51

Sofist diyalogunda güzel olmayan her şeyin, güzelliğin özüne karşıt olduğu ve güzel olmadığını söylediğimiz şeyin varlığını, onun bir türden ayrılıp var olan bir şeyle karşıtlık içinde olması tarafından belirlendiği dile getirilir.52

Kritias Kharmides’de bilgeliğin iyi bir şey olduğu dile getirilir. Çünkü bilgelik insanı iyi yapmaktadır.53

Euthyphron’da bütün iyi ve güzel şeylerin bizlere Tanrılar tarafından verildiği dile getirilir.54 Phaidon’da, güzelin kendisini, İyinin kendisini, Adilin kendisini Dinselin kendisini, Eşitin kendisinden daha az olmamak üzere ilgilendirmektedir; o, gerçekte, sorduğumuz sorularda ve verdiğimiz yanıtlarda, “kendine ve kendi başına var olan,” diğer her şeylerle ilgilidir. O zaman bütün bu şeylerin bilgisine, doğmazdan önce, sahip olmalıyız.”55

Ağzımızdan hiç düşürmediğimiz bu nesneler, bir Güzel, bir İyi ve bu türden tüm gerçeklikler var olup ve algılarımızın içeriklerini ona göre sınıflayıp, bununla beraber de daha önce bize ait olanı anımsayıpve bu duyu verilerini gerçeklikle karşılaştırıyorsak, ruhlarımızın da bu gerçekliklerden, biz doğmadan önce var olması gerekmektedir.“Benim için hiçbir şey, iyinin ve Güzelin ve biraz önce sözünü ettiğimiz tüm diğer şeylerin gerçekten tam ve mutlak bir varoluşa sahip oluşu kadar açık değildir. Öyleyse, bir ruhtan bilgeliğe ve erdeme sahip ve iyi olan bir ruh diye bahsederken, bir başka ruhtan ise budala ve kötü ve dolayısıyla kötü olan bir

50 Platon, Philebos, Eski Yunancadan Çeviren: Furkan Akderin, Yayıma Hazırlayan: Ahmet Cevizci, Say Yayınları, İstanbul, 2013, s.52-55

51 Platon, Philebos, Eski Yunancadan Çeviren: Furkan Akderin, Yayıma Hazırlayan: Ahmet Cevizci, Say Yayınları, İstanbul, 2013, s.112-113

52 Platon, Sofist, Platon, Eski Yunancadan Çeviren: Furkan Akderin, Yayıma Hazırlayan: Ahmet Cevizci, Say Yayınları, İstanbul, 2015, s.113.

53 Platon, KritiasKharmides, s.57.

54 Platon, Euthyphron, Eski Yunancadan Çeviren: Furkan Akderin, Yayıma Hazırlayan: Ahmet Cevizci, Say Yayınları, İstanbul, 2016, s.64.

55 Platon, Phaidon, Çeviren: Doç. Dr. Ahmet Cevizci, Gündoğan Yayınları, İstanbul, 2011, s.50-51.

20 ruha sahip diye bahsederiz.56Ancak iyi olan yalnızca en iyiyi, en yüksek iyiyi düşünmelidir.

Ve bu aynı kişi aynı zamanda en kötüyü de bilmelidir, çünkü iyinin bilgisi kötünün bilgisini de içermektedir.

Güzelin yanında güzel olan herhangi bir başka şey varsa, o saf bir biçimde ve yalnızca

“Güzel”in kendisinden pay aldığından dolayı güzeldir. Bir şeyi güzel yapan tek şey Güzelin kendisinin ondaki varlığı ya da Güzelin kendisinden pay almasıdır. Yalnızca güzel olan her şeyin tek ve gerçek olan Güzelin kendisinden dolayı güzeldir.57

Phaidros ya da güzellik üzerine’de Tanrısal olan güzel, bilge, iyi ve bu türden her şeydir.58 Kratylos’da: İyi ve güzel ile ilgili adların, elverişli, karlı, yararlı, kazançlı ve bunların karşıtları olduğu dile getirilir.59

Parmenides’de, Aristoteles’e göre Platon, ideaların duyusal şeylerden ayrı bir yerde bulunması gerektiğini düşünmüştür; yani duyulur dünyadan ayrı bir idealar dünyasını dile getirmiştir.60 Güzelin kendisi, iyinin kendisi ve idea dediğimiz her şeyin bizce bilinemeyeceği dile getirilir.

Gorgias’da, Sokrates ve Polos arasında geçen diyalogda Sokrates, Polos’un, güzel ile iyinin, kötü ile çirkinin aynı şeyler olduğuna inanmadığını söyler ve Polos’a sorar: Beden, renk, biçim, ses, uğraşılan iş gibi birçok şeye nedensiz yere mi güzeldir? Sözgelimi güzel bedenleri ele alalım; bunlara ya yararlı oldukları için ya da görünüşlere bakanların hoşuna gidip onlara özel bir zevk verdiği için güzel demez misin? Bunların dışında sana bir beden için güzel dedirtecek başka bir neden var mı? Polos, olmadığını söyler. Sonra Sokrates, bu söylenilenlerin, biçim, renk gibi bütün öteki şeyler için de geçerli olup olmadığını, belli bir zevk verdikleri ya yararlı oldukları ya da hem zevk verdikleri hem de yararlı oldukları için güzel diye nitelendirip nitelendirmediğini sorar. Polos nitelendirdiği cevabını verir.61 Daha sonra Sokrates sorularına devam eder, bu söylediklerimiz, seslerle ve müzikle ilgili olan şeyler için de geçerli değil midir? Polos geçerli olduğunu söyler. Sokrates, yine aynı biçimde yasalar ve uğraşılan işler arasında güzel olanlar, başka bir nedenden ötürü değil, ya yararlı, ya hoş, ya da hem yararlı hem de hoş oldukları için güzeldir diye ekler. Polos’a göre de durum

56 Platon, Phaidon, Çeviren: Doç. Dr. Ahmet Cevizci, Gündoğan Yayınları, İstanbul, 2011, s.91.

57 Platon, Phaidon, s.107.

58 Platon, Phaidros ya da Güzellik Üzerine, Çeviren: Birdal Akar, Bilgesu Yayıncılık, Ankara, 2016, s.46.

59 Platon, Kratylos, Çeviren: Cenap Karakaya, İletişim Yayıncılık, İstanbul, 2018, s.20

60 Platon, Parmenides, Yunaca Aslından Çeviren: Saffet Babür, İmge Kitabevi, Ankara, 2018, s.9.

61 Platon, Gorgias, Çevirenler: Mehmet Rifat-Sema Rifat, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2018, s.46.

21 öyledir. Sokrates, bu söylediklerimiz, bilgilerin güzelliği için de geçerli değil mi diye sormaya devam eder Polos, sanırım öyledir; hem sonra güzeli, hoş ve iyi ile tanımlamakla çok iyi yaptın der. Sokrates, o zaman, çirkin de, bunların tersi olan acı ve kötü ile tanımlanabilir, değil mi diye devam eder. Polos haklı bulur. Sokrates, iki güzel şeyden biri öbüründen daha güzelse, bu onun ötekini bu iki nitelikten birinde ya da her iki nitelikte de aştığını gösterdiğini; yani ya zevk vermede, ya yararlı olmada, ya da her ikisinde de ötekinden üstün olduğunu gösterdiğini dile getirir ve diyalog soru cevap şeklinde devam eder.

Kriton’da, Sokrates ve Kriton arasında geçen soru ve cevapların sonunda, çoğunluğun bizim için ne diyor diye o kadar kaygılanılmaması gerektiğini; ancak doğruluk ve eğrilikten anlayan bir tek kişinin ve o bir tek kişinin sözlerinde ifadesini bulan gerçeğin diyeceklerine önem vermemiz gerektiğini dile getirir.62

Theaitetos’da, Sokrates’e göre bilge kişi, içimizden biri için kötü olan ve kötü görünen şeyleri değiştirerek onları iyi olan ve iyi görünen şeyler hâline getirendir. Fakat, hiç kimse yanlış düşünen birini sonradan doğru düşünür hâle getirebilmiş değildir. Çünkü varolmayanları düşünmek imkânsız olduğu gibi, kişinin kendisini o anda etkileyen şeylerden başkasını düşünmesi de imkânsızdır; her bir durumda düşünülenlerse daima doğrudur. O zaman, ruhu kötü hâldeki biri ruh hâliyle aynı türden şeyler düşünürken, iyileşince tam tersini düşünecektir.63

Sokrates’e göre insanın bilmesi bilgelik ve gerçek erdem, bilmemesi ise bilgisizlik ve apaçık kötülüktür.

Devlet’te, bilen kişinin bilge olduğu ve bilgenin de iyi olduğu söylenir. Sevginin; düzenli ve

Devlet’te, bilen kişinin bilge olduğu ve bilgenin de iyi olduğu söylenir. Sevginin; düzenli ve