• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Kadın Hareketi İçinde İlk Ermeni Feminist: Hayganuş

3.1. TÜRKİYE’DE KADIN HAKLARI VE MÜCADELESİNİN

3.1.2. Osmanlı Kadın Hareketi İçinde İlk Ermeni Feminist: Hayganuş

Hayganuş Markar, 1885 yılında İstanbul Pera’da, İstanbullu bir anne olan Yebrakse Topuzyan ve Vanlı bir baba olan Markar’ın kızı olarak dünya gözlerini açmıştır. Soyadı yasasının kabul edilmesiyle Markar'ın kısaltılmış hali olan Mark

soyadını kullanmaya başlar. Feminizmle tanışmasının ve bağımsızlığının yolunu açmasının sebebi olarak annesini örnek gösterir ve onun desteğiyle okul hayatına başlar. Hayganuş Mark eğitim hayatına rahibeler okulunda başlamış ve Esayan Ermeni Lisesi’nde devam etmiştir. Ermenice derslerine ilgisi hocası dilbilimci Hagop Kurken'in dikkatinden kaçmaz ve beş yıl süreyle ondan Ermenice ders almıştır. 1900 senesinde Yedikule Ermeni Hastanesi Yetimhanesi'nde dört sene süreyle yatılı yardımcı öğretmenlik yapmıştır. Henüz 19 yaşındayken Gahorrani yani Salıncak isimli ilk yazısı Manzume-i Efkar dergisinde yayınlanır ve bu yazısı ile o dönemin iyi dergi ve gazeteleri olan, Pürag, Hanrakidag, Püzantion ve Panaser'den oralarda yazı yazması için teklifler alır. Hayganuş’un yazılarında dili işleyiş biçimi ve yeteneği, öne sürdüğü düşüncelerin akışkanlığı İstanbul Ermeni Entelektüel kesiminde yazılan bu yazıları bir erkeğin yazmış olabileceği izlenimi yaratmaktadır ve bu sebeple bazıları onun çalıştığı yetimhaneye gelerek onu bizzat görmek ve kadın olup olmadığını anlamak istemişlerdir. Bu dönemde Hayganuş Manzume-i Efkar dergisinin yayın yönetmeni Vahan Toşigyanla evlenir ve yetimhanedeki işinden ayrılır. Hayganuş Mark, Masis dergisinin düzenlediği şiir yarışmasında ikinci olduğunda henüz 20 yaşında bile değildir. Yazı hayatını yazdığı şiirler, hikayeler ve kadınlar için çıkardığı dergilerle sürdürür. 1905 yılında gelen bir teklifle, Dzağig yani Türkçe adı Çiçek olan haftalık dergiyi bir kadın dergisine dönüştürür ve bu ilk yayıncılık tecrübesinde iki yıl süreyle oranın editörlük görevini üstlenir. Fransa’da o dönemde baş gösteren feminist hareketler hakkında bilgi sahibidir ve bu sebeple Çiçek’in söylemi ‘yalnız kadınlarla ve kadınlar için’ olarak benimsenir fakat bu şekilde devam edemez. O yıllarda bunu gerçekleştirebilecek kadın yapılanması olmadığından, dergide erkek yazarlar da bulunmaktadır yalnız bu yazarlar yazılarını kadın adlarıyla yazmaktadırlar. Hayganuş’un eşiyle İzmir’e gitmesi sebebiyle iki sene süresine ara vermeden çalışan dergi kapanmak zorunda kalır. İzmir’e geldiğinde Arşaluys yani Türkçe ismiyle Şafak, Artzakank Türkçe ismiyle Yankı ve Arevelk Türkçe ismiyle Doğu dergilerinde kadın sayfaları yazarak Çiçek dergisindeki görevini bir şekilde devam ettirmiş olur. 1909 yılında eşiyle İstanbul’a geri gelir. O sırada Milletperver Ermeni Kadınlar Birliği kurulmuş olur. Mark bu Birliğin Edebiyat Komisyonu'nun başkanı olur ve taşra bölgesinde Ermeni okulları açıp kız

öğrencilerin okumasını sağlamak adına çalışmalar yapar. Bu gayretleri neticesinde Anadolu'daki Ermeni okullarının sayısı 32'ye ulaşır. Bunun yanında Nigoğosyan Kız Okulu’nda Ermenice dersler de verir. Meşrutiyet’ten sonra tekrar faaliyete geçen farklı yardım kuruluşlarında ve kadın derneklerinde çalışır. 1915 itibariyle 3 yıl hiç yazı yazmaz (https://hyetert.org/2003/12/24/yog-ilk-feminist-ermeni-hayganus- markin-1885-1966-hayati-dusunceleri-ve-etkinlikleri/, (27.12.2019)).

1919 yılında 2. Dergisi olan, 14 sene boyunca kesintisiz yayın hayatına devam eden ve Ermeni kadın anlamına gelen Hay Gin’i yayın hayatına sokar. Bu dergide Hayganuş, özgürlükten hiç ödün vermez ve bu Ermeni kadını dergisi bir bayrak altında yayınlanacaksa bu yalnızca kadınlık bayrağı olmalıdır fikrini savunur. Ayda iki kez yayınlanan dergide değişik olan şey Mark’ın yalnızca kadınların değil iki cinsin de birlikte bulunmasını arzu etmesidir. O bundan böyle kadın ve erkek cinsini ayrı şekilde düşünmemektedir. Dergisinin 1933 yılında devlet tarafından kapatılmasıyla çok büyük üzüntü yaşar ve 4 sene tek bir cümle yazmaz. Kapatılma sebebi ise kesin olarak bilinmemektedir. Mark, Hay Gin’in biranda kapatılması sebebiyle yaşadığı durumu kızımı kaybetmiş gibiydim cümlesiyle dile getirmiş ve kapatılma sebebi konusunda da herkesin tahmin ettiği nedenden dolayı açıklamasında bulunmuştur. Isdepan Şahbaz isimli yazar ise Mark öldüğünde yazdığı taziye yazısında o dönemde hay Gin’in devlet tarafından kapatıldığını, çünkü Hayganuş’un dergide yazan yazarların bağımsızlığına saygı gösterdiğini, dergisine fikrine hiç yakın olmadığı yazıları da kabul ettiğini ve İstanbul için o yıllarda en cesaret isteyen yazılarını da yazmaktan imtina etmediğini dile getirmiştir. Hayganuş kadınların bağımsızlaşmak için git gide maskulen hale gelmesine karşı çıkmaktadır. Onların hayata katılıp ekonomik bağımsızlıklarını kazanmaları gerektiğine dikkat çeker. Bunu gerçekleştirirken de birşeyleri ortadan kaldırmak gerekmez. Ona göre sevgi aklın içinde mevcuttur zaten. Eğitim düzenlemesinin erkek perspektifiyle ortaya konduğuna dikkat çeker ve hazırlıklar için kadınların da olmasının gerekliliğinden bahseder. O kadın ve erkeğin birbirinden çok farklı yapılarda olduğunu ama her bakımdan eşit olması gerektiğini dile getirir. Kadınlar bu farklı oluşlarına evren ve kendileri için tutunmalıdırlar. Hay Gin’de yayınladığı bir yazıda

Hayganuş şu şekilde kardeşlerim dediği kadınlara seslenir: (https://gazetekarinca.com/2017/11/yazin-dunyasinda-feminist-bir-adalet-feryadi- hayganus-mark/, (28.12.2019)) Gurur Duy! Yalan Söyleme! Dilenme! Çalış! Dedikodu yapma! Köleleşme! Cesur ol, iyi ol! Özenme! Konuş! Kadın ol! İdealin olsun! Uyuma!

Kendine saygı duy! Yukarı bak!

Çirkinleşme!

1923 yılında o dönemin İstanbul Milletvekili olan Muhittin Üstündağ Türk Kadınlar Birliği’ndeki bir konuşması esnasında kadınların askerlik görevi yapamadıkları için eşit olamayacaklarını dile getirmiştir. Bunun üzerine Hayganuş, Hilal-ı Ahmer’de yazdığı bir yazıyla milletvekiline çok sert bir üslupla yanıt verir. Mark, doğum esnasında yaşamından olan annelerin erkeklerden çok fazla sayıda olduğunu bununla birlikte çok sayıda kadının da savaş esnasında cephede hemşirelik yaparak askerlik gibi bir vazifede bulunduklarını söyler. Bunu yanında o dönemde yaşlı bir kadın bir çocukla beraber kocasından şiddet gören kızının eşinden ayrılması için Hayganuş’a gelir. O da hastanenin verdiği raporu Patrikhaneye gösterir ve kadın şiddet uygulayan eşinden ayrılır. Bu durum halk arasında duyulunca Hay Gin’e çok sayıda başvuru gelmeye başlar. Hayganuş’un feminist yaklaşımı ile Türk feminist

kadınların yaklaşımı benzerlikler gösterir. Mark, kadın erkek eşitliği konusunda 1927 yılında Belediye Başkanı ile girdiği polemik dolayısıyla Türk Kadınlar Birliğinden davet alır. Bu daveti yapan kişi de o dönemde İstanbul’da olan Uluslararası Feminist Kadınlar Birliği Genel Sekreteri İsviçreli Ann Stis’tir. Mark ise bu daveti Türk Kadınlar Birliği kendisi yapmadığı için baştan kabul etmez ama Stis’in onlar adına konuştuğuna ikna olduğunda onay verir. Daha sonra basında çıkan bir haber Mark’ın birliğe kendini zorla davet ettirdiğini yazar bunun üzerine Hayganuş da Stis’e gelmeyeceğini gururunun kırıldığını ve bunu tüm Ermeni kadınlarına ithafen yapıldığı söyler. Stis İsviçre’ye dönmesine rağmen Mark’ı Türk Kadınlar Birliği ile yakınlaştırmaya çalışır fakat ölümü nedeniyle bu iş yarıda kalır. Hayganuş bunun üzerine yazdığı bir yazısında bu şekilde bir birliktelik gerçekleşmediği için üzgün olduğunu belirtir (https://core.ac.uk/download/pdf/38320771.pdf, (29.12.2019)).

Osmanlı kadınlarından küçük bir bölümü oluşturan eğitimli kadınlar 2. Meşrutiyet Döneminde kendilerini feminist olarak lanse ettiler. O dönemde verdikleri kadınlık mücadelesinde sokaklara da çıktılar eşitlik ve hak söylemlerinde de bulundular fakat onları sesleri tarih yazanlar tarafından bastırıldı. Bu sebeple kadın tarihçiliği bu tarih yazımının enformasyon ortaya koyma potansiyelini elinde bulunduran güç merkezlerine karşı duruş için doğmuştur. Kendini toplumsal cinsiyet adıyla duyuran bu kadın tarihçiliği, kadın sınıflandırması noktasında yeni bir tarih yazımına imkan sağlamıştır. Mark da kendini feminist olarak ifade ettiği bu dalganın bir ferdi olarak kabul eder. Bu imkanı yazılarında Sibil ismini kullanan Zabel Asadur sayesinde yakalamıştır. Sibil taşrada kız okulları açmak ve bu okullara öğretmen hazırlamak için Milletperver Kadınlar Birliği’ni oluşturmuş ve bu oluşuma Hayganuş’u da dahil etmiştir. İkisi 1915 yılında birlik kapatılana kadar birlikte faaliyette bulunmuşlardır. Hayganuş, erkek ve kadın cinsi arasındaki iktidar bağlarını incelemiş ve mevcut durumun değişmesi için çok gayret göstermiştir. 1958 yılında bir akıl hastanesinde kimsesiz ve herkes tarafından unutulmuş şekilde hayatını kaybeden Nezihe Muhittin gibi 1966 yılında Yedikule Ermeni Hastanesi’nde hayatını kaybetmiştir. Son söz olarak da yanına gelen bir arkadaşına şu sözleriyle veda etti: (http://bianet.org/kadin/siyaset/58-ermeni-feminist-hayganus-mark, (27.12.2019))

“Yaz! Vatanın, ulusun ve insanlık için hep yaz ve onlarla mutlu ol!”

3.2. EYLEM VE ÖRGÜTLENME ARASINDA TÜRKİYE’DE