• Sonuç bulunamadı

II. MeĢrutiyet’in ilan edilmesinden sonra geçen 6 yıl içinde Trablusgarp ve Balkan SavaĢları yüzünden Libya ve Avrupa’nın Edirne’den ötesi kaybedilecekti. 1908- 1914 yılları arasında kaybedilen topraklar hiçbir abartmayı gerektirmeyecek kadar büyük kayıplardı. 3 milyon kilometrekarelik toprak parçasının 1.1 milyon kilometrekaresi yitirilmiĢti. Bunların büyük bir kısmı Rumeli’yi de kapsadığından imparatorluk için daha ciddi bir kayıp olmuĢtu. Çünkü Rumeli, yüzyıllardır “ imparatorluğun kalbi” idi. En ileri ve en verimli eyaletler Rumeli’deydi. Bu toprakların kaybedilmesi Jön Türklerin ideolojisinde de büyük etki yaratmıĢ, siyasetlerinin ağırlık merkezini Anadolu’ya kaydırmıĢtı. Türkçülük fikrinin egemen hale gelmesi Balkan SavaĢları sonrası olacaktı. Çünkü topraklarını üçte birinin kaybı, beraberinde ulus devlet için bir nüfus temeli sağlıyor, nüfus daha da homojenleĢiyordu. 24 milyonluk nüfustan çoğunluğu Türk olmayan 5 milyon nüfusun eksilmesi ile imparatorluk nüfusunu çoğunluğunu Türkler teĢkil edecekti162

.

Aydınların ve cemiyetin söylemi de değiĢmiĢti. “İttihad-ı Anasır” söylemi “Millet-i Hakime” söylemine doğru kaymıĢtı.

Osmanlı Hükümeti göçmenlerin iskânında, Türk nüfusunun azaldığı bölgeleri ön planda tutmuĢtur. Bunlardan son birkaç asırdan beri, her 30-35 senede her iki taraf ordularının istilasına uğrayan Edirne vilayeti, sınır bölgesi olması bakımından ön sırayı almaktaydı. Bu sebepten Edirne vilayetinde Müslüman-Türk unsurunun artırılması maksadıyla Rumeli cihetlerinden gelen göçmenlerin Anadolu’ya geçmelerine engel olunarak, Istranca taraflarında yerleĢtirilmeleri hususunda tezkereler çıkarılmıĢtır163

. Bahsi geçen devlet politikasının bir gereği olarak Pomaklar da bu bölgelerde iskân edilmiĢlerdir.

162Fuat Dündar, İttihat ve Terakki‟nin Müslümanları İskân Politikası (1913-1918), ĠletiĢim Yay. Ġst. 2011,

s. 31.

163

3.1.1. Ġttihat ve Terakki’nin Ġskân Politikası

Dönemin muktedir gücü Ġttihat ve Terakki’nin ulus devlet oluĢturma politikasına göre; Anadolu’daki gayr-i Türk ve gayr-i müslim unsurlar mümkün olduğunca Anadolu dıĢına Ģu veya bu Ģekilde gönderilecek, Anadolu dıĢındaki Türklerin ise Anadolu’ya gelmeleri teĢvik edilecekti. Bu politikanın bir gereği olarak daha önce birinci bölümde bahsedilen Türk-Bulgar nüfus mübadelesi sınıra yakın köylerde uygulanmıĢtı.

Ġttihat ve Terakki’nin örgütsel ve fikirsel dünyası Balkan etkisi taĢıdığı gibi uygulayacağı sevk ve iskân politikasında da bu etki çok net hissedilecekti. Balkan SavaĢı sonrası gelen muhacirlerin sayısı “memleketin asayiş ve inzibatını” bozacak derecede büyüktü. Bu sorunu çözümüne yönelik uygulamaya sokulan, gayrimüslimlerin yerlerinden edilmesi politikası, Edirne mebusu tarafından Ģu sözlerle anlamlandırılacaktı; “Biz tehciri komşularımızdan öğrendik”164

.

Devletin iskânda uyguladığı temel nokta göçmenlerin azami derecede rahat ettirilmesi ve onları en kısa zamanda üretici durumuna getirmekti. Muhacirlerin geldikleri bölgelerdeki iklime uyumlu olanlara iskân edilmelerine dikkat edilmekteydi. Ancak yoğun göç ve savaĢ koĢulları bunu bazı konularda imkânsız hale getiriyordu. Bu bağlamda göçmenlerin “iklimiyle imtizaç edememe” sorununun giderilmesi adına elden geldiğince gayret sarf edilmiĢtir. Ġskânların gerçekleĢebilmesi için istimlâk kararnamesinde 1332 (1913-1914) yılında değiĢikliğe gidilmiĢtir. Göçmenlerin iskânı bu düzenlemeyle birlikte geldikleri bölgenin iklimine uyum gösteren yerlerin seçilmesine dikkat edilmeye çalıĢılmıĢtır165

.

Balkan SavaĢları sonrasında Anadolu’ya gelen göçmen sayısı hakkında kayıtlar tutulmadığı için net bir bilgi yoktur. Kayıtlar tutulduysa bile Ģu ana kadar bize net bir bilgi verecek gün yüzüne çıkan belgeler mevcut değildir. Ancak bize göçmen sayısı hakkında fikir verecek bazı örnekler mevcuttur. Örneğin Fuat Dündar, Ġlhan Tekeli’den alıntı yaparak verdiği bilgilere göre; 1912-1913 Balkan SavaĢları’ndan sonra 640 bin kiĢinin Anadolu’ya göç ettiğini yazar. 24 Mart 1918 tarihli Meclis-i Ayan toplantısında dönemin iskân iĢlerinden sorumlu AĢâir ve Muhacirîn Müdüriyeti Umumiyesi (AMMU) müdürü Hamdi Bey, Balkan SavaĢları’ndan sonra gelenlerin sayısını 450 bin olarak

164

Fuat Dündar, a.g.e., s. 34.

165 Mehmet Kaya, “Balkan SavaĢları Sırasında Anadolu’ya Göçler ve KarĢılaĢılan Sorunlar”, History Studies İnternational Journal Of History, 1-16 November 2013, s. 5.

veriyordu166. Mehmet Kaya toplam göçmen sayısını vermemekle birlikte, sadece Makedonya’dan 1912 Kasım ayından 1914 Mart ayına kadar göç edenlerin sayısını dönemin 16 Nisan 1330 tarihli İkdam gazetesinden alıntı yaparak 242.807 olarak vermektedir167. Yine aynı tarihli Ahenk gazetesinde bu sayının 300 bine ulaĢtığı yazmaktadır. Bu verilere bakarak muhacir sayısının 300 bin ile 650 bin arasında olduğu söylenebilir.

Osmanlı Hükümeti Balkan SavaĢları sonrasında Müslüman göçünün büyük miktarlara ulaĢması nedeniyle göç ve iskân iĢleri için yeni kanunlar çıkarmıĢtır. 13 Mayıs 1913’te Ġskân-ı Muhacirin Nizamnamesi kabul edildi. Nizamname uyarınca muhacirlere yapılacak yardımlar belirlenmiĢti. Göçmenlerin Osmanlı topraklarına girdikleri andan kalıcı iskân yerlerine yerleĢtirilinceye kadar her türlü yardımlar imkân dâhilinde yapılmaya çalıĢılmıĢtır. Sevk sırasında güvenliğin sağlanması, yiyecek-içecek ihtiyaçlarının karĢılanması, salgın hastalıklardan korunma, ulaĢım araçlarından ücretsiz ya da az ücretle yararlandırma, arazi tahsisi, bina inĢaatına katkı ve çeĢitli alanlarda muafiyet gibi birçok yardımlar yapılıyordu. Muafiyetlerin baĢında askerlik ve vergi muafiyetleri vardı. Diğer bir muafiyet ise muhacirlerin sundukları dilekçelerden damga vergisi alınmamasıydı. Muhacirler hicret ettikleri tarihten itibaren 6 yıl askerlikten ve 2 yıl her türlü vergiden muaf tutulmuĢtur. Ayrıca esnaf olan veya ticaretle uğraĢan muhacirlere 2 bin kuruĢa kadar kredi sağlanmıĢtır. Bu nizamnamenin uygulanmasında Dâhiliye Nezareti memur kılındı. 1914 yılı baĢında kurulan (ĠAMM) Ġskân-ı AĢair ve Muhacirin Müdüriyeti’nin nizamnamesinde, aĢiretlerin tüm ihtiyaçlarını karĢılamak ve dıĢarıdan gelecek göçmenlerin sevk, iaĢe ve iskânlarını sağlamak ve Osmanlı topraklarından dıĢarıya göçü engellemek görevlerine sahip olduğu belirlenmiĢti.

Ekonomik bakımdan zor durumda olan Osmanlı Devleti, bütün zor Ģartlara rağmen Balkan muhacirlerinin Anadolu’ya nakillerinde, göç yollarında ve iskânlarında elinden gelen yardımı yapmaya çalıĢmıĢtır.

166 F. Dündar, a.g.e., s. 56-57. 167 Mehmet Kaya, a.g.m., s.7.

Benzer Belgeler