• Sonuç bulunamadı

Olay Sınıflandırmasında Eylem Dışındaki Etmenler

Belgede Türkçede yüklemleme (sayfa 31-35)

1.4. Olay Sınıflandırmaları

1.4.1. Olay Sınıflandırmasında Eylem Dışındaki Etmenler

Hem Aristo hem de günümüz felsefecileri Ryle (1949), Kenny (1963) ve Vendler (1967), olay sınıflandırmalarının nesnesi olarak eylemi temel almışlardır; çünkü bir yüklemin hangi sınıfa ait olduğunu belirleyen eylemdir, yani eylemler sınıflandırılmalıdır (Rosen, 1999: 4). Ancak, Verkuyl (1972), Dowty (1979; 1991), Tenny (1987; 1994) ve Ritter ve Rosen (1996) tümcedeki nesne, eklentiler ve diğer kurucuların da tümcenin tümünün olay türünü belirlemeye katkıda bulunduklarına dikkat çekmektedirler. Bu araştırmacılar olay sınıflandırmasının birleşimsel olması gerektiğini, yani eylem, nesne, eklentiler ve diğer kurucuların birlikte ele alınması gerektiğini ileri sürmüşlerdir (Rosen, 1999: 5).

Rosen (1996), eylemlerin belli sözlüksel kümelere ayrılmasındaki sorunlara dikkat çekmiştir. Eylem temelli sınıflandırmalara getirilen temel eleştiri, bir eylemin bir tümcede belli bir anlambilimsel sınıfa, diğer bir tümcede başka bir anlambilimsel

sınıfa dahil edilebilmesidir. Bu durumda eylemlerin birçoğu kesin bir biçimde belli bir olay türüyle ilişkilendirilememektedir; eylemler değişken davranışlı ve bağlam (burada sözdizimsel bağlam) bağımlıdır. Örneğin, dolaysız nesne olay türünü farklı açılardan etkileyebilmektedir (Rosen, 1999: 5-6):

(10) Dolaysız nesnenin eklenmesi

a. Bill ran for 5 minutes/*in 5 minutes (Etkinlik) ‘Bill 5 dakika boyunca / *5 dakika içinde koştu.’

b. Bill ran the mile *for 5 minutes / in 5 minutes. (Başarım) ‘Bill bir mili *5 dakika boyunca / 5 dakikada koştu.

(10a) örneğindeki olay bir etkinliktir ve bu olay belli bir zaman diliminde sürmektedir; olayın belirgin bir sonlanma noktası yoktur. (10b) örneğinde ise tümceye bir dolaysız nesne (the mile) eklenmiştir. Dolaysız nesnenin eklenmesiyle birlikte tümcenin anlattığı olay etkinlik olmaktan çıkmıştır. Çünkü artık kodlanan olayın bir sonlanma noktası vardır. Olay bir mil koşulduktan sonra sonlanacaktır. Bu durumda (10b)’de anlatılan olay etkinlik değil başarımdır.

Olay türü, ayrıca, dolaysız nesnenin içsel özelliklerine bağlı olarak da değişebilmektedir (Rosen, 1999: 6):

(11) Dolaysız nesnenin belirliliği

a. Bill wrote letters for an hour/ *in an hour. (Etkinlik) ‘Bill bir saat boyunca / *bir saat içinde mektup yazdı.’

b. Bill wrote the letter *for an hour / in an hour. (Başarım) ‘Bill mektubu *bir saat boyunca / bir saatte/ bir saat içinde yazdı.’ (12) Sayılabilen / sayılamayan nesneler

a. Bill drank coffee for an hour / *in an hour. (Etkinlik) ‘Bill bir saat boyunca / *bir saat içinde kahve içti.’

b. Bill drank a cup of coffee *for an hour / in an hour. (Başarım) ‘Bill *bir saat boyunca / bir saatte / bir saat içinde bir fincan kahve içti.’

(11a) örneğinde belirsiz olan dolaysız nesne (letters) tümcede anlatılan olayın etkinlik olarak yorumlanmasını sağlarken, (11b)’deki belirli dolaysız nesne (the letter) tümcede kodlanan olayın başarım olarak yorumlanmasını sağlamıştır. Yine benzer şekilde, (12a)’daki sayılamayan dolaysız nesne (coffee), (12b) örneğinde sayılabilen bir dolaylı nesneyle değiştirilmiş (a cup of coffee) ve böylece bir önceki tümcede etkinlik olarak kodlanan olay (12b) örneğinde başarım olarak kodlanmıştır.

Olay türlerinin birleşimsel olarak, yani tümceyi oluşturan bütün birimlerin katkılarına göre değerlendirilmesi gibi bir sorunu çözmenin bir yolu yüklemleri hatta tümceleri sınıflandırmaktır. Ancak yüklem sınıflandırmaları birçok sorunu çözse de sınıflandırma bazı yönlerden eksik kalmayı sürdürmektedir: Sınıflandırmada yer alan sınıflar bir dilin kodladığı olayları doğru bir biçimde betimleseler de, bu sınıflandırma yaklaşımı açıklayıcı olmaktan uzaklaşmakta ve kullanılan sınıflar, sınıflandırmanın temel amacı olan evrensel ilkeller olmaktan çıkmaktadırlar (Rosen, 1999: 7).

Verkuyl (1993), olay türlerini oluşturan değiştirgenleri anlamanın önemine değinmiş ve Vendler’in dörtlü sınıflandırmasını ikili özellik eşleştirmeleriyle elde etmeye çalışmıştır. Bu ikili özellikler şunlardır (aktaran Rosen, 1999: 7):

- Süreklilik ya da bir olayın süresinin olup olmaması,

- Sınırlılık ya da bir olayın doğal bir sonlanma noktası olması.

Etkinlikler ve başarımlar belli bir zaman süresinde gerçekleşmektedir; durumlar ve kazanımlar ise anlıktır. Başarımlar ve kazanımların sonlu bir sınırı varken, durumlar ve etkinlikler böyle değildir. Dört sınıf ve aralarındaki ilişki aşağıdaki gibidir (Rosen, 1999:7-8):

(13) Durum: –sınırlı –sürekli Etkinlik: –sınırlı +sürekli Kazanım: +sınırlı –sürekli Başarım: +sınırlı +sürekli

Hoeksama (1983) ve Mourelatos (1978) ise, olayların sayılabilirliği kavramını ortaya atmışlardır. Sonlanma noktası olan olaylar sayılabilirken, sonlanma noktası olmayan olaylar sayılamamaktadır. Hoeksama (1983), Mourelatos’un sayılabilirliğe ilişkin saptamalarından yola çıkarak, dört eylem sınıfını belirlemek için ±sayılabilirlik ve ±süre değiştirgenlerini kullanmıştır (aktaran Rosen, 1999:9):

(14) Durum: - sayılabilir –süre Etkinlik: -sayılabilir +süre Kazanım: +sayılabilir –süre Başarım: +sayılabilir +süre

Buraya kadar verilen olay sınıflandırmalarına ek olarak Pustejovsky (1991; 1995), Van Voorst (1988), Grimshaw (1990), Tenny (1994), Ter Meulen (1995) ve Moens (1987) farklı sınıflandırmalar yapmışlardır. Ancak bu sınıflandırmaların hemen hepsi bazı sorunlar içermektedir. Olay sınıflandırmasına ilişkin sorunları şu şekilde sıralayabiliriz (Rosen 1999: 10):

- Yalnızca eylemleri kendi içinde sınıflandırmak eylemlerin anlambilimsel ya da sözdizimsel davranışlarına ışık tutmamaktadır. Eylem, tek başına, anlambilimsel ya da sözdizimsel çıktıların belirlenmesi için gereken bilginin yalnızca bir kısmını taşımaktadır. Bu nedenle birçok araştırmacı eylemler yerine yüklemleri sınıflandırma yoluna gitmektedir.

- Olayların dilsel temsilleştirmelerini anlayabilmek için sınıflandırma ölçeklerinden daha derin çözümlemelere gereksinim vardır.

Buraya kadar sözünü ettiğimiz yaklaşımlarda görülen bu iki sorunu aşabilmek için, anlambilimsel ve sözdizimsel çıktıların tamamını belirleyebilen ve olayların dilsel temsilleştirmelerini daha derinlemesine, örneğin önermesel düzlemde, çözümleyebilen yaklaşımlara gereksinim duyulmaktadır. Bu nedenle önermesel düzlemde çözümlemeler yapabilen mantıksal anlambilimin bulgularından da yararlanılmaktadır. Bir sonraki bölümde mantıksal anlambilimin olayların sınıflandırılmasında nasıl kullanıldığını inceleyelim.

Belgede Türkçede yüklemleme (sayfa 31-35)