• Sonuç bulunamadı

On All-State Basebaİİ Team<

M-.ırl B o w « n , A s l ı e r ( « k n ı M ı ı 2.115 ı r a c ı ka/üiKİı, bu r e k u ı nala kıııL-maUı

R o n , r e s i m d e c n sat'ıcltıki oyı.rıcıı, s o n s e z o n u n a b a s l a r k e n

S

ı* İ l » .

• J a s »

Ikın;: litjde bir Y a n k e e , 1976

T o ı ı ı n ı v W ; i r i l v e K;ıı I Foı ıtiMiot cfııı ı r j n u ı y a <i<)lıırülııynr.

• R o n VVİllıumson'ıın polİH m e r k e z i n d e ç e k i l m i ş l o t o ı j i ü l ı .

• Dcııııis f - r i t / m p o l i s m e r k e z i n d e ç e k i l m i ş f o t o ğ r a f ı .

Smith t ü k ü r ü k örneğinin nasıl alındığını ve O k l a h o m a City'deki OSBl'a iletilmesini anlattı. Shew b u n d a n s o n r a baş-ka s o r u s o r m a d ı ve çapraz sorgu için tanığı s a v u n m a avubaş-katları- avukatlarına bıraktı. Savcılığın elinde D e n n i s Fritz'i suçlayacak hiçbir i p u -cu olmadığı ortaya çıkmıştı. Fritz'in suç geçmişi yoktu. Smith, Fritz'in D e b b i e ' n i n evine "yakın" o t u r d u ğ u n u öne s ü r m ü ş olsa da, cinayet g ü n ü kimse o n u o civarda görmemişti. Cinayeti işle-mesi için bir n e d e n i de yoktu.

Fritz'in bu cinayete nasıl karıştırıldığı bir sonraki ta-nık olan G a r y Rogers'ııı ifadesinden anlaşıldı. Rogers, " R o n Williamson'!a ilgili s o r u ş t u r m a m ı z sırasında D e n n i s Fritz'in adı Ron YVİlliamson'ın arkadaşı olarak g ü n d e m e geldi," dedi.

Rogers ayrıca, kendisinin ve D e n n i s Smith'in, böyle bir cina-yeti işlemek için en az iki kişi gerektiği s o n u c u n a vardıklarını da söyledi. Ç ü n k ü cinayetin işlendiği ev aşırı derecede kargaşa için-deydi. Ayrıca katil(ler)in ketçapla yazdıkları "Bizi aramıya felan k a l k m a " m e s a j ı n d a k i "biz" kelimesi, b i r d e n çok kişi olduklarını gösteriyordu. S m i t h ve Rogers hızla bu fikir üzerinde d u r m a y a başlamışlardı.

Polisin y o ğ u n çabasıyla, W i l l i a m s o n ' l a Fritz'in gerçekten ar-kadaş olduklarını öğrenebilmişlerdi. Teorilerine göre, bu da iki katili birbirine bağlıyordu.

GREG SAUNDERS, Dennis'e jüriyle ilgilenmemesini söylemiş-ti a m a D e n n i s b u n u n olanaksız o l d u ğ u n u g ö r ü y o r d u . Bu on iki kişilik jüri o n u n kaderini belirleyecekti. Yaşamı belki de onların elindeydi. Bu y ü z d e n elinde o l m a d a n arada bir onlara bakıyor-d u . Ön sırabakıyor-da Cecil S m i t h o t u r u y o r bakıyor-d u ve D e n n i s ne z a m a n jüriye baksa, S m i t h de dik dik o n a b a k ı y o r d u .

Ne derdi var acaba, diye d ü ş ü n d ü Dennis. B u n u kısa süre son-ra öğrenecekti.

D u r u ş m a y a bir ara verildiğinde, Greg Saunders adliye giri-şinde yaşlı bir avukatla karşılaştı. A d a ' n ı n saygın kişilerinden bi-ri olan bu avukat Saunders'a, "Cecil Smith'i jübi-riye alan uyanık 0.0..11 çocuğu kim?" diye s o r d u .

Greg, "Belki b e n bile olabilirim. K i m m i ş bu Cecil Smith?"

MA 12

1 7 8 J O H N GRISHAM

"Kim olacak, A d a ' d a eskiden polis şefiydi."

Saunders şaşırmıştı. D o ğ r u c a Yargıç Jones'tn odasına gitti ve seçim s ü r e c i n d e j ü r i üyesinin gerçeği sakladığını ve açıkça polis-le savcılıktan yana o l d u ğ u n u , o n e d e n l e de davanın d ü ş m e s i n i ta-lep etti.

Teklifi kabul edilmedi.

TANIK SANDALYESİNE ÇAĞRILAN Dr. Fred Jordan yaptığı otopsiyi anlatırken jüri üyeleri dinledikleri ayrıntılardan çok et-kilendiler. Cesedin fotoğrafları jüriye gösterildi. Bu da her cina-yet davasında olan öfke ve kızgınlığı daha da artırdı. Jüri üyeleri-n i üyeleri-n çoğu Fritz'e artık üyeleri-nefretle b a k ı y o r d u .

Dr. J o r d a n ' ı n bu belgelere dayalı tanıklığının yarattığı hava hâlâ etkisini s ü r d ü r ü r k e n , savcılık birkaç zayıf tanığı d a h a din-letmek istedi. Gary Alleıı adlı biri y e m i n ederek tanık sandalyesi-ne o t u r d u . Allen'ın anlattıkları o l d u k ç a zayıf bir tanıklıktı. Jüriye D e n n i s Fritz'in k o m ş u s u o l d u ğ u n u söyledi. 1982 Aralık ayında bir gece üç b u ç u k sıralarında iki a d a m ı n dışarıda g ü r ü l t ü yaptık-larını d u y m u ş t u . T a m tarihi a n ı m s a m ı y o r d u a m a 10 Aralık'tan önce olması gerekiyordu. T a m olarak k i m olduklarını ç ı k a r a m a dığı iki a d a m b a h ç e d e gülüyor, küfurieşiyor ve bir bahçe h o r t u -muyla birbirini ıslatıyordu. Hava o l d u k ç a soğuktu. Buna r a ğ m e n adamların ü s t ü n d e gömlek yoktu. D e n n i s Fritz'i bir süredir tanı-yordu ve e m i n o l m a m a k l a birlikte o n u n sesini tanır gibi o l m u ş t u . Bu g ü r ü l t ü y ü on dakika kadar dinlemiş, sonra gidip yatmıştı.

Allen'a tanık k ü r s ü s ü n d e n inebileceği söylendiğinde m a h k e -me s a l o n u n d a birkaç şaşkın bakış vardı. O n u n tanıklığına n e d e n gerek d u y u l m u ş t u ki? Bir sonraki tanık T o n y Vick kafaları d a h a da karıştırdı.

Vick, Gary Allen'ın alt katındaki k ü ç ü k d a i r e d e o t u r u y o r -d u . H e m D e n n i s Fritz'i h e m -de R o n YVilliamson'ı t a n ı y o r -d u . Ron Williamson'ı D e n n i s ' i n evinin ö n ü n d e g ö r d ü ğ ü n ü söyledi.

Ayrıca bu ikisi birlikte 1982 yazında Teksas'a gitmişlerdi.

Jüri d a h a başka ne sorabilirdi?

Buna benzer tuhaf kanıtlara D o n n a Walker'ın anlattıklarıy-la bir yenisi eklendi. Bir m a r k e t tezgâhtarı oanlattıklarıy-lan D o n n a Walker,

Dennis'i m a h k e m e d e teşhis etti ve kendisini iyi tanıdığını söyledi.

1982'de D e n n i s o n u n çalıştığı m a r k e t e s a b a h l a n e r k e n d e n kahvesini içmeye geliyor, kendisiyle sohbet ediyordu. Ron da m ü ş -teriler a r a s ı n d a y d ı ve ikisi arkadaştılar. Ancak cinayetten s o n r a b i r d e n b i r e bu ikisi m a r k e t e gelip kahve içmekten vazgeçmişlerdi.

Anladığı kadarıyla o r t a d a n kaybolmuşlardı. Birkaç hafta ortalar-da g ö r ü n m e m i ş , sonra bir gün hiçbir şey o l m a m ı ş gibi yine belir-mişlerdi. A m a bu kez değişmiş g ö r ü n ü y o r l a r d ı ! Nasıl yani?

"Karakterleri ve giyimleri değişmişti. Eskiden h e p iyi giyimli ve tertemiz tıraş o l m u ş gegiyimlirken artık üstleri başları d ö k ü l ü y o r -du, tıraşlan uzamış, saçları karmakarışık, kirli elbiselerle dolaşıyorlardı. Karakterleri de değişmiş, sinirli ve p a r a n o y a k d a v r a n -maya başlamışlardı."

Greg S a u n d e r s ' ı n üstelemesine r a ğ m e n VValker polise bu ifa-desini v e r m e k için neden beş yıl beklediğini açıklayamadı. A n c a k polisin k e n d i s i n e geçen Ağustos'ta D e n n i s ve Roıı t u t u k l a n d ı k t a n sonra b a ş v u r d u ğ u n u itiraf etti.

T a n ı k gösterisi Letha Caldwell'le devam etti. Bu dul bayan, Byng o r t a o k u l u n d a n Ron'la okul arkadaşıydı. Jüriye D e n n i s Fritz'le R o n VVilliamson'ın geceleri geç saatlerde sık sık evine ge-lip gittiklerini ve h e m e n her seferinde sarhoş olduklarını söyledi.

Kimi z a m a n o n l a r d a n k o r k t u ğ u n u , evinden gitmelerini istediğini de anlattı. B u n u kabul e t m e d i k l e r i n d e n , bir tabanca satın aldığını ve onlara silahı gösterdiğini, böylece kendisinin ciddi o l d u ğ u -na ik-na olduklarını ifadesine ekledi.

Caldwell'in anlattıklarının cinayetle bir ilgisi yoktu. Başka da-valarda olsa, davayla hiç ilgisi olmadığı için tanıklığına h e m e n iti-raz edilirdi.

OSBI görevlisi Rusty Featherstone tanık sandalyesinde yerini alınca bir itiraz geldi. Peterson, Ron'la Dennis'in cinayetten d ö r t ay önce N o r m a n ' d a içki alemi yaptıklarını kanıtlamaya çalışıyor-du. F e a t h e r s t o n e ' u b u n u n için tanık göstermişti. Featherstone, D e n n i s ' e 1983'te iki kere yalan makinesi testi yapmış, fakat bir-çok haklı gerekçeyle s o n u ç l a n güvenilir b u l m a m ı ş t ı . G ö r ü ş m e l e r sırasında D e n n i s bir gece N o r m a n ' d a gittikleri b a r l a r d a n ve ora-larda içki içtiklerinden de söz etmişti. Peterson, F e a t h e r s t o n e ' d a n

1 8 0 J O H N GRISHAM

b u n u a n l a t m a s ı n ı isteyince Greg S a u n d e r s yüksek sesle karşı çık-tı. B u n u n ü z e r i n e Yargıç Jones bu k o n u n u n davayla bir ilgisi ol-madığına k a r a r verdi.

Bu çekişme sırasında, bir ara yargıç k ü r s ü s ü n d e yapılan gö-r ü ş m e d e Petegö-rson, "(Feathegö-rstone) Ron VVilliamson ve D e n n i s Fritz'in birbiriyle ilgili o l d u ğ u n u 1982 A ğ u s t o s u n d a belirlemiş-ti," dedi.

" B u n u n k o n u m u z l a ne ilgisi o l d u ğ u n u söyler misiniz?" diye sordu yargıç.

Peterson bir açıklama getiremedi ve b u n u n a r d ı n d a n Featherstone hızla salondan ayrıldı. Sırada Debbie Carter cinaye-tiyle ilgili hiçbir şey bilmeyen bir başka tanık vardı.

Sonraki tanık aynı ölçüde s o n u c a g ö t ü r m e y e n bilgiler ver-diyse de, anlattıkları o l d u k ç a ilginçti. VVilliam Martin, D e n n i s ' i n 1982'de ö ğ r e t m e n l i k yaptığı N o b l e ' d a k i o r t a o k u l u n m ü d ü r ü y d ü . 8 Aralık Ç a r ş a m b a sabahı D e n n i s arayıp hasta o l d u ğ u n u söylemiş, yerine yedek ö ğ r e t m e n derslere girmişti. M a r t i n ' i n m a h k e -meye de getirdiği d e v a m kayıtlarına göre, Dennis d o k u z ay süren okul yılı b o y u n c a t o p l a m yedi g ü n işe gelmemişti.

ON İKİ TANIK DİNLENDİKTEN SONRA, hâlâ D e n n i s Fritz'e bir suç isnat edilebilmiş değildi. Savcılığın t ü m kanıtladığı, kuş-kusuz içki içtiği, h o ş o l m a y a n insanlarla (Ron VVilliamson) arka-daşlık ettiği, annesi ve kızıyla o t u r d u ğ u evin Debbie C a r t e r ' ı n evi-ne yakın o l d u ğ u ve cinayetten sonraki g ü n okula gitmediğiydi.

Peterson y ö n t e m l i çalışırdı. Bİr davayı kaygan z e m i n d e değil, tanıklarla a d ı m a d ı m , yavaş yavaş o l u ş t u r m a k gerektiğine inanı-yordu. Kanıtları yavaş yavaş ortaya çıkaracak ve jüri üyelerinin kafalarındaki b ü t ü n kuşkuları giderecekti. Fakat Fritz'e karşı elin-de sağlam bir kanıt o l m a m a s ı savcıyı o l d u k ç a z o r l u y o r d u .

Bu d u r u m d a m u h b i r l e r e gereksinimi vardı.

Tanıklığa çağrılan m u h b i r James Fîarjo da G o r e gibi t u t u k -lu olduğu için cezaevinden getirildi. Pek zeki bîri o l m a y a n H a r j o yalnızca aynı evi iki kez soymaya kalkmamış, ü s t ü n e üstlük ay-nı yerden - a y n ı yatak odasıay-nın ayay-nı p e n c e r e s i n d e n - girmeye çalışmıştı. Yakalandığında polis t a r a f ı n d a n sorguya çekilmişti.

Polisler H a r j o ' y a çok yabancı iki cisim olan kalem ve kâğıt kulla-narak, hikâyesini çizime d ö k m ü ş l e r ve olayı çözmüşlerdi. Bu bel-li ki H a r j o ' y u çok etkilemişti. D e n n i s ' l e birbel-likte aynı h ü c r e d e ka-lırlarken polis o n d a n Dennis'i k o n u ş t u r m a s ı n ı istemişti. H a r j o da Carter cinayetini o n u n ağzından bir kâğıt üzerine karalamalar ya-parak almaya k a r a r vermişti.

Bu akıllıca stratejisinden jüriye de bahsetti. Cezaevindeki ka-labalık koğuşlarda kalırlarken D e n n i s ' e sorular yönelterek cina-yetle ilgili k ü ç ü k bir sınav y a p m a y a çalışmıştı. Elinde yeterince d o ğ r u ve yanlış işareti biriktiğinde, Dennis'e, "Bunlara göre sen suçlu gibi g ö r ü n ü y o r s u n , " demişti.

H a r j o ' y a göre, o n u n bu m a n t ı ğ ı n a şaşıran D e n n i s sıkıntılı ve ağlamaklı bir tavırla, " O n u i n c i t m e k istememiştik," diye itiraf-ta b u l u n m u ş t u .

H a r j o bu planını hazırlık d u r u ş m a s ı sırasında İlk kez açıkla-dığında D e n n i s sinirlenmiş ve "Yalancı! Yalan söylüyorsun!" di-ye bağırmıştı. Fakat kendisini y a k ı n d a n izledi-yen jüri karşısında sin i r l e sin m e belirtisi g ö s t e r m e d e sin ü z ü l m e s i gerekiyordu. Bu o l d u k ça zor olsa da, H a r j o ' n u n aptalca hikâyesi karşısında k ı k ı r d a m a -m a k için kendilerini güç tutan birçok jüri üyesi o l d u ğ u n u gör-m e k o n a cesaret vergör-mişti.

Greg S a u n d e r s çapraz sorguyla Dennis'le H a r j o ' n u n cezae-vindeki iki b ü y ü k koğuş b ö l ü m ü n d e n b i r i n d e kaldıklarını ortaya k o y d u . Bunların her biri, içlerinde ikişer ranzası olan d ö r t h ü c r e -ye erişimi b u l u n a n küçük, üstü açık alanlardı. Dolayısıyla her bi-ri t o p l a m sekiz kişilikti. Ancak çoğu z a m a n b u n d a n daha kalaba-lık olurlardı ve herkes o m u z o m u z a yaşardı. Bu koşullara r a ğ m e n P o n t o t o c cezaevinde Dennis'in d r a m a t i k itiraflarını başka hiç k i m s e n i n d u y m a m ı ş olması biraz t u h a f değil miydi?

H a r j o , R o n ' a D e n n i s h a k k ı n d a , Dennis'e d e R o n h a k k ı n -da yalan söylemekten hoşlandığını -da itiraf etti. O z a m a n Greg Saunders, " D e n n i s ve Ron W i l l i a m s o n h a k k ı n d a neden yalan söylüyordun? N e d e n bir birine bir ö t e k i n e gidip yalan söyleme gereği d u y d u n ? " diye sordu.

"Sadece ne diyeceklerini m e r a k ettim. O r a d a olsaydınız, bir-birlerinin boğazını kesecek k a d a r kızdıklarını g ö r ü r d ü n ü z . "

182 J O H N C J R İ S H A M

"Ve seıı R o n ' a Dennis h a k k ı n d a , Dennis'e de Ron hakkınd;

yalan s ö y l ü y o r d u n . İkisini birbirinin boğazına sarılacak hale ge tirmek d o ğ r u bir şey mi?"

"Evet, b e n sadece - sadece ne diyeceklerini g ö r m e k istedim."

H a r j o d a h a sonra "yalancı tamklık"ın ne a n l a m a geldiğini bil-mediğini itiraf edecekti.

BUNDAN SONRAKİ TANIK, polis t a r a f ı n d a n D e n n i s ' i n aley-hine bilgi toplamakla görevlendirilmiş gardiyan adayı Mike Tenney'ydi. Yasaların u y g u l a n m a s ı k o n u s u n d a pek bilgisi ve de-neyimi o l m a y a n Ten ney, cezaevinde yeni çalışmaya başlamış vc kendisine verilen ilk görev D e n n i s Fritz'le ilgilenmek olmuş-tu. Kesin atamasını yapmaları için üstlerini etkilemeye çalışı-yor, bu nedenle de D e n n i s ' i n hücresinin ö n ü n d e n ayrılmıyordu.

Dennis'le C a r t e r cinayeti h a k k ı n d a k o n u ş m a y a çalışıyordu. Bu arada birçok ö ğ ü t vermekten geri d u r m u y o r d u . Bilgiç tavırlarla Dennis'in d u r u m u n u n ciddi o l d u ğ u n u ö n e s ü r ü y o r , b u nedenle de yapacağı en iyi şeyin itirafta b u l u n m a k o l d u ğ u n u söylüyordu, karşılığında savcıdan ceza indirimi talep ederdi. Ron VVilliamson aleyhine k o n u ş u r s a Peterson adil davranırdı. O n a göre Dennis paçasını ö l ü m d e n ancak böyle kurtarabilirdi.

D e n n i s hiçbir şey söylememeye özen gösteriyordu. Ne söylese m a h k e m e d e aleyhine kanıt olarak kullanılabileceğini biliyordu.

T e n n e y m a h k e m e d e pek tanıklık y a p m a deneyimi o l m a d ı ğ ı n -dan, söylemesi gereken k i m i cümlelerini acemice atladı. R o n ve D e n n i s ' i n O k l a h o m a City'de barlardaki maceralarıyla ilgili bir şeyler anlattı. Anlattıklarının C a r t e r cinayetiyle en k ü ç ü k bir ilgisi yoktu. Bu n e d e n l e Saunders itiraz etti. Yargıç da o n a katıldı.

T e n n e y o k o n u d a n d a h a tehlikeli sulara geçti. Anlattığına göre kendisi Dennis'le, itirafta b u l u n m a s ı karşılığında savcılığın ceza-sını düşürebileceğini k o n u ş m u ş t u . Savcıyla pazarlık gibi çok teh-likeli bir k o n u d a n iki kere söz etti, ç ü n k ü ceza indirimi pazarlığı D e n n i s ' i n s u ç l u l u ğ u n u kabul ettiğini ima ediyordu.

Greg S a u n d e r s yüksek sesle itiraz etti ve usul hatası o l d u ğ u -nu ileri s ü r d ü .

B ü t ü n b u n l a r ı n s o n u n d a T e n n e y tekrar söz aldı ve bu

de-M A S U de-M A D A de-M 1 8 9

f a a v u k a t l a r ı y e r l e r i n d e n s ı ç r a t m a d a n k o n u ş m a y ı b a ş a r a b i l d i . D e n n i s ' l e sık sık k o n u ş t u ğ u n u , h e r k o n u ş m a s o n r a s ı n d a cezae-v i n d e y ö n e t i m b ü r o s u n a k o ş u p k o n u ş t u k l a r ı m n o t aldığını ledi Bu n o t l a r ı n a l ı n m a s ı gerektiğini o n a a m i r i G a r y Rogers söy-lemişti K o n u ş m a l a r ı n ı n b i r i n d e D e n n i s a y n e n ş u n l a r ı söylemiş-t i " D i y e l i m öyle o l d u . Belki R o n , C a r söylemiş-t e r ' ı n k a p ı ş m a gisöylemiş-tsöylemiş-ti v e zorla i ç e n girdi. S o n r a da diyelim kı iyice ileri gitti. Kız karşı çıkınca da o n a g ü n ü n ü g ö s t e r m e y e kalktı. B u n u n s o n u n d a kız ö l d ü . Diyelim k i böyle o l d u . A m a b e n R o n ' ı n o n u ö l d ü r d ü ğ ü n ü g ö r m e d i m k , ö y l e y s e nasıl o l u p d a savcıya g ö r m e d i ğ i m b i r şeyi s ö y l e r i m .

T e n n e y ' d e n s o n r a o g ü n k ü d u r u ş m a s o n a e r d i v e D e n n i s tek-r a tek-r cezaevine g ö t ü tek-r ü l d ü . Y e n i t a k ı m elbisesini özenle çıkatek-rıp as-kıya astı. G a r d i y a n elbiseyi b ü r o y a g ö t ü r d ü . D e n m s ' s e r a n z a s ı n a u z a n ı p gözlerini k a p a d ı . B u k â b u s u n nasıl biteceğini m e r a k edi-y o r d u T a n ı k l a r ı n edi-yalan söedi-ylediğini kendisi b i l i edi-y o r d u . A m a edi-y a rıs

ERTESİ SABAH BILL PETERSON t a n ı k o l a r a k C i n d y M c -I n t o s h ' u çağırdı. C i n d y s a h t e çek d ü z e n l e m e k t e n gözaltına alın-d ı ğ ı n ı R o n VVilliamson ve D e n n i s Fritz'le alın-de o sıraalın-da tanıştığını k a b u l etti. İ k i s i n i n k o n u ş m a l a r ı n ı d u y m u ş t u . R o n , D e n n i s e ci-nayet y e r i n d e çekilen f o t o ğ r a f l a r a g ö r e D e b b i e C a r t e r ı n n e r e d e d u r d u ğ u n u s o r u y o r d u .

R o n , " Y a t a k t a m ı y d ı y o k s a y e r d e mi?" diye s o r m u ş t u . D e n n i s , y e r d e o l d u ğ u n u söylemişti.

M c l n t o s h k e n d i d u r u m u için a ç ı k l a m a y a p a r k e n çek k o n u -s u n d a ceza a l m a d ı ğ ı n ı -söyledi. " Ç e k l e r i ö d e d i m . O n l a r d a b e n i c e z a e v i n d e n salıverdiler," d e d i .

T ü m b u m u h b i r l e r tanıklık e t t i k t e n s o n r a P e t e r s o n a z d a ol-sa i n a n d ı r ı c ı k a n ı t l a r a geçti. Ö n c e l i k l e suç l a b o r a t u a r ı n d a çalı-şan d ö r t görevliyi a r d ı a r d ı n a tanıklığa çağırdı. Bu kişiler j u r ı üze-r i n d e ç o k etkili o l d u l a üze-r . Eğitimli, d i p l o m a l ı , seüze-rtifikalı d e n e y i m l i i n s a n l a r d ı v e O k l a h o m a eyaletinin r e s m i görevlileriydiler. O n l a r b u işin u z m a n ı y d ı ! Buraya d a sanığın suçlu o l d u ğ u n u k a n ı t l a m a -ya g e l m i ş l e r d i .

Bu t a n ı k l a r ı n ilki p a r m a k izi u z m a n ı Jerry Peters di. Jüriye

1 8 4

J O l l N GRISHAM

Debbie'nin dairesinden ve a r a b a s ı n d a n alman yirmi bir p a r m a k ızı üzerinde çalıştığım anlattı. Bunların on d o k u z u Debbic'ye, bi-ri dedektif D e n n i s Smith'e, bibi-ri de Mike C a r p e n t e r ' a aitti. D e n n i s Fritz ve Ron W i l l ı a m s o n ' a ait iz yoktu.

P a r m a k İzi u z m a n ı n ı n sanığın p a r m a k izi bırakmadığını söy-lemesi ilginçti.

Larry Mullins, D e b b i e ' n i n el izini geçen may! Sta m e z a r ı n açıl-m a s ı n d a n sonra nasıl aldığını tekrar etti. Yeni izlen Jerry Peters'a vermişti. Peters bu kez, d ö r t b u ç u k yıl önce görmediği yeni ben-zerlikler b u l m u ş t u .

Savcının bu k o n u d a k i teorisi, d a h a sonra Ron VVilliamson için kullanacakları teoriyle aynıydı. Debbie g ö r d ü ğ ü şiddet nedeniyle yaralanmış ve sol avcuna kan bulaşmıştı. Bu elle yatak odasının duvarının yere yakın b ö l ü m ü n e d o k u n m u ş t u . Bu el izi Ron ve D e n n i s ' e ait olmadığına, hiç k u ş k u s u z gerçek katillere ait o l m a d ı -ğına göre, Debbie'ye ait olmalıydı.

MARY LONG VÜCUT SIVILARI üzerinde u z m a n l a ş m ı ş bir k r i m i n o l o g d u . Jüriye insanların y ü z d e yirmisinin kan g r u b u n u n t u k u r u k , s p e r m sıvısı ve ter gibi vücut sıvılarından anlaşılamadı-ğını söyledi. Bu g r u p "salgılamayan tipler" diye biliniyordu. Ron ve D e n n i s ' i n t ü k ü r ü k ve kan örnekleri üzerinde yaptığı inceleme-lere göre, ikisinin salgılamayan tip o l d u k l a r ı n d a n e m i n d i .

Suçun işlendiği yerdeki s p e r m izleri de olasılıkla böyle biri-ne aitti. A n c a k alınan örbiri-nek yetersiz o l d u ğ u n d a n bu k o n u d a ke-sin k o n u ş a m ı y o r d u .

Böylece, insanların yüzde sekseni şüpheli o l m a k t a n eleniyor-du. D a h a d o ğ r u s u , bir iki p u a n altı ya da üstüyle, yaklaşık yüzde sekseni... Ne var ki, şimdi Fritz ve Ron'a o uğursuz "salgılama-yan" yaftası yapışmıştı.

L o n g ' u n bu hesabının yanlış olduğu, Greg S a u n d e r s ' ı n çap-raz s o r g u s u n d a ortaya çıktı. Greg'in üstelemesi s o n u c u n d a Long, Carter davasında analız ettiği t ü k ü r ü k ve kan ö r n e k l e r i n i n çoğu-n u çoğu-n salgılamayaçoğu-n tiplerdeçoğu-n geldiğiçoğu-ni kabul etmek z o r u çoğu-n d a kaldı Fritz ve VVilliamson dahil, incelediği yirmi ö r n e k t e n on ikisi bu gruba giriyordu.

Bu da, verilen yüzde yirmilik ulusal o r t a l a m a n ı n aksine, şüp-helilerin yüzde altmışının salgılamayan tip olması demekti.

Olsun, ne olacak? L o n g ' u n tanıklığı ne de olsa birçok kişiyi temize çıkarmış, D e n n i s Fritz üzerindeki kuşkularınsa artması-nı sağlamıştı.

Savcının son tanığı içlerinde en etkilisiydi. Peterson o n u n sayesinde son r a u n d u bir nakavt vuruşuyla b i t i r m e k istiyordu.

Melvin H e t t sözlerini bitirdiğinde jüri ona inanacaktı.

Hett, OSBI saç analizi u z m a n ı y d ı ve yaptığı analizler şimdiye k a d a r birçok kişiyi cezaevine yollamıştı.

İNSAN SAÇIYLA İLGİLİ adli tıp araştırmalarının tarihi 1882'ye k a d a r gider. W i s c o n s i n ' d e bu tarihte yapılan bir davada bir "uz-m a n " , "bilinen" bir saç örneğini, suçun işlendiği yerden alınan bir başka örnekle karşılaştırdı. Vardığı s o n u ç her ikisinin de ay-nı k a y n a k t a n o l d u ğ u y d u . Bu kaynak zanlıydı a m a yapılan temyiz b a ş v u r u s u s o n u c u n d a \Visconsin Yüksek M a h k e m e s i b u n u n ter-sine k a r a r verdi. Yüksek m a h k e m e b u n a gerekçe olarak, "Böyle bir kanıt çok tehlikeli sonuçlara yol açabilir," demişti.

Gerçekten de eğer karar o l u m l u y ö n d e çıksaydı binlerce suç-suz sanık ceza alabilirdi. A n c a k polis, s o r u ş t u r m a c ı l a r , suç labo-ratuvarları ve savcılar saç analizi üzerinde çalışmayı s ü r d ü r d ü l e r . Saç çoğu z a m a n suç alanında b u l u n a b i l e n tek kanıttı. Saç anali-zi z a m a n l a o k a d a r yaygınlaştı ve o kadar ihtilaflı oldu ki yirminci yüzyıl b o y u n c a birçok kez ü z e r i n d e araştırmalar yapıldı.

Çalışmaların çoğu, saç analizlerinde hata o r a n ı n ı n çok yüksek o l d u ğ u n u gösteriyordu. Bu çelişkilerin giderilmesi amacıyla Yasa Uygulayıcılarına Destek Dairesi 1978'de bir suç laboratııvarı ge-liştirme p r o g r a m ı başlattı. Ülkenin en iyi suç l a b o r a t u v a r l a r ı n d a n iki yüz kırkı bu p r o g r a m a katıldılar. P r o g r a m çerçevesinde saç da içinde o l m a k üzere farklı tipte kanıtlarla ilgili bulguların analitik araştırılması ve karşılaştırılmaları yapıldı.

Saç analiziyle ilgili sonuçlar ü r k ü t ü c ü bir gerçeği ortaya çıkar-dı. Laboratuvarların çoğu beşte d ö r t o r a n ı n d a yanlış sonuç alı-y o r d u .

Kimi a r a ş t ı r m a l a r d a saçın kanıt o l u p olamayacağını

tartışma-1 8 6 101 İN GRISHAM

sını kızıştırdı. B u n l a r d a n birinde araştırmacı, polisin en çok ş ü p -helendiği kişinin k i m o l d u ğ u n u b i l m e d e n , suç işlenen y e r d e n alı-n a alı-n öralı-nekle beş ayrı kişialı-nialı-n saç öralı-neklerialı-ni karşılaştırdı. Böylece istemeden yanlı o l m a ihtimali o r t a d a n kalkıyordu. Ancak, aynı araştırmada, araştırmacıya asıl " ş ü p h e l i " n i n kim o l d u ğ u söylen-diğinde analizin d o ğ r u l u ğ u çarpıcı b i ç i m d e d ü ş ü y o r d u . Önyargılı bir analizin s o n u c u şüphelinin aleyhine çıkıyordu.

Saç teli inceleme u z m a n l a r ı yasal açıdan ince bir bıçak sırtında iş görüyorlardı. Görüşleri ağırlıklı olarak, "Kime ait o l d u ğ u bili-nen saçla, araştırılan saç örneği m i k r o s k o b i k açıdan aynıdır ve ay-nı kaynaktan gelmiş olabilir," gibi açıklamalarla dile geliyordu.

Oysa aynı k a y n a k t a n gelmeme olasılığı da pekâlâ vardır a m a böyle ifadeler, en a z ı n d a n d o ğ r u d a n cevaplarda, g ö n ü l l ü olarak pek ender veriliyordu.

DENNİS SMİTH TARAFINDAN suç m a h a l l i n d e n t o p l a n a n çok sayıda saç teli ve kasık kılı m a h k e m e s a l o n u n a gelinceye k a d a r uzun ve zorlu bir yoldan geçmişti. En az üç ayrı OSBI analiz uz-m a n ı t a r a f ı n d a n , sahibi bilinen düzinelerce kılla karşılaştırıluz-ma- karşılaştırılma-lardı. Sahibi bilinen örnekler, cinayetten h e m e n sonra Smith ve Rogers t a r a f ı n d a n olası şüphelilerden alınmıştı.

M a r y Loııg suç l a b o r a t u v a r ı n d a t ü m kılları toplayıp düzenle-mişti. A r d ı n d a n hepsini Susan L a n d ' e devretdüzenle-mişti. L a n d ' i n 1983 M a r t ' ı n d a bu örnekleri teslim aldığı sırada, Dennis S m i t h ve Gary Rogers katillerin Fritz'le VVilliamson o l d u ğ u n d a n e m i n d i -ler. S o r u ş t u r m a c ı l a r m e m n u n olmasalar da, Land'in r a p o r u kılların m i k r o s k o b i k açıdan sadece Debbie Carter'la u y u m l u o l d u -ğ u n u gösteriyordu.

Böylece kısa bir süre için Fritz ve VVilliamson s u ç l a n m a k t a n k u r t u l m u ş oldular, ancak bu gerçeği hiçbir şekilde ö ğ r e n e m e y e -ceklerdi. A r a d a n onca yıl geçtikten s o n r a bile avukatlarına Susan Land'in r a p o r u açıklanmamıştı.

Savcılık ikinci bir görüşe ihtiyaç d u y u y o r d u .

1983 E y l ü l ' ü n d e Land'in iş y o ğ u n l u ğ u n u n yarattığı stresi ge-rekçe göstererek amiri bu dosyayı Melvin Hett'e "devretmesi-ni" istedi. Böyle bir devir pek karşılaşılan bir şey değildi. Land

ve H e t t ' i n eyaletin farklı yerlerindeki farklı suç l a b o r a t u a r l a -r ı n d a çalışıyo-r olması d u -r u m u d a h a da ga-rıpleşti-riyo-rdu. Land O k l a h o m a City m e r k e z suç laboratuvarında, Hett'se E n i d ' d e kü-çük bir ş u b e d e çalışıyordu. S o r u m l u olduğu bölge P o n t o t o c ' u k a p s a m ı y o r d u .

Hett, d a h a y ö n t e m l i çalıştığını u z u n araştırmasıyla göster-di. Kıl analizini t a m a m l a m a s ı yirmi sekiz ay s ü r d ü . Sadece Fritz, VVilliamson ve D e b b i e C a r t e r ' d a n alınan örnekler ü z e r i n d e çalış-tığı halde a r a ş t ı r m a n ı n bu k a d a r u z u n sürmesi dikkat çekiciydi.

Öteki yirmi bir kişiden alınan örnekler belli ki ö n e m s i z b u l u n -m u ş t u . O n l a r biraz d a h a bekleyebilirdi.

Polis D e b b i e Carter'ı kimin ö l d ü r d ü ğ ü n ü bildiği için Melvin H e t t ' e bu bilgiyi de vererek yardımcı o l m u ş t u . Hett, Susan L a n d ' d e n örnekleri alınca Fritz ve VVilliamson'ın adlarının yanı-na "şüpheli" diye yazılmıştı.

Glen Gore h e n ü z Ada polisine kıl örneği vermemişti.

13 Aralık 1985'te, cinayetten üç yıl sonra, Melvin H e t t ilk ra-p o r u n u t a m a m l a d ı . Araştırılan kıllardan on yedisi m i k r o s k o b i k açıdan Fritz ve VVilliamson'a uymaktaydı.

T o p l a m iki y ü z saatten çok ve iki yıldan u z u n bir süre ilk ör-neklerin analizi için çalıştıktan sonra Hett nedense birden işini h ı z l a n d ı r m ı ş ve geri kalan yirmi bir örneği bir aydan kısa sürede iııceleyivermişti.

9 Ocak 1986'da ikinci r a p o r u da bitirmişti. Bu rapora göre, ger i kalan t ü m ö ger n e k l e ger k i b u n l a ger Ada'lı gençlegerden a l ı n m ı ş l a ger d ı -C a r t e r ' m evinden alınanlara u y m u y o r d u .

Glen G o r e ' d a n hâlâ ö r n e k alınmamıştı.

Yapılan çalışma, kesin sonuçlar vermeyen, belirsizlikleri olan bir işti. H e t t m i k r o s k o p altındaki örnekleri incelerken birçok ke-re kararsız kalıyordu. Bir örneğin Debbie Carter'a ait o l d u ğ u n d a n e m i n o l d u ğ u halde, biraz sonra fikir değiştiriyor ve Fritz'e ait ol-d u ğ u n a k a r a r veriyorol-du.

Bıı belirsizlik kıl analizinin doğası gereğiydi. H e t t ' i n görüş-leri Susan L a n d ' i n bulgularının bir kısmıyla açıkça çelişiyordu.

H a t t a kendi kendisini bile yalancı çıkarıyordu. Başlangıçta Fritz'e ait t o p l a m on üç kasık kılı b u l d u ğ u n u bildirmişti, VVilliamson'a

Î88 J O H N GRISHAM

ait olanlarsa sadcce iki taneydi. Sonradan sayıları on iki Fritz vt ıkı VVilliamson olarak değiştirdi. Ardından Fritz için on bir dedi, iki adet de saç teli vardı.

Nedense Gore'un saç ve kıl örnekleri ancak 1986 T e m -m u z u n d a kayıtlara girebildi. Ada polisinden birisi G o r e ' d a n ör-nek alınmadığını fark etmiş olmalıydı. Dennis Smith, Gore'dan ve itirafçı katil Ricky Joe S i m m o n s ' d a n saç ve kasık kılı örnekle-rim almış ve bunları Melvin Hett'e yollamıştı. Hett bir yıldır hiç-bir ilerleme göstermediği halde hiç-birden çok yoğun çalışmaya baş-lamıştı. T e m m u z 1987'de G o r e ' d a n yeniden örnek vermesi isten-di. Gore b u n u n nedenini sordu. Kendisine polisin önceki örnek-leri kaybettiği söylendi.

Hett'ten aylarca hiçbir rapor gelmedi. 1988 ilkbaharında m a h -keme g ü n ü yaklaşırken Hett, Gore ve S i m m o n s örnekleri üzerin-deki r a p o r u n u daha yollamamıştı bile...

Melvİn Hett üçüncü ve son r a p o r u n u 7 Nisan 1988'de, Fritz'in davası başladıktan sonra gönderdi. Buna göre G o r e ' u n örnekle-ri araştırılanlarla uyumlu değildi. Hett'in bu sonuca varması tam ıkı yılını almıştı. Zamanlaması miv.emmeldi. Savcılığın Fritz ve VVilliamsoıı'ın suçluluklarına inandığına bir başka açık kanıt da buna karar vermek için t ü m kıl analizlerinin sonuçlanmasını' beklemeyi gereksiz bulmalarıydı.

BELİRSİZLİKLERİNE ve yanıltıcılığma rağmen Melvİn Hett kıl analizinin güvenilirliğine inanıyordu. Peterson'la arası iyiydi ve Fritz davasından önce Hett ona, güvenilmezliğiyle ünlü olan bu kanıtın güvenilirliğini öne süren bilimsel makaleler getirmiş-ti. Bununla birlikte, savcılığa kıl analizini ve kanıt olarak değerini yetersiz bulan sayısız makaleden hiçbirini s u n m a m ı ş t ı .

Fritz davasının başlamasından iki ay önce, Hett Şikago'ya git-ti ve bulgularını M c C r o n e adlı bir özel laboratuvara teslim etgit-ti.

Orada Hett'in tanıdığı olan Richard Bisbing adlı biri o n u n çalış-masını gözden geçirdi. Bisbing, VVanda Fritz tarafından kıl ana-lizim gözden geçirmesi ve m a h k e m e d e tanıklık etmesi için tutul-muştu. VVanda, Bisbing'e ö d e m e yapmak için Dennis'in arabası-nı satmak z o r u n d a kalmıştı.

Bisbing z a m a n açısından çok hızlı davrandığı gibi vardığı so-n u ç l a r da farklıydı.

Altı saatten az bir s ü r e d e Bisbing, Hett'in bulgularının hem e n h e hem e n t ü hem ü n ü ç ü r ü t hem ü ş t ü . Hett'in Fritz'in verdiği ö r n e k -lerle u y u m l u o l d u ğ u n d a n e m i n o l d u ğ u on bir kılı inceleyerek t a m tersi s o n u ç l a r a ulaştı. Bisbing b u n l a r d a n sadece üç s o n u c u n ken-disi için geçerli o l d u ğ u n u söyledi. B u n l a r d a n sadece üçü D e n n i s Fritz'e ait olabilirdi. Hett diğer sekizi k o n u s u n d a yanılıyordu.

Böyle d ü ş ü k bir t a h m i n d e b u l u n d u ğ u başka bir u z m a n taraf ı n d a n ortaya k o n d u ğ u halde Hett O k l a h o m a ' d a kendi g ö r ü ş ü n -de hâlâ ısrar e d i y o r d u .

8 NİSAN CUMA GÜNÜ öğleden sonra söz sırası kendisine gel-diğinde H e t t bilimsel terimlerle ve gevezelikle dolu bir k o n u ş m a yaptı. A m a c ı jüri üyelerine bilgi v e r m e k t e n çok onları etkilemek-ti. Üniversite m e z u n u ve fen öğretmenliği deneyimi olan D e n n i s kendisi H e t t ' i n k o n u ş m a s ı n ı anlayamadığı gibi jüri üyelerinin de a n l a m a d ı ğ ı n d a n emindi. Birçok kez jüri üyelerine göz attığında g ö r d ü ğ ü , k o n u ş m a y ı izleyebilmekten u m u t l a r ı n ı kesmiş olduklarıydı. Ancak o n u n u z m a n l ı k bilgilerinden etkilenmiş g ö r ü n ü y o r -lardı. Jüriye göre bu u z m a n çok şey biliyordu!

8 NİSAN CUMA GÜNÜ öğleden sonra söz sırası kendisine gel-diğinde H e t t bilimsel terimlerle ve gevezelikle dolu bir k o n u ş m a yaptı. A m a c ı jüri üyelerine bilgi v e r m e k t e n çok onları etkilemek-ti. Üniversite m e z u n u ve fen öğretmenliği deneyimi olan D e n n i s kendisi H e t t ' i n k o n u ş m a s ı n ı anlayamadığı gibi jüri üyelerinin de a n l a m a d ı ğ ı n d a n emindi. Birçok kez jüri üyelerine göz attığında g ö r d ü ğ ü , k o n u ş m a y ı izleyebilmekten u m u t l a r ı n ı kesmiş olduklarıydı. Ancak o n u n u z m a n l ı k bilgilerinden etkilenmiş g ö r ü n ü y o r -lardı. Jüriye göre bu u z m a n çok şey biliyordu!

Benzer Belgeler