• Sonuç bulunamadı

postmodern farkýndalýk

NE KADAR FARKINDAYIZ?

Her canlý varlýkta bir miktar farkýndalýk vardýr. Bitkilerde bile, yapýlan deneylere göre, deðiþik düzeyde farkýndalýk bulun-duðu görülmüþtür.

Yapraklarýný gece ve gündüze göre yönlendirirler. Çiçeklerini ýþýða göre açýp kaparlar, su durumuna göre kendilerini deðiþtirirler, hatta insanlarýn onlara ne þekilde davrandýklarýný bile farkýna varýr-lar. Eðer güzel müzik çalýnýrsa veya güzel söz söylenirse bitkinin reaksiyonu farklý, baðýrýlýrsa farklý olduðu deneysel olarak saptanmýþtýr.

Hayvanlarýn farkýndalýðý bitkilerden daha fazla, insanlarýnki daha da fazladýr. Hatta makineleri bile farkýnda yapmak mümkündür. Ýnsan yaklaþýnca fotosel ile çalýþan açýlan kapýlar basit bir farkýndalýk örneði oluþtururlar. Fakat bu tür farkýn-dalýk etki tepki farkýndalýðýdýr. Belli bir etki vardýr ve bu etkiye göre otomatik bir tepki oluþur.

Newton fiziðinin ikinci yasasý "Her etkiye eþit ve ters yönde bir tepki oluþur" der. Bu türden bir etki-tepki iliþkisi þuur gerektirmez. Adeta doðanýn kendi prog-ramý olarak her durumda ortaya çýkar. Buna "var olma içgüdüsü" de diyebiliriz. Sadece canlýlar deðil cansýz dediðimiz varlýklar da bu tepkiyi gösterirler. Çünkü bir nesneyi yok etmeye çalýþýrsanýz o size karþý direnecektir.

Örneðin suyu düþünün. Su her girdiði kabýn þeklini alýr. Fakat suyu

sýkýþtýrdýðýnýz zaman direnir. Belli bir hacmin altýna suyu sýkýþtýrmak son derece zordur. Suyun ýsýsýný alýp buz haline getirdiðinizde hacmi küçülmez

artar. Yani buz, sudan daha fazla hacim olarak varlýk gösterir. Kaybettiði ýsý ener-jisine karþý gösterdiði tepki daha fazla yer kaplamaktýr.

Ýnsanlarýn çoðu da ayný etki-tepki mekanizmasý içinde yaþamlarýný sürdürürler. Örneðin, yemeyen

çocuðunuza siz zorla yemek yedirmeye çalýþýrsanýz o size daha fazla direnecek, yememek için türlü bahaneler bulacaktýr. Bu tür etki-tepki mekanizmasý kendini ispatlamak, varlýðýný ortaya koymak veya varlýðýný korumak durumlarýnda ortaya çýkar. Zayýf hisseden varlýðýn kendini koruma içgüdüsü ile iliþkili bir mekaniz-madýr bu. Bu mekanizmada þuur yani uyanýklýk durumu yoktur veya çok azdýr.

Otomobil kullanmayý düþünün. Baþlangýçta her hareketin þuurundayýz. Yani farkýnda olarak otomobili süreriz. Vites deðiþtirmek, frene basmak bir istek

sonucu þuurlu bir çaba gerektirir. Oysa ki ustalaþýp otomobille bütün-leþtiðimizde bu þuur durumu ortadan kalkar. Bir yandan konuþur veya farklý þeyler düþünürken diðer yandan arabayý sürebiliriz. Artýk farkýnda olmaya gerek kalmamýþtýr. Hareketlerimiz otomatik hale gelmiþlerdir. Bu durum her ne kadar daha az yorucu olsa da elbette ki mahsurlarý da vardýr.

Faydasý, otomobili kullanmayý otomatik pilota baðlamakla dikkatimizi yola daha fazla yönlendirebiliriz. Zararý da farkýndalýðýmýzý tümüyle kaybedersek, bu sefer de yoldaki tehlikeleri küçümse-riz. Birçok kaza bu yüzden olmaktadýr.

Peki farkýndalýðý güne daha doðrusu anlara indirmek mümkün müdür? Yoksa bu hiç baþarýlamayacak bir ütopya mýdýr derseniz? Elbette mümkündür deriz. Birkaç sade metodu izleyerek, her insan kendi farkýndalýðýný bir baþkasýna ihtiyaç duymadan yükseltebilir ve yeni algýla-malar, yeni hissediþler, yeni bir bakýþ hissedebilir, bu yeni bir pencereden yaþa-ma bakyaþa-mak gibidir ve baþarý duygusu getirir. Günümüzün zor þartlarýnda, biraz baþarýya ve minik mucizelere ne kadar çok ihtiyacýmýz var deðil mi?

"Bir þey yapýlamamýþsa onu yapmayan biziz... Onun için hemen þimdi, baþlaya-biliriz!."

Kanser hastalýðým ve kemoterapi seanslarým sýrasýndaki o periþan günle-rimde, saðlýklý olmak kadar, hareket ede-bilmenin de ne büyük mutluluk olduðunu çok daha iyi anladým... Hareket ede-bilmek, hücrelere kan pompalayarak, kaslardaki gücü hissederek, bedenin farkýnda olabilmek ve onunla bütünleþe-bilmek ne büyük nimetti!.. Ve halen de, her þeye raðmen, vücudum pelteleþip, yüreðim korkuyla dolmasýn diye, ola-bildiðince spor yapmaya çalýþýyorum.

Yaþamým boyunca üstlendiðim ve örnek bir kiþisel simgeyle taþýmaya çalýþtýðým sporcu misyonum, bana her fýrsatta, topluma sporla ilgili mesajlar verme sorumluluðunu da hissettirdi. Bu sebeple dergimizde de, siz sevgili okurlara, sporun yararlarýný hatýrlatmak ve biraz olsun ateþleyebilmek amacýyla, kýsaca deðinme ihtiyacý duydum.

Aile dostumuz Marmara Üniversitesi

Fizyoloji Profesörü Berrak Yeðen Haným, kanser hastalýðýmla mücadelem ve kemoterapi seanslarýna dayanma gücüm üzerine, sporun hastalýðý karþýla-ma, vücudu onunla mücadeleye hazýr tutma ve hattâ yenme bakýmýndan çok önemli olduðunu, bunun en belirgin mi-salini bende gördüðünü belirterek, bu konuyu derslerine aldýðýný söylediðinden dolayý da bu konuya önem veriyorum.

Profesyonel sporlar artýk; "Bir zeytin veya defne dalý uðruna harcanan masum çabalarý" çoktan geride býrakýp, amansýz bir savaþa dönüþmüþ durumdadýr. Spor salonlarýnda ise çoðu kiþinin bilinçsizce ve ihtirasla kendilerini hýrpaladýklarýný, zararlý diyetlerle tükettiklerini görmek-teyim.

SPORUN YARARLARI ve PSÝKOLOJÝK AÇILIMI

Toplumumuzda genelde sportif çalýþ-malara zor ve zaman alan bir uðraþý olarak bakýlýr. Ýnsanlardaki genel eðilim, birkaç hafta içinde sonuç almayý

bekle-Spor ve

Beslenme

Özer Baysaling

Kanser

hastalýðýný yenerek Fransa Turu’nu üst üste yedi kez kazanan efsanevi sporcu Lance Armstrong

mek ya da o sporu hiç yapmamaktýr. Halbuki hareket etme (spor) Allah'ýn insanlara bahþettiði güzel bir yetenektir. Birçok insan, yazar Gonçarov'un bir romanýndaki "Oblomow" tiplemesi gibi, miskin miskin yatýp vakit geçirmeyi sportif faaliyetlere tercih etmektedir. Oysa insanýn kendi tembelliðine yenilmesinden daha büyük bir yenilgi olabilir mi?..

Hayatýmýzý makinelerle robotlaþtýran çaðýmýz, insanlarý bu açýdan tembelliðe iterken, yaþam mücadelesini de dayanýl-maz bir gerilim ve strese sürükleyerek, saðlýðýmýzý etkileyen en büyük tehlikeye dönüþtürmüþtür.

Sporu ve yararlarýný bilmeyenler veya yapanlarý kýskananlar, yapmak isteyenleri de engelliyor. "Biraz yürüdük mü bu iþ tamam... Bizim komþu teyze, amca vs. þöyle söyledi, öyle yapma böyle yap dedi..." gibi sözlerle, yapanlarý bilinç-sizce yönlendirmeye çalýþanlar da çoðun-lukta. Gerçek bilenlerden yeterince yararlanýlmýyor.

Kimi de hastalýðý kendine konduramýyor; "Adam sen de. Neyime gerek kendimi zora sokayým..." vs. gibi sözlerle geçiþtiriyorlar. Bilmiyorlar ki aptalca iyimserlik, kötülüðü kolay-laþtýrýyor. Sonunda spor yapamayacak duruma gelip

piþ-manlýk duyunca, spor yapanlarý görüp: "Ah ben de þunlar gibi yapabilseydim" diye hayýflananlar da az deðil.

Birçoðu da zayýflayacaðým diye, aç açýna saatlerce bir aerobikten, diðer bir stepe koþuþturup duruyorlar.

Çoðunlukla akýl almaz ve saðlýða zararlý diyetler insanlarýn aklýný çeliyor. Kiþi, birkaç gün tuz almasa, vücut metabolizma için tuttuðu suyu atarak 3-4 kilo düþebilir. Buna bir de çok aðýr çalýþ-malar eklenince, yapanlar saðlýksýz olarak kilo verdiklerinin farkýna var-madan kendilerini periþan ediyorlar.

Yapýlan istatistiklerde, genelde insan-larýn %98'i kendilerini beðenme egosuna sahip olduklarý halde, bu kiþilerin beden-lerinden memnun olmadýklarý da tespit edilmiþtir. Ýnsanlar çýlgýnca bir model arayýþý içindeler. Oysa yeryüzündeki mil-yarlarca insanýn ayrý özellikleri var ve insanlar bu özellikleriyle ayrýcalýklý ve güzeller. Ne yazýk ki, bu tarz arayýþlar içinde insanlar kendilerini sevemiyor ve

mutsuz oluyorlar. Sporun ana amaçlarýný ve iþin saðlýk yönünü düþünen ise çok az.

Sportif çalýþmalarýn ruhi rehabilitasyon yönü de hep göz ardý edilmektedir. Egzersize baþladýktan bir süre sonra vücut, acýlara karþý koyan "Endorfin veya benzeri mutluluk hormonlarýný çýkarýr. Bu suretle yaratýlýþtan gelen kin, ihtiras, kýskançlýk, nefret, korku, olumsuz düþünceler vs. gibi duygular yerini mut-luluða ve olumlu düþüncelere býrakarak, kiþiye azim, irade, mücadele vs. gücü kazandýrýr. Etrafa pozitif enerji yayýlýr.

Spor ve güzellik: Güzellik kiþiden kiþiye ve devirden devire deðiþebilen izafi bir konudur. Ancak eski çaðlarda bile Myran'ýn disk atan Diskabol'ü, Michelancelo'nun Davit'i, kadýnlarda ise Praksiteles'in Afroditleri, Milo'nun Venüs'ü gibi ünlü sanat eserlerinde güzellik ve estetik sporcu vücut örnek-lerinde simgelenmiþtir.

YAPILAN BÝLÝMSEL

Benzer Belgeler