• Sonuç bulunamadı

2.2. Özne-Nesne İlişkisi

2.2.3. Nesne

oluşur. Sanat yapıtını oluşturan, insan ve gerçeklik arasındaki, “iç”-“dış”,

“özne”-“nesne” etkileşimidir.61 Kendi dünyası dış dünyadan her ne kadar bağımsız olursa olsun sanatçı özne, dış dünya nesnelerinin etki alanları içinden kopamaz ve yaratma aşamasında esin duyduğu kaynağı daima doğadır.

Sanatçı özne, doğada var olan nesneleri var olandan bağımsız şekliyle kurgulasa da, yeni bir şey yaratma eyleminin çıkış noktası, doğa ve doğada bulunan nesnelerdir.

Yani doğadan bağımsız fakat bir o kadar da doğaya aittir. Öznenin yaşamı boyunca dış dünya nesneleriyle olan etkileşimleri onun üretme potansiyelini arttırır.

Psikoloji biliminin henüz gelişmediği dönemlerde sanatçının toplumdan ayrılan tarafını anlamlandıramadıkları noktada sanatçıyı hasta olarak görmeleri şu şekilde ifade edilmiştir:

Psikolojik kuramların önüne geçemedikleri eğilimlerden biri de sanatçıyı hasta ilan etmek.

Normal düşkünü psikolojinin normalden sapmayı hasta görmesine karşı Rank, sanat olgusunu

"psikolojinin ötesi" olarak kayda geçirdi. Psikolojinin ikiye indirgediği (normal ve nevrotik) tipler Rank’ın psikolojisinde üçe çıkıyor. Rank, sanatçıyı psikanalizin hasta yorumundan kurtarıp kendi başına yaratıcı bir tip olarak koyuyor ve en önemlisi de nevrotiğin bir yönü olacaksa bunun normale doğru aşma değil, sanatçıya (ya da yaratıcı tipe) doğru, yukarıya aşma olduğunu söylüyor.62

nesnelerin; kişi, yer veya şeyler olduğunu, iç nesnelerin ise dış nesnelere bağlanmış düşünce, fantezi veya anılar olduğunu vurgulayarak nesnelerin bilinçli ya da bilinç dışı olabileceği düşüncesiyle nesne ilişkilerinin benlik ile iç ve dış nesneler arasındaki ilişkili olduğunu söylemektedir.66

Şeyin şeyselliğinin unutulmasının nedeni düşünceden vazgeçilmiş olmasıdır. Heidegger’e göre

“şeyin şeyselliği”ne, düşüncenin otoritesi yapılan “akıl” (ratio) tarafından şiddet uygulanır ve bu yüzden de düşünce daha düşünülür hale getirilmeyip, bunun aksine düşünceden vazgeçilir.

Akıl dışı ve akıl ayrımının temeli de aklın meşruyetinden kaynaklanır. Nesneyi böylece yalnızca ratio belirler. Akıl kendisini tek ölçüt olarak koyunca, bu ölçüt dışındakiler de kendilerini akla göre belirlerler ve “akıl dışı” denilen alan da tekrar akıl tarafından tanımlanır.

Akıl ve akıldışı arasında yapılan ayrımın kaynağı “nesne” anlayışıdır. Nesnenin özünü belirleyen bu anlayış modern felsefenin temelini oluşturur.67

Nesnelerle çevrili olan doğada, öznenin nesnelere karşı olan algısı, ilk aşamada nesnenin kendisine ait nesnel gerçekliğidir. Bu, dış dünya nesnesinin maddesel halinin özne tarafından farkında olma durumudur. Daha sonraki aşama, öznenin nesneler dünyasından düş nesnesi boyutuna çektiği öznel nesne gerçekliğidir. Bu aşama ise, maddenin varlığının imgelem68 yolu ile zihni süreçlere dâhil olup iç dünyaya dönüştüğü faaliyettir.

2.2.3.1. Sanat Nesnesi

Sanatçı özne, bir nesnenin dış dünyadaki görüntüsünden ve ondan aldığı duygusal deneyiminden yola çıkarak, kendi zihninde o görüntüye yeni bir görüntü ve anlam yükler. Sanatçının nesne üzerinde kurguladığı görüntü, bir zihin tasarısıdır ve onun düş nesnesi haline dönüşen dış dünya nesnesi, özne tarafından kendi asıl amacı dışında kullanılır. Nesne, asıl amacından uzaklaşır ve zihni boyutta özne kontrolü altına girer.

Öznenin zihinsel aygıtı, bu kontrolü ele alarak nesneye görünenin ötesindeki bir perspektiften bakar.

Sanatçının nesne üzerinde yaptığı şekil ve anlam deformasyonu ona özgünlük katar ve bu da sanat nesnesine doğrudan doğruya yansır. Sanatçının kendi özgünlüğü ve yorumuyla ortaya çıkan sanat nesnesi eşsizdir. “Sanat yapıtlarının ilk özellikleri, onların şeysellikleridir. Her sanat yapıtı belirli bir nesneselliği kullanır; resimde renk, dil

66 Güney, Melike, “Sanat, Benlik Nesnesi ve İlham” Klinik Psikiyatri, 1999 (1): ss. 42-45.

67 Bal, Metin, Martin Heidegger’in Sanat Anlayışında Varlık, Sanat Yapıtı ve İnsan Arasındaki İlişki, (Yayınlanmamışdoktora tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe (Sistematik Felsefe ve Mantık) Anabilim Dalı, Ankara (Türkiye), 2008.

68 İmgelem: Bir nesneyi, o nesne (karşımızda) olmaksızın tasarımlama yetisi. Akarsu, “İmgelem”, A.g.e., s. 102.

yapıtında sözcükler, müzikte ses.”69 Eco, bir aracın şeyselliğinin ancak onun kullanılmaz hale geldiğinde keşfedileceğini ve ancak o şey iş göremez hale geldiğinde yalnızca bir alet olmaktan çıkıp bir şey olarak fark edilebileceğini söylemektedir.70

Öznenin dış dünya nesneleri ile olan etkileşimi, onu duygusal anlamda etkileyerek hayal dünyasının bir parçası haline gelir. Öznenin düş gücüne yerleştirdiği nesnenin kafasındaki görüntüsünü dışarıya yansıtma durumu, sanat eseri oluşum aşamasıdır.

Daha önceden ilişkilendirilmemiş nesneleri birbirleriyle ilişkilendirerek yeni ve biricik eser yaratmak, sanatçının en temel gayesidir. İmgelemini yaratım sürecine dâhil ederek onu sanat nesnesine çeviren sanatçı özne, nesneleri kendi dünyasına çekerek onu yorumlama, kendince anlamlandırma gücüne sahiptir.

Sanat nesnesinin oluşum aşaması, başlangıçta özne-nesne etkileşimi sonucunda, dış dünyaya bağımlı olarak gelişir. Öznenin dıştan içe aktardığı görüntü, artık dış dünyadan bağımsız bir hal alarak yalnızca özneye ait olur. Sanatçı özne, zihninde kurguladığı görüntüyü yaratıcı bir şekilde ortaya koyarken yine dış dünya ile bir ilişki haline girer ve zihnindekini doğaya yansıtır. Örneğin, bir sanatçının resim yapma süreci, iç dünyasını doğaya yansıtma aşaması olarak değerlendirilebilir. Dışsal olan gerçekliğin belli birikimlerle içeriye aktarılması sonucu sanatçı öznenin tekrardan kendi gerçekliğini içeriden dışarıya aktarması olayı, sanat nesnesi yaratma sürecidir.

Dışarıda var olanı kendi dünyasında yorumlayan sanatçı öznenin, tekrardan dışarıya bir eser bırakırken dıştan içe, içten dışa olan bu döngüsü yaşamı boyunca sürekli olarak devam edecektir. Sanatçının kendi dünyası her ne kadar dış dünyadan bağımsız olsa da yaratım aşamasındayken, onu doğaya bağımlı kılacaktır. Bu aşamalar doğrultusunda sanat nesnesi, sanatçının özgün dünyasından koparak tekrar dış dünyaya ait olacaktır. Sürekli olarak bir döngü içinde aşamalarını tamamlayan sanat nesnesinin son durak noktası dış dünya olsa da başka bir öznenin etkileşim kurup iç dünyasına kazandırdığı, başka bir sanat nesnesi yaratması için esin duyduğu bir nesne olabilir.

Sanat nesneleri, farklı sanatçıların yaratım sürecine dâhil olduklarından ötürü hiçbir zaman dış dünyaya ya da iç dünyaya ait bir nesne olarak kalmayacaktır. Bir sanat

69 Özşen, Derya, 20.Yüzyıl Sanatında Nesne Kullanımı ve İmgeye Yaklaşım, (Sanatta yeterlik eser metni), Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Heykel Anasanat Dalı, İstanbul (Türkiye), 2013.

70 Bal, A.g.e.

nesnesi, başka bir sanat nesnesinin yaratım aşamasında bir esin kaynağı olabilir. Bu nedenle insanlık var olduğu sürece yukarıda tarif edilen döngü son bulmayacak ve sanat nesnesi yalnızca bir dünyaya ait olmayacaktır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3. DIŞ DÜNYANIN SANATA YANSIMASI