• Sonuç bulunamadı

2. ĠÇ DENETĠM SĠSTEMĠ, KAPSAMI ve ÖZELLĠKLERĠ

2.6. Ġç Denetim Unsurları

2.6.1. Nesnel Güvence Sağlama

Ġç denetçinin süreç, sistem veya baĢka bir konu hakkında bağımsız görüĢ veya kanıt sunabilmesi için gerekli bulguların tarafsızca değerlendirilmesini sağlayan güvence hizmetinde üç taraf bulunmaktadır. Bunlar (TĠDE, 2008: 3):

i. Süreç Sahibi: Süreç, sistem ya da ele alınan bir diğer konunun doğrudan içinde olan kiĢi veya grup.

ii. Ġç Denetçi: Değerlendirmeyi yapan kiĢi ya da grup.

iii. Kullanıcı: Değerlendirme sonuçlarını kullanan kiĢi ya da grup.

Tarafların değerlendirmeleri neticesinde iç denetim sisteminin nesnel güvence sağlama boyutu iĢlevselleĢmektedir.

Ġç denetim sistemi kurum içerisinde etkin bir iç kontrol sisteminin var olup olmadığına; idarenin risk yönetim iĢlem süreçlerinin etkin iĢleyip iĢlemediğine; üretilen bilgilerin doğru ve tam olup olmadığına; varlıklarının korunup korunmadığına;

23

faaliyetlerin etkili, ekonomik, verimli ve mevzuata uygun gerçekleĢtirilip gerçekleĢtirilmediğine dair kurum içine ve dıĢına makul bir güvencenin verilmesini sağlamaktadır (T.C. Maliye Bakanlığı, 2006: 2-3). Kurumların farklılaĢarak karmaĢık hale gelmesiyle ve yeni yönetim problemlerinin yaĢanmasıyla birlikte aktif ve sürekli denetim zorunlu bir ihtiyaca dönüĢmüĢtür. Ġç denetimin bu özellikleri reaktif süreçten proaktif sürece geçiĢin önemli bir adımını oluĢturmaktadır (Önder, 2008: 23).

2.6.2. Bağımsız Olma

Denetimde “bağımsızlık” kavramının kullanılmaya baĢlanması mali tabloların denetim sürecine dayanmaktadır. Mali tabloların Ģirket dıĢındaki kiĢiler tarafından denetlenmesiyle ortaya çıkan ve zamanla dıĢ denetimin önemli bir parçası haline gelen bağımsızlık kavramının iç denetim açısından önem kazanması klasik iç denetim anlayıĢından modern iç denetim yaklaĢımına geçiĢ ile birlikte gerçekleĢmiĢtir (Erken, 2009: 17).

Bağımsızlık, iç denetçilerin denetime iliĢkin karar ve yargılarının kendilerine özgü olmasını yani baĢkalarının düĢünce ve değer yargılarına bağlı olmamasını ifade etmektedir (Gönülaçar, 2007: 26). Denetimin herhangi bir önyargı ve sübjektiflik içermeden gerçekleĢtirilmesini gerektirir (Yıldırım, 2005). Denetçiler açısından bağımsızlık bazen zihinsel bir tutum veya denetçinin karakteri ile ilgili bir husus bazen de doğruluk, dürüstlük ve objektiflik gibi çeĢitli anlamlar ifade etmektedir (Erken, 2009:

17).

Denetim prosedürleri ülkeden ülkeye değiĢiklik göstermekle birlikte denetim bulgu, sonuç ve tavsiyelerinin tarafsızlığı ve denetçi ve denetim birimlerinin bağımsızlığını sağlama hususunda ortak paydada buluĢulmaktadır. Hem denetlenenden hem de dıĢ müdahalelerden uzak kalınmasını amaçlayan bağımsızlığın pratikte de iĢlerlik ve iĢlevsellik kazanması gerekmektedir. Bağımsızlık ilkesi değerlendirilirken;

denetçilerin kurum içerisindeki konumu, bütçeleri, personel sayısı, uzmanlık seviyeleri, istihdam ve terfi koĢulları, ücret miktarının mesleğe yaraĢır düzeyde olması, denetimin kapsam, zaman ve içeriğine karar verme hakkına sahiplik, veri, bilgi ve belgelere

24

eriĢimdeki kolaylık, bulgu, sonuç ve tavsiyelerin raporlanmasında kısıtlamalara maruz kalınmaması gibi ölçütler esas alınmaktadır (Denetim Sisteminin Etkinliğinin Artırılması…Raporu, 2000: 4).

Denetçi; kimseyle çıkar çatıĢmasına girmeden, baĢkalarının görüĢ ve düĢüncelerinin etkisi altında kalmadan ve uzmanlığı kapsamında profesyonelce davranarak bağımsızlığını koruyacaktır. Bağımsızlığın sağlanmasındaki tek ölçü yazılı kurallara uygunluk değildir. Bunun yanında etik kurallara da uyulması gerekir. Evrensel olarak kabul edilen etik kurallar IIA tarafından yayımlanmıĢtır. Bunlar bağımsızlık kavramı açıklanırken sıkça kullanılmakta olan; objektiflik, dürüstlük, gizlilik ve yetkinlik ilkeleridir. Amaç etiği denetimin tüm aĢamalarında bir kültür haline getirebilmektir (Önder, 2008: 130-131). Etik kurallara uygun davranılması ile denetçinin bağımsızlığı güvence altına alındığından etik kurallar sosyal sorumluluk bilinci olarak adlandırılmaktadır (Akbulut, 1999: 125).

Ġç denetçiler etik değerlerin yanı sıra dürüst olmalıdır. Dürüstlük olmadan, iç denetçilerin bağımsız ve tarafsız bir güvence ve danıĢmanlık hizmeti sunması beklenemez (Prawitt, 2003: 206). Dürüstlük ahlaki değerlerin kaçınılmaz bir kuralıdır ve her türlü aldatma, Ģahsi menfaat, yapmacıklık ve yüzeysellikten kaçınmayı gerektirir.

Yetkinlik, beceri ve eğitim-öğretim değerlerine sahip olarak kuruma değer katma performansını sergileyebilme özelliklerini bünyesinde barındırmaktır (Mutchler, 2003:

233).

Mautz ve Sharaf‟ın “Denetimin Felsefesi” adlı kitabında denetimdeki bağımsızlık üç süreçte ele alınmaktadır. Bunlar aĢağıdaki Ģekilde sıralanabilir (Erken, 2009: 19-23):

i. Programlama AĢamasında Bağımsızlık: Programlama aĢamasındaki bağımsızlığa dair üç önemli gösterge bulunmaktadır. Birincisi, yıllık denetim programı hazırlanırken iç denetçi yönetimin öneri ve değerlendirmelerini dikkate alabilir; ancak denetimin programlanması sürecine yönetimin müdahalede bulunmaması gerekir (Gösterici, 2006: 181). Ġkinci husus, denetim planlarının hazırlanması safhasında

25

denetçilere müdahale edilmemesi durumudur. Programlama bağımsızlığı ile ilgili son husus, denetim plan ve programının yönetim kademesinde tekrar değerlendirmeye tabi tutulmaması ve tartıĢmaya açılmamasıdır.

ii. Ġnceleme AĢamasında Bağımsızlık: Ġnceleme aĢamasında bağımsızlığın teminatı iç denetçilerin kurum içi çalıĢmalarında denetim konusu ile ilgili her türlü kayıt, veri ve ilgili personele ulaĢabilmesini kolaylaĢtırıcı bir ortam sağlanması ile gerçekleĢmektedir.

iii. Raporlama AĢamasındaki Bağımsızlık: Burada üzerinde durulması gereken husus raporlamanın iç denetçiler tarafından yapılması ve raporlar üzerinde üst yönetici ve ilgili birimlerin değiĢiklik yapma ya da istemedikleri hususları çıkarmaya yetkili olup olmadıklarının belirlenmesi durumudur. Üst yöneticilerin raporu istekleri doğrultusunda düzenletme çabası içine girmesi raporlama aĢamasındaki bağımsızlık ilkesine zarar verecektir.

Kurum içerisinde örgütlenen iç denetçilerin görev ve sorumluluklarını yerine getirirken ve yetkilerini kullanırken kurumdan bağımsız hareket etmesi gerekir. Bu durum hem iç denetçilerden beklenen sonucun alınmasını sağlayacak hem de incelemelerin geniĢliğini ve etkinliğini artırarak kısıtlamalardan uzak kalınmasına olanak sunacaktır. Bağımsızlığın sağlanamaması durumunda iç denetçi, yönetimin basit bir elemanı konumunda olacak ve bağımsız değerleme yapamayacaktır (MemiĢ, 2008:

83).

Avrupa Birliği‟nin sahip olduğu yaklaĢımda iç denetçi bağımsızlığının sağlanabilmesi için aĢağıda belirtilen koĢulların oluĢturulması gerekmektedir (Gösterici, 2006: 185-186):

i. Ġç denetim biriminin en üst yöneticiye bağlı olacak Ģekilde organize edilmesi ve raporlarını doğrudan üst yöneticiye sunması sağlanmalıdır.