• Sonuç bulunamadı

Günümüz iş dünyasında, işletmelerin sahip olduğu paydaş sayısının artmasıyla birlikte, paydaşlar ile işletme arasındaki ilişkinin boyutu değişmiş ve tüm paydaşların işletme tarafından dikkate alınması gerekliliği doğmuştur. Bu durum, işletmelerin paydaşlarına daha fazla odaklanmasını gerektirmiş ve işletmelerde paydaş odaklı bakış açısı ortaya çıkmıştır. Paydaşların işletmelerin başarısındaki rolü üzerine yapılan vurguların giderek artması ile “paydaş teorisi” kavramı ortaya çıkmıştır. Paydaş teorisi; paydaşların tanımlanmasını, paydaşlar ile olan ilişkilerin analiz edilmesini, paydaşların yönetilmesini, işletme ile paydaşları arasında gerçekleşen işlemlerin yürütülmesini ve paydaşlarla olan ilişkileri yönetmede izlenecek stratejilerin belirlenmesini içermektedir (Dönmez, 2008: 92).

Ayrıcalıklı konumu ön planda tutan Neo Klasik anlayışın savunduğu Pay Sahipleri Teorisi, Freeman’ın 1984 yılında “Stratejik Yönetim: Paydaş Teorisi” isimli eserinin yayınlanmasıyla birlikte güçlü bir muhalefetle karşılaşmış ve Paydaş Teorisi son yıllarda yazım alanındaki popülaritesi ile birlikte en çok sözü edilen yönetim teorilerinden biri olmuştur. Temelleri aynı yaklaşıma dayanmakla birlikte, Pay Sahipleri Teorisi’nin aksine Freeman’ın Paydaş Modeli çalışanlar, müşteriler,

tedarikçiler ve pay sahiplerinin her birini önemseyen ve onların beklentilerine, zamanla değişen ihtiyaçlarına kulak veren bir felsefedir. Paydaş Teorisi, işletmenin faaliyet çevresindeki değişikliklerin izlenmesi ve işletme amaçlarının gerçekleştirilebilmesi için çevreyle iyi ilişkiler kurulması gerektiğini savunmaktadır (Ertuğrul, 2008: 200).

Donaldson ve Preston firmanın paydaş teori formülasyonunda üç tema tanımlarlar. Bunlar (Banerjee, 2007: 25) :

1. Paydaş teorisi tanımlayıcıdır: Bu teori, kurumu ‘farklı ilgi ve talepleri olan çok

çeşitli grupların etkileşimi’ olarak tanımlar

2. Paydaş teorisi araçsaldır: Bir firmanın kurumsal sosyal sorumluluk aktiviteleri ile

karlılık, yatırım dönüşü vb. kurum performans parametreleri arasındaki ilişkiyi bulmak için bir temel sağlar

3. Paydaş teorisi normatiftir: Firma ile sözleşmeden doğan bir ilişkisi olmayan

hissedar, çalışan, tedarikçi ve müşterilerden başka grupları da yasal paydaş kabul eder.

Donaldson ve Preston’un yukarıda bahsedilen üç paydaş teorisi aşağıda açıklanmıştır (Ertuğrul, 2008: 202-203) :

Betimsel (Tanımlayıcı) Paydaş Teorisi

Teori bağlamında betimsellikle kastedilen, işletmeler açısından bir durumun yokluğu ile ortaya çıkabilecek zararların ve bu durumun mevcudiyeti halinde elde edilebilecek yararların tespit edilerek genel ve spesifik niteliklerin belirlenmesi ve işletmeler için birtakım çözüm önerilerinin ileri sürülmesidir. Genel olarak işletmelerin spesifik özelliklerini ve davranışlarını açıklamakla birlikte teorinin ele aldığı konular arasında; işletmenin yapısı, yöneticilerin yönetim tarzı, yönetim kurulu üyelerinin, işletme kurucularının beklentileri hakkında ne düşündüğü ve işletmelerin gerçek anlamda nasıl yönetildikleri yer almaktadır.

Betimsel teoride bir bakıma işletme faaliyetlerinin genel işleyişlerine yönelik bir şema çıkarılmakta ve bu işleyiş içerisinde yöneticilerin rolü ve paydaşların tutumları doğrultusunda çıkarımlarda bulunulmaktadır.

Araçsal Paydaş Teorisi

Bu teori, paydaş yönetimi ile işletmelerin geleneksel amaçlarını gerçekleştirebilmeleri arasındaki ilişkiyi ya da ilişkinin olmaması durumunu sorgulamakta ve yöneticilerin ya da işletmelerin belirli davranış şekillerini izlediklerinde nasıl sonuçlar doğacağını tasvir etmeye çalışmaktadır. Araçsal teoriye göre, eğer bir işletme, A olayının gerçekleşmesini istiyorsa B olayının gerektirdiği şartları yerine getirmelidir. Bu durumda da B olayı A olayının gerçekleşmesi için bir araçtır.

Araçsal paydaş teorisi yönetimsel faaliyetlerle sonuçları birbirine bağlamakta ve bu bağın nasıl işlediğini açıklamaya çalışmaktadır. Bu bağa gerekli hassasiyeti gösterebilen işletmeler paydaşlarının gerçek beklentilerini, sadece işletmeye finansal destek sağlayan paydaşlara yönelen geleneksel anlayıştan daha etkili bir şekilde daha iyi analiz etmekte, paydaşlarıyla ilişkilerini daha iyi yönetmektedirler.

Normatif Paydaş Teorisi

Normatif yaklaşım, işletmelerin ne yapması gerektiğini, gerçekleştirmek istediği amaçları, kullandığı araçları ve neden tüm bu sayılanların uygun seçenekler olduğunu açıklayan bir bakış açısına sahiptir. Normatif anlayış ya da başka bir ifade ile iş etiği anlayışında organizasyonlar için bir takım kurallar ve ilkeler ileri sürülmekte, işletmelerin ve işletme yöneticilerinin davranışlarının ahlaki açıdan normlara uygun olup olmamasıyla ilgilenilmektedir.

Paydaş teorisinin üç kullanımı da önem taşımakla birlikte her bir yaklaşımın taşıdığı değer farklıdır. Donaldson ve Preston’a göre paydaş teorisinin her üç boyutu da iç içe geçmiş niteliktedir. Tanımlayıcı boyut en geniş halkayı oluşturmakta ve dış dünyada gözlenen ilişkileri açıklamaktadır. Teorinin tanımlayıcı olduğu tespit edildiğinde ikinci boyuta geçilmekte ve belirli uygulamaların ortaya koyacağı sonuçlar elde edilmektedir. Son aşamada ise paydaş yönetiminin temel normatif

temelini oluşturan nihai moral değerler ve yükümlülükler ortaya konmaktadır (Tak, 2009: 56).

Yakın tarihli başka bir çalışma ise yukarıda belirtilen üç ayrı paydaş yaklaşımını dayandıkları bilimsel köken açısından iki ayrı grup altında incelemektedir. Bunlardan ilki sosyal bilimlere dayanmaları nedeniyle tanımlayıcı ve araçsal paydaş teorisini içermektedir. İkinci grupta ise etik kökenli teoriye dayanması nedeniyle normatif yaklaşım ele alınmaktadır. Söz konusu çalışmada bu kategorizasyondan yola çıkarak ‘Yakınsak (Convergent) Paydaş Teorisi’ kavramı tartışılmakta ve normatif ve araçsal teorilerin birleştirilebileceği görüşü savunulmaktadır (Tak, 2009: 57).

Sözü edilen tüm bu teorilerden çıkarılacak ortak sonuç, paydaşların işletmelerin faaliyetleri açısından önemli oldukları ve farklı seviyelerde de olsa beklentilerinin karşılanması gerektiğidir. Bu gerçeği idrak edebilen işletmeler, herhangi bir başarısızlıkla karşılaşmamak adına paydaşlarıyla gerek duyulan ilişkileri belli bir zemine oturtarak sürdürülebilirliklerini sağlayabilmektedirler (Ertuğrul, 2008: 204).

Benzer Belgeler