• Sonuç bulunamadı

C. SAİD NURSİ

2. Said Nursi ve Batıcılık

İslam Dünyası, Batı’nın fikir dünyasıyla temasa geçtiği zaman, o sırada hâkim olan pozitivist karakterli düşünce ile tanışmıştır. Bu dönemin vermiş olduğu eksiklik ve geri kalmışlık üzerine bilimsel ve düşünsel arayışlarla beraber; akılcı ve evrensel ilkelere göre kurulmuş bir pozitif toplum düşüncesi, pozitivist siyaset öğretisi olarak o aşamada özellikle Jön Türkler’e pek cazip gelmiştir.169

Nursi’nin bu aydınlara karşı negatif tutumu, Batıcılık akımına yaklaşımlarının da ipuçlarını taşımaktadır.

Nursi, İslam’ı ilerlemeci Batı yönelimli Modernizmden ayrı tutmuş, İslam'ın bilimle bütüncül boyutunu dikkate almış ve zorlayıcı bir kültürel Batılılaşma projesine karşı İslam medeniyetini özüne kavuşturmanın en doğrusu olduğunu

169 Doğan Özlem, “Türkiye'de Pozitivizm ve Siyaset”, Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce,

belirtmiştir. “Hayata ve bilime İslam'ın rengini vererek”170

içerisine girdiği çabanın tam karşı cephesinde, batının üstün olmasını sağlayan şartları Osmanlı’da oluşturma uğraşısı veren siyasetçi ve aydınlar olmuştur. Oysa Nursi, Avrupa'nın düşünce sisteminin uygulanmasının yanlış olduğunu ileri sürmüştür. Çünkü ona göre milletlerin, kavimlerin farklılığı mekân ve zamanın farklılığı gibidir.171 Ayrıca dini hayattan dışlayan düşüncenin iyileştirici gücünün bir yanılsama olduğunu şöyle ifade etmiştir:

''Medeniyet-i garbiye-i hazıra, semavî dinleri tam dinlemediği için, beşeri hem fakir edip ihtiyacatı ziyâdeleştirmiş, iktisad ve kanaat esasını bozup, israf ve hırs ve tama’ı ziyâdeleştirmeğe, zulüm ve harama yol açmış, hem beşeri vesait-i sefahate teşvik etmekle o biçâre muhtaç beşeri tam tembelliğe atmış, hem o muhtaç ve tembelleşmiş beşeri hasta etmiş. Sû’-i isti’mal ve israfat ile yüz nevi hastalığın sirayetine, intişarına vesile olmuş.172

Nursi'ye göre Batılılaşmanın dayattığı hayattan kutsalın rolünü dışlayan sekülerizasyon, vahye ya da imana dayanmadığı için yenilmeye mahkum bir süreçtir. Nursi'nin karşılaştığı temel sorunlardan birisi böylesi bir geçiş sürecinde Kur'an'ın hakikatlerini nasıl koruyacağı düşüncesi olmuştur.173

Nursi bu düşünceyle kaleme aldığı eserlerde inanç konularını, klasik medrese ilimlerinden farklı olarak, özellikle fenni ilimleri dışarıda bırakmayarak açıklaması; pozitivist aydınlara karşı aynı enstrümanlarla çıkmasını sağlamış ve eserlerinin etki alanını genişletmiştir.174

Batıya öykünmek için yapılan reformlarla birlikte gelen yeni toplumsal ilişkiler anlayışı, İslamiyet'ten kaynaklanan davranış kurallarını ve gene bu kurallar çerçevesinde oluşan kişisel ilişkileri boşlamış, bunların yerine gayri şahsi bir mekanizma olarak toplum anlayışını yerleştirmiştir.175

Nursi'nin eserlerindeki

170

Ferhat Kentel, “1990'ların İslami Düşünce Dergileri ve Yeni Müslüman Entelektüeller”, Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık, Cilt 6, İletişim Yayınları, 2005, İstanbul, s.749.

171 Nursi, Divan-ı Harb-i Örfi, Envar Neşriyat, 2010, İstanbul, s.18. 172

Nursi, Emirdağ Lahikası, Envar Neşriyat, 2010, İstanbul, s.100.

173 Abu-Rabi, “Said Nursi’nin Risale-i Nur’u Nasıl Okunmalı”, s.151.

174 Dale F. Eickelman, “Said Nursi’nin Eserlerinde Tefsir, Kamusal Alan ve Dindar Entelektüeller”, Alim ve Düşünür Olarak Bediüzzaman (Edit: İbrahim Abu-Rabi), s.106-108.

kaygının temelinde, insanlar arasındaki bağların, yani sosyal ilişkiler bütünlüğünün Batılılaşma çabaları esnasında aldığı darbeler yattığı söylenebilir.176

Nursi'nin Kur'an ile gözlemlenebilir dünya arasında, her iki yönde mekik dokuyan bir hermenötikten yararlandığı söylenebilir. Kur'an tarafından oluşturulmuş vicdandan koparılmamak ve herhangi bir felsefenin müdahalesi olmamak kaydıyla, tabiat bilimlerinin izlenmesine önemli ölçüde özgürlük tanımıştır. Ancak Nursi hakikate yönelik tarihsel ve felsefi yaklaşımların geçerliliği konusunda benzer bir argüman sunmamış, aksine bunlardan derin bir şekilde kuşku duymuştur. Nursi, Batı’yı galip konumda tutan modern bilimler hakkında olumlu değerlendirmeler yapmış ve onları, Kur'ani hikmetin ya da en azından tektanrıcı hikmetin ellerinde olması kaydıyla vahiyle uzlaştırmada güçlük çekmemiştir. Ancak Batı felsefesi ve medeniyetin bilimlerini kısmen malayaniyat, kısmen de dalalet olarak görmüştür.177

İslamiyet’i fenlerin efendisi178

olarak gören Nursi'ye göre Kur'anda sunulan peygamber mucizeleri, fenni ilimler için insanlara örnek olarak sunulmuştur.179

Bilimi Kur'ani metafiziğin elinde ideal olarak görüp, "Vicdanın ziyası, ulum-u diniyedir. Aklın nuru fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder."180demiştir.

Materyalist, akılcı anlayışı öne çıkaran Batı’ya181

karşı Nursi, dinsiz bir toplumda yaşanamayacağı tezini savunmuştur. Batılı toplum modeli örneklemelerine karşı İslam'ın alternatif tasavvurunu ortaya koymuş ve Müslüman toplumlara Batı medeniyetinin uygulanamayacağını şöyle tasvir etmiştir:

“Bütün dünyanın tehacümatına karşı salâbet-i diniyesini kahramanâne müdafaa eden bu vatandaki milletin bir ihtiyac-ı fıtrîsi hükmüne geçen diyanet,

176

Mardin, “Said Nursi’nin Yaşamı ve Düşüncesi Üzerine Notlar”, s.94.

177 Nursi, Şualar, Envar Neşriyat, İstanbul 2010, s.306. 178 Nursi, Muhakemat, Envar Neşriyat, İstanbul 2010, s.44. 179

Nursi, İşaratül İ’caz, Envar Neşriyat, İstanbul 2010, s.256.

180 Nursi, Münazarat, Envar Neşriyat, İstanbul 2010, s.44.

181 Tanel Demirel, “Cumhuriyet Döneminde Alternatif Batılılaşma Arayışları: 1946 Sonrası

Muhafazakâr Modernleşmeci Eğilimler Üzerine Bazı Değinmeler”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Modernleşme ve Batıcılık, Cilt 3, İletişim Yayınları, 2007, İstanbul, s.220.

salâhat ve bilhassa İmân hakikatlerinin öğrenmesi yerlerine hiçbir terakkiyat, hiçbir medeniyet tutamaz. Ve o ihtiyacı onlara unutturamaz.”182

Bilimi tek mürşit ilan eden pozitivist zihniyetin, tüm geri kalmışlıktaki sorunu İslam’da görmesine karşın Nursi, İslam'ın bilimle barışık ve bütüncül olduğunu eserleriyle anlatmaya çalışmıştır.183

Ayrıca büyük bir tehlike olarak gördüğü “Avrupalılaşmaya” karşı şöyle uyarmıştır:

“Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız. Âyâ, Avrupa’nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten sonra, hangi akılla onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittibâ edip emniyet ediyorsunuz? Yok, yok! Sefihâne taklit edenler, ittibâ değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz. “184

Nursi; bilimsellik öğretisi ile inancın reddiyesine karşın, bu ideolojiye dayalı egemen zihniyetin185 aslında akıl ve olgulara zıt olduğunu savunmuştur. Ve bunu “akıl ve ilim ve fennin hükmettiği istikbalde, elbette bürhan-ı aklîye istinat eden ve bütün hükümlerini akla tespit ettiren Kur'ân hükmedecek.”186

diyerek bilimsel ilerlemenin İslam’ın lehine olacağını vurgulamıştır. Batılılaşma ile mücadelesinde, gelenekselin güncele uyarlaması diye izah edilemeyecek kadar derin bir yeniden yapılandırma içerisine giren Nursi; Müslüman toplumların sekülerizm eliyle anlamını kaybetmeye başladığı yıllarda yazdığı eserlerle buna dur demeye çalışmış, Müslümanlar için köklerinden uzak bir kimliğin oluşmasını engellemek için uğraş vermiştir.

Avrupa medeniyetinin en belirgin karakteristiğinin israf ve yıkıcı rekabet olduğunu ileri süren Nursi'ye göre israf ve zevke düşkünlük, sosyal ve ekonomik adaletsizlik yayılarak bu medeniyetin gerilemesine neden olacağı gibi, zamanla

182 Nursi, Şualar, s.312.

183

M. Hakan Yavuz, “Bediüzzaman Said Nursi ve Nurculuk”, Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce, İslamcılık, Cilt 6, İletişim Yayınları, 2005, İstanbul, s.268.

184 Nursi, Lemalar, Envar Neşriyat, 2010, s.211. 185 Yavuz, a.g.m. s.264-294.

parçalanmasına ve İslam medeniyetinin kurulmasına da zemin hazırlayacaktır.187

İslam dünyasına, böylesine şehvet düşkünü ve bireyci kültürün körü körüne izinden gitmemesi konusunda uyarılar yapmıştır.188

Benzer Belgeler