• Sonuç bulunamadı

GEREÇ VE YÖNTEMLER

PEMAT: Pulse elektromanyetik alan tedavisi; LPPI: Lineer polarize polikromatik ışık;

Ca: Kalsiyum; P: Fosfor.

Şekil 21. Gruplar arası kalsiyum ve fosfor değerlerinin karşılaştırılması.

Çalışmamızda tüm gruplardan alınan kan örneklerinden, hemogram değerlendirilmesi

yapıldı. Hemoglobin (p=0,058), hematokrit (p=0,058,), ortalama eritrosit hacmi (p=0,117), lökosit (p=0,058), nötrofil (p=0,102), eozinofil (p=0,930), bazofil (p=0,140), eritrosit (p=0,058), lenfosit (p=0,665), trombosit (p=0,311) ölçümleri PEMAT grubunda, kontrol grubuna göre yüksek bulunurken, lökosit, eozinofil, bazofil, eritrosit, hemoglobin, hematokrit, trombosit düzeyleri PEMAT grubunda, LPPI grubuna göre yüksek bulundu (p>0,05). PEMAT, LPPI ve kontrol gruplarına ait hemogram değerleri ortalaması Tablo 12’de, gruplar arası lökosit, eritrosit, hemoglobin, hematokrit, trombosit değerlerinin grafik halinde karşılaştırması, sırasıyla Şekil 22-26’de verilmiştir.

Tablo 12. Pulse elektromanyetik alan tedavisi, lineer polarize polikromatik ışık ve kontrol gruplarındaki bazı hemogram değerleri ortalaması

Hemogram

Değeri PEMAT LPPI Kontrol

Wbc 3200 1900 1900

Rbc 7,21 6,5 2,6

Hb 13,7 12,3 7,45

Hct 39,5 35,8 13,5

Plt 793000 614000 303000

Ortalama±SS; Medyan (min-mak); *:Kruskal Wallis test; PEMAT:Pulse elektromanyetik alan tedavisi; LPPI: Lineer polarize polikromatik ışık; Rbc: Eritrosit; Wbc: Lökosit; Hb: Hemoglobin; Hct: Hematokrit; Plt:Trombosit

40

PEMAT:Pulse elektromanyetik alan tedavisi; LPPI: Lineer polarize polikromatik ışık; wbc: Lökosit.

Şekil 22. Gruplar arası lökosit değerleri ortalamasının karşılaştırlması

PEMAT: Pulse elektromanyetik alan tedavisi; LPPI: Lineer polarize polikromatik ışık; rbc: Eritrosit.

Şekil 23. Gruplar arası eritrosit değerleri ortalamasının karşılaştırlması

PEMAT: Pulse elektromanyetik alan tedavisi; LPPI: Lineer polarize polikromatik ışık; hb: Hemoglobin.

41

PEMAT: Pulse elektromanyetik alan tedavisi; LPPI: Lineer polarize polikromatik ışık; hct: Hematokrit.

Şekil 25. Gruplar arası hematokrit değerleri ortalamasının karşılaştırılması

PEMAT: Pulse elektromanyetik alan tedavisi; LPPI: Lineer polarize polikromatik ışık; plt: Trombosit.

Şekil 26. Gruplar arası trombosit değerleri karşılaştırılması

Pulse elektromanyetik alan tedavisinin beyin, karaciğer, akciğer, böbrek üzerine etkilerini değerlendirmek amacıyla yapılan histolojik incelemedeki ışık mikroskopik bulgular: Beyin; çalışmamızda; kontrol grubundaki sıçanların HE boyalı beyin kesitleri ışık mikroskobunda incelendiğinde; normal bir yapı gözlendi. Frontal korteksteki nöronlarda ökromatik nukleus belirgindi ve nukleolus açıkça seçildi. Nöronların dendritlerleri ve aksonları normal görünümdeydi ve aksonların sadece tepe kısımları gözlendi. (Şekil 27a1).

Manyetik alana maruz kalmış sıçanların HE boyalı beyin kesitleri incelendiğinde ise kontrole benzer bir yapı görüldü (Şekil 27b1). PEMAT ve kontrol grupları arasında fark tespit

edilmedi. Karaciğer; çalışmamızda; kontrol grubundaki sıçanların karaciğer dokusunun genel histolojisi HE boyamada gözlendi. Hepatositlerin klasik lobül periferine doğru sentral venden ısınşal biçimde dizilmesiyle oluşturduğu şeritler gözlendi. Bu hepatosit plaklarının araları damarlaşmış hepatik sinüzoidler tarafından ayrıldığı ve bunların sentral venlere doğru açıldığı belirlendi. Hepatositlerin sitoplazmasının çoğunlukla açık pembe renkte boyandığı ve

42

çekirdeklerinin büyük, yuvarlak ve oldukça ökromatik olduğu tespit edildi. Ayrıca bazı hepatositlerin iki çekirdeğe sahip olduğu görüldü (Şekil 28a1). Manyetik alana maruz kalmış

sıçanların HE boyalı karaciğer kesitleri incelendiğinde sentral ven, hepatositler ve hepatik sinüzoidlerin kontrole yakın bir yapı gösterdiği görüldü (Şekil 28b1). PEMAT ve kontrol

grupları arasında fark bulunmadı. Akciğer; çalışmamızda; kontrol grubundaki sıçanların HE boyalı akciğer kesitleri ışık mikroskobunda incelendiğinde; alveol yapısının normal olduğu görüldü. Ayrıcaalveol çevresinde, yassı hücreler seklinde tip I pnömositler, kübik sekilli tip II pnömositler, makrofajlar, lenfositler ve çekirdekli eritrositler yer almaktadır (Şekil 29a1).

Manyetik alana maruz kalmış sıçanların HE boyalı akciğer kesitleri incelendiğinde ise genel olarak normal bir yapı gösterdiği gözlendi (Şekil 29b1). PEMAT ve kontrol grupları arasında

fark tespit edilmedi. Böbrek; çalışmamızda; kontrol grubundaki sıçanların HE boyalı böbrek kesitleri ışık mikroskobunda incelendiğinde; böbrek dokusunun glomerül yapısı, bowman kapsülü ve aralığı, proksimal ve distal tübüller normal yapı gösteriyordu (Şekil 30a1).

Manyetik alana maruz kalmış sıçanların HE boyalı böbrek kesitleri incelendiğinde normale yakın bir yapı görüldü (Şekil 30b1). PEMAT ve kontrol grupları arasında fark bulunmadı.

Kaspaz-3 frontal korteks kesitine uygulandı. İmmunhistokimyasal olarak, kontrol ve PEMAT gruplarına ait beyinlerde yapılan incelemelerde, pozitif kaspaz 3reaktivitesi sadece nöronların sitoplazmalarında görüldü (Şekil 27a2,b2). Çalışmamızda, klinik izlem sonucu,

PEMAT alan ratların uygulama esnasında sedatize oldukları gözlendi. PEMAT ve kontrol grupları arasında fark yoktu.

Karaciğer kesitine TUNEL uygulaması sonrası, kontrol ve PEMAT gruplarına ait karaciğerlerde yapılan incelemelerde, parankimada tek tük TUNEL pozitif hepatositlerin varlığı dikkat çekti. (Şekil 28a2,b2). PEMAT ve kontrol grupları arasında fark tespit edilmedi.

Akciğer kesitine TUNEL uygulaması sonrası, kontrol ve PEMAT gruplarına ait akciğerlerde yapılan incelemelerde, az sayıda TUNEL pozitif boyanan hücrelere rastlandı (Şekil 29a2,b2). PEMAT ve kontrol grupları arasında fark yoktu.

Böbrek kesitine TUNEL uygulaması sonrası, kontrol ve PEMAT gruplarına ait böbreklerde yapılan incelemelerde, glomerülde ve tübül epitel hücrelerinde TUNEL pozitif boyanan hücrelerin oldukça az olduğu görüldü (Şekil 30a2,b2). PEMAT ve kontrol grupları

43

Şekil 27. Frontal korteksin histolojik görünümü: a1-kontrol grubuna ait

Hemotoksile Eozinle boyanmış kesit, b1- pulse elektromanyetik alan

tedavisi grubuna ait Hematoksilen Eozinle boyanmış kesit, a2-kontrol

grubuna ait KASPAZ-3 ile boyanmış kesit, b2- pulse elektromanyetik

alan tedavisi grubuna ait KASPAZ-3 ile boyanmış kesit. Frontal kortekste normal yapıdaki nöronlar izlenmekte. Hematoksilen Eozin, X400. KASPAZ-3 (a2,b2); nöronların sitoplazmasındaki pozitif

KASPAZ-3 immünreaktivitesi (ok). İmmünoperoksidaz, hematoksilen zıt boyaması, X400

44

Şekil 28. Karaciğerin histolojik görünümü: a1-kontrol grubuna ait hemotoksile

Eozinle boyanmış kesit, b1- pulse elektromanyetik alan tedavisi

grubuna ait Hematoksilen Eozinle boyanmış kesit, a2-kontrol grubuna

ait TUNEL ile boyanmış kesit, b2- pulse elektromanyetik alan tedavisi

grubuna ait TUNEL ile boyanmış kesit. Hematoksilen Eozin (a1,b1)

sentral venden (SV) ışınsal olarak uzanan hepatositler (ince ok), çekirdek (kalın ok) ve sinüzoidler (okbaşı). Hematoksilen Eozin, X400. TUNEL (a2,b2); karaciğer parankimasında görülen TUNEL pozitif

45

Şekil 29. Akciğerin histolojik görünümü: a1-kontrol grubuna ait Hemotoksile

Eozinle boyanmış kesit, b1- pulse elektromanyetik alan tedavisi

grubuna ait Hematoksilen Eozinle boyanmış kesit, a2-kontrol grubuna

ait TUNEL ile boyanmış kesit, b2- pulse elektromanyetik alan tedavisi

grubuna ait TUNEL ile boyanmış kesit. Akciğer dokusunda alveollere ait normal yapı görülüyor (A: Alveol). Hematoksilen Eozin, X400. TUNEL (a2,b2); akciğer dokusunda görülen TUNEL pozitif hücreler

46

Şekil 30. Böbreğin histolojik görünümü. a1-kontrol grubuna ait Hemotoksile

Eozinle boyanmış kesit, b1- pulse elektromanyetik alan tedavisi

grubuna ait Hematoksilen Eozinle boyanmış kesit, a2-kontrol grubuna

ait TUNEL ile boyanmış kesit, b2- pulse elektromanyetik alan tedavisi

grubuna ait TUNEL ile boyanmış kesit. Akciğer dokusunda Hematoksilen Eozin (a1,b1) Böbrek dokusunda glomerül yapısı (G),

bowman kapsülü ve aralığı (B), proksimal (P) ve distal tübüller (D) normal yapı gösteriyordu. Hematoksilen Eozin, X400. TUNEL (a2,b2);

glomerülde (kalın ok) ve tübül epitel hücrelerinde (ince ok) görülen TUNEL pozitif hücreler. TUNEL, X400

47

TARTIŞMA

Araştırmamızda, geçmişteki çalışmalarda farklı dozlarda uygulanan PEMAT’ın ratlarda tibia kırığı üzerine 15 mT dozundaki etkisi ve geçmişteki çalışmalarda uygulanmamış olan LPPI tedavisinin ratlarda tibia kırığı üzerine 1,3 j/cm2 enerji dozundaki indirekt etkisi, değerlendirilmiştir. Ek olarak, PEMAT’ın beyin, karaciğer, akciğer, böbrek dokusu üzerine histolojik etkileri araştırılmıştır.

Çalışma öncesi power analiz yapılarak denek sayısı 22 olarak belirlendi. Çalışma sonunda histomorfometrik analiz yapılan rat tibialarında kalsifiye kesit hazırlandı. Rat sayısı yetersiz kaldığı için histolojik değerlendirme için gerekli olan dekalsifiye histolojik kesit hazırlanamadı ve bu inceleme yapılamadı. Gelecekteki çalışmalarda, histomorfometri ve histolojik değerlendirme beraber yapılıcaksa rat sayısının yüksek tutulması gerekliliği görüldü.

Son dönemlerde yapılan çalışmalarda kırığı stabilize etmek için çeşitli yöntemlerin kullanıldığı görülmüştür. Erdoğan ve ark. (63) tavşan mandibulasında oluşturdukları kemik kesisinden sonra miniplak ve vidalar ile kırık segmentlerini rijit şekilde sabitlemiş ve DYKU tedavisini rahat bir şekilde uygulamışlardır. Bizim çalışmamızda internal fiksatörler, PEMAT’a uyumlu olmadığı için diz üstü sirküler alçı yöntemi seçildi. Diz üstü sirküler alçı, ratlar tarafından kemirilerek açılınca, kemirmeyi önlemek için ratlara servikal boyunluk uygulandı fakat sonrasında ratlarda burun kanaması gözlemlenmesi üzerine hemen uygulamaya son verildi. Çözüm olarak genel anestezi altında, 2 günde bir diz üstü sirküler alçıları yenilendi. Çalışmamız sırasında yapılan radyolojik değerlendirmeler sonucunda, kırık uçlarının birbirinden uzak kaldığı, bizim alçılama tekniğimizin kaynamama riskini arttırdığı

48

görüldü. Bu tür çalışmalarda maliyeti ve ulaşılabilirliği zor olan, fakat PEMAT’a uyumlu olan, titanyum internal fiksatör kullanımının daha uygun olacağı düşünüldü.

Kırık iyileşmesini hızlandırmak amacıyla günümüzde birçok fizik tedavi yöntemi kullanılmaktadır. Bu yöntemlerden, invaziv olmayan elektriksel stimulasyonun, klinik uygulamaları 1970’li yıllarda başlamış olup, geniş çaplı ilk çalışma 1982’de Bassett tarafından yayınlanmıştır (87). Kaynamamış 1007 adet kırığın tedavisinde, dünya çapında 500 cerrahın katıldığı çok merkezli çalışmanın sonuçları yayınlanmış ve %77’lik başarı bildirilmiştir. Son zamanlarda yapılan çalışmalar, EMA uygulamasının osteoblastları uyarabileceğini göstermiştir. Bu çalısmalarda, bu etkinin iyon transport kanalları üzerinden olduğu gösterilmiştir (88). Takano-Yamamato ve ark. (89) ratlarda premaksiller bölgede defekt oluşturup, bu bölgeye deminarelize kemik matriksi yerleştirmişler ve deney grubuna 100 Hertz operasyon frekansına sahip, 10-milisaniye uzunluğunda, 100 mikrosaniye aralıklı EMA uygulayıp, 35. günde kemikleşmenin sonuçlarını incelemişlerdir. Araştırıcılar tedavinin, osteoblastik aktivede ve kemik matriks kalsifikasyonunda artışa neden olduğunu bildirmişlerdir. Darenderiler ve ark. (90) Guinea domuzunda mandibulada osteotomi oluşturmuşlar, birinci gruba 9 gün süreyle PEMAT, ikinci gruba 9 gün süreyle statik elektromanyetik alan tedavisi, üçüncü gruba ise herhangi bir tedavi uygulamamışlardır. Araştırmacılar kesikli ve statik elektromanyetik alan tedavisinin kemik iyileşmesini anlamlı şekilde arttırdığını bildirmişlerdir. Gong ve ark. (91) yaptıkları çalışmada, PEMAT’ın, kapiller damar oluşumunu ve endotel hücre proliferasyonunu arttırıp, IGF ve TGF-β salınımlarını uyardığı, kırık iyileşmesini hızlandırdığı sonucuna varmışlardır. Yazawa ve ark. (92) tavşanda fibula fraktürü oluşturmuş, bir gruba PGE2, diğer gruba ise PEMAT uygulamış ve kemik iyileşmesinde, kontrol grubuna göre daha iyi sonuçlar bildirmişlerdir. PGE2 alan grupta, iyileşmenin doza bağlı olduğunu düşünmüşler ve PGE2 ve PEMAT’ın, kırık kaynaması gecikmesinde kullanımını önermişlerdir. Grupta ve ark. (93) kaynamamış tibia fraktürü olan 45 vakaya, 0,008 weber/m2 dozunda, günde 12 saat MAT’si uygulamışlar ve sonuçta manyetik alanın, kırık iyileşmesini hızlandırdığını belirtmişlerdir. PEMAT, kaynaması gecikmiş kırıklarda da kallus formasyonunu hızlandırmak için sıkça başvurulan bir tedavi yöntemidir (94-96). Aaron ve ark. (97) 2004 yılında yayınladıkları derlemelerinde, daha önce yapılmış olan plasebo kontrollü hayvan osteotomi deneylerinde PEMAT’ın büyük oranda başarı gösterdiğini belirtmişlerdir. Klinikte spinal kaynaştırma tedavisinde elektromanyetik uyarı verilen grupta başarı oranı %80-90 iken, plasebo grubunda başarı oranı %65-75’te kalmıştır.

49

Sollazo ve ark. (98) 2010 yılında yaptıkları çalışma sonucunda, pulse elektromanyetik alanın, kemikte matriks yıkımını ve rezorbsiyonunu azaltırken, hücre dışı matriks üretimini ve mineralizasyonunu stimüle ettiğini belirtmişlerdir. Riola ve ark. (99) 2007 yılında yaptıkları çalışmada, sıçanlara 3 mT, 100-Hz, 30 gün boyunca, 24 saat EMA tedavisi uygulamışlar. Uygulama sonunda, KMY ve histomorfometrik ölçümler yapmışlar ve bu dozda EMA’nın

kemik gelişimini etkilemeksizin, kemik rezorbsiyonunu arttırdığını belirtmişlerdir. Tüm bu çalışmalar doğrultusunda, bizim çalışmamızda da kırık iyileşmesinde PEMAT etkinliği histomorfometri, radyoloji ve KMY değerlendirmeleri yapılarak incelenmiştir. Histomorfometrik ölçüm sonuçlarına göre, BS, NNd, NTm, BPm, TbN değerleri, PEMAT grubunda daha yüksek bulunurken, iyileşmeyle ters orantılı olması beklenen trabeküler ayrıklığı belirten, TbSp ölçümü, PEMAT grubunda, diğer gruplardan daha düşük olarak bulunmuştur. Gruplar arasında istatiksel olarak anlamlı fark bulunmasa da, histomorfometri sonuçlarına göre, PEMAT’ın kırık iyileşmesini hızlandırdığı sonucuna varılmıştır.

Çok düşük yoğunlukta manyetik alanın (ELF-EMF), KMY’ye etkisinin değerlendirildiği bir çalışmada sıçanlara mangan verildikten sonra uygulanan ELF-EMF’nin KMY’de artışa neden olduğu sonucuna varılmıştır (100). Aro ve ark. (101) 1989 yılında yaptıkları kırık çalışmasında, konvansiyonel grafi ve KMY ölçümü ile değerlendirme yapmışlar ve kırık iyileşmesi takibinde konvansiyonel grafi önemli olsada, sayısal olarak bilgi alınabilen KMY değerlendirmesinin iyileşme takibinde iyi bir indeks olduğunu düşünmüşlerdir. Bizim çalışmamızda, digital mamogrofi ile yapılan radyolojik inceleme sonucunda, PEMAT grubunda, iyileşme skoru, kontrol grubuna göre daha yüksek bulunmuştur. Gruplar arasında istatiksel olarak anlamlı fark bulunmasada, PEMAT’ın kırık iyileşmesini hızlandırdığı düşünülmüştür. KMY ölçümlerinde ise, PEMAT grubundaki KMY değerleri, diğer gruplara oranla daha yüksek bulunmuş ve PEMAT’sinin KMY’yi bir miktar arttırdığı saptanmıştır. KMY ölçümü sonuçlarına göre 3 grup arasında istatiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır. Objektif ve sayısal değerler veren KMY ölçümünün kırık iyileşmesi takibinde kullanılabileceği sonucuna varılmıştır.

Dış etkenlerin biyolojik sistemlere etkisi son yıllarda araştırma konusu olmuştur. Bu etkenlerden biri olan EMA’nın, biyolojik sistemler üzerine etkisi hakkında birçok çalışma olup bu konuda henüz net sonuçlar elde edilememiştir. EMA’nın, hücre zarı permeabilitesini değiştirerek elektrolit değişimlerine neden olduğu düşünülmektedir (102). Schober ve ark. (103) fareler üzerinde yaptıkları çalışmada, EMA’nın, plazma Ca düzeyinde düşüşe sebep olduğunu bulmuşlardır. Canseven ve Atalay (104) 72 adet erkek fare üzerinde yaptıkları çalışmada, 90 Hz frekanslı ve 5 mT alan şiddetindeki EMA’nın, Ca düzeyini 30. günde

50

azaltığını görmüşler ve EMA’nın bu etkisinin subakut dönemde olduğunu, kısa süreli uygulamalarda vücudun bu düşüşü tolere edebileceğini düşünmüşlerdir. Bizim çalışmamızda, PEMAT grubundaki Ca düzeylerinde kontrol grubuna göre minimal bir yükseklik saptansa da, istatiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. PEMAT’ın, kan Ca seviyeleri üzerine etkisinin akut dönemde organizma tarafından tolere edilebileceği sonucuna varıldı. Bu konuda süre ve doz karşılaştırılmalarının yapıldığı insan çalışmalarına ihtiyaç duyulmaktadır.

Burchard ve ark. (105) EMA uygulaması sonrasında P düzeylerinde artış saptamışlardır. Eraslan ve ark. (106) yaptıkları çalışmada, ratlara 90 Hz frekanlı ve 5 mT alan şiddetinde EMA uygulamış ve P düzeyinde, 15. ve 45. günlerde artış olduğunu belirtmişlerdir. Bizim çalışmamızda, PEMAT alan grupta, kan P ölçümleri LPPI ve kontrol grubuna göre yüksek bulundu, ancak gruplar arası istatiksel olarak anlamlı fark tespit edilmedi. PEMAT’ın kısa süreli uygulama sonrasında, kan P düzeyini az miktarda etkilediği düşünüldü.

Son dönemde yapılan çalışmalarda, fizik tedavi ajanları birbiriyle karşılaştırılırken, PEMAT ile diğer fizik tedavi modalitelerinin karşılaştırıldığı yeterli sayı ve düzeyde çalışmaya rastlanmamıştır. Erdoğan ve ark. (63) tavşan mandibulasında osteotomi sonrası DYKU’nun ertkinliğini değerlendirmişler, histolojik ve radyolojik incelemeler sonucunda DYKU tedavisinin kırık iyileşmesini hızlandırdığını belirtmişlerdir. PEMAT ve US tedavisinin kırık iyileşmesi üzerine etkinliğinin karşılaştırıldığı yayınlarda US ve PEMAT kırık iyileşmesinde etkin bulunmuştur, fakat bu uygulamaları karşılaştıran homojen çalışmalara rastlanmamıştır. US ve diğer fizik tedavi modalitelerinin PEMAT tedavisi ile karşılaştırıldığı çalışmalara ihtiyaç vardır.

Yara iyileşmesinde sık kullanılan bir yöntem olan LPPI’nın kırık iyileşmesi üzerine etkilerini değerlendiren çalışmaya rastlanmamıştır. He-Ne lazerle yapılmış çalışmalar bulunmaktadır. David ve ark. (107) ratların tibialarında bilateral kırık oluşturmuşlar, 2–6 hafta He-Ne lazer uygulamışlar, bu uygulamanın iyileşmeye etkisi olmadığını bildirmişlerdir. Garavello ve ark. (108) ratlarda tibia kırığı oluşturup, He-Ne lazer uygulamasının kemik iyileşmesini stimule ettiğini bildirmişlerdir. LPPI’nın kırık iyileşmesi üzerine etkisini gösteren araştırmalara rastlanmazken, doku iyileşmesi üzerine olumlu etkilerini belirten birçok çalışma bulunmaktadır. Ünalan ve ark. (69) tavşanlarda aşil tendonunda kesi oluşturmuş ve yara kapandıktan sonra bölgeye 400-2000 nm'lik LPPI ile, günde 2 seans, 15 gün süreyle tedavi uygulamışlar, 2. haftanın sonunda kontrol ve LPPI grupları arasında yapılan histopatolojik karşılaştırmada, LPPI gurubunda yeni bağ dokusu gelişimi, yeni damarlanma, granulasyon dokusu ve fibrozis gelişimini anlamlı olarak fazla bulmuşlardır. LPPI’nın, biyostimülasyon özelliği bulunduğu, doku iyileşmesinin tüm fazlarına etkili olduğu düşünülmektedir. Özdemir

51

ve ark. (6) LPPI’nın tıp alanlarında kullanımı adı altındaki derlemelerinde, LPPI’nın tıpta kullanım alanları arasında, gecikmiş yara ve kırık iyileşmesinide belirtmişlerdir. Bizim çalışmamızda, kırık üzerine He-Ne lazer ile yapılmış çalışmalardan ve LPPI’nin doku iyileşmesini hızlandırdığı sonucunu veren araştırmalardan esinlenerek, LPPI’nin kırık iyileşmesine indirekt etkisi değerlendirildi. Çalışmamız sonucunda, histomorfometri, digital mamografi ve KMY ölçümlerine göre, LPPI alan grupta anlamlı bir iyileşme gözlenmedi. Bu olumsuz sonuçta, LPPI’nin ratlara uygulanan alçıdan dolayı kırık üzerine direkt uygulanamayıp, kırığın distal ve proksimal bölgelerine uygulanabilmiş olmasının etken olabileceği, LPPI’nin kırık iyileşmesine direkt etkisini değerlendirebilecek çalışmalara gereksinim olduğu düşünüldü.

Lineer polarize polikromatik ışığının biyolojik sistemler üzerine etkisine dair çalışmalar bulunmaktadır. Kan Ca ve P değerleri üzerine etkisini değerlendiren yayınlara rastlanmadı. LPPI grubunda, Ca değeri kontrol grubundan az miktarda yüksek bulunurken, istatiksel olarak kontrol grubu ile arasında anlamlı fark bulunmadı. Günlük 6 dakika, 1,3 j/cm2 dozunda, 15 seans LPPI uygulamasının, kan Ca düzeyin minimal düzeyde arttırdığı, kan P değerlerini etkilemediği sonucuna varıldı.

Yara iyileşmesi günümüzde revaçta olan ve iyileşmeyi hızlandırmak için üzerinde birçok çalışmanın yapıldığı bir konudur. Bizim çalışmamızda komplikasyon olarak gelişen, diz üstü sirküler alçıların dolaşım bozukluğuna neden olması sebebi ile oluşan ödem, cilt yarası üzerine LPPI etkiside değerlendirilmiştir. LPPI tedavisi kronik ve inatçı ülserler üzerinde ilk olarak 1981 yılında uygulanmış, yara iyileşmesini hızlandırdığı belirtilmiştir. Monstrey ve ark. (109) yaptıkları çalışma sonucunda, polarize ışının insanda hücresel ve hümoral immun sistemi stimüle ettiğini göstermişlerdir. LPPI tedavisinden sonra, mo, ly ve eo gibi kan hücrelerinin sayısının yara bölgesinde arttığı saptanmış, polarize ışığın, immünglobülin ve diğer proteinlerin artışını stimüle ettiği gösterilmiştir. Tüm bu etkiler sonucunda, doku iyileşmesinde hızlanma meydana gelmektedir. Zhevago ve Samoilova (110) yaptıkları çalışma ile, polikromatik ışının, sitokinler üzerinden etki ederek, proenflamatuar ve antienflamatuar etki gösterdiğini saptamışlardır. Dökmeci ve ark, (70) ratların ayaklarında adjuvan artrit oluşturmuş ve ratları kontrol, diklofenak (1mg/kg), LPPI (480-2000nm, 3dak/gün) ve diklofenak+LPPI tedavi grubu olmak üzere 4 gruba ayırmışlar ve LPPI ile beraber diklofenak tedavisi alan grupta, diğer gruplara göre ödemin daha fazla azaldığını belirtilmişlerdir. Deneysel yanık oluşturulan ratlarda LPPI tedavisi sonrasında lezyonlardaki ödem, vaskülarizasyon, hiperemi ve epitelizasyonu kalitatif ve kantitatif olarak histopatolojik yönden değerlendirilmiştir. LPPI tedavisinin yanık lezyonlarının iyileşme süresinini

52

kısalttığını, hiperemi ve ödemi anlamlı derecede azalttığını, histopatolojik olarak epitelizasyon ve vaskülarizasyonun erken başladığını bildirmişlerdir (72). Bizim çalışmamızda, LPPI tedavi grubundaki ratlarda diğer gruplara göre ödem ve kızarıklığın daha hızlı normale döndüğü, yara iyileşmesinin daha hızlı olduğu görüldü. LPPI’nın daha önce yapılmış çalışmalarla da uyumlu olarak, yara iyileşmesini hızlandırdığı tespit edildi.

Pulse elektromanyetik alan tedavisininyara iyileşmesini hızlandırdığına dair geçmişte yapılmış birçok çalışma bulunmaktadır (111). PEMAT’ın ödem tedavisinde de faydalı olabileceği düşünülmüş ve deneysel olarak geliştirilen, Carrageenan ödemini etkin bir şekilde inhibe ettiği gösterilmiştir (112). Yaşları 3 ay ile 14 yaş arasında değişen 45 çocuktaki derin, kontamine yaralar üzerinde 10 seans MAT’si uygulanmış, sonuçta magnetoterapinin yara iyileşmesini hızlandırdığı ve cerrahi bakım süresini kısalttığı bulunmuştur (113). Ulukut ve ark. (114) ratların sırt bölgesinde kesi yarası oluşturulup, 5 mT dozunda PEMAT, günde yarım saat uygulanmış, kontrol grubuna göre, yarı yarıya daha yavaş iyileşme olduğunu gözlemlemiştir. 2,5 mT, günde 1 saat uygulanan dozda ise, kontrol grubuna göre, yarı yarıya daha hızlı iyileşme saptanmıştır. Darbeli elektromanyetik alanın, yarada nekroz oluşumunu azaltıp, yara iyileşmesinin erken dönemlerinde daha etkin olabileceği düşünülmüştür. Yoğun

Benzer Belgeler