• Sonuç bulunamadı

C. MİLLİYETÇİLİK

3. Mehmet Akif ve İslamcılık

Mehmet Akif, çağdaşı olan birçok düşünür gibi Osmanlı İmparatorluğu’nun devamı ve toparlanabilmesi için İslamcılık siyasetini gerekli görmüştür. İslam’ın modern zamanlarda da geçerli olduğu tezinden hareket etmiştir.104

Düşüncelerini hem kalemiyle hem de eylemleriyle gösteren Akif, Osmanlı İslamcılığının en önemli temsilcilerinden biri olmuştur. İslamcıların ortak tutumlarının gereği olarak içinde bulunulan hali beğenmeyen ve öz eleştiri yapan Akif, her şeyi yıkıp atma taraftarı olmamıştır. Bunun yerine “aşıyı kendimizden yaparak” bir yenileşmeyi, kendimize ait unsurları tashih etmeyi savunmuştur. Müslümanların İslam’ı doğru yaşamadığını, bunun yerine hurafelere inanıldığını kabul etmiş, dinin bir görenek şeklinde algılanışını eleştirmiştir.105

Kur’anda eleştirilen “biz atalarımızdan böyle gördük” düşüncesinin dönemin Müslümanları arasında hurafelerde diretmenin aracı olarak kullanıldığına değinmiştir. Göreneğin toplumsal hayatta sebep olduğu olumsuzlukları tasvir ederken, idrak edilmemiş düşüncenin nelere yol açacağını şöyle özetlemiştir: “Dini taklit, dünyası taklit, adetleri taklit, kıyafeti taklit, selamı taklit, kelamı taklit,

102 Ünsal, a.g.m.., s.77.

103 Mehmet Akif Ersoy, Safahat, Akçağ Yay., Ankara 2008, s. 434 104 Çağan, a.g.m,, s.374.

hulasa her şeyi taklit olan bir millettin fertleri de insan taklidi demektir ki kabil değil içtimai bir heyet vücuda getiremez, binaenaleyh yaşayamaz.”106

Akif’in üzerinde durduğu temel şey, İslam’ın yaşanabilir yönüdür. Eleştirileri, özellikle Balkan Savaşları’ndan sonra Müslümanların dini yaşayışları üzerine yoğunlaşmıştır. Müslümanların tembelliğinin, uyuşukluğunun toprak kaybına ve bu gafletin dinin de kaybına sebep olacağını düşünmüştür. Yaşanılan din ile şeriatın birbirinden farklı olduğunu dile getirmiştir: “Heyhat ki din ne söylüyor, biz ne anlıyoruz!”107

Genel olarak Müslümanların dini bilmediğini belirten Akif’e göre, Kur’andan uzaklaşılmış ve bunun neticesinde mevcut durum ortaya çıkmıştır. “Müslümanlık bu değil, biz yolumuzdan saptık,/ tapacak putumuz yoktu, özendik, yaptık!” diyerek Müslümanları şu konularda suçlamıştır: Kur’an yanlış anlaşılmış, ümmet her alanda geri kalmış, fitneye düşülmüş, tembellik tevekkül adı altında meşrulaştırılmış, her yenilgi kadere bağlanmış, cehalette ısrarcı davranılmış, bidat ve hurafelere düşülmüş, taklit yüceltilmiş vs.108

Ona göre toplumu saran 'kaderci' zihniyet “azim ve gayreti” felç etmiştir. Bu yanlış kader yorumunu şöyle eleştirmiştir: "Kadermiş! Öyle mi? Haşa, bu söz değil doğru(...) demek ki her şeyin Allah, yanaşman, ırgadın o/vekilharcın o, kahyan, müdir-i veznen o(...) sonunda bir de tevekkül sokuşturup araya/ zavallı dini onunla çevirdin maskaraya."109

Mehmet Akif, makale, vaaz ve şiirlerinde “dinin aslına” dönük herhangi bir eleştiride bulunmamıştır. Onun için sorun biçimsel hususlarda, yani Müslümanların İslam’dan gerektiği gibi faydalanamıyor oluşlarındadır. Bu endişesi, siyasi ya da hukuki olmaktan ziyade ahlaki bir tutumla ifade edilebilir. Müslümanların dinin getirmiş olduğu ahlakı uygulamalarını istemiştir.110

106 Mehmed Akif, Tefsir-i Şerif, Akt: Kara, a.g.e., s.289-290. 107

Yıldırım, a.g.e,, s.177-178.

108 A.g.e., s.189.

109 Ersoy, Safahat, s.267. Ünsal, a.g.m., s.77. İhsan Eliaçık, İslamın Yenilikçileri, C.II., Med Cezir

Yay., İstanbul 2002, s.567.

Akif, İslamcılığın en önemli isimlerden biri olarak kabul edilen Cemaleddin Afgani’den etkilenmiştir. Buna rağmen devrimle bütün problemlerin çözüleceğini düşünen Afgani’ye karşılık, eğitimle dönüşümün mümkün olacağını savunan Afgani’nin öğrencisi Abduh’tan yana tavır koymuştur. Bu bağlamda ilkokulların açılmasını istemiş; medreselerin ve okulların çağın ihtiyaçlarına cevap veremediğini; medreselerin Arap ve Fars, okullarınsa Avrupa taklidini çocuklara aşıladığını, en önemsiz bir işte bile dışarıdan adam getirmek zorunda kalınmasını ve eğitim sisteminin ileriye dönük umut vermemesini eleştirmiştir.111

Akif’in kendi açıklamalarına rağmen Sezai Karakoç, Akif’in Afgani-Abduh ikilisinden etkilenmiş olmasını abartılı bulmuştur. Akif’in düşüncelerinin ortaya çıkışında bu düşünürlerin bir etkisinin olmadığını belirtmiştir. Çekirdekten yetişme İslamcı olarak gördüğü Akif, “fikirlerini bu düşünürlerden daha çok, sokaktan, aileden, klasik kültürden, toplumdan, devletin sarsıntılı halinden ve en nihayetinde kendinden” almıştır. Karakoç’a göre Bu düşünürler, onun İslamcı bir düşünce edinmesine sebep olmamışlar, zaten onda var olan bu düşünceyi beslemişlerdir. Aralarındaki benzerliklere rağmen Akif’le bu düşünürler arasında büyük farklar olduğunu belirtmiştir. 112

İslamcılar arasında üzerinde fazla durulan konulardan biri de içtihat meselesi olmuştur. İçtihat kapısı açık mı kapalı mı sorusuna Akif, “Fatih Kürsüsünde” yanıt vermiştir: “Kilitlidir kapı ümmi duhat(cahil dâhiler) için amma/ Kıyam-ı haşre kadar içtihat eder ulema...” Akif’in içtihatta bulunabilecek âlim tasviri şiirin devamında izah edilmiştir. Bunlar özetle “hem dini hem de dünyayı çok iyi bilen irfan sahipleri”dir. İçtihadı her yerde kullanmak isteyenleri de sert bir şekilde eleştiren Akif için içtihat, “dünya kadar ulum” ister. 113

Mehmet Akif Safahat’ın “Süleymaniye Kürsüsünde” ismini taşıyan ikinci cildinde Hintli Müslüman gençleri tasvir etmesi, düşündüğü Müslüman tipolojisi için bir örnek olarak değerlendirilebilir. Bu gençler Batının ilmini, maymun gibi taklide

111 Akt: Uzun, a.g.t., s.71-72.

112 Çağan, a.g.m., s.375-376.

heveslenmeden tahsil etmişler, milliyet hislerini kaybetmeden dindaşlarının sözcüsü olmuşlardır. Ayrıca Batının tekniğini almış, fuhuş ve içki gibi İslam’a aykırı adetlerine bulaşmamışlardır. Akif bu özellikleri sıraladıktan sonra, milletler için İstiklalini kazanmanın ya da korumanın koşulu olarak bu eğitim modelini sunmuştur.114

Çok önemli ve çetrefilli konuları dahi eleştirirken vulgarize edip öyle eleştiren Akif; “iyi Müslüman olmanın yollarını göstermek için yazdığı Safahat’ta”;115

kadının toplumsal hayattaki konumundan aile yapılanmasına, kutsala dönük fikri beyanlarından müstehzi bir mektuba dönüştürdüğü cevaplara, kısacası hem hissiyatının hem de fikriyatının en ince detayına kadar yer vermiştir.

Benzer Belgeler