• Sonuç bulunamadı

Metinde “Ölümden Şikayet” başlığıyla bir şiir bulunmaktadır. Burada Adem (a.s.), Şit (a.s.), Nuh (a.s.), Đbrahim (a.s.), Davud (a.s.), Yuşa (a.s.), Şuayb (a.s.), Yakub (a.s.), Yusuf (a.s.), Đsa (a.s.), Đdris (a.s.), Salih (a.s.), Yunus (a.s.), Ahmed (Hz. Muhammed) (s.a.v.) geçmektedir. Bu peygamberler’in sadece isimleri şöyle geçmektedir:

Kani Âdem kani o Şît-i nebî Kani Nûh kim kılıbdürür tûfan Kani ol Hakk-ı Halîl Đbrâhîm Kande gitti Kelîm bin Đmran Kani tahtını gögde yel götüren Kani Dâvud sâhibü’l-ilhân Kani Yûşa kani Şuayb nebî Kani Yakub kani Yûsuf-ı Kenân Kani öli dirilden ol Đsâ Niçün olmadı kendüye dermân

Kani Đdrîs ve Salih ve Yûnus Kani Ahmed ki anınçün oldı cihân340 1- Musa (a.s.):

Đsrailoğullarına gönderilen ve kendisine Tevrat indirilen peygamberdir. Hem

Yahudilik ve Hıristiyanlığa hem de Đslam’a göre büyük bir peygamberdir. Musa (a.s.) Kur’an ile sahih hadislerde geçmiş peygamberler arasında adı en çok geçen peygamberdir. Kur’an’da onun dünyaya gelişi, saraya intikali, Medyen’e gelişi, peygamber olarak seçilişi, Đsrailoğullarını kurtarmak için Firavun’a gönderilişi, Firavun’la mücadelesi ve Đsrailoğulların’ı Mısır’dan çıkarışı, Sînâ’da ilâhî emirleri alışı, çöldeki olaylar ve Đsrailoğulları’na rehberlik edişi anlatılmaktadır. Firavun küfründe ısrar edince, Đsrailoğulları’na baskı ve zülmü arttırınca Hz. Musa dokuz mucize gösterir. Bunlar: Asa, beyaz el, tufan, çekirge, haşere, kurbağa, kan, karanlık, Kızıldeniz’in yarılmasıdır. Bunların yanında kayadan su fışkırması, bulut, Cenâb-ı Hakk ile konuşma gibi mucizeler de verilmiştir. Hz. Musa’ya “kelîmullah” denmektedir. Çünkü Allah, Hz. Musa ile aracısız konuşmuş ve ona vahyini bildirmiştir. Hz. Musa “ülü’l-azm” peygamberlerdendir.341

Hz. Musa, Emir Sultan’ın Nisa Süresi 120. ve Đsra Süresi 64. ayeti olan “Şeytan onlara ancak kuru bir aldatma vaat eder.” ayetinin tefsiri münasebetiyle geçmektedir.

Şöyle ki: “Nitekim Hakk Teâlâ Mûsâ Peygamber’e vahiy idüb buyurdı kim

salavâtüllâhi ve selâmühû yâ Mûsâ, zinhâr düşmanını meyyit görmeyince havfin kesilmesün ve şerrinden emîn olma diyü emr eyledi.”342

2- Hızır (a.s.):

Đslam âlimleri Hızır (a.s.)’ın peygamber, veli veya melek olduğu konusunda

değişik görüşler ileri sürmüşlerdir. Nebi olduğunu söyleyenlerin de veli olduğunu söyleyenlerin de kendilerine göre delilleri vardır, ama melek olduğu konusu pek taraftar bulmamıştır. Hızır (a.s.)’la ilgili hadis kaynaklarında da Kur’an’daki bilgilere aykırı bir husus mevcut olmadığı gibi Hızır (a.s.)’ı tarihte yaşamış salih bir kişi konumundan çıkarıp onun varlığını günümüze kadar devam ettiren olağanüstü bir

şahsiyet olduğuna dair bilgiler de bulunmamaktadır. Müteahhir hadis kaynaklarıyla

tarih ve tasavvuf kitaplarında Hızır (a.s.)’ın mitolojik bir kişiliğe büründürülerek

340 Menâkıb-ı Emir Sultan, vr. 70b.

341 Geniş bilgi için bkz. Ömer Faruk Harman, “Mûsa”, DĐA, Đstanbul, 2006, c. XXXI, ss. 207-213. 342 Menâkıb-ı Emir Sultan, vrs. 65b-66a.

tarihte uzun süre yaşayanlardan olduğu, kıyamete kadar da yaşamaya devam edeceği

şeklinde bilgiler yer almaktadır.343

Kur’an’da anlatılan Hızır (a.s.) kıssası en çok tasavvuf çevrelerini ilgilendirmiştir. Çünkü kıssa adeta tasavvufun iki ana esası olan irşad ve ilm-i ledünniyi temsil eder. Yine bu kıssa tasavvufun ruhuna uygun bir şekilde yorumlanmıştır. Hızır (a.s.) mürşidi, Musa (a.s.) müridi temsil eder. Mutasavvıflar genellikle onun veli olduğunu kabul etmişlerdir. Hucvirî (ö.465/1072) ise ondan Hızır Peygamber diye söz eder. Abdürrezzak Kâşânî (ö.730/1329), Davud Kayserî (ö.751/1350) ve Sadreddin Konevî (ö.673/1274) Hızır (a.s)’ı kıyamete kadar yaşayacak bir şahıs olarak kabul eden inancın kesin olmadığını, ölümsüzlük hüviyeti verilen Hızır’ın gerçek ve bağımsız bir varlık olmadığını, onu gören kişinin hali olduğunu ve onu görmenin ve onunla temas etmenin manevi alemde olduğunu söylerler.344

Hızır (a.s.) metinde şöyle geçmektedir: Emir Sultan, bahçesi kurumuş, harab olmuş yaşlı bir adamın bu bahçesini, Allah’ın izniyle keramet gösterip kimse görmeden eskisi gibi yemyeşil, meyveleri eskisinden daha güzel olan bir bahçe haline getirir. Daha sonra bunu gören o yaşlı adam Allah’a şöyle yalvarır: “Düş midir yâ Râb benüm ahvâl veyâ düş midir yâ Râb bu hâl? Buraya basdı mı Hızır’ın ayağı ve Rıdvân’ın oldu mu turağı? Đlâhî…”345

Hızır (a.s.) gazelde de şu şekilde geçer: “Bu aceb mi velîler diridir dirler/ Hızır yâhûd Đsâ-yı zamândır dinecek”.346

Yine Hızır (a.s.) metinde şu münasebetle geçmektedir: Alaşehirli Şeyh Sinan küçük bir çocukken babasıyla beraber tarlalarına kavun karpuz dikmeye giderler. Babası, kavun karpuz çekirdeği az olduğundan evlerine biraz daha kavun karpuz çekirdeği almaya gider. Bu sırada Emir Sultan çıkagelir ve Şeyh Sinan’dan kavuz karpuz çekirdeği ister, çekirdekleri alıp saçar ve hemen kavun karpuz biter. Hâlbuki zaman çekirdek dikme zamanıdır. Şeyh Sinan’ın babası tarlaya geri geldiğinde

343 Geniş bilgi için bkz. Đlyas Çelebi, “Hızır”, DĐA, Đstanbul, 1998, c. XVII, ss. 406-407. 344

Geniş bilgi için bkz. Süleyman Uludağ, “Hızır”, Tasavvuf ve Halk Đnancı, DĐA, Đstanbul, 1998, c. XVII, ss. 409-410.

345 Menâkıb-ı Emir Sultan, vr. 7b. 346 Menâkıb-ı Emir Sultan, vr. 8a.

durumu görünce şöyle der: “Ey oğıl, bu ne hikmettir. Bustânımıza Hızır’ın mübârek ayağı basdı mı, yâhûd kudret-i ilâhîden bir nâdiru’l-vukû‘ bir şey-i acîb mi geldi?”347

Emir Sultan’ın halifelerinden Hacı Đsâ Dede, mescidin bir köşesinde Hızır (a.s.) ile sohbet etmektedir. Bu ikisini gören bir kişi, Hacı Đsâ Dede’ye yanındakinin kim olduğunu sorar. Hacı Đsâ Dede de, “Ey kuzı! Đşbu kimesnei bilmek istersen bilgil kim karındaşım Hızır’dır. Bizimle bu arada sohbet iderdi. Siz üzerine müteveccih olıcak bizimle vedâlaştı” der.348

Yine Hacı Đsâ Dede ve Hızır (a.s.) ile ilgili olay şöyledir: Hacı Đsâ Dede ve beraberindekiler hac yolculuğunda iken bir kimse ıssız çöllerden çıkagelir. Hacı Đsâ Dede’yle kucaklaşır. Sonra selam vere vere geçip gider. Hacılar, “Acabâ bu kim ola? diyücek, Hacı Đsâ Dede buyurdı kim işbu karındâşım Hızır (a.s.)’dır. Sabâh namâzını Kâbe’de kılub ve andan işrâk namâzını Mescid-i Aksâ’da kıldılar ve şimdi varub Sultânü’s-sâdât Hazretleri mezâr-ı şerîfine duâ eyleyüb andan öyle namâzını Ayasofya’da kılsalar gerekdir.”349

3- Dâvûd (a.s.):

Đsrailoğulları’na gönderilen ve kendisine Zebur verilen peygamberdir. Kur’an-ı

Kerim ve hadislerde Hz. Dâvûd’ın çeşitli özellikleri belirtilir ama hakkında ayrıntılı bilgi yoktur. Đslami kaynaklarda yer alan bilgiler israiliyat türündendir. Kur’an’da Hz. Dâvûd’dan ilk defa Câlût’u öldürmesi münasebetiyle bahsedilir (Bakara 2/250- 251). Bundan sonra Kur’an’da Hz. Dâvûd’a hem hükümdarlık hem de hikmet verildiğinden bahsedilir. Kur’an’da Hz. Dâvûd’un özellikleri şöyle sıralanır: Demiri işleyip zırh yapması -ve rivayete göre zırh yapıp giyen ilk kişi odur- dağlar ve kuşların onunla beraber Allah’ı tesbih etmesi, ibadete çok düşkün oluşu, Hz. Dâvûd’a Zebur’un verilmesi, Hz. Dâvûd’un yeryüzünde halife kılınması ve saltanatının güçlendirilmesi, adaletle hükmetmesinin emredilmesidir. Đslami kaynaklarda Hz. Dâvûd’un sesinin hem çok gür hem de çok güzel olduğu geçer.350

Dâvûd (a.s.), Emir Sultan’ın menkabelerinin anlatıldığı bölümde değil de halifelerinden Hacı Đsâ Dede’nin menkabelerinin anlatıldığı bölümde geçmektedir.

347

Menâkıb-ı Emir Sultan, vr. 36a. 348 Menâkıb-ı Emir Sultan, vr. 113a. 349 Menâkıb-ı Emir Sultan, vr. 128b.

Đnsanın yaratılışından ve Allah’ın hazinesini insanın göğsüne emanet olarak

koyduğundan bahsedilir. Đşte bununla ilgili olarak Dâvûd Peygamber Allah’a soru sorar. Şöyle ki: “Nitekim Dâvûd Paygamber salavâtü’l-lâhi aleyh suâl idüb didi kim yâ Rabbî! Her pâdişâhın hazâyini var. Senün hazâyinün nicedir? diyücek, Allâhü Teâlâ ve Tebâreke buyurdı kim yâ Dâvûd! Benim bir hazînem vardır ki arşdan muazzam ve kürsiden evsa‘ ve cennetten müzeyyen. Đşbu hazînemi yâ Dâvûd, mü’min kullarımın gögsinde emânet koydım…”351

4- Đsâ (a.s.):

Kur’an’da adı geçen ve kendisine kutsal kitap Đncil verilen peygamberdir. Hem

Đsâ hem de Mesih olarak adlandırılmaktadır. Kur’an’a göre Hz. Đsâ resullerin en

büyükleri olan beş “ülü’l-azm” peygamberlerden biridir. Ağırlıklı olarak Al-i Đmrân, Mâide, ve Meryem sûrelerinde doğumunun müjdelenmesi, dünyaya gelişi, tebliği, mucizeleri, dünyevî hayatının sonu ve Allah katına yükseltilişiyle ilgili olarak bilgi verilir. Yine Kur’an’a göre Allah, Đsâ’ya kitap vermiş ve onu mübarek kılmıştır. O

Đsrailoğulları’na gönderilen bir peygamberdir. Bir olan Allah’a kulluğa çağırmış,

Tevrat’ı tasdik etmiş, bazı hususlarda onu neshetmiş, kavmine namazı ve zekatı emretmiştir. Nitelikleri şunlardır: Allah’tan bir kelime oluşu, Allah’tan bir ruh oluşu, Rûhulkudüs ile teyit edilmesi, Hz. Muhammed’i müjdelemesidir. Mucizeleri vardır:

Đffet sembolü olan Hz. Meryem’den babasız dünyaya gelmesi, beşikte daha bir

bebekken konuşması, çamurdan yaptığı kuş şekline üfleyip onu canlandırması, anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştirmesi, ölüleri diriltmesi, evlerde yenilen ve biriktirilen şeyleri haber vermesi, semadan sofra indirmesidir.352

Đsâ (a.s.) metinde şöyle geçmektedir: Molla Fenârî, Yıldırım Bâyezid’e Emir

Sultan ile ilgili bir mektup yazar. Bu mektupta Hz. Đsâ’dan da örnek vererek bahseder. Metinde, “Bizim Rasûlimiz Muhammed Mustafâ (s.a.v.) Hazretleri’nden mukaddem Hazreti Đsâ (a.s.) ashabından üç peygamberi Antâkıyye kavmi tekzîb idüb kīl itdiklerinden sonra birinci gün bi rivâyetde üçinci gün katl idüb söynişi söynişi

351 Menâkıb-ı Emir Sultan, vr. 123b.

ulu evlerine geldikleri sâatde Hazreti Cebrâil (a.s.) bir sayha ile cemîsini helâk idüb ne dünyâ ne âhiret hâsıl oldı”353 şeklinde geçer.

Yine Emir Sultan Bursa’ya geldiğinde, Keşiş Dağı’nda Hz. Đsa’nın dini üzere yaşayan bir rahip vardır. Metinde şu şekilde geçer: “Emîr Sultan (n.m.) ve ceale’l- cennete mesvâhü Burûsa’ya geldikde Keşiş tağında riyâzetde mâhir ve hâcât-ı insânî edâ itmekde bâhir, libâs-ı siyâh ile melbûs yanî bir râhib tarîk-ı mezheb-i Đsâ’da zâhib vardı.”354

Emir Sultan’ın halifelerinden Şeyh Câmiu’l-Kitâb Gavs Efendi için de metinde Hz. Đsâ gibi olduğu söylenir. Şöyle ki: “…mürtâz ve mücâhid azîz olub dahi Hazreti

Đsâ-sıfat, bir yerde karâr itmeyüb dâimâ seyâhat idüb …”355

5- Hz. Muhammed:

Hz. Muhammed (ö.11/632) “Hâtemü’l-Enbiyâ”, son peygamberdir. “Ülü’l- azm” peygamberlerdendir.356

Hz. Muhammed ismi metinde pek çok yerde; Emir Sultan’ın soy ağacında, dua cümlelerinde, hadis rivayetlerinde v.b. geçmektedir. Metinde Hz. Muhammed’le ilgili bir iki olay önemlidir. O bir iki olay da Hz. Muhammed’i rüyada görüp o rüya ile amel etme olayıdır.

Emir Sultan Hz. Muhammed’i rüyasında görür. Hz. Muhammed tarafından bir emirle Mekke ve Medine’ye gelir. Medine’de Hz. Muhammed’in ravzasına gelir ve Hz. Muhammed’e selam verir. Hz. Muhammed’in ravza-i mutahharasından da yüksek sesle, selam sesi duyulur. Medine’de kalmak niyetinde olan Emir Sultan, yine rüyasında Hz. Muhammed’i görür. Hz. Muhammed ona Rum’a gitmesini, oradaki ümmetini hidayete erdirmesini Emir Sultan’dan ister. Emir Sultan da Hz. Muhammed’in emrini yerine getirir ve Rum’a gider.357

353 Menâkıb-ı Emir Sultan, vr. 28b. 354

Menâkıb-ı Emir Sultan, vr. 63b. 355 Menâkıb-ı Emir Sultan, vr. 147b.

356 Daha geniş bilgi için bkz. “Muhammed” maddesi, DĐA, Đstanbul, 2005, c. XXX, ss. 408-481. 357 Menâkıb-ı Emir Sultan, vr. 8b-12a.

Hundi Sultan da Hz. Muhammed’i rüyasında görür ve bu rüya üzerine Emir Sultan ile evlenir, çünkü bu rüyada Hz. Muhammed Hundi Sultan’ın Emir Sultan ile evlenmesini ister.358

B- Ashab-ı Kiram:

Ashabtan Hz. Fatma, Muaz ibn-i Cebel, Hz. Ömer, Đbn-i Mesud, Hz. Ali, Hz. Aişe ve Đbn-i Abbas geçmektedir.

1- Hz. Fatma:

Ümmü’l-Haseneyn Fâtıma bint Muhammed ez-Zehrâ, Hz. Peygamber’in en küçük kızıdır. Bi’setten yaklaşık bir yıl önce (M.609), ibn-i Sa’d ile bir kısım tarihçilere göre ise Kureyş’in Kâbe’yi yeniden inşâsı sırasında (M.605)’te Mekke’de doğmuştur. Peygamberimiz’in soyunu devam ettiren kızıdır. Hz. Peygamber’in vefâtından beş buçuk ay sonra 3 Ramazan 11 (22 Kasım 632) tarihinde vefât etmiştir.359

Metinde Emir Sultan’ın soy ağacı münasebetiyle şöyle geçmektedir: “…Đmâm-ı Saîd ve Şehîd Esedü’l-lâhi’l-gâlib Hazreti Ali bin Ebî Tâlib olub; zevci Hazreti Fâtımatü’z-zehrâ’ binti Seyyidü’l-Enbiyâ ve Senedü’l-Asfiyâ’ Hazreti Muhammedü’l-Mustafâ’dır…”360

2- Muaz ibn-i Cebel:

Muaz b. Cebel (ö.17/638) Asr-ı Saadet’te Kur’an’ın tamamını ezbere bilen birkaç kişiden biridir. Muaz (r.a.) Resulullah’ın kendilerinden Kur’an öğrenilmesini tavsiye ettiği dört sahabi arasında yer alır. Yine o devirde fetva veren altı sahabiden biri olan Muaz (r.a.)’ı Resul-i Ekrem helal ve haramı en iyi bilen kişi olarak gösterir.361

Muaz b. Cebel de bir şiirde geçmektedir.

Bu bir meşhûr hadîsidir tâ ezelden Rivâyetdir Mu‘âz ibn-i Cebel’den

Dedim bir gün eyâ Hakk din usûli Ki yanî Hakk Teâlâ’nın Rasûli

358 Menâkıb-ı Emir Sultan, vrs. 24b-26a. 359

Geniş bilgi için bkz. “Fâtıma” maddesi, DĐA, Đstanbul, 1995, c. XII, ss. 219-224. 360 Menâkıb-ı Emir Sultan, vr. 5a.

361 Geniş bilgi için bkz. M. Yaşar Kandemir, “Muaz b. Cebel”, DĐA, Đstanbul, 2005, c. XXX, ss. 338- 339.

Dedim pes evsınî yanî ögüt vir Buyurdı yâ Mu‘âz ibn-i Cebel’dir

Ki kork Allah her hâl içinde Eger fiilinde ve eger kāl içinde

Suâl idüb didim gine ey muhtâr Nasîhat eyle bana gine muhtâr

Buyurdı yâ Mu‘âz kim eyle iz‘ân Kaçın senden gele bir sehv-i isyân

Akabince anun hayr-i amel kıl Ki mahv ola o isyânın anı bil

Gine ögüt diledim bir dahi dir Buyurıb yâ Mu‘âz ibn-i Cebel’dir

Ki âdet eyle hüsn-i hulkı Ki tâ hoşnûd idesin cümle halkı362

3- Hz. Ömer:

Hz. Ömer (ö.23/644) Hulefâ-yi Râşidîn’in ikincisidir. Aşere-i Mübeşşere’dendir. Vahiy katiplerindendir. Hz. Peygamber onun hakkında “Allah, gerçeği Ömer’in lisanı ve kalbi üzere yarattı.” “Muvâfakātü Ömer” tabiri yirmiye yakın meselede vahyin onun görüşlerine uygun biçimde geldiğini belirtir. “Allah’ın emirleri konusunda ümmetimin en kuvvetlisi Ömer’dir.” Hz. Muhammed “Muhakkak ki şeytan senden korkar, ya Ömer!” buyurmuştur. Yine Hz. Peygamber, onun için “Ey Allah’ım! Ömer’in kalbinden haset ve hastalıkları çıkar ve onu imana tebdil et.” şeklinde dua etmiştir. Hz. Ömer hakkında Hz. Aişe şöyle demiştir: “Ömer anılınca adalet anılmış olur, adalet anılınca Allah anılmış olur, Allah anılınca da rahmet iner.” Hz. Ömer’in “Hakk ile batılı birbirinden ayıran” anlamına gelen en meşhur lakabı “Fârûk”tur. Hz. Ebu Bekir (ö.13/634)’le birlikte Kureyş’in en fasih konuşanları arasında yer alır. Kur’an-ı Kerim’in Mushaf haline getirilmesi konusunda Hz. Ebu Bekir’i ikna etmiştir. En çok fetva veren yedi sahabinin başında gelir.363

Hz. Ömer, Hacı Đsâ Dede’nin menâkıbında geçer. Hacı Đsâ Dede ile Sultan Mehmed (F. Sultan Mehmed) sohbet ederler. Hacı Đsâ Dede, Sultan Mehmed’in gizli bir şekilde yapmış olduğu günahları aşikâre eder. Sultan Mehmed, Hacı Đsâ Dede’ye “Gizli olan ayıplarımı yüzime vurdun, benden korkmaz mısın?” dediğinde, Hacı Đsâ Dede “Allah, kulunun kalbinde iki korku koymamıştır. Senden korkanlar Allah’tan korkmaz. Allah’tan korkanlar da kimseden korkmaz.” der. Ve Hz. Ömer’den şöyle

362 Menâkıb-ı Emir Sultan, vrs. 127b-128a.

örnek verir: “Hazreti Ömer (r.a) hilâfet tahtında ku‘ûd itdikden sonra bir gün öyle namâzını mescidde edâ eyleyüb ve gine evine giderken gördi. Bir fakīr ev yapmak içün yalınuz balçık yoğrır; çünki Hazreti Ömer (r.a) ol fakīr görüb terahhum eyleyüb, cübbesini ve ridâsını ve amâmesini çıkarub ol balçuğın içine girub yoğrırken; meger güneş harâreti vakti idi. Hazreti Ömer (r.a) mübârek arkasına tesîr eyleyüb incindi. Andan Hazreti Ömer (r.a) gazab tarîkıyle güneşe nazar eyleyücek; hem-ân-dem güneşin nûrı ve harâreti zâil olub karardı. Andan Hazreti Ömer (r.a) huzûrla balçığı yoğrıb, mübârek ayaklarını yuyub ve libâsın giyüb evine müteveccih oldıkda güneş mukābilesine gelüb gördi kim kararub nûr ve harâreti zâil olmış. Bildi kim kendinün nazarındandır. Didi kim ﻙﺭﺪﻗ ﺖﻓﺮﻋ ﻭ ﻚﻟﺎﺣ ﺖﻔﺼﻧﺍ ﺪﻗ ﺲﴰ ﺎﻳ yanî yâ güneş tahkīk sen hâline insâf eyleyüb ve mikdârını bildin mi? diyü, tebessüm idicek güneş kemâ-kân gine münevver oldı. Andan ol gice Hazreti Ömer (r.a) Hazreti Rasûlullah (s.a.v.) vâkıasında gördi. Ayıtdı kim yâ Ömer! Ol Tengri hakkıçün kim beni hak peygamber gönderdi. Eger sen güneşe nazar-ı merhamet kılub tebessüm eylemesen tâ kıyâmete degin karaduğıb kimesne istifâde itmese gerekdi, didi. Đmdi maksûd Ömer ehlullahdan kemâl ile korkardı. Güneş hoz mahlûkdan bir şeydir. Allâhü Teâlâ güneşi andan korkutdı. Đmdi eyâ devletlü pâdişâh! Siz dahi ehlullahdan korkın. Allâhü Teâlâ dahi sizden cemî-i mahlûkı korkıtsun…”364

4- Đbn-i Mesud:

Abdullah b. Mesud (ö.32/652-53) ilk müslümanlardan ve Aşere-i Mübeşşere’dendir. Kûfe tefsir ve fıkıh mezheplerinin kurucusudur. Güzel sesli olup çok güzel Kur’an okurdu. Hz. Peygamber’den 848 kadar hadis rivayet etmiştir.365

Đbn Mesud, Hacı Đsâ Dede’nin menkabesinde geçmektedir. Hacı Đsâ Dede Emir

Sultan’ın dostlarından bir grup ile otururken, onlar Hacı Đsâ Dede’ye Hacc’a gitmesiyle ve ne kadar dünyalık götürdüğü ile ilgili soru sorarlar. Bu, metinde şöyle geçer: “Yâ Hâcı Dede bu kadar kim Kâbetullah şerrefeha’l-lâhü seferin idersiz şöyle işidüriz kim her varub geldikde hayrât ve tasdikât nâ-mütenâhî harc idermişsiz. Acabâ ne mikdâr dünyâ götürirsin? Ola diyücek, Hâcı Đsâ Dede merhûm didi kim egerçi ki müşkil yerden suâl eyledünüz ve illâ şübhenüz def‘ itmekden ötiri bir

364 Menâkıb-ı Emir Sultan, vrs. 116a-117a.

365 Geniş bilgi için bkz. Đsmail Cerrahoğlu, “Abdullah b. Mesud”, DĐA, Đstanbul, 1988, c. I, ss. 114- 117.

seferimüzi takrîr idelim. Tâ kim mâ-adâsını andan add idesiz diyü, ayıtdı kim bir kere hacc seferinden geldigüm yıl içinde bir gice ışâ namâzını cemâatle kılub dahi eve vardım ve andan tecdîd-i vuzû’ eyleyüb nâfileye meşgul oldım. Nâ-gehân taşradan bir âvâz geldi. Đbn-i Mes‘ûd âvâzına benzer (r.a.) yükürüb taşra çıkdım. Fi’l- vâki anlar imiş. Andan selâm virdiler ve aleyke diyüb ne buyurırsız diyücek, didi kim buyruk Allah’ındır Celle Celâlühû ve amme nevâlühü ve andan Rasûlullah’ındır (s.a.v.) sizi okurlar diyücek ale’r-ra’si ve’l-ayn diyüb revâne oldık…”366

5- Hz. Ali:

Hz. Ali (ö.40/661) Hz. Peygamber’in damadı, Hulefâ-yi Râşidî’nin dördüncüsüdür. Ashab-ı Kiram arasında Kur’an, hadis ve özellikle fıkıh alanındaki bilgileriyle kendini kabul ettirmiş bir otoritedir. Aşere-i Mübeşşere’dendir. Sünni ve

Şii kaynaklarda Hz. Ali farklı şekilde değerlendirilir.367

Metinde Hz. Ali Emir Sultan’ın soy ağacında geçmektedir. Şöyle ki: “...anın babası Đmâm-ı Hazreti Şehîdü’ş-şühedâi’ş-şehîd bi-Kerbelâ Hüseyin radıyallâhü Teâlâ anhü ve ahîhi, anın babası ﱴﻓ ﻻ ﺐﺣﺎﺻ ve hemdem-i ﻰﺗﺍ ﻞﻫ olan Đmâm Saîd ve

Şehîd Esedü’l-lâhi’l-gâlib Hazreti Ali bin Ebî Tâlib olub…”368

Bir de Emir Sultan bir rüyasında Hz. Peygamber ile birlikte Hz. Ali’yi de görür. Emir Sultan Medine’ye geldiğinde burada kalma niyetinde iken rüyasında Hz. Peygamber ve Hz. Ali’yi görür. Hz. Peygamber ona Rum’a gitmesini söyler. “Medîne-i Münevvere’de turub dahi aslı ile ikāmet niyetinde iken yine âlem-i hâbda görirler ki cedd-i a‘lâları Hazreti Sultân-ı Enbiyâ ve karşusında Hazreti Ali Reîsü’l- Evliyâ turub, Hazreti Sultân-ı Enbiyâ Emîr Sultân Hazretleri’ne dir ki, yâ veledî, sana emrim budır ki varasın Rûm’a gidesin ve anda muhtâc ümmet vardır. Anları ıslâh idesin ve benim şerîatime ol diyâr halkı ziyâde muhtâclardır.”369

366

Menâkıb-ı Emir Sultan, vrs. 110b-111a.

367 Geniş bilgi için bkz. “Ali” maddesi, DĐA, Đstanbul, 1989, c. II, ss. 371-378. 368 Menâkıb-ı Emir Sultan, vr. 5a.

6- Hz. Aişe ve Đbn-i Abbas:

Hz. Aişe ve Đbn-i Abbas metinde aynı yerde geçtikleri için birlikte ele aldık. Hz. Aişe (ö.58/678), Hz. Ebu Bekir (ö.13/634)’in kızı ve Hz. Peygamber’in hanımıdır. Kur’an-ı Kerim’i ve Hz. Peygamber’in sünnetini en iyi bilen, anlayan ve muhafaza eden sahabilerdendir. Arap dilini maharetle kullanmasının yanında Arap

şiirini de çok iyi bilirdi. Fesahat ve belagatıyla da ünlü bir hatipti. Kur’anı en iyi

anlayanlardan biriydi. Sünneti de çok iyi anlamış olan Hz. Aişe hadislerden istinbat ve kıyas suretiyle yeni hükümler çıkardı. Böylece kendisi fakih ve müctehid olarak kabul edilmiştir. Ashab arasında çok sayıda fetva vermesiyle meşhur olmuş yedi kişiden biridir. Hadis rivayet etme konusunda müksirûndandır (binden fazla hadis rivayet edenler).370

Đbn-i Abbas (ö.68/687-88), Hz. Peygamber’in amcasının oğludur. Tefsir ve

fıkıh ilimlerinde otorite kabul edilen ve çok hadis rivayet edenler arasında yer alır.

Benzer Belgeler