• Sonuç bulunamadı

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1.4. Okumanın Önemi

Okuma alışkanlığı, bireylerin yaşamları boyunca elde ettikleri bilgileri, becerileri, anlayışları güçlendirmekte, arttırmakta ve bu değerlerin bireysel ve toplumsal yaşama uyarlanmasına olanak sağlamaktadır. (Odabaş ve Polat, 2008, s. 435) Bir iletişim süreci olan okuma bilgi edinmenin temel yollarından biridir. Hatta yapılan araştırmalara göre öğrenilenlerin;

% 1’ini tatma duyusu yoluyla, % 1,5’unu dokunma duyusu yoluyla, % 3,5’ unu koklama duyusu yoluyla, % 11’ini işitme duyusu yoluyla,

ve sonunda % 83’ünü görme duyusu yoluyla sağlanmaktadır. Buna göre okuma, göze ve kulağa hitap ediyorsa öğrenmenin % 94’ü gibi önemli bir rol oynadığı söylenecektir. O halde öğrenme süreci büyük oranda okumaya bağlı olarak sağlanmaktadır. (Aytaş, 2003, s. 155)

Kitap okuma alışkanlığı, çocuklarda zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimi büyük ölçüde etkilemektedir ve çocukların kendilerini okuyarak yetiştirmeleri gerektiği için, erken yaşlarda kitap okuma sevgisini oluşturmak ve onların kitap okumayı alışkanlık haline dönüştürmelerini sağlamak çok önemlidir. Hangi amaçla gerçekleşirse gerçekleşsin okumada temel unsur iletişim kurmaktır ve bu iletişim, sadece okurla metin arasında değildir. Geçmiş yaşantılar aracılığı ile oluşan bilgi, kültürel birikim, inançlar, değer yargıları, beklentiler gibi birçok faktör bu iletişimin gerçekleşmesinde etkilidir. (Coşkun, 2002, ss. 231–240)

Hayatın her aşamasında kullanılan bir beceri olarak okuma toplumların az gelişmişlik sürecinden kurtulmaları açısından da büyük önem taşımaktadır. Çünkü artık genelleşmiş bir şekilde bir milletin gelişmişlik düzeyi ile okuma oranının doğru orantılı olduğu kabul edilmektedir. Teknoloji alanında yaşanan baş döndürücü gelişmelere rağmen okuma, bilgi edinme yollarının başında gelmekte ve hayatın birçok alanında temel olma işlevini sürdürmektedir. Bu haliyle de okuma günümüz dünyasında bir zorunluluk halini almıştır.

Okuma eğitim ve öğretiminin amacı okuyan, okuduklarını anlayan, yorumlayıp eleştirebilen öğrenciler yetiştirmektir. Gelecekte iyi konuşan, düşünerek dinleyen, yaratıcı bir zekâyla yazı yazabilen kişilerin yetişmesi bunlara bağlıdır. Bu becerilerin istenilen ölçülerde geliştirilmesi için öncelikle okuma zevkinin ve alışkanlığının verilmesi gerekmektedir. Okuma eylemi eleştirel düşünceyi diri tutan bir beceri olarak, bireyin yaşamı boyunca kullanacağı bir etkinlik olarak da karşımıza çıkmaktadır. Bu haliyle de sadece eğitim kurumlarında sınırlandırılacak bir beceri olarak değerlendirilmemekte, yaşamın tüm alanlarını kapsayacak şekilde bireyin anlam evrenini oluşturmak ve geliştirme amacını taşımaktadır. (Yalınkılıç, 2007, s. 227) Yalınkılıç’a göre okuma, bireyi, sadece dış dünyayı algılamakla yetinen bir nesne olmaktan çıkarıp dünyayı kendi içinde içselleştirip yeniden kuracak bir özne durumuna ulaştıran en önemli dil becerisidir. Bu anlamıyla okuma, sadece dünyanın içinde olmamızı değil, dünyayı içimizde oluşturmamızı sağlayan bir etkinliktir.” (Yalınkılıç, 2007, s. 227) Aksaçlıoğlu ve Yılmaz (2007, s. 5)’a göre okuyan öğrenci; yargılayan, eleştiren, bilgiye ve kütüphaneye gereksinim duyan çağdaş ve demokratik bireydir ve günümüzde nitelikli yaşam sürdürülmesinde önemli bir araç da okuma etkinliğidir.

Kişisel gelişim açısından da okuma önemlidir. “Çünkü okuma duygusal ve ruhsal ihtiyaçları gidermeye katkı sağlar. Okuyamayan insanlar sürekli başkaları tarafından bu yetersizliklerinin fark edilebileceği endişesini taşırlar. Okumayan veya okuyamayan insan hem akademik zenginlikten hem de kültürel etkinliklere katılımdan mahrum kalır ve eğitilmiş insanlarla iletişim kurmakta zorlanır. İyi okuma bireyin kavramlar oluşturmasına, genellemeler yapabilmesine, sonuçlar çıkarmasına, fikirler arasında ilişkiler kurmasına katkı sağlar ve insanın düşünme şeklini farklılaştırır”

Okuma alışkanlığının kişisel gelişim yanı sıra okul başarısı ile de çok yakın ilişkisi bulunmaktadır. Whitehead 2004 yılında yayınlanan kapsamlı araştırmasında kütüphane kartına sahip olan ve kütüphaneyi ziyaret eden öğrencilerin, kütüphane kartı olmayan ve kütüphaneyi ziyaret etmeyen öğrencilerden daha başarılı olduğu sonucuna varmıştır. (Whitehead, 2004, ss. 165–178)

3.BÖLÜM

3.1. 100 TEMEL ESER UYGULAMASI VE KAPSAMI

Bu bölümde 100 Temel Eser uygulaması hakkında bilgi verilecek, uygulamanın amaçları ve uygulamaya yönelik eleştiriler incelenecektir.

3.2. GİRİŞ

Türkiye Cumhuriyeti 59. Hükümet Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilköğretim öğrencilerine yönelik hazırladığı, Türkçe dersi müfredatına yönelik olmasının yanı sıra özgür zamanlarını değerlendirmeleri amacıyla edebi eserler listesi hazırlamıştır. 15 Temmuz 2005’te kamuoyuna açıklanan liste tüm valiliklere bir genelge ile gönderilmiştir. (MEB, 2005)

100 Temel Eser Listesi “Türk edebiyatı”, “Hazırlatılacak eserler” ve “Dünya Edebiyatı” başlıklarında hazırlanmıştır.

İlköğretim için hazırlanan 100 Temel Eser’de sonradan değişikliklere de gidilmiş, Antoine de Saint Exupery’nin Küçük Prens ve İbrahim Zeki Burdurlu’nun Anılarda Öyküler isimli eserleri çıkarılmıştır. Bunların yerine Mehmet Akif Ersoy’dan Seçmeler ve Necip Fazıl Kısakürek’ten Seçmeler eklenmiştir. 29 Nisan 2008 tarihli genelge ile de Anayurt Oteli listeden çıkarılmış, yerine Tarık Buğra’nın Osmancık adlı eseri eklenmiştir.

Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim kurumları için hazırlanan liste konusunda olduğu gibi herhangi bir tartışmaya yer vermemek için ilköğretim için hazırlanan listede yaşayan yazarların eserlerine yer vermemiştir. Yaklaşık bir yıl süren çalışmalar sonrasında, listenin hazırlanma sürecinde çocuk edebiyatı yazar ve uzmanlarının görüşlerine yer verilmiş, onlar da listelerini 4000 kadar öğretmene sorarak hazırlamışlar; ancak bu heyet listeye yaşayan yazarları da almıştır. Genel prensip doğrultusunda bu isimler çıkarılmış, Milli Eğitim Bakanlığı uzmanlarınca yerlerine hayatta olmayan yazarların eserleri konmuştur. (http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/sayi69/ index-soylesi.htm)

3.3. 100 TEMEL ESER UYGULAMASININ AMAÇLARI

Projenin temel amacı, seçilmiş 100 kitabı okunması gereken yapıtlar olarak belirlemek ve ilköğretim çağındaki öğrencilerin bu kitapları okumalarını sağlayarak okuma kültürlerinin oluşmasına ve okuma alışkanlığı kazanmalarına yardımcı olmaktır. (Dilidüzgün, 2006, s. 23)

2005/70 sayılı genelge uyarınca projenin genel hedefleri: “Türk dilini öğretmek ve geliştirmek,

Okuma alışkanlığı kazandırmak.

“...düşünen, düşündüğünü doğru ve açık bir şekilde ifade eden, algılama gücü yüksek, yorum yapan, analitik düşünen, sentez yapan, tartışan, doğruların; tek noktadan değil, çeşitli bakış açılarıyla bakmak suretiyle ortaya çıkacağını kavramış, güzellik duygusu ve estetik anlayışı gelişmiş, kültürlü, millî ve manevî değerlere sahip yüksek karakterli bireyler yetiştirmek.” olarak ifade edilmiştir.”

Bunların yanı sıra genelgeye göre:

“Bu eserler, öğrencileri dilimizin, edebiyatımızın klasik hâle gelmiş örnekleriyle tanıştıracak, onlardaki dil ve muhteva zenginliğini kavramalarını sağlayacak, böylece günümüzde gelinen noktayı görmelerini temin edecek, onlarda edebiyat ve kültür tarihi fikrini oluşturacaktır. Dil ve millet varlığı arasındaki bağı da anlamalarını sağlayacak, sosyal ve kültürel değişmeleri görmelerine yardımcı olacaktır.”

Genelge metninde de görülebileceği gibi sözü edilen eserlerin öğrencilere tanıştırılması uygulamanın temel amacını oluşturmaktadır. Bu sayede okuma alışkanlığı kazandırılması yönünde adım atılmıştır.

‘İlköğretim 5.6.7.8.9 sınıfları için okunacak kitap listesi genelgesinde Türkçe dersi müfredatı ile ilişkilendirilip okutulması ve öğrencilerin sınıf seviyesi ve öğretim programlarına… zümre öğretmenlerinin dikkat etmesi’ bilgileri ve günde 30 dakikalık Okuma Saati uygulaması dışında hiçbir ölçüte yer verilmemiştir. (Şirin, 2007, s. 95)

3.4. 100 TEMEL ESER UYGULAMASINDA SORUMLULUK

Özellikle de çocukların eğitiminde temel basamağı oluşturan ilköğretimde, sınıf öğretmenlerinden beklenen öğrencileri değişik türde metinlerle tanıştırmak, özgün okuma materyalleri seçme konusunda öğrencilere tavsiyelerde bulunmak ve değişik amaçlara göre istenen okuma becerilerinin kazandırılmasına yönelik etkinlikler hazırlamalarıdır. Bu nedenle bir zorunluluk olmamakla birlikte 100 Temel Eser uygulamasında sorumluluk sınıf öğretmenlerindedir. Bunun yanı sıra ailelerin ve kamuoyunun da bilgilendirilmesi istenmektedir.

100 Temel Eser uygulamasının öğrencilerin ders notlarını da etkileyeceği açıklanmıştır. Buna göre öğrenciler bu kitaplardan sorumlu olacaklardır. Milli Eğitim yetkililerinin açıklamalarına göre “İlköğretim öğrencileri tavsiye edilen kitaplardan 10–20 soruluk testlere tabii tutulacak ve kitapları gerçekten okuyup okumadıkları anlaşılacak. Testlerden alınan sonuçlar da öğrencilerin `sözlü` notu olarak yılsonu not değerlendirmelerine eklenecektir.” (Birgün, 18 Temmuz 2005)

3.5. 100 TEMEL ESER UYGULAMASINA YÖNELİK ELEŞTİRİLER

100 Temel Eser uygulaması kamuoyuna açıklamasının ardından destek gördüğü gibi yoğun tartışmalara da neden olmuştur. Genel olarak 100 Temel Eser uygulamasına yönelik eleştiriler 4 noktada toplanmaktadır. Bunlar: (Dilidüzgün, 2006, s. 23)

- Seçilen eserlerin niteliği - Liste oluşturulma ihtiyacı

- Seçilen kitapların ticari olarak metalaşması ve - Kitapların eğitim sürecinde yanlış kullanımı.