• Sonuç bulunamadı

1.2. METİNLERARASILIK-KARŞILAŞTIRMALI EDEBİYAT İLİŞKİSİ

1.3.2. Okur Merkezli Algı Problemleri

Okur eksenli algı problemleri metinlerarası ilişki ağının en fazla değişkenlik gösteren kısmını oluşturmaktadır. Çünkü okur çoğu zaman edebi metnin odağında yer alan unsur olmak durumundadır. Okur için yazılmış olsun veya olmasın her metin, okurun hâkim bakış açısının etki alanına girmek durumundadır. Yani metin okuru yönlendiriyor, etkiliyor gibi görünse de her okurun alımlama gücünün aynı olmayışı metni de okur sayesinde başka anlamlarla yüklü yeni kalıplara sokabilmektedir. Dolayısıyla her okur, aynı zamanda bir metin kurucusudur denilebilir. Diğer taraftan okuma işinin hangi standartlarda yapıldığı sorusu da önem taşımaktadır. Yani her okuma eylemi aynı nitelikte değildir. Özellikle metinlerarası ilişkilerin saptanması için gerekli olan okuma edinci sıradan okumalardan kesinlikle ayrılmakta ve akademik bir işleve bürünmektedir. Çünkü akademik olmayan ve daha çok haz ilkesine göre çalışan bir okumada bağlamları oluşturamama olasılığı vardır. Rita Felski bu hususta şu ifadeleri kullanır:

‘Kendimizi bir metne büsbütün kaptırırsak, artık onu bir bağlama yerleştiremeyiz, zira metnin kendisi alımlanış koşullarını dayatmak suretiyle bağlamın ta kendisi haline gelmiştir.’18

Bağlamına yerleşmeyen veya bağlamından kopan bir metin, artık okuyucunun zihninde canlanmış farklı bir metindir. Bu yüzden böyle bir metin okumasında metinlerarası ilişki oldukça güçleşir. Michael Riffaterre, bir yapıt ile ondan önce veya

16

sonra gelen yapıtlar arasındaki ilişkiyi okur kavrar derken19

Olgun okuma ile sıradan okuma arasındaki fark metinsel süreçlerin tespit edilmesine doğrudan etki eder. Okurun metinde ne aradığının bilincinde olması bir yana, muhatap olduğu metnin satır aralarındaki bağlamsal dönüşümlerin hangi öteki metinlerden geldiğini saptaması çok yönlü bir okuma işidir. Aksine olan okuma ise metinsel süreçlerin yanlış anlamlandırıldığı bir netice ile sonuçlanır. Okurun metinde fark ettiği her bağlamın yeni bir dipnot olduğu düşünüldüğünde, metinlerarası ilgilerin metnin en önemli dipnotları olduğu savunulabilir. Yeterli bir okuma düzeyinden uzak olan okurun bulduğu dipnotları yorumlaması ve onları sağlıklı metinlerarası bağlamlara yerleştirmesi ise oldukça zahmetli ve sapması yüksek bir işleme dönüşür.

okurun sorumluluk üstlenen, seçkin ve kültürlü yapısına işaret eder. Ancak iyi bir okuyucu metinler arasındaki ilişkiler ağını saptayabilir. İyi bir okuyucu ise bütün metinleri okuyan veya bütün metinlerden haberdar olan değil, bağlam oluşturabilen, yeni bağlamları fark edebilen okuyucudur. Bu okuyucu metnin varlığında önem kazanan bir konuma sahip olur. Yazarın metinsel sezgilerinin konumlandığı eserine dönük çok yönlü eleştiri yapabilen bu okur, belki de en az yazar kadar ilişkiler ağını kavrar ve çözer. Çünkü yazar metni oluştururken farklı bağlamları belli bir istence göre düzenleyip organize etmiştir. Okur ise tüm bunları sonradan alması nedeniyle daha üst düzey bir tahlil gereksinimine ihtiyaç duyar.

Okur merkezli diğer bir problem ise metinlerarası ilişkinin yeterlik ve dolgunluk düzeyinin hangi ölçüde kuramsal çerçeveye bağlı olduğudur. Yani metinler arasındaki her ilişki, literatürdeki ‘metinlerarası ilişki teorisi’ne kuramsal bağlamda dâhil midir? Dolayısıyla buna ek olarak, metinlerarası ilişkiden söz edebilmek için malzemenin hangi düzeyde olması gerekmektedir? Bu problem metin eleştirisinin rayına oturması açısından da ehemmiyet arz etmektedir. Nitekim bağıntısız ve keyfî sapmalara neden olacak metin yorumları, metinlerarası ilişkiyi göstermekten çok yazarlar veya eserler arasındaki iyi-kötü, orijinal-taklit ve ana metin-yan metin değerlendirmelerine sebep olabilecektir. Ortalama bir ifade ile söylemek gerekirse metnin bütününe dönük ‘metinlerarası tespitlerin’ ayrıntısal olandan ayrılması gerektiği ve metnin genel karakterine uygun düşen ‘yorumsal metinlerarası ilişki’ ile daha küçük ayrıntılardaki

17

birebir ilişkilerin farklı mecralarda değerlendirilmesi gerekmektedir. Böylelikle aşırı yorumlara sapılmaktan uzaklaşılmış olur. Ayrıca karşılaştırmalı edebiyat bilimi çalışmalarını da ilgilendiren metnin sınırlılıkları da daha görünür hale gelir. Bu da ele alınması planlanan iki yazarın birden çok eseri arasındaki metinlerarası ilişkiyi bulmaya çalışırken eleştirmenin söylem zorunluluğuna düşmesini engeller.

Metinlerarası malzeme taşıyan bir metnin özgünlük ve kalite bakımından değerlendirilmesi meselesi okur merkezli algı problemlerinin diğer bir yönünü oluşturmaktadır. Okurun, muhatap olduğu metne kendince bir değer atfetmesi ve onu ‘iyi, kötü, bayağı, orijinal, taklit, aşırılmış, kompleks, ağır’ vb. ifadelerle yargılaması estetik sürecin işlediğinin işaretidir. Bununla birlikte metinde okuru ilk karşılayan göstergelerden olan orijinallik problemi metinlerarası ilişki nedeniyle yanlış yorumlanabilmektedir. Okuduğu metinde başka metinlerden ve yazarlardan izler bulan, farklı kurguların parodi ve pastişini gören veya bunların hiçbirini göremeyen okur, değerlendirmesini olumsuz yönde yapabilmektedir. Birbirini anıştıran, çağrıştıran ve birbirine göndermelerde bulunan metinlerin farklı bağlamlarını bulmada güçlük çeken veya pastiş ve parodi gibi nüansları kavrayamayan okur, metinlerarası ilişkinin metne kattıklarını algılayamaz. Bu da metinler arasındaki aktarımların çoğunun yanlış anlaşılmasına neden olabilir. Mehmet Rifat’ın belirttiği gibi, yazarın üstü kapalı alıntılar ve göndermelerle bezediği metinlerarası ilişkileri alımlayabilmek için örnek okur20

“…Diyelim ki yazar, metin içinde Rönesans ressamlarından söz ediyor, şu ya da bu besteciden söz ediyor, dokunduruyor geçiyor. (…) Örnek okurum anlasın diye. (…) Her yazarın seslendiği bir kitle var. Orhan Pamuk’un beklediği birileri var. Öyle üstü kapalı bir alıntı koyuyor ki eğer siz o alıntının kime ait olduğunu görebilecek düzeydeyseniz metni daha ayrıntılı alımlıyorsunuz. (…) Üstü kapalı vurgulananı bir görebilirsiniz, metin müthiş zenginleşiyor, çünkü metinlerarası ilişkiler doğuyor.”

olmak gerekiyor. Mehmet Rifat örnek okuru ise şöyle ifade ediyor:

21

20 Mehmet Rifat, Umberto Eco’nun ‘örnek okur’ kavramının, Michael Riffaterre’nin ‘üstokur’

(archilecteur) kavramıyla kesiştiğini söyler. Buna göre ortalama bir okur değil bütün olası okumaların

toplamını gerçekleştirebilecek bir okurdan söz edilir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mehmet Rifat, XX. Yüzyılda Dilbilim ve Göstergebilim Kuramları I: Tarihçe ve Eleştirel Düşünceler, Yapı Kredi Yay.,

İstanbul 2008, s.157-159.

18

Örnek okur, üst okur gibi metinlerarasılığın gerektirdiği okur profili bazı eleştirileri de beraberinde getirmektedir. Özellikle okuma ediminin ve anlama, yorumlama ve değer biçme kazanımlarının toplumun belirli ve statülü bireylerine has olduğu yönündeki görüşü pekiştirdiği dile getirilen bu üst profil tanımlaması, metinlerarasılığı tespit edebilmek için okurun geniş belleğe ve alımlama gücüne sahip olmasını salık vermektedir. Elbette ki okurun bazı metinlerdeki aktarımları alımlayıp yorumlaması için bütün metinleri okumuş olması veya her edebi gelişmeden haberdar olması beklenemez. Çünkü kimi zaman yazar metindeki göndermelerini ancak kendisinin açıklaması durumunda okurun farkına varacağı şifreler halinde de sunabilir. Dolayısıyla bu alanda okuru tanımlarken çok üst düzey bir yaklaşım tarzı sergilemek kimi sakıncalar doğurabilir.

Bu ve buna benzer tartışmalar ‘okur’ eksenli edebiyat açılımlarının entelektüel noktaya gelebilmesi açısından önemli bir fırsat olarak da değerlendirilebilir.