• Sonuç bulunamadı

Periklis’in (Atina)’sı 2 Sokrates 3 Eflatun ve Akademi 4 Aristotales ve Lise 5 Felsefe gayri dünyevi oluyor 6 Yunan fikrinin mahiyet ve hududu 7 İlk

YUNAN FİKRİ, EDEBİYATI VE SANAT

1. Periklis’in (Atina)’sı 2 Sokrates 3 Eflatun ve Akademi 4 Aristotales ve Lise 5 Felsefe gayri dünyevi oluyor 6 Yunan fikrinin mahiyet ve hududu 7 İlk

büyük hayali edebiyat. 8. Yunan sanatı.

Tercüme eden: Müderris Ahmet Refik Beg

Plate’e ve (Mikal)’den sonra gelen kırk sene zarfında Yunan tarihi nisbi bir sulh ve sukundan ibarettir vekayına harbler oldu; fakat pek vahim olmadı. Bir müddet, hali vakti yerinde kimseler ( Atina)’da rahat bir hayat gördüler ve dirayetlerini izahara fırsat buldular. Ahvalin hususi bir yardımı ile, ufak bir eşhas grubu mesayisinin birleşmesi sayesinde bu sukun ve fırsatta en unutulmaz neticeler vücuda getirdi. Tekellüm lisânının savtlarını ve inceliklerini nakl ile ifade edebilen bir tahrir usulünün vucuda getirdiği terkiyat artık edebiyatı imkan dahiline sokdu ve çok güzel edebi eserler vücud buldu. Sanayi tezyiniye ilerledi ve daha evvel İyoni Yunan beldelerinin ilk filozofları tarafından vaaz olunan asri hazır aleminin temelleri bir kat daha takviye edildi. Sonra takriben elli senelik bir fasılayı müteakip, (Atina) ile Sparta’nın için için yanan husumeti birden bire patlak verdi, vahşi ve tüketici bir harbin zuhur ettiği görüldü. Bu harpte zikrettiğimiz mübdiane harekette mevcud canlılıktan ne varsa zayi oldu. Bu harb, tarihte (Peloponezos harbi ) namı altında tanılır ve tamam otuz seneye yakın bir müddet uzadı gitti. Yunanistan’ın bütün kuvvetini mahveyledi. Bidayette (Atina) teveffuk etti; sonra Sira (Sparta)’ya geldi; fakat bu harekette (Teb)’in, Atina’dan seksen kilometreden biraz fazla mesafede kain olan bu beldenin satveti kendini gösterdi, (Sparta)’yı gölgede

bıraktı. Bu defa (Atina) bir daha Elen konfederasyonunun başındaki mevki‘ini elde etti. Şimdi miskinane rekabetler ve tarife sığmaz adavetler karşısındayız ki, askerleri muazzam bir edebiyatda görülmemiş olsaydı, onları o kadar uzun zamandan beri insanlar unutur giderdi.( S.61)

Yunan sana‘atı

Kable’l-milâd beşinci asrın nihayetleriyle dördüncü asır ibtidalarındaki tarzda bir atın vazosu.

Bütün bu müddet zarfında İran, gah birliğin gah o birliğin müttefiki sıfatı ile tekrar tekrar ortaya çıkar. Kable’l-milâd dördüncü asır avasıtına doğru Yunanistan, siyaseti üzerinde yeni bir nüfuzu, Makedonya kralı Filip’in nüfuzunu idrak etti. Filhakika, Midyeliler ile İranlılar Keldani imparatorluğunun gerisinde nasıl büyüdüler se, bu tedavisi gayri kabil surette parçalanan Yunanistan’ın gerisinde Makedonya öyle büyüdü. Nihayet Yunan zihninin kendi mücadelelerini unutarak rakip kavimlerin birleştikleri, Makedonya’nın muazzam hayyülesini dehşetler içinde gördükleri zaman da geldi. Bir sıra sebepsiz katiller ve mücadeleler Tokididis bunları tasvir ettiği zaman bile yine sebepsiz katiller ve mücadele halinde idi; gah bir Yunan beldesini, gah bir diğerini alaverelere veren bu dahili mücadelelerden bahsedecek vaktimiz yok, seyyaremizin teşkil ettiği ufak küre üzerinde Yunanistan fark olunmaz bir noktadır, milletleri ve

insanları sürüp götüren seylabın gürültüsü arasında, (Selamis) ve (Plate’e) ile Filip’in cülusu arasında Yunan hayatının ukdesini teşkil eden sefilane mücadelelerin gürültüsü gaib olup gider. Fakat bütün azametini muhafaza eden bir şey varsa, oda bazı aralık zamanlarda Yunanistan’ın vücuda getirdiği edebiyattır. Çünkü bu edebiyat, daha sonra gelen kavimlerin

Periklis

(Partenon) ve (Profileum) gibi güzel binalarla (Atina)’yı süsleyen büyük devlet adamı.

Fikri hayatının gayri münfek bir kısmı, zihniyetimizin tabakalarından biri haline gelmiştir. Bakınız, Yunanlılardan bahsederken, profosör Morri ne diyor: “ onların harici siyasetlerinin tarihi sair bütün milletlerin tarihi gibi müselsel harpler, diplomatik hileler, zalimane ve hudakarane fiillerdir. Onlarda büyük olan bir şey varsa, oda dahili hayattır; fikir, his ve karakter tarihidir. Bu kavim, şimdi bizim yolumuzda mevcud olmayan müşkillere karşı durmuştur. Kendisinin ameli olarak hiçbir tecrübesi yoktu; maddi vasıtaları son derece zayıftı. Heyecanları, arzuları, korkuları, dehşetleri ihtimaline bizimkinden daha şedit ve daha vahşiyane idi. bununla beraber Periklis’in ve Eflatun’un (Atina)’sını vücuda getirdi”. Bu şâyân hayret mübdiane kudret, Yunan fikrinin bu uzun zamanlardan beri biriken azmi, mazinin zalimi içinde uzanan ve bugün bile yirmi üç asırlık bir fasıladan sonra gayretlerini tahrik eylediği zeka erbabına rehberlik hizmetini gören bu meşale, asıl (Maraton) ile (Selamis)’den sonra hâkimane kıymetini iktisab etti.

O zaman (Atina) hürdü, korkuyu üzerinden atmıştı, satvetini fazla inkişaf ettirmemekle beraber kendi aleminde birinci mevki‘i işgal diyordu. Yapılan eser, gayet ufak bir grup insanın işidir. Bütün bir neslin en uzun kısmında vatandaşlar bütün devirlerde insanları naf‘i eserler vücuda getirmeye sevk eden şera’ite müsavi şera’it dahilinde yaşıyorlardı. Korku bilmezlerdi, hür ve mağrur idiler; elimizde gayri mahdut bir iktidar mevcud zan etiğimiz zaman kardeşlerimize karşı şiddet göstermek için hepimizde mevcud niyet onlarda hasıl olmazdı. Hatta siyasi hayat darlaştığı ve bütün cismani azimler (Sparta)’ya karşı yapılan cinayi ve kardeş öldürücü bir harbe tükendiği halde, yine ruhu bir şule’nin mevcud olduğu görüldü ve bu şule’yi ne bu patırtılı devrede nede büyük İskender’in kısa hayatı esnasında hiçbir şey söndüremedi. (S.62) Atina halkı, zafer sayesinde haklı bir surette kazanılan bir hürriyet hissi ile şevke gelerek, bir müddet hakiki bir necabete doğru yükseldi. Büyük bir demağoğun, Yunan meclis-i umumiyesinde memurların birincisi ve aynı zamanda da yüksek bir devlet adamı olan Periklis’in idaresinde, beldeyi tekrar binaya ve onun ticaretini tavsiye çalıştı. Periklis, son devir tarihinin Gladestunu veyahut (Lincoln)’ı çapında bir adamdı. Atinalılar bir müddet için ali cenab bir reisi alicenabane takip etmeye kabiliyet gösterdiler, tali’de onlara böyle alicenab bir reisi verdi. Periklis de siyasi maharet, derin, ulvi ve güzel olan her şeye karşı hakiki bir ibtila ile pek garip bir surette mütemezzicdi.( S.63) Periklis otuz seneden fazla raskerde kaldı.

Zafer heykelinin kopyası

Olompiya’daki zafer heykeli

Kable’l-milâd beşinci asrın Yunan heykeltraşlarından (Konyus)’ın zafer heykelinden mevcud kalan parçalar.

Gayet metin ve büyük fikri hürriyete malik bir insandı. O, bu hasisaları zamanında telkin etti. (Vinkler)’in dediği gibi, Atina demokrasisi bu seneler zarfında Periklis’in simasını aldı. Periklis pek büyük ve pek necip bir muhabbetle vikaye olundu. Periklis’in yanında mütesna terbiye ve tahsile malik bir kadın vardı: (Milet)’li Aspazya! beldede doğmayan eşhas ile Atina vatandaşlarının evlenmesini kanun men ettiği için Periklis onunla evlenemezdi;hakikat de ise o, onun zevcesi demekdi.Bu kadın Periklis’in etrafına bi nazar-ı dirayete malik insanları toplamak da en büyük rolü oynamıştı. Zamanın büyük muharrirlerinin kaffesi o kadını tanırlardı;ve hatta bir çokları onun fetanetini şan eylemiştir,vaka (Polotark) bu kadını (Sisam)’a karşı vakitsiz ve tehlikeli ,fakat sevki muzafferane bir harbin müşeviki olmakla itham ediyor;fakat sonra yine kendi bize anlatıyor ki ,bu harb Cumhuriyetin refah menba ‘nı teşkil eden Atina ticaret bahriyesini Sisamların bahr-i husumetleri tehdit eylediği için lazım gelmiştir.

İnsanların emel ve arzuları samimi dostlarının seviye ve maiyerlerini ifadeye mütemayildir. Periklis Atina’ya Tiran gibi hâkim olmaktan ziyade reis olarak hizmet etmeye kanaat eylemiştir. İttifaklar onun sayesinde teşkil edildi, İtalya’dan Karadenize

kadar yeni ticaret merkezleri ve müstemlekeler tesis olundu. (Lig)’in hazineleri (Delos)’dan (Atina )’ya nakl edildi.Periklis ,İranlıların zorbalarından mahfuz olduğuna kanı olduğu cihetle müttefiklerin harb hazinesini beldenin tezyinine sarf etti .

Zamanımız prensiplerine göre bu hareket, pek doğru bir şey değildir; fakat Periklis bu suretle hareket ederek, necib olmayan bir sa ‘ikaya ve hiç bir menfaate tabi‘i olmuş değildir. (Atina), Delos liginin kendisine tahmil edildiği vazifeyi ifa‘ eylemişdi. Hem iyi çalışan bir kimse yevmiye almaya layik değilmidir? bu paralar, mimarlar ve sanatkarlar için müstesna bir saik yerine geçti. Harabeleri el -an güzelliğiyle nazarımıza çarpan (Atina) Partanun’u, Periklis tarafından yeniden inşaa edilen harikulade muhteşem mebani mecmuasının tetvicidir. Fidiyas’ın, Miro’nun, Politikanın bize kadar gelen heykeltraşileri ise, bu devrin sanatkarane evsafının kafi bir şahididir.

Kari, (Vinkler) o parlak mulahazasını hatırdan çıkarmamalıdır: yani yeni doğan Atina bir müddet Periklis Simasını almıştır. Bu idare adamının hususi dehası sayesinde, onun yaratabildiği heva sayesinde, etrafına toplanan insanlar inkişaf edebildiler, ve büyük fikri bir kuvvete malik insanlar (Atina)’nın davetine icabet ettiler. Binaen ‘aleyh bu şehir bir müddet, bir maske gibi, Periklis’in simasını muhafaza etti, sonra bir nev‘i heycana tutuldu, ondan sonra yanlız bir fikre saplandı: büyük adamdan kurtulmak umumiyet nokta-i nazarından Atinalılarda büyüklük ve ulvi cenab çok azdı. Aristidis’in Ostrasizmi münasebetiyle, orta halde bir müntehabın zihniyeti ne olduğunu göstermişdik. Keza, Loidde (Epoque’de Pericles)’nde diyor ki, Atinalılar Miltiyadis namının (Maraton) muharebesiyle zikr edilmesine tahammül edemezlerdi. Kıymetsiz müntehablerin taasubu az bir zaman sonra, ortalarında yaşadıkları nefis mimarilere karşı galeyan etti. Avamın prestişkarları olan sayir sanatkârlar gölgede bırakıldığı halde, Fidiyas gibi heykeltraşlara bu derece teveccüh gösterilmesine hiddet ettiler; Halikarnaslı Herodot gibi adi ecnebilere hibeler verilmesine karşı protesto eylediler; keza, Miletli bir kadınla musahabet ve ünsiyet için Periklis’in gösterdiği bariz ve hakikaten mütezelilane temayüle karşı da. Periklis’in umumi ve hükümet hayatı son derece doğruluğuyla nazar- ı dikkate çarpıyordu, bu hal tabiatla avam adamına onun husisi hayatında fazla nakiseler (S.64) bulunduğunu düşündürürdü. Öyle anlaşılıyorki, Periklis etvar ve hareketinde gayet “mağrur”du, arasıra kendilerine hizmetkar olduğu bu vatandaşlara karşı istihkargar bulunurdu.

“Periklis yanlız yüksek bir ulviyet hissi, avamın ifade tarzlarından çok uzak bir necabet uslub vasafiyeti iktisab etmiş değildi; simasında handeye yaklaşmaz bir vekar

mevcuttu. Sesi metin ve yegnesak, vaziyeti fahur idi. Genişinde bile öyle bir zevk vardı ki, bu, en şiddetli münekaşelerde bile bozulmazdı. Periklis gerek bu tabiatları, ve gerek ayni nev‘i den sair tabiatları sayesinde, kendisini görenlerin kalbinde takdir uyandırırdı. Tavır ve hareketi öyle idi ki: ahlaksız bir sefil kendisini bütün gün hakaretlere ve küfürlere maruz bırakdığı halde, o buna sabır ve sükün ile tahammül etmiş, ve halk arasında bazı müstacel ve mühim işlerle uğraşmıştı. Akşamleyin Periklis kemal sükünetle evine dönerken bu küstah sefil kapısına kadar onu en çirkin bir lisânla tahkirde devam eyliyerek takip etmişti. Periklis kapısına geldiği zaman ortalık karışmış olduğundan hizmetçilerinden birine bir şüle almasını ve eve gitmek için bu çapkına ışık tutmasını emr eyledi.

Mabude (Atina)

Yunan milli müzesinde mevcud eserlerden mabude (Atina)’nın heykeli. Bu heykeli yapan Fidiyas, bir tane fil dişinden iki tane de tunçdan olmak üzere böyle üç mabud heykeli vucuda getirmişdir.

Mamâfih şair Büzk bize teyyid ettiğine göre, Periklis konuşuşunda mağrur ve kibirli idi, etvarındaki vekarda pek çok gurur ve ahire karşı hakaret mevcuttu. Yalnız (Furum)’ye veya Senatoya gideceği zaman sokağa çıkardı. Dostlarının davetlerine icabet etmez, cemiyet hayatının icab eylediği her türlü eğlenceleri redd ederdi. O derecede ki, idaresi ne kadar devam ettiyse_ ki çok devam etti_ Periklis dostlarından birine akşam yemeğine yalnız bir defa gitti: oda yeni Oriptol’un evlendiği zamandı. Mamâfih Periklis Libasiyonların sonuna kadar durmadı. Onun fikrince ziyafetlerin (S.65) Serbestisi rütbe ve makam kıymetini izale ederdi. Vekar ise labalilikle imtizac edemez.”1

Bu devrede ikdidar mevki‘inde bulunan kimselerin nakisalarını dünyaya ifşa edecek bayağı gazetecilik yokdu; fakat o devirde halk adamı son derece terakki etmiş olan komedya ile kendi gururunu okşardı. Komedya müellifleri zahiri mükemmeliyetleriyle izzeti nefsimizi yaralayanların piyeslere konulduğunu görmekle mahzuz olmak için hemen hepimizde mevcud temayuldan istifade ederlerdi. İşte bu mü’ellifler Periklis ile dostlarını telvis etmekden zevk aldılar. Bunlar, Periklis’in başında bir miğfer olarak tasvir ederlerdi; Bu serpüş ona pek ziyade yaraşırdı. Bunu oda pek iyi bilirdi. Keza Periklis’e korkunç derecede biçimsiz bir baş, bir soğan başı yaparak halkın hendesini tahrik ederlerdi. Aspazyanı ef ‘al ve atvarı da sokak şairleri için çok münasib bir ilham menbaı idi. Heyalete kapılan fikirler, ihtimaline zamanımızın bayağılıyından cerihadar olarak Periklis’in ulvi devrinde yaşamak isterler. Fakat onlar, o devrin (Atina)’sı ortasına indirilmiş olsalar, kendilerini mevzik hallerimizin en bayağılarında ki hevaya müşabih bir heva ortasında, halk madbuatımızda in-ikaz eden ihtiraslara müşabit ihtiraslar içinde bulurlar.

Aynı gürültülü ifşaat, aynı çirkin imalar, aynı muhteris “Vatan perverlik” ulasa gayet “Modern” bir muhit (Selamis) ile (Plate’e)’nin hatırası silindikçe ve yeni binalara alıştıkça halkın bozuk mizacı Periklis’in şöhretinden ve (Atina)’nın şa‘ şaasından daha ziyade ürkdü. Şüphesiz perakles Ostrasizm görmedi, mutedil vatandaşlar indinde kazandığı nüfuz onu bu felaketten vikaye etdi; fakat kendisine karşı yapılan hücumlar çok cüretkârene ve çok devamlı oldu. Fakir yaşadı ve fakir öldü. İhtimaline Demağoğların

İlk Yunan heykellerinden

Eski devirlere ait Yunan heykeltraşesinden bir eser. Bu heykel (Atina)’da (Partenun) civarında bulunmuştur. El-yevm (Akropolis) müzesindedir.

S.66 Diyonisos

Napoli milli müzesinde mevcud olan bu büst, bir çok seneler Eflatun’un heykeli zannedilmişdi. Şimdi bunun, ma‘bud Diyonesos’un heykeli olduğu kabul edilmişdir.

En namuskârı idi; Fakat bu hâl onun aleyhine açılan bir rüşvet davasından kurtaramadı, Mamâfih o bundan da iyi kurtuldu. Düşmanları mağlub olunca,çapraşık bir vasıta ile onu vurmak istediler; ve dostlarını kendisinden ayırmaya teşebbüs etdiler. Hasudların Ruesaya karşı kullandıkları tabi‘i silahlar, dini müsamahakarlık ile ahlaka müteallik ithamatdır. Periklis’in dostu Edamon Ostrasizme uğradı. Fidiyas dinsizlikle itham edildi. Ma‘bude (Atina)’nın büyük heykelindeki kalkanın üzerine Fidiyas Yunanlılar ile Amazonlar beyninde yapılan muharebeye girişmiş olan askerlerden ikisine kendisinin ve Periklis’in simasını yapmak cüretinde bulunmuşdu. Fidiyas mahpusda öldü. Periklis’in getirildiği bir ecnebi,Ana Kasagoras için şehirde halkın meşru bütün meraklarını tatmine muktedir oldukça namuskar adamlar mevcud olduğu halde_ güneşe ve yıldızlara dair en garip şeyler söylüyor, Ma‘budlerin olmadığını ve dünyayı yaşatan tek bir ruh (Nûs) mevcud olduğunu açıkça anlatıyor, diyorlardı. Buna karşı komedya mü’ellifleri kendi dini hislerinin derinliğini ve alınganlığını derhal idrak etdiler, Ana Kasagoras zulüm tehdidleri önünde kaçmaya mecbur oldu. Sonra sıra Aspazyeye geldi. (Atina) onu nefy etmek istiyordu: Periklis, hayatının ruhu olan kadın ile, kurtardığı ve müdafaa ettiği ve tarihin bütün şehirlerinden daha layemut bir şa‘ şaa ile süslediği nankör belde arasında perişan kaldı. Aspazyayı müdafaa için ayağı kalkdığı zaman, pek insani bir heyecan dalgası kalbini boğdu ve ağladı. Gözyaşları bir müddet için Aspazyayı kurtardı. Atinalılar, Periklis’i tezlil etmekden mes ‘ud oluyorlardı; Fakat Periklis onlara o kadar uzun bir zaman hizmet etmişdi ki, ondan bir türlü de vazgeçemiyorlardı: Bir sülüs asırdır ki, onların Reisi idi. Kable’l-milâd 431’de Sparta ile harb başladı. Polotark, Periklis, harbin müşevviki olmakla itham ediyor, Polotark’ın fikrince Periklis şöhret ve nüfuzunun o kadar çabuk azaldığını gördü ki, kendisini Atinalılara aratmak için bir harb meydana çıkarmak lazım olduğuna kani oldu. “Kendisi de, Fidiyas yüzünden iyi görülmemeye başladığı ve kendini tebriyeye davet, olunacağından halkça korktuğu cihetle, henüz meşkuk bir halde bulunan harbi körükledi, o zamana kadar basdırılmış olan ateşi üfledi, bu suretle, kendisini itham edenlerin önüne geçmek ve hasudların şiddetini teskin etmek ümidinde idi; çünkü pek iyi biliyordu ki, bütün mühim işlerde (S.67) ve bütün büyük tehlikelerde, Cumhuriyet yalnız ona emniyet edecek kadar kendisinin liyakati ve iktidarı büyükdü.”

Fakat harb sürdükçe sürdü, Atina’yı birkaç defa tehlikeye uğrattı, o derecede ki, halk sabırsızlık gösterdi. Periklis’in yerine geçmeye haris, Kleon namında biri ortaya

çıkdı. Herkes bağırarak harbin neticesini istedi. Kleon “harbi kazanacak adam” olmaya karar verdi. Atina’nın halk şairleri, aşağıdaki tarzda şiirlerle işe giriştiler:

“Sen Ey (Satir)’ lerin kralı! Ne için hem şeca‘atinle övünüyorsun, hemde ateş saçan (Kleon)’a rağmen keskin kılıçların sesinden titriyorsun?”

Periklis tarafından sevk olunan bir kıta muvafak olmadı; Kleon, Periklis’in mehâkim huzuruna getirmek için fırsatdan istifade etdi. Periklis’in kumandanlığı elinden alındı, cezayi nakliyeye mahkum oldu. (Tarih) diyor ki, kendi büyük oğlu_ Aspazyanın oğlu değil, ilk bir zevcesinden olan oğlu_ Periklis’in aleyhine döndü, yüzüne karşı çirkin ve inanılmayacak ithamlarda bulundu. Bu genç adam biraz sonra vebâdan öldü. Arkasından Periklis’in hemşiresi öldü, daha sonra da son meşru oğlu. Periklis, zamanın adeti mucibince çocuğun üzerine, cenaze çelenklerini koyduğu zaman, hıçkırıklarını tutamadı. Biraz sonra kendide hastalığa tutuldu ve öldü.( Kable’l milad 428).

Bu kısa hûlasanın gösterdiği bariz vak‘alar Periklis’in tabiatıyla vatandaşlarından büyük bir sınıfın tabiatları arasında ne kadar ahenksizlik bulunduğunu gösterir. O zamanlar (Atina)’da husûle gelen fikri ve sanayi inkişafa, hiç şüphesiz, devrin şera’iti de müsaade etdi; Fakat bu, aynı zamanda, pek müstesni o safa malik adamlar sayesinde oldu. Mamâfih umumi bir hareket olmadı; Kabiliyetleri ve muvafakiyetleriyle avamın haricinde bulunan ufak bir eşhas grubu tarafından vücuda getirilen bir hareket vuku‘a geldi.

2 Sokrates

(Atina)’da, fikri hareketin başına geçen Periklis derecesinde zamanın büyüklüğünün hakiki menbaı vesayiki olan ve muhiti ile daha fazla ahenksiz bulunan diğer bir simada, Sokrates adlı bir duvarcı oğlunun simasıdır.

Sokrates, Heradot’dan onaltı sene sonra doğdu, Periklis öldüğü esnalarda tanınmaya başlamışdı. Kendi bir şey yazmadı; Fakat umûmi mahallerde söz söylemek mütadı idi. Birçok kimseler bu devrede hikmet peşinde koşarlardı. (Sufist) tabir olunan birçok hocalar vardı ki, hakikat, güzellik, müstakimane yaşayış hakkında muhakeme yürütürler, Bu suretle gençlerin günden güne şiddetlenen merakını ve tehayyülatını tenmiye ederlerdi. Bununda sebebi şu idi ki, Yunanistan’da, büyük rahib ve din mektepleri yoktu. Sokrates denilen bu adam bu münakaşelere karışdı.

Çapaçul, perişan halli idi, yalın ayak yürüyordu. Sokrates etrafına bir sürü prestişkarlar ve tilmezler topladı.

Metodu son derece ribi idi; yegâne mümkün olan faziletin hakiki ilimden ibaret olunduğunu zannederdi; hakikat denilen hamiz ile tecrübe edilmeyecek hiçbir itikad, hiçbir ümid kabul etmezdi. Bu kontrole inkiyad etmek, onun için fazileti işlemekdi; fakat tabian daha zayıf bazı tilmizlerince bu hal, sevki tabi‘ilerini inzibat altında tutucak olan itikadlardan ve ahlaki itiyadlardan kurtulmak, sıyrılmak demekdi. Bu cılız mahlüklar, hayatları lakayıdane, kötü amellerine bir bahane bulmakda mahir, hür çapkınlar oldular. Sokrates’in genç tilmizleri arasında Eflatun da vardı ki, Bil ahire o, bir sıra felsefi muhaverat ile metodunu Layemutlaştırdı. (S.68) Akademi filozoflarının mektebini tesis etdi, Bu mekteb dokuz yüz sene devam eyledi: (Kısanofon), Sokrates’in ölümünü yazan, on binlerden biri; Ezokratis, Yunanistan’ın en hâkim mütefekkirlerinden biri; Bunların arasında Krityayes de vardı. (Atina), (Sparta)’ya karşı kamilen mağlup, olduğu zaman mağlup beldeyi hali acizde tutmak için Ispartılalar tarafından nasb olunan otuz tirandan biride o oldu1

.

Otuzlar devrildikleri zamanda, Krityayes’in yanı başında öldürülen Şarmed; Alkibiyadis, parlak ve müşevveş bir zekaya malik olup (Atina)’nın (Sıragoza)’ya karşı felaket engiz bir sefere girmesine yardım eden, Spartalıların lehinde memleketine ihanet eyleyen, hülasa vatanına karşı yeni bir suikast tertip etmek için İran sarayına giderken katl olunan bir hain. Sokratesin, istikballerinin parlaklığı görünen son üç şakirdi, kendilerinde Sokratesin imanı da, hiç şüphesiz pek bayağı nev‘i nden bir vatan perverliği de, yerlerine hiçbir şey koymadan tahrib etmiş bulunduğu yegane gençler değillerdi. Sokrates’in en şiddetli düşmanı Anistos namında biriydi, onun oğluda Sokrates’in şakirdi ve koyu bir sarhoşdu. Sonunda Anistos, Sokrates’in (Atina) gençliğinin bir müfsidi olarak takip edilmesine müsaade aldı, Filozof baldırandan

1

“Otuzlar Atinalı vatandaşların yalnız hayatına, emvaline ve mevcudiyetlerine tecavüz etmezlerdi. zabt