• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR…

1.7. Okul Güvenliğinde Öğrenci Hakları

Son yıllarda devlet okullarında şiddet olayları büyük ölçüde artış göstermiştir. Hem ulusal hem de yerel bölgelerin dikkatini çeken bu olayların çoğu uyuşturucu maddeler

ve silahlar etrafında odaklanır. Amerika’daki istatistiklere göre (1993), okullarda hem öğrenciler hem de personel için artan güvensizliğe ilişkin okulların 4/5’inde şiddet son beş yılda artış göstermiştir. Devlet okullarındaki öğretmenlerin %19’undan fazlası sözle rahatsız edildiklerini ve %8’i de fiziksel yaralanma ile tehdit edildiğini bildirmişlerdir. Ayrıca, okullarda her beş öğrenciden birinin bir bıçak yada silahla tehdit edildiği ve öğrencilerin %22’sinin okulda başka biri tarafından yaralanma endişesi olduğu bildirilmiştir. 1990 yılı istatistiklerine göre, 1986 ve 1990 yılları arasında okullarda en az 71 kişi silahla öldürülmüş ve 200’den fazla kişide silahla ciddi bir biçimde yaralanmıştır. Silahla bağlantılı oluşan bu olayların çoğunun, uyuşturucu çetelerinden kaynaklandığı ileri sürülür. Bu veriler ışığında, okullarda ve okul civarlarında şiddet ve uyuşturucunun tüm eğitmenlerin karşılaştığı ciddi sorunlar oldukları tartışılmaz bir konudur. Okulların çoğu şiddeti azaltmak için diğer devlet kurumlarıyla işbirliği yapmaktadır. Okul disiplin kuralları ele alındığında, okul düzenini bozan öğrencilerin okuldan geçici yada sürekli uzaklaştırılmalarını ister. Ancak, uyuşturucular ve şiddet ile uğraşmanın bu geleneksel yöntemlere karşı ek önlemler alırlar. Okul personelinin uyuşturucu ve şiddetle başa çıkmak için öğrencileri arama uygulamaları yapılmaktadır. Bu uygulamalar genelde sadece silah bulundurma veya uyuşturucu kullanımından şüphelenilen öğrencileri kapsarken, daha sonra bazı arama türleri, tüm öğrenci mevcudunu değilse bile, büyük öğrenci grupları olmak üzere aranan öğrencilerin sayıları çoğaltıldı. Bazı okullar ise metal detektörler kurarken, bazıları da rasgele uyuşturucu testleri yapmaya başladılar. Bu tür uygulamalar hiç şüphesiz, öğretmenler, öğrenciler ve okul personeli için güvenli ve düzenli bir öğrenim ortamını korumak adına yapılmaktadır. Ancak, makul olmayan aramalar ve el koymalar, öğrencilerin dokunulmaz anayasal haklarına karşı güvenlik ihtiyacı düşünüldüğü zaman bir gerilim oluşturmaktadır. Okullarda uyuşturucu ve şiddetle bağlantılı sorunların belirlenmesi, ulusal girişimler ve yasalar ile kısmen desteklenmesi ile, bir çok okul bu sorunları ele alan programlar oluşturdu. Okullarda öğrencilerin metal detektörlerle aranması ve uyuşturucu testinin yapılması son çare olarak uygulanmıştır. Yasalar, aramaların makul oluşunu iki şekilde belirtmiştir. Birincisi, aramanın haklı bir gerekçesi olması gerekir. Yani aramanın, öğrencinin okul kuralları veya yasayı ihlal ettiği yada etmekte olduğu kanıtına dönüşeceği şüphesiyle makul gerekçelerin sunulması gerekir. İkincisi, arama kapsam olarak makul olmalıdır. Yani öğrencinin yaşı, cinsiyeti ve kabahat niteliğine göre aramanın ölçüsü belirlenmelidir. Ayrıca yasalar, idari arama doktrininin de

uygulanmasına izin vermişlerdir. Bu idari arama doktrinine giren arama türleri metal detektör aramaları ve uyuşturucu testlerini içerir (Stefkovich ve O’Brien, 1997).

Güvenliği geliştirme hedefini gerçekleştirmede, okullar, öğrencilerin haklarını azaltan güvenlik önlemlerini benimsemeye başlamışlardır. Devlet okullarının %80’inden fazlası küçük suçlar için bile sabit cezalar içeren sıfır hoşgörü politikalarını uygulamaktadırlar. Öğrenciler, giyim kuralı ihlalleri, küfür, devamsızlık ve arkadaşlarını itmek gibi hatalarda bile sıfır hoşgörü altında okuldan geçici veya sürekli uzaklaştırma cezalarına maruz kalmaktadır. Güvenlik, eğitim gündeminde öncelikli olunca, öğrencilerin anayasal haklarını koruma konusunda adli bir sorun haline gelmiştir. Birçok sosyal bilimciye göre, devlet okullarında şiddeti azaltmak için oluşturulan politikalar, okul çapında güvenliğe karşı tehdit oluşturmayan geniş bir öğrenci kitlesini suçlu hale getirdi. Abartılı okul güvenliği nedeniyle, okulların, güvenlik önlemlerini yönetmede polise bağımlı hale gelmelerini sağlamıştır. Halbuki, okullarda ağır bir biçimde oluşturulmuş güvenlik önlemleri, öğrencilerden kaynaklanan düzensizliği azaltmada etkin olmayabilir. Saldırgan güvenlik önlemleri öğrenciler arasında yabancılaşma ve güvensizliği doğurmaktadır. Öğrencilere haber verilmeden uygulanan güvenlik önlemleri, öğrencilerin kötü davranışlarını azaltmaktan çok arttırmaktadır. Ağır güvenlik önlemlerinin uygulanması öğrencilerin karşıt davranışları geliştirmesine ve morallerinin olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır. Aynı zamanda sıkı güvenlik önlemleri, öğrenme ortamını bozabilir, öğrencileri değerli öğrenme zamanından mahrum edebilir, okul yetkilileri ile öğrenciler arasında olumsuz ilişkiler yaratabilir ve bu önlemler öğrencilere güvenlik hissettirmekten çok korku ve güvensizliği arttırabilir. Arttırılmış güvenlik ortamı düşmanlık ve korku üreterek, öğrenme ortamı aleyhine çalışır. Baskıcı bir güvenlik yıkıcı etkiler doğurabilir. Bütün bu sıkı güvenlik önlemlerinden ziyade okulların, öğrencilerin sorumluluklarını geliştirmeye yönelik çalışmalar yapmaları gerekmektedir. güvenli ve destekleyici öğrenim ortamı kurmak ve bu ortamı korumak için okulların gerek duyduğu en önemli faktör, kişiler arası güvendir. Öğrenciler, güvenildiğini, saygı duyulduğunu ve özendirildiklerini hissettikleri öğrenme ortamında en iyi düşünmeyi, akıllarını iyi kullanmayı ve kendilerini ifade etmeyi öğrenirler. Ayrıca, kuralların açık ve adil olduğu okullarda kurallar belirlenirken öğrenciler ile işbirliği yapılırsa bu okulların şiddet ve düzensizlikle karşılaşma olasılıkları oldukça düşüktür (Beger, 2003).

Okullarda uyuşturucular ve şiddet, ülkenin gücü ve geleceği için hayati önemde bir sorun oluşturur. Bu sorunun varlığını gösteren istatistikler inkar edilemez. Bu sorunları önlemede, okul disiplin politikalarının adil tarzda hareket etmeleri, öğrencilere yapılan muamelelerin makul şekilde olmasını ve öğrencilerin dokunulmazlık haklarını korumak için öğrencilere yapılacak uygulamaların önceden bildirilmesi ile bu işlemlerin özenli bir şekilde planlanarak yapılması işlerini öngörür. Şiddet sorununda bile öğrencilerin sınırlı olsa da okulda bazı haklara sahip olduklarının düşünülmesi gerekir. Ağır bir şekilde yapılan arama önlemleri ve sıfır hoşgörü politikaları kısa dönemde birkaç öğrenci üzerinde etkili olsa bile sorunları tamamen ortadan kaldırmak için gerçek bir çözümü oluşturmamaktadırlar. Bu baskıcı stratejilerin öğrenimi kestiği ve sonuçta güvensizliğe ilişkin bir direnç ortamı yarattığı için etkili olduğu düşünülemez. Okulları güvenli tutma ve okuldaki herkesin aklarına saygı arasındaki ince çizgi dikkate alınmalıdır (Stefkovich ve O’Brien, 1997).