• Sonuç bulunamadı

ON BİRİNCİ BÖLÜM: Hz Mûsâ ve Hz İbrâhîm’in Kabirlerinin Ziyaret

Hz. Mûsâ’nın Tûr Dağı’nda Cenâb-ı Hak ile konuşması, Cenâb-ı Hak’tan Kudüs’ü görmeyi talep etmesi, Cenâb-ı Hakk’ın ona Kudüs’ü göstermesi, Hz. Mûsâ’nın ölümü, Hz. Mûsâ’nın kabrinin bulunduğu yerin özellikleri, Hz. Mûsâ’nın kabrini ziyaret etmenin fazîletleri anlatılır.

2.11.1. Fasl: Hz. Mûsâ’nın kabir ziyaretinde yapılması gerekenler anlatıldıktan sonra Aşûra gününün Hz. Mûsâ için önemi kısaca dile getirilir.

2.11.2. Fasl: Hz. İbrâhîm’in, evlâtlarının, eşlerinin kabirleri anlatılır. Kırklar hâdisesi, Hz. İbrâhîm’in mağara satın alması, bu mağarada gömülü olanlar anlatılır.

2.11.3. Fasl: Cenâb-ı Hakk’ın Kudüs’ü şereflendirmesi, Hz. İbrâhîm’i ziyaret etmenin sevâpları anlatılır.

50 2.11.4. Fasl: Ebâ Bekr Eskâfî’nin mağaraya girmek isteyip Hz. İbrâhîm’i gözüyle görmek istemesi üzerine buraya girip kör olması hâdisesi anlatılır.

2.12. ON İKİNCİ BÖLÜM

Bazı peygamberlerin defnedildiği yerler ve buralarda yapılan duâların fazîletleri dile getirilir.

2.12.1. Fasl: Kudüs’teki bazı yerler ve bunların fazîletleri anlatılır.

2.12.2. Fasl: Beytü’l-lahm’ın fazîletleri, Kudüs’e uzaklığı, Hz. Îsâ’nın burada doğduğu ve Hz. Yûsuf’un annesi Râhil Ana’nın kabrinin burada bulunduğu anlatılır.

3. ÂYET VE HADÎSLER 3.1.Âyetler:

1. ﻪﻳﺮﻨﻟ ﻪﻟﻮﺣ ﺎﻨآرﺎﺑ ىﺬﻟا ﻰﺼﻗﻻا ﺪﺠﺴﻤﻟا ﻰﻟا ماﺮﺤﻟا ﺪﺠﺴﻤﻟا ﻦﻣ ًﻼﻴﻟ ﻩﺪﺒﻌﺑ ىﺮﺳا ىﺬﻟا نﺎﺤﺒﺳ ﺮﻴﺼﺒﻟا ﻊﻴﻤّﺴﻟاﻮه ﻪّﻧا ﺎﻨﺗﺎﻳا ﻦﻣ (1b/s.63)

“Kulunu gecenin az bir bölümünde onun alametlerini görmesi için Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ ya yürüten Cenâb-ı Hak, onun çevresini (Mescid-i Aksâ’nın) mübârek kılan Allâh, her şeyi duyan ve görendir.” ( İsrâ 17/1 )

2. ﺎﻬﻴﺿﺮﺗ ﺔﻠﺒﻗ ﻚّﻨﻴﻟﻮﻨﻠﻓ ءﺎﻤّﺴﻟا ﻰﻓ ﻚﻬﺟو ﺐﻠﻘﺗ ىﺮﻧﺪﻗ(2b/s.64-65)

“(Ey habîbim!) Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. Hoşnut olacağın kıbleye seni elbette çevireceğiz.” (Bakara 2/144)

3. ﻦﻴﻣﻻاﺪﻠﺒﻟااﺬهو ﻦﻴﻨﻴﺳ رﻮﻃو نﻮﺘﻳّﺰﻟاو ﻦﻴّﺘﻟاو(3ª/s.65-66)

“İncire ve zeytine andolsun! Andolsun Sînâ Dağı’na! Andolsun bu güvenli Mekke şehrine ki…” (Tîn 95/1-2-3)

4. ًادﺎﺗوا لﺎﺒﺠﻟاو (3b/s.66-67)

“Dağları da birer kazık.” (Nebe 78/7 )

5. ﻰﺼﻗﻻاﺪﺠﺴﻤﻟا ﻰﻟا ماﺮﺤﻟاﺪﺠﺴﻤﻟا ﻦﻣ ًﻼﻴﻟ ﻩﺪﺒﻌﺑ ىﺮﺳا ىﺬّﻟا نﺎﺤﺒﺳ(3b/s.66-67)

“Kulu Muhammed’i (s.a.v) gecenin az bir bölümünde , kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, Mescid-i Harâm’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Cenâb-ı Hak, bütün noksanlıklardan yücedir, münezzehtir. İşiten ve gören odur.” (İsrâ 17/1)

51 6. ﻦﻴﻤﻟ ﺎﻌﻟا ّبر ﻪّﻠﻟﺪﻤﺤﻟا(4b/s.67-68)

“Hamd, âlemlerin Rabbı Cenâb-ı Hakk’a mahsûstur.” (Fâtiha 1/1) 7. ﺔﻳﻻاﻩﺪﺘﻗا ﻢﻬﻳﺪﻬﺒﻓ(10b/s.75-76)

“…Sen de onların yoluna uy.” (En’âm 6/90)

8. ﻢه ﻚﺌﻟواو ّﻞﺿا ﻢه ﻞﺑ مﺎﻌﻧﻻﺎآ ﻚﺌﻟواﺎﻬﺑ نﻮﻌﻤﺴﻳﻻ ناذا ﻢﻬﻟوﺎﻬﺑ نوﺮﺼﺒُﻳَﻻ ّﻦُﻴْﻋَا ﻢُﻬَﻟَوو نﻮﻠﻓﺎﻐﻟا(11ª/s.76-77)

“Andolsun ki, biz cin ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışız. Onların kalpleri vardır; fakat onunla gerçeği anlamazlar. Gözleri vardır; fakat onlarla görmezler. Kulakları vardır; fakat onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidirler. Hatta daha da aşağıdırlar. Bunlar da gafillerin ta kendileridir.” (A’râf 7/179)

9. ﻪﻟﻮﺣﺎﻨآرﺎﺑ(11b/s.77-78)

“Onun etrafını hayırlı, mübârek kıldık.” (İsrâ 17/1) 10. ﻰﺤّﻀﻟاو(12b/s.78-79)

“Kuşluk vaktine andolsun ki…” (Duhâ 92/1) 11. نوﺪﻋﺎﻗ ﺎﻨﻬهﺎﻧا ﻼﺗﺎﻘﻓ ﻚّﺑرو ﺖﻧا ﺐهذا(19b/s.88-89)

“Kavmi Mûsâ’ya: “Ey Mûsâ! Onlar, orada olduğu sürece biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Rabb’in savaşın. Biz burada oturacağız dediler.” (Mâ’ide 5/24) 12. ﻦﻴﻘﺳﺎﻔﻟا مﻮﻘﻟا ﻦﻴﺑو ﺎﻨﻨﻴﺑ قﺮﻓﺎﻓ ﻰﺧاو ﻰﺴﻔﻧًﻻِا ﻚﻠﻣا ﻻ ﻰّﻧا ّبر لﺎﻗ(19b/s.88-89)

“Mûsâ: Ey Rabbim! Ben kendimle kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum.” (Mâ’ide 5/25)

13. ضرﻻا ﻰﻓ نﻮﻬﻴﺘﻳ ﺔﻨﺳ ﻦﻴﻌﺑرا ﻢﻬﻴﻠﻋ ﺔﻣّﺮﺤﻣ ﺎﻬّﻧﺎﻓ لﺎﻗ(19b/s.88-89)

“Cenâb-ı Hak, Mûsâ’ya şöyle dedi: Kırk sene o mukaddes yer onlara haram kılınmıştır. Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. O fâsık kavim için üzülme.”

(Mâ’ide 5/26) 14. ةﺪﺣاو ﺔﺠﻌﻧ ﻰﻟوﺔﺠﻌﻧ نﻮﻌﺴﺗو ﻊﺴﺗ ﻪﻟ ﻰﺧااﺬه ّنا(22b/s.92-93)

“(Cenâb-ı Hak buyurdu ki) Bu kardeşimdir. Doksan dokuz koyunu var. Benim ise bir tek dişi koyunum var. Böyle iken onu da bana ver, dedi ve konuşma sırasında bana ağır bastı, onunla baş edemedim, dediler.” (Sâd 38/23)

15. ﻚﻟذ ﻪﻟﺎﻧﺮﻔﻐﻓ(23b/s.94-95)

52 16. دواد نﺎﻤﻴﻠﺳ ثروو(24b/s.95-96)

(Cenâb-ı Hakbuyurdu ki) “Süleymân, Dâvûd’a vâris oldu.” (Neml 27/16) 17. ىﺪﻌﺑ ﻦﻣﺪﺣﻻ ﻰﻐﺒﻨﻳﻻ ًﺎﻜﻠﻣ ﻰﻟ ﺐه بر(24b/s.95-96)

“ (Cenâb-ı Hak buyurdu ki) Süleymân: Rabb’im! (c.c) Beni bağışla, bana benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümdarlık ver. Sen şüphesiz, her zaman bağışta bulunansın, dedi.” (Sâd 38/35)

18. ﺮﻔآا ماﺮﻜﺷا ءﻰﻧﻮﻠﺒﻴﻟ ﻰّﺑر ﻞﻀﻓ ﻦﻣاﺬه(25ª/s.96-97)

“…Bu, Rabb’imin (c.c) fazlındandır. Beni sınamak için (bunu yaptı) bakalım şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü?” (Neml 27/40)

19. ﻪﻳﺪﻳ ﻦﻴﺑ ﻞﻤﻌﻳ ﻦﻣ ّﻦﺠﻟا ﻦﻣو ﺮﻄﻘﻟا ﻦﻴﻋ ﻪﻟﺎﻨﻠﺳراو(26b/s.98-99)

“…Erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Hem Rabb’inin (c.c) izniyle elinin altında cinlerden de çalışan vardı. ” (Sebe 34/12)

20. باﺬﻌﻟا ﻪﻠﺒﻗ ﻦﻣ ﻩﺮهﺎﻇو ﺔﻤﺣّﺮﻟا ﻪﻴﻓ ﻪﻨﻃﺎﺑ بﺎﺑ ﻪﻟرﻮﺴﺑ ﻢﻬﻨﻴﺑ بﺮﻀﻓ(29ª/102)

“…Nihâyet onların arasına, içinde rahmet, dışında azap bulunan bir duvar çekilir.” (Hadîd 57/13)

21. ًارﻮﻧاﻮﺴﻤﺘﻟﺎﻓ ﻢآءارواﻮﻌﺟرا ﻞﻴﻗ ﻢآرﻮﻧ ﻦﻣ ﺲﺒﺘﻘﻧ ﺎﻧوﺮﻈﻧا(29ª/s.102)

“Münâfık erkeklerle münâfık kadınların, mü‘minlere: Bizi bekleyin, nûrunuzdan bir parça ışık alalım…” (Hadîd 57/13)

22. ﻢﻬﻨﻴﺑبﺮﻀﻓ(29ª/s.102)

“Siz onların arasında, zulmet içinde kalın.” (Hadîd 57/13) 23. ﺐﻳﺮﻗ نﺎﻜﻣ ﻦﻣ ىدﺎﻨﻤﻟادﺎﻨﻳ مﻮﻳ ﻊﻤﺘﺳا (29ª/s.102)و

“Bir çağırıcının yakın bir yerden çağıracağı güne de kulak ver. ” (Kâf 50/41) 24. نﻮﻗّﺮﻔﺘﻳ ﺬﺌﻣﻮﻳ(29b/s.102-103)

“… İşte o gün, darmadağın olurlar.” (Rûm 30/14)

25. ا ﻮﻧﺎآﻮﻟ نا ّﻦﺠﻟا ﻦﻴﺑّﺮﺧ ﺎّﻤﻠﻓ ﻪﺗﺎﺴﻨﻣ ﻞآﺄﺗ ضرﻻا ﺔّﺑادّﻻا ﻪﺗﻮﻣ ﻰﻠﻋ ﱠلَدﺎَﻣ تﻮﻤﻟا ﻪﻴﻠﻋ ﺎﻨﻴﻀﻓﺎّﻤﻠﻓ نﻮﻤﻠﻌﻳ

ﻦﻴﻬﻤﻟا باﺬﻌﻟا ﻰﻓاﻮﺜﺒﻟﺎﻣ ﺐﻴﻐﻟا (30ª/s.103-104)

“Süleymân’ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak âsâsını yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. Süleymân yere yıkılınca anlaşıldı ki cinler gaybı bilselerdi o küçük düşürücü azap içinde olmazlardı.” (Sebe 34/14)

53 “ ‘Ey Yahyâ Tevrat’a var gücünle sarıl!’ dedik ve henüz sabî iken ona ilim ve hikmet verdik.” (Meryem 19/12)

27. مﺎﻋ ﻪﺗُﺎﻣ ﷲا ﻪﺗﺎﻣﺎﻓﺎﻬﺗﻮﻣﺪﻌﺑ ﷲا ﻩﺬه ﻰﻴﺤﻳ ﻰّﻧا لﺎﻗﺎﻬﺷوﺮﻋ ﻰﻠﻋﺔﻳوﺎﺧ ﻰهوﺔﻳﺮﻗ ﻰﻠﻋّﺮﻣ ىﺬّﻟﺎآوا (34a/s.109) مﺎﻋﺔﺋﺎﻣ ﺖﺜﺒﻟ ﻞﺑ لﺎﻗ مﻮﻳ ﺾﻌﺑوا ًﺎﻣﻮﻳ ﺖﺜﺒﻟ لﺎﻗ ﺖﺜﺒﻟ ﻢآ لﺎﻗ ﻪﺜﻌﺑ ﻢﺛ

“Yâhut altı üstüne gelmiş bir kasabaya uğrayan kimse gibisini görmedin mi? ‘Allâh (c.c) bunu ölümünden sonra diriltecek.’ dedi. Bunun üzerine Allâh (c.c) onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra diriltti. ‘Ne kadar kaldın?’ diye sordu, ‘Bir gün yâhut bir günden az kaldım’ dedi.” (Bakara 2/259)

28. دﻼﺒﻟا ﻰﻓﺎﻬﻠﺜﻣ ﻖﻠﺨﻳ ﻢﻟ ﻰﺘّﻟا دﺎﻤﻌﻟا تاذ مرادﺎﻌﺑ ﻚّﺑر ﻞﻌﻓ ﻒﻴآﺮﺗ ﻢﻟا(41b/s.119-120)

“Bunlarda akıl sahipleri için bir yemin değeri var değil mi?/ Görmedin mi, Rabb’in (c.c) ne yaptı Âd’a?/ O direkli İrem’e ki beldeler içinde benzeri daha yaratılmamıştı.” (Fecr 89/5-6-7)

29. ﺔﻴﻧﺎﻤﺛﺬﺌﻣﻮﻳﻢﻬﻗﻮﻓﻚّﺑر شﺮﻋ ﻞﻤﺤﻳو ﺎهﺎﻬﺋﺎﺟرا ﻰﻠﻋ ﻚﻠﻤﻟاو(44a/s.123-124)

“Melekler de ğöğün etrafındadırlar. Rabb’inin (c.c) Arş’ını, üstlerinde bulunan sekiz melek taşır.” (Hakkâ 69/17)

30. نﺎﺘﺧﺎّﻀﻧ نﺎﻨﻴﻋﺎﻤﻬﻴﻓ نﺎﻳﺮﺠﺗ نﺎﻨﻴﻋﺎﻤﻬﻴ (44ﻓ b/s.124)

“İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır./ İkisinde de durmadan fışkıran iki kaynak vardır.” (Rahmân 55/50-66)

31. ﺎﻬﻠﺜﻣّﻻا ىﺰﺠﻳﻼﻓ ﺔﺌﻴّﻴّﺴﻟﺎﺑ ءﺎﺟ ﻦﻣوﺎﻬﻟﺎﺜﻣاﺮﺸﻋ ﻪﻠﻓﺔﻨﺴﺤﻟﺎﺑ ءﺎﺟ ﻦﻣو(47b/128-129)

“Kim bir iyilikle gelirse, ona on katı verilir. Kim de bir kötülükle gelirse, o, ancak misliyle cezalandırılır. Onlara haksızlık yapılmaz.” (En’âm 6/160)

32. ﺎﻳﺎﻄﺧ ﻢﻜﻟﺮﻔﻐﻧ ﺔّﻄﺧﻮﻟﻮﻗوًاﺪﺠﺳ بﺎﺒﻟااﻮﻠﺧداو(50b/132-133)

“ ‘…kapıdan secde ederek girin ve ‘hıtta’ (Rabb’im bizi affet) deyin ki, hatalarınızı mağfiret ediverelim.’…” (Bakara 2/58)

33. ﻚﻟ ﺎﻨﺤﺘﻓ ﺎّﻧا(56a

/s.141-142)

“Biz sana apaçık bir fetih verdik.” (Feth 48/1) 34. ﻩﺮهﺎّﺴﻟﺎﺑ ﻢهاذﺎﻓ(63b/s.152-153)

“Hemen onlar, yeryüzünde oluverirler.” (Nâzi‘at 79/14)(54a/s.138-139)

54 “… Bu husûsta zanna uymak dışında hiçbir sağlam bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler.” (Nîsâ 4/157)

3.2. Hadîsler

1. ﺔّﻨﺠﺑ ﻞﺧد ﷲا لﻮﺳر ﺪّﻤﺤﻣ ﷲا ّﻻا ﻪﻟاﻻ لﺎﻗ ﻦﻣ(2b/s.64-65)

“Kim, Allâh’tan (c.c) başka ilâh yoktur ve Muhammed (s.a.v) onun resûlüdür derse cennete girer.”

2. ً ًﺎّﻴﻧاﺮﺼﻧءﺎﺸﻧاو ﺎّﻳدﻮﻬﻳءﺎﺸﻧا ﺖﻤﻴﻠﻓّﺞﺣ ﻢﻠﻓ ّﺞﺤﻟا ﻪﻴﻠﻋ ضﺮﻓ ﻦﻣ(39b/s.117)

“Kimin üzerine hac farz olur ve gitmezse Yahudî de olsa Hristiyan da olsa fark yoktur.”

3. تﺎّﻴﻨﻟﺎﺑ لﺎﻤﻋ ﻻا ﺎﻤّﻧا(45b/s.125-126)

“Ameller niyetlere göredir.” 4. ﻪﻠﻤﻋ ﻦﻣ ﺮﻴﺧﺮﻤﻟا ﺖّﻴﻧ(45b/s.125-126)

“Kişinin niyeti amelinden daha hayırlıdır.”

5. ﻢﻜﺗﺎﻴﻧو ﻢﻜﺑﻮﻠﻗ ﻰﻟاﺮﻈﻨﻳ ﻞﺑ ﻢﻜﻟﺎﻤﻋا ﻰﻟا ﻻو ﻢآرﻮﺻ ﻰﻟا ﺮﻈﻨﻳﻻ ﷲا ّنا(45b/s.125-126) (46 a/s.126-127)

“Allâh ta’âlâ sizin sûretinize bakmaz, belki kalplerinize ve niyetlerinize bakar.”

6. ﻰﺼﻗﻻاﺪﺠﺴﻤﻟاﻮىﺪﺠﺴﻣو ماﺮﺤﻟاﺪﺠﺴﻤﻟاﺪﺟﺎﺴﻣ ﺔﺛﻼﺛ ﻰﻟاّﻻا لﺎﺣﺮﻟاﺪﺸﺗﻻ لﺎﻗ ﻪﻧا(47b/s.128-

129)

“Yolculuk hazırlığı ancak şu üç mescid için yapılır: Mescid-i Harâm, benim Mescid’im ve Mescid-i Aksâ ”

7. ﺎﻴﻧّﺪﻟا ءﺎﻤﺳ ﻰﻓ ﻦﻓدﺎﻤﻧﺎﻜﻓ سﺪﻘﻤﻟا ﺖﻴﺑ ﻰﻓ ﻦﻓد ﻦﻣ(63b/s.152-153)

“Kim Kudüs’e defnedilirse dünya semâsına defnedilmiş olur (1. gök)”

8. ﻢﺛ تﺎﻗواﺔﺴﻤﺧﺎﻬﻴﻓ ﻰّﻠﺻوﺎﻬﻠﺧد ﻦﻣوًﺔﻨﺳ ﻦﻴﺛﻼﺛ ةدﺎﺒﻋ ﻪﻟ ﻪﻠّﻟا ﺐﺘآﺎﻬﻠﺧﺪﻳ ﻢﻟو نﻼﻘﺴﻌﺑّﺮﻣ ﻦﻣ ﻨﺳﺮﺸﻋ ﻰﻨﺛاﺪﻌﺑ تﺎﻣ

اﺪﻴﻬﺷ تﺎﻣ (64b/s.153-154)

“Her kim Askalan’a girmeden yanından bile geçse Allâh (c.c) ona otuz sene ibâdet sevâbı yazar. Her kim de oraya girer ve beş vakit namaz kılarsa, sonra da on iki sene sonra ölse şehit olarak ölmüş sayılır.”

55 C. DİL VE ÜSLÛP ÖZELLİKLERİ

Türkçe, bilinen devirlerden başlayarak birtakım değişikliklere uğrayarak bugüne gelmiştir. Bu gelişme ve değişmeleri yazılı metinlerin elverdiği ölçüde kısmen tespit etme imkânı bulunmaktadır. Bu da harekeli ve bazı özel işaretlemelerle tespit edilmeye çalışılan imlâ sisteminden hareketle XV. asır ortalarına kadar olmaktadır. XVI. asırdan itibaren ise Osmanlı imlâsı çok defa telaffuzla uymayan bir hâl almıştır.49 Eski imlâmızın dilin seslerini tespit etme noktasındaki yetersizliğine ek olarak bir de kalıplaşmış imlâ geleneği yüzünden, eski metinlerimizden yola çıkarak Türkçe’nin zaman içinde sağladığı gelişme ve değişiklikleri tespit etmek oldukça güçleşmiştir. Hele Türkçe’deki p/b, k/g, t/d vb. ünsüzlerin ve o/u, ö/ü, gibi ünlülerin tek bir harfle karşılanmaları, söz konusu bu seslerin tespitini imkânsız hale getirmiştir.

Bugün dilde gelişmiş şekilleriyle kullanılan birçok kelimenin tarihî gelişme seyrini imlânın elverişsizliği yüzünden takip etmek imkânsızdır. Söylenişleri değişmiş olduğu halde kalıplaşmış imlâlarıyla yazıya geçirilen kelimeleri, gelişmiş şekillerini aksettiren yazılışlarıyla Seyahatnâme ve çağdaşı diğer transkripsiyonlu metinlerde bulmamız mümkündür. Bu noktada başvuracağımız kaynak eserler, özellikle de İmparatorluğun siyasî ve coğrafî gelişmesine paralel olarak XVII. asırdan itibâren İtalyan ve Fransızların Türkçe’yi öğrenmek ve kendi insanlarına öğretmek maksadıyla hazırladıkları sözlük ve gramer kitaplarıdır. Bu eserlerden başka, müellif hattı yazmalarda da Türkçe’nin fonetik gelişmesine ışık tutacak yazılışlara rastlanmaktadır.50 Bu hususta “Mir’âtü’l-Kuds” adlı eserin hem Kudüs’le

ilgili önemli bilgiler vermesi hem de dili ve üslûbu açısından önemli bir kaynak olma özelliği bulunmaktadır.

Dili sade ve anlaşılır olan Hıfzî, çoğunlukla Türkçe kelimeleri kullanır. Konusu gereği Arapça kelimeler, âyetler, hadîsler, duâlar ile dolu olan eserde akıcı ve sürükleyici bir dil görülmektedir.

Eserdeki kelimelerde harf ve yazım hatalarının olması metnin okunuşunu zorlaştırmaktadır.

49 Zeynep Korkmaz, Gramer Terimleri Sözlüğü, Ank. 1992.

56 a. “Bâb”lar üzerine kurulan eserde ilk dikkati çeken, bölüm numarasının hem yazıyla hem rakamla verilmesidir. Müstensih, bunu yaparken birden fazla rakam yazmıştır. (2ª/s.63-64) “Bâb”ların kimilerinin sadece rakamla, kimilerinin hem rakam hem sözcükle ifadesi müstensihin, birçok konuda olduğu gibi bu konuda da istikrarsızlığını göstermektedir.

b. Müstensih, birkaç kelimeyi esreyle belirtmiş, diğerlerinde buna gerek duymamıştır:

Evim (2b/s.64-65) : Esre kullanılarak iyelik ekinin düz olduğu belirtilmiştir. Eserin başka herhangi kelimesinde rastlayamadığımız bu kullanım 1. Tekil iyelik eklerinin düzleşmeye başladığının bir göstergesi olarak düşünülebilir.

c. Müstensihin birden fazla yerde bir kelimeyi veya kelime grubunu yazarken tekrara gittiğini görmekteyiz:

“isteyen isteyen” (8ª/s.72-73)

“münevver eyledi münevver eyledi” (2b/s.64-65)

“bir mürsel peyàamber AllÀh taèÀlÀ úatında bir mürsel” (7ª/s.71) “dìne dìne daèvet”(7b/s.71-72)

“arşun arşun yüce” (3ª/s.65-66)

d. Müstensih, hata yaptığı yerlerin bazılarında hatalı kelimelerinin üzerini çizip bunların üzerine doğrularını yazmıştır. Ancak birçok yerde de hatalarını düzeltmediğini görmekteyiz. Arapça, Farsça kelimelerin yazımında görülen harf yanlışlarının yanı sıra tamlama gruplarını da yanlış oluşturması müstensihin, gerek dil ve anlatım gerekse Arapça, Farsçaya vakıf olmak yönünden sağlam bir çizgide olmadığını göstermektedir.

e. Müstensihin aynı sayfada hem ekleşmemiş bildirme ekini hem de ekleşmiş bildirme ekini kullanması, bu ekin de yavaş yavaş ekleşmeye başladığının göstergesidir:

“bu durur” (5b/s.69) “budur” (5b/s.69)

57 f. “kimse” (6ª/s. 69-70) ve “kimesne” (15 ª/s. 82-83) kelimelerinin birarada kullanılmakta olduğunu söyleyebiliriz. Bu da “kimesne” kelimesinin kullanımdan düşmeye başladığının bir göstergesidir.

g. “niçe” kelime anlamı olarak “ne kadar” anlamına gelirken “nice” “nasıl” mânâsına gelmektedir. Oysa Müstensih’in eser boyunca her ikisini de aynı şekilde yazdığını görmekteyiz. Müstensih’in kullanmış olduğu üç noktanın, hem “cim”in bir noktasını hem “ye”nin iki noktasını belirttiği düşünülürse onun bütün cümlelerde bu yazımıyla “nice”yi kullandığı söylenebilir. Okuyucuya bu iki kelimenin arasındaki farkı, bu yazım şekliyle gösterememektedir. Bu da oldukça ehemmiyetli bir kayıptır.

h. Hıfzî’nin, gereksiz sözcük kullanımıyla anlatım bozukluğuna giderek dil ve anlatım konusundaki başarısızlığını göstermektedir.

“Şimdi Çāh-ı Bābilde muèaõõeb olup ãaçlarından başı aşaàa aãılup tā úıyāmete deginèaõāb iderler” (18 ª/s.86-87)

“Ecri ve sevābı” (17ª/s.84-85)

ı. “şimdi”(18 ª/s.86-87) kelimesi birçok yerde “imdi” şekli de karşımıza çıkmaktadır.

i. Kelimelerin yazımında ك harfi “ñ” yi karşılarken, eserde iki kelimede eski kullanım olarak ﻦآ nin “ ñ” yi karşıladığını görmekteyiz:

“naãíbüngdendür” (10b/s.75-76)

“Tengri” (17b/s.85-86) Metinde bu kelimeyi “Tañrı” olarak yazdık.

j. Eserde, birçok devrik cümle göze çarpmaktadır: " …bulmadılar çıkmaàa" (19b/s.88-89)

k. Eser boyunca sürekli "kenísā" (19b/s.88-89) kelimesini ile bir yerde "kilise" (18b/s.87) kelimesi birlikte kullanmıştır. Bu da iki kelimenin birlikte bilinip kullanıldığını göstermektedir.

Evliyâ Çelebi Seyahatnâme’sinde de görülen k>ò değişimlerine eserde de rastlamaktayız. Birçok yerde "òırba" şeklinde yazılan kelime, eserin bir yerinde "úırba" (14b/s.81-82) olarak karşımıza çıkmaktadır.

58 Nemrÿd-ı laèìn>Nemrÿd u laèín (18 ª/s.86-87)

Eser, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’nin çağdaşı olması cihetiyle dil özellikleri yönünden Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi ile uygunluk göstermektedir.

Evliyâ Çelebi’nin Seyahatnâme’sinde “r” sesinin sıklıkla düştüğünü veya yazılmadığını görmekteyiz. “dört>död” “parmak>bamak”. Evliyâ Çelebi’de buna sıklıkla rastlandığı için onun “r” leri söylemekte zorlandığı düşünülmüştür.

“Mir’âtü’l-Kuds”te de bazı son seslerin yazılmamış olduğunu görmekteyiz: “medfÿnlard[ır]”, “did[i]”

k>h değişimi Seyahatnâme’de okşar>oòşar olarak, “Mir’âtü’l-Kuds”te de kırba>òırba olarak karşımıza çıkmaktadır.

60 A. ESERİN NÜSHASI

“Mir’âtü’l-Kuds” adlı eserin yapılan araştırmalarda, elimizdekinden başka herhangi bir nüshasına rastlanmamıştır.

Elimizdeki nüsha, Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi 8245 numarada bulunmakta olup 65 varak, 12 bölüm ve 26 fasıldan oluşmaktadır. Her varak kırmızı cetvellerle çevrelenmiş olup eser kahverengi ciltlidir.

B.METNİN KURULUŞU

Metni kurarken BY 8245 numaralı nüshayı esas aldık. Metinde yer alan âyet, hadîs ve Türkçe olmayan diğer sözleri metin içinde aslî sekliyle verip anlamlarını dipnotlarda göstermeye çalıstık ve metinde, ilmî çalısmalarda kullanılan transkripsiyon isaretlerini kullandık.

Metinde dağınık bir şekilde geçen âyet ve hadîsler herhangi bir sıra gözetilmeden, “Âyet” ve “Hadîs” alt başlıklarında II. Bölüm’de biraraya getirilmiştir. Metin, on iki bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler de kendi içinde fasıllardan oluşmaktadır. Çalışmamızda bölümleri ana başlık olarak, fasılları da o bölüm altında alt başlık olarak verdik. Böylece metinde bölümler, hikâyeler, belirginleşerek düzene konmuş oldu.

Müstensih’in, eserin birkaç bölümünde bölüm numarası düşmediği görülüp bu bölümlere de numara düşülmüştür.

Müstensih’in, yazım hatalarına düştüğünü belirtmiştik. Dolayısıyla metnin transkripsiyon alfabesiyle ifadesinde hatalı kelimeler doğru şekliyle yazılmış ve dipnotta bu hataların tekrar gösterilmesine gerek duyulmamıştır. Ayrıca âyet ve hadîslerde de yanlışlıklar yapılmış ve bu yanlışlıklar düzeltilmeye çalışılmıştır.

Hıfzî, gerekli bağlaçları veya harfleri eksik bırakmıştır, anlam akışı sağlamak adına metinde eksik harfler [ ] işareti içerisinde verilmiştir:

eùrāf [u] civār (13b/s.80) raàm [u] fāsid (19a /s.87-88)

Metnin transkripsiyonlu ifadesinde noktalama işaretlerinden sadece “nokta” ve "iki nokta" kullanılmıştır.

61

TRANSKİRİPSİYON SİSTEMİ

À, e, Á, E

ﺐ B,b

ﭗ P, p

ﺖ T, t

æ, å

ج C, c

چ Ç, ç

ح

Ó, ó

خ

Ò, ò

ﺪ D, d

Õ, õ

ﺮ R, r

ﺰ Z, z

ﮋ J, j

ﺲ S, s

Ş, ş

ä, ã

ë, Ø, ê,ø

Ù, ù

Ô, ô

ع

È

غ

á, à

ﻒ F, f

Ú, ú

K, G, k,ñ,g

ﻞ L, l

ﻢ M, m

ﻦ N, n

V, ß, Ü, O,

v,ÿ, ü,ï

H, h, e, a

ى

y,i,ì,ı,í

63 D.MİR’ÂTÜ’L-ĶUDS (METİN) MİR’ĀTÜ’L-ÚUDS ﻢﻴﺣّﺮﻟا ﻦﻤﺣﺮّﻟا ﻪّﻠﻟﺁ ﻢﺴﺑ ﺑ ﻪﻴﻟا ءاﺮﺳﻻﺎﺑ ًﺎﻓﺮﺷ ﻰﺼﻗﻻا ﺎﻧﺪﺠﺴﻣراد ىﺬﻟا ﷲ ﺪﻤﺤﻟا ﻪﺟو ﻰﻠﻋ ﻊﺿو ﺪﺠﺴﻣ ﻰﻧﺎﺛ ﻪﻠﻌﺟو ﺮﺸﺒﻟاﺮﻴ ﺎﻨآرﺎﺑ ىﺬﻟا ﻰﺼﻗﻻا ﺪﺠﺴﻤﻟا ﻰﻟا ماﺮﺤﻟا ﺪﺠﺴﻤﻟا ﻦﻣ ًﻼﻴﻟ ﻩﺪﺒﻌﺑ ىﺮﺳا ىﺬﻟا نﺎﺤﺒﺳ ﻰﻟﺎﻌﺗ ﻪﻟﻮﻗ ضرﻻا ا ﻦﻣ ﻪﻳﺮﻨﻟ ﻪﻟﻮﺣ ﺪّﻤﺤﻣ ﻰّﻠﺼﻓ ﻰﻟوﻻا ﺔﻠﺒﻗﻮه ﺮﺒﺨﻟا ﺢﻴﺤﺻ ﻰﻓ ءﺎﺟﺎﻤآ ﺮﻴﺼﺒﻟا ﻊﻴﻤّﺴﻟاﻮه ﻪّﻧا ﺎﻨﺗﺎﻳ ﻪﺟﺎﺴﻤﻟا ﻦﻣ ﻩﺮﻴﻏ ﻰﻓ تاﻮﻠّﺼﻟا ﻰﻠﻋ ﻪﻴﻓ ةﻮﻠّﺼﻟا ﻞﻀﻓواﺮﻬﺷ ﺮﺸﻋ ﺔّﺘﺳ ﻢّﻠﺳو ﻪﻴﻠﻋ ﻪّﻠﻟا ﻰّﻠﺻ ﻰﻔﻄﺼﻤﻟا ﻈﻨﻟاو رﺎﺒﺘﻋ ﻻﺎﺑ ﻰﻟوا ﻪﻴﻓ ﺔآﺮﺒﻟا ّنا ﻢﻠﻌﻴﻟ ﻪﻟﻮﺣ كرﺎﺑو ﺮﺠﺤﻟاو ﻦآّﺮﻟا ىذ ﺔّﻜﻣو ﻪﺒﻴﻃ ﺪﺠﺴﻣﻼﺧ ﺮﻔآو ﻰّﻟﻮﺗ ﻦﻣﺎﻬﺑ ﻊﻤﻗاو ﺮﺒﻜﺘﺳاو ﺪﺠﺣ ﻦﻣﺎﻬﺑ ﻢﻏرا ةدﺎﻬﺷ ﻪﻟ ﻚﻳﺮﺷﻻ ﻩﺪﺣو ﻪّﻠﻟا ّﻻا ﻪﻟاﻻ ناﺪﻬﺷاو ﷲا ﻰﻠﺻ ﺮﻤﺣﻻاو دﻮﺴﻔﻟا ﻰﻟا ثﻮﻌﺒﻤﻟاو ﺮﺛﻮﻜﻟاو ءاﻮّﻠﻟا ﺐﺣﺎﺻ ﻪﻟﻮﺳرو ﻩﺪﺒﻋ ًاﺪّﻤﺤﻣ ّناﺪﻬﺷاو ﻦﻴﻌﺑﺎّﺘﻟا ﻰﻠﻋ و ﺲﻔﻧ و ﺮﺟﺎه و ﺮﺼﻧ و ﻪﻴﻟا ﻰﻟوا ﻦﻣ ﻪﺒﺤﺻو ﻪﻟا ﻰﻠﻋو ﻢّﻠﺳ و ﻪﻴﻠﻋ مﻮﻳ ﻰﻟا نﺎﺴﺣﺎﺑ ﻢﻬﻟ ﻦﻳّﺪﻟا 51

Ammā baèd bilgil ki işbu faúìr ü óaúìr Óıfôì-i pür-taúãìr biñ elli bir senesi tÀriòinde Úuds-i şerífe gelüp üç sene óarem-i Úuds-i muóarremde (2ª) mücÀvir olup niçe úubÿr-ı enbiyÀ vü evliyÀyı ziyÀret eyleyüp ve niçe èulÿm-ı dünyevìyyeyi ve èulÿm-ı uòrevìyyeyi cemè ü taóãìl idüp ve iki dÀne mükerrem dest-i 52 óaùùumla

yazup müsebbaè ve biri müfesser ve daòı niçe kitÀblar cemè eyleyüp óattÀ bu faøÀéil-i Beytü’l-Muúaddesi baèøı yirlerde gördüm. Türkìsi àÀyet azdur ve mufaããal

51 Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla... Beşerin en hayırlısını kendisine gece yürüterek şerefli

kıldı. Mescid-i Aksâ’mızı şerefli kılan ve orayı yeryüzünde kurulan ikinci mescit haline getiren Allâh’a hamdolsun. Allâh’ın: “Geceleyin kulunu âyetlerimizden bir kısmını göstermemiz için Mescid- i Harâm’dan etrafını bereketli kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya yürüten Allâh’ın hiçbir eksiği yoktur. O ki işiten ve görendir.” sözü vardır.( İsrâ 17/1 ) Aynı zamanda sahîh bir habere göre Mescid-i Aksâ birinci kıbledir. Hz. Muhammed (s.a.v) oraya yönelerek on altı ay namaz kıldı ve orada kılınan namazı onun dışındaki diğer mescidlerde kılınan namazlardan üstün tuttu. Ancak güzel mescidi, rükûn ve hacer sahibi Mekke’de kılınan namazlar bunun dışındadır ki yüce Allâh (c.c) oranın etrafını kıymet ve bakış olarak oradaki bereketin bilinmesi için en üstün kıldı. Ben Allâh’ın (c.c) tek olduğuna ve onun ortağı olmadığına şahâdet ederim. Bu öyle bir şahâdet ki ben onunla açıkça inkâr edeni ve kibirleneni zorluyor ve onunla Hak’tan geri dönene ve küfredene hâkim oluyorum. Yine ben şahâdet ediyorum ki sancağın, kevserin sahibi, fesatların ortadan kalkması için gönderilen Hz. Muhammed (s.a.v) Allâh’ın kulu ve elçisidir. Salât ve selâm onun, ailesinin ve arkadaşlarının üzerine olsun ki onlar Peygamber’imize (s.a.v) çok yakın oldular, yardım ettiler, hicret ettiler. Salât ve selâm ayrıca bu sahâbenin kıyamet gününe kadar en güzel şekilde izinden yürüyenlerin olsun.

64 nüsòalar çoú ammÀ èArabì olmaà-ıla niçe müddet TevÀrìò-i Óanbelìden niçe èArabì kitÀblardan Türkìye terceme eyledüm ve on iki bÀb üzerine müştemil idüp fihristin bu resme beyÀn eyledüm. BÀb 1: Úudsüñ ve mièrÀcuñ faøìletlerin beyÀn ider. BÀb 2: Úuds-i şerìfi SÀm bin Nÿóuñ binÀ itdügi ve ŞÀmuñ faøìleti beyÀn ider. BÀb 3: DÀvÿd peyàamber èaleyhi’s-selÀmuñ binÀsın beyÀn ider. BÀb 4: SüleymÀn peyàamber èaleyhi’s-selÀmuñ binÀsın beyÀn ider. BÀb 5: SelÀùìn-i EsÀyÀ ve Melik-i SencÀriyye úıããasın beyÀn ider. BÀb 6: Buòtu’n-naãaruñ óikÀyetin beyÀn ider. BÀb 7: èÖmer bin ÓaùùÀbuñ fetóin ve Melik MervÀnuñ binÀsın beyÀn ider. BÀb 8: ëaóóÀk bin Úays óikÀyetin beyÀn ider. BÀb 9: Baèøı aãóÀb u meşÀyiò dilinden tetimme-i faøÀéil beyÀn ider. BÀb 10: MelÀéik tesbìólerin ve menÀsik-i Úudsi beyÀn ider. BÀb 11: İbrāhìm peyàamberüñ ve MÿsÀ peyàamberüñ ziyÀretlerin beyÀn ider. BÀb 12: Baèøı enbiyÀyı ve evliyÀyı ve tÀriòlerin ve eúÀlímleri beyÀn ider. Pes.

2.1. BĀB-I EVVEL

Úuds-i şerìf muúaddemen ne resme olup ve faøìleti beyÀnındadur ve ziyÀret idenlerüñ ecrleri ne úadar olduàın beyÀn ider. İmdi Óaú sübóÀnehÿ ve taèÀlÀ Óaøretlerine bì-èaded óamd u sipÀs u åenÀ (2b)ﺪّﻤﺤﻣ ﺎﻧﺪّﻴﺳ مﺎﻧﻻاﺮﻴﺧ ﻰﻠﻋ مﻼﺴﻟاو ةﻮﻠﺼﻟاو

ﻦﻴﻌﻤﺟا ﻪﺑﺎﺤﺻا ﻪﻨﻋ ﷲا ﻰﺿر و ﻢّﻠﺳو ﻪﻴﻠﻋ ﷲا ﻰّﻠﺻ 53 üzerine olsun kim müémin ümmetleri

dÀéimÀ 54 ﷲا لﻮﺳر ﺪّﻤﺤﻣ ﷲاﻻا ﻪﻟا ﻻ diyeler.ﻦﻣ مﻼّﺴﻟاو ةﻮﻠّﺼﻟا ﻪﻴﻠﻋ ّﻰﺒّﻨﻟا لﺎﻗ55 ﷲا ّﻻا ﻪﻟاﻻ لﺎﻗ

ﻞﺧد ﷲا لﻮﺳر ﺪّﻤﺤﻣ ﻟا

ﺔّﻨﺠ óadìå-i şerìfüñ maènÀsı budur ki her kim لﻮﺳر ﺪّﻤﺤﻣ ﷲاﻻا ﻪﻟا ﻻ ﷲاdise cennete gire. İmdi ey èazìz úarındaşlar Óaú sübóÀnehÿ ve taèÀlÀ óaøretleri on sekiz biñ èÀlemi yoà-iken var itdi. Bu kelime-i şehÀdeti cemìè-i şürÿù-ıla dÀéimÀ diyen úulları-çün ve cemìè-i enbiyÀyı yirlü yirince òalú idüp Úuds-i şerìfi göñüllerde sevgülü ve maóbÿb úıldı. Cemìè-i peyàamberlere úıble úılmaú ile bir rivÀyetde

53 Selâm ve dua yaradılmışların en hayırlısı Muhammed (s.a.v) ve bütün sahâbelerinin üzerine olsun. 54 Allâh’tan (c.c) başka ilâh yoktur, Muhammed (s.a.v) onun resûlüdür.

55 “Nebî buyurdu, salât ve selâm onun üzerine olsun, : ‘Kim, Allâh’tan (c.c) başka ilâh yoktur ve

65 Óaøret-i Resÿl on altı ay ve bir rivÀyetde on yedi ay Úudse úıldı. Úaçan kim bu Àyet nÀzil oldı úıble Úaèbe-i şerìf oldı. ﺔﻠﺒﻗ ﻚّﻨﻴﻟﻮﻨﻠﻓ ءﺎﻤّﺴﻟا ﻰﻓ ﻚﻬﺟو ﺐﻠﻘﺗ ىﺮﻧﺪﻗ ﻰﻟﺎﻌﺗ ﻪﻟﻮﻗ ﺎﻬﻴﺿﺮﺗ 56 yaènì namÀzı Kaèbeye buyurdı ve mükerrem úıldı. Óaú sübóÀnehÿ ve taèÀlÀ evim diyü õikr itdi ve ümmet-i Muóammede úıble úıldı ve Medìneyi münevver eyledi Óaøretüñ merúad-ı şerìfi òÀùırı-çün. Ve Úudsi şeref eyledi cemìè-i peyàamberlere úıble úılmaàa. èAlì İbn-i Ebì ÙÀlib raêıya’llÀhü èanhü ve

kerremu’llÀhü vechehû rivÀyet úılur Resÿl Óaøretlerinden ãalla’llÀhü èaleyhi ve sellem. Buyururlar ki: Yerler ulusı Mekkeden ãoñra Úuds-i şerìfdür ve ùaşlar ulusı Óacerü’l-Esvedden soñra Saòratu’llÀhdur. Kaèbu’l-AòbÀr raêıya’llÀhü èanhü rivÀyet úılur Óaøret-i Peyàamberden ãalla’llÀhü èaleyhi ve selem: Úuds-i şerìf sÀéir yirlerden ve úırú (3ª) arşun yücedür diyü buyurdılar. Ve bir rivÀyetde on sekiz mil göge yaúındur. Kaèbu’l-AòbÀrdan naúl olınur: Müéeõõinlerüñ ÀvÀzın evvelki gök melekleri işidürler. Her kim Úudsde ücretsiz beklese nebìlerden ãoñra cennete giren anlar ola. CÀbirden rivÀyet olınur raêıya’llÀhü èanhü eydür: Bir kişi geldi. Resÿl Óazretlerine eyitdi: YÀ Resÿla’llÀh cennete evvel kim girer. Resÿl èaleyhi’s-selÀm buyurdı: Evvel peyàamberler girer. Ve anlardan ãoñra kim girer didi. Buyurdılar ki: Şehìdler girer. Ve anlardan ãoñra kim girer didi. Eyitdi: Úudsüñ müéeõõinleri girer didi. Ve anlardan ãoñra kim girer didi. Buyurdılar: Benüm mescidimüñ müéeõõinleri didi. Ve anlardan ãoñra kim girer didi. Buyurdılar: SÀéir müéeõõinler èamelleri úadrince girer didi. Ebÿ Hüreyre raêıya’llÀhü èanhü rivÀyet úılur Óaøret-i Peyàamberden. äalla’l-lÀhü èaleyhi ve sellem eydür: Óaú sübóÀnehÿ ve taèÀlÀ dört ùaàa úasem ider. ÚuréÀn-ı èaôìmü’ş-şÀnda buyurur: ﻦﻴﻨﻴﺳ رﻮﻃو نﻮﺘﻳّﺰﻟاو ﻦﻴّﺘﻟاو ﻰﻟﺎﻌﺗ ﻪﻟﻮﻗ ﻦﻴﻣﻻاﺪﻠﺒﻟااﺬهو57 “Ve’t-tìn”den murÀd ŞÀm-ı şerìf ùaàıdur ve “E’z-zeytÿn” dan murÀd

56 Bakara (2/144): “(Ey habîbim!) Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. Hoşnut olacağın

kıbleye seni elbette çevireceğiz.” (Rivayete göre Hz. Muhammed(s.a.v), ashâblarından birinin evindeydi ve namaz kılıyorlardı. Cebrâil o sırada bu âyetle geldi ve Hz. Muhammed (s.a.v) namazını hiç bozmadan Mescid-i Aksâ’dan Mescid-i Harâm’a döndü. Mescid-i Aksâ ile Mescid-i Harâm arasında yirmi üç derecelik açı vardır. Yirmi üç derecelik bir açıyla Mescid-i Harâm’a yönelmiştir. Bu ashâbın evini daha sonra câmi yaptılar. Bu câmi Medîne’dedir ve “İki Kıbleli Mescit” adıyla anılır.)

57 Tîn (95/1-2-3): “İncire ve zeytine andolsun! Andolsun Sînâ Dağı’na! Andolsun bu güvenli Mekke

66 Úuds-i şerìfde Ùÿr-ı ÕìtÀdur "Ùÿr-ı Sìnìn” den murÀê Mÿsì-i kelìmüñ münÀcÀt itdügi Ùÿr-ı SìnÀdur ﻦﻴﻣﻻاﺪﻠﺒﻟااﺬهو ﻩﺪﺴﻳﻮﺳ den murÀd Mekke şehridür. Óaú tebÀreke ve taèÀlÀ işbu ùaàlara kerem [ü] luùfıyla úasem ider. Yanında óürmeti ve èizzeti olduàı- çün.

2.1.1. Faãl

Ol vaút ki Óaú taèÀlÀ Óaøretleri cemìè yirleri òalú itdi. Andan ùaàları yirüñ üzerinde ãubò miåÀlde metìn úıldı. Kimi yüce ve kimi alçaú. Nitekim ÚuréÀnda buyurur (3b): 58ًادﺎﺗوا لﺎﺒﺠﻟاو Pes ol vaút ùaàlar óÀl diliyle birbirine eyitdiler. Ben ol

ùaàdan yüce olayın diyü Óaú taèÀlÀ úatında èazìz olayın diyü yücelük ùaleb itdiler. Ol maóalde Úuds-i şerìf Ùaàı meskenet idüp sekdi ve eyitdi: Ben bir yapusız ve ãusız ùaşlu ve úayalu ùaàam. Baña kim gele. Ben neme ululanayum diyü nÀliş eyledi.

Benzer Belgeler