• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II. KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ

2.1. Kavramsal Çerçeve

2.1.2. Giyim Türleri

2.1.4.2. Plajlar

Eski İstanbul’da halkın bir araya geldiği mekânlardan biri de plajlar ve sahillerdir. Geleneksel Osmanlı kültüründe pek rağbet bulmayan denize girme kültürü, Cumhuriyetle birlikte büyük bir değişime uğramış ve halka açık, hatta kadınlarla erkeklerin bir arada bulunduğu eğlence mekânlarına dönüşüvermişlerdir (Canatak, 2012, s. 628).

Denize girme alışkanlığı, Osmanlı’da olduğu gibi dünyada da çok yaygın bir aktivite değildi. Çünkü ilk defa Fransa’da başladığı sanılan deniz banyoları, zaman içerisinde tüm dünyaya yayılmış yaz aylarının başlıca eğlencesi haline gelmiştir. Başlangıçta Avrupa’ da erkekler yalnız denize giderken sonraları eşlerini de götürmeye başlamışlardır (Tutel, 1965, s. 71). Kadın ve erkeklerin ayrı plajlarda denize girmesi olağan görülüyordu, hatta 1912 yılında bile Lozan’da erkeklerin sandalla ya da yüzerek kadınlar plajına yaklaşmalarının yasak olduğunu belirten levhalar asılmıştı. 1920’lerden itibaren önce ‘aile plajı’ uygulaması başladı, sonra kadın erkek ayrımı ortadan kalktı. Artık denize girmek sağlık konusu değildi, deniz hamamında olduğu gibi hamamların plaja dönüşmesinde de Avrupa’ yı az zaman farkıyla izleyen Türkiye’de de o dönemin Türkçesiyle adlandırıldığı gibi ‘deniz eğlencesi’ydi (Emiroğlu, 2001, s. 540-541).

2.1.4.2.1. Yüzme Sporu ve Tarihsel Gelişimi

Yüzme insanoğlu için doğadışı bir aktivitedir. Çoğu diğer hayvanların aksine biz yüzmek için bir içgüdüyle doğmayız. Ama yine de deniz, göl ve ırmak kenarları boyunca yaşayan antik insanlar yiyecek toplamak ve hayatta kalmak amacıyla yüzmeyi öğrenmek zorunda kalmışlardır. Böyle bir gereklilikten, hem sosyal grup aktivitesi hem de bireysel etkinlik olarak yüzme eğlencesi gelişmiştir (Hill, 2004, s. 158).

Modern bir icat olarak yüzme havuzlarını görebiliriz. Fakat Romalılara ait olan, sıcak deniz banyosu eğlencesi için onlara teşekkür etmeliyiz. Britanya’da yüzme kayıtlarında yazılanlar, yüzmenin Romalılarla birlikte başladığını ve Julius Caesar’ın alkışlanmış bir

yüzücü olduğunu görmekteyiz. Kendisi, herkesin bildiği gibi yakınındaki geminin güvenliğine yüzerek Mısırlılardan kaçmıştır (Ayriss, 2013, s. 11).

Şekil 3. Asur duvar resmi. “Hung out to dry swimming and British culture”, Ayriss, C., 2013, https://www.amazon.co.uk/Hung-Out-Swimming-British-Culture/dp/055712428X

sayfasından erişilmiştir.

Asurlu kaçaklar, şişen hayvanların bedenlerinden yardım alarak ve üstteki yüzücünü okla vurulmuş olsa bile akıntıya karşı tek başına yüzdüğü ve kulaç attığı görünmektedir (Ayriss, 2013, s. 12).

18. yüzyılda bazı hastalıklar için etkili tedaviler bulunmamaktadır. İstirahat, sağlıklı besinler, iyi bakım ve temiz hava çeşitli durumlar üzerinde etkili olan kanıtlar açığa çıktığında, sekiz aydın erkek, Margate’de the Royal Sea Bathing Hospital’ ı yaratmak için 1791 yılında Londra’da bir kafede buluştular. Amaçları, deniz banyosunun gerektiği hastalıklara sahip fakir insanlara ilaç olarak havuzlar oluşturmaktı. 1796’da Margate Hospital kapılarını hastalara ve sonunda çekici kraliyet müşterilerine kapılarını açtı (Salen, 2013, s. 6).

19. yüzyıl sonlarında endüstrileşmenin gelişmesi, makinaların kullanılması, insan iş gücünün azalmasına ve boş vakit aktivitelerinin oluşumuna yol açmıştır. Sağlık, eğitim, seyahat, dinlence, eğlence sektörlerinin gelişmesi ile beraber yaşam kalitesi artmıştır. ‘Deniz banyosu, sahil ve dinlence, sağlık ve tedavi amaçları için ilk olarak Avrupa’da gelişmiş olabilirken; sahil turizmi, vücut imajını geliştirmek ve sergilemek için güneş banyosu, yüzme, dinlenme ve mola arayışı dâhilinde ortaya çıkmıştır (Rojek’den aktaran Hazbun, 2010, s. 207). Bunların içerisinde yüzme vücudu ve bilinci dinç tutmasını sağlayarak sağlıklı bir yaşam elde etmesine yardımcı olmaktadır.

Yüzme, odaklanman konusunda baskı yapmasının yanı sıra düşünmen için ruhunu düzenleyebilir. Bunu yaparken büyük hayaller kurmana izin verir. Sessiz film yıldızı ve yüzme şampiyonu, aynı zamanda tek parçalı mayonun mucidi Annette Kellerman, 1900’lerin başlarında denizde erkekler kadar çevik olunabileceğini göstermiştir ve Kellerman, “İnsanların en nicesi, insanlarla dolu kara bir dünyanın iteklemesini unutup gece gündüz fark etmeksizin tek başına parkurunda yüzendir.” demiştir (Sherr, 2012, s. 7). Sahillerimizde yarışmak için ilk yüzücüler, 19. yüzyılın sonlarında görünüme kavuşmuştur. Bu zamana kadar deniz üzücü bir şekilde karanlık ve gizemli olarak görülmüştür. Bu yüzden sık sık klasik yazarlar ve şairler tarafından yüceltilen deniz, insan yaşamının Ortaçağ deneyimini oluşturan bulanık ve dehşet verici dünyasında neredeyse tamamen gizlenmiştir. Bilinmeyeni ve tehlikeyi temsil eden denizin yakınında olmak bile tehlikeli ve sağlıksızdır. Sahil kenarında yaşayan insanlar, özellikle evlerini inşa ederken, “tehlikeli akıntılardan” korunmak için şeytani ruhlardan bahsetmezlerdi (Alac, 2012, s. 12). Sahil, amansız hastalıklardan mustarip olanlar için bir tedavi olarak görülmektedir. Benzer şekilde 17. yüzyıl boyunca, üç kez denize balıklama dalmak, kuduz hastalığına etkili bir ilaç olarak kabul edilmektedir (Alac, 2012, s. 13).

1890’larda izleyici ve bireysel sporlarda artan ilgi, çeşitli ilgi çekici sonuçların kanıtıdır. Bazı gazete boyutlarında, farklı spor sayfaları oluşturulur. Yaz eğlencesine ek olarak, üniversitelerarası ve Olimpiyat sporu olan “Yüzme Sanatı”, Atina’da düzenlenen Olimpiyat Oyunlarının 1896 dirilişi için müsabakalar listesinde yer almıştır. Teknik ve imkânlarda yenilikler, yüzme niteliğinde değişikliklere neden olmakta ve bunlardan en önemlisi, kapalı havuzların gelişimi ve Birleşmiş Devletlerde serbest yüzme girişimleridir (Kidwell, 1968, s. 13). Uzmanlar, monoton fabrika işlerine ya da hareketsiz ofis yaşamına karşı koymak için fiziksel aktivitelere teşvik etmiştir ( Hermann’dan aktaran Johns, 1997, s. 35).

Zaman içerisinde fiziksel aktivitelerin yanı sıra yüzmenin vücuda ve ruha faydaları üzerine halk bilgilendirilerek spora katılım arttırılmış, yüzmenin kapalı deniz banyoları ile başlayarak plajlara dönüşme serüveni uzun yılları almış olsa da modern çağlara geçişini hızlandırmıştır.

2.1.4.2.2. Yüzme Giysileri

1800’lü yılların ilk yarısında yaygınlaşan deniz hamamlarına girerken kadınların boyundan diz altına kadar gecelik benzeri bir elbise giymeleri, erkeklerin de dizi örten peştamal veya “deniz donu” giymeleri mecburidir.

1800’lü yılların ilk yarısında dış mekân eğlencesi olarak yaygınlaşan ve bazı kısıtlamaları beraberinde getiren deniz hamamlarına girerken kadınların boyundan diz altına kadar gecelik benzeri bir elbise giymeleri, erkeklerin de dizi örten peştamal veya “deniz donu” giymeleri mecburidir. Aksel (1977, s. 183) çalışmasında, Birinci Dünya savaşı yıllarında plaj kavramının daha oluşmadığını, deniz hamamlarının dışında yasaklara aldırış etmeyip denize girenlerin elbiseleri polis tarafından toplanıp yakalananların karakola götürüldüğünü belirtmiştir. Özer (2009, s. 416) çalışmasında, Şehbal dergisinden alıntı yaparak, gelenek ile modernleşme arasında gidip gelen deniz giysilerine yer vermiştir;

...Denize girme alışkanlığının başlaması, beraberinde kendine özgü moda giysilerinin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Ama ilk zamanlar moda yerine, kendi gerçeğine ve geleneğine uygun geleneksel giysi tercih edilmiştir. İkinci meşrutiyet yıllarına gelindiğinde bu kıyafet değişime uğramış, hatta dönemin meşhur dergilerinden Şehbal' de "Bu senenin ilk deniz kostümü karadan denize moda" sloganıyla başında kepi dizlerin az üzerinde etekli, belden kemerli elbise ince çorabı ve bağçıklı ayakkabılarıyla yeni bir tarz oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu giysiler oldukça kapalı hatta dışarı kıyafeti ölçüsünde olmuştur (Özer, 2009, s. 416).

Gelişen dünya şartları, Cumhuriyetin kurulması, toplumsal yapı değişiklikleri ve bunun sonucunda gelenekten Batılılaşmaya, dört tarafı çevrili deniz hamamlarından plajlara geçişini, feraceden mayoya uzanan bir süreci beraberinde getirmiştir. Dönemin kadın mecmuaları da Türk kadınının uyum sürecinde yanında olmuş, son moda deniz kıyafetlerinin tanıtımında yol göstermiş ve evlerinde kendi deniz kıyafetini üretmeleri için tavsiyelerde bulunarak bu süreci kolaylaştırmıştır. Özer (2009, s. 417) çalışmasında, Süs dergisinin son biçim deniz kostümlerinin tanıtıldığı köşede, son moda deniz kostümlerinin kırmızı, koyu yeşil, deniz mavisi yahut açık sarı gibi jarseler, şayaklar, taftalardan yapılmakta olduğu ve üzerlerine rengine göre siyah yahut beyaz süsler konmakta olduğunu belirtmektedir.

Zamanla mayo ile elbise benzeri deniz giysilerinin boyları kısalmış, kolları ve sırtı açıkta bırakan tek parçalı kıyafetler moda olmuştur. Bir sonraki mayolar ise yüzücü mayolarını andıran şortlu mayolar tüm kadınların bedenini süsleyecektir. Asıl mayonun devrimi ise 1946 yılında Fransız modacı, Louis Réard tarafından gerçekleştirilecektir. Bu tarihten

itibaren iki parçalı mayolar, moda tarihinde ve günümüz moda sahnelerinde kendine önemli bir yer edinecektir.

Benzer Belgeler