• Sonuç bulunamadı

2.4. NAZAN BEKĠROĞLU‟NUN ROMAN VE HĠKÂYELERĠNDE

2.4.1. Nazan Bekiroğlu‟nun Roman ve Hikâyelerinde Zaman

Nazan Bekiroğlu, zaman kavramını sabit düz bir çizgide ilerleyen Newtoncu anlayıĢla değil Einstein‟in izafiyet kavramı ile örtüĢecek biçimde bağımsız bir değiĢken olarak kullanmaktadır. Bekiroğlu, zamanı göreceli bir yapıda boĢluklar bırakarak, zaman içinde ileriye ve geriye hareket edilebilen, yazma ve okuma zamanını sonsuz bir anda birleĢtiren döngüsel (recursivitiy)bir zaman anlayıĢıyla eserlerini kaleme alır. Postmodern romancıların metinlerindeki bu kullanıĢ biçimine, Bekiroğlu‟nun pek çok roman ve hikâyesinde karĢılaĢmaktayız. Roman ve hikâyelerinde zaman, “nesnel zaman”, “an odaklı zaman” ve “döngüsel zaman” olarak üç grupta ele alınabilir.

a) Nesnel zaman:

Nun Masalları, üç bölüme ayrılmıĢ çeĢitli hikâyelerden oluĢmaktadır. Ġlk bölümdeki hikâyede birkaç baĢlık altında hattatın öyküsü yeralmaktadır. “Hattat ve PadiĢah” baĢlığıyla baĢlayan bölümünde “aylardan mayıs, yıllardan binyüzyetmiĢaltı hicrî” olarak nesnel bir zaman vermektedir. Yûsuf ile Züleyha hikâyesi nesnel zaman olarak antik Mısır döneminde geçmektedir. İsimle Ateş Arasında romanında nesnel zaman Vak‟a- i Hayriye‟den “üç yıl kadar önce” yani geçen tarih 1823-1826 yıllarıdır. “Cam Irmağı ve TaĢ Gemi” ile “Mavi Gül Dalı” hikâyelerinde nesnel zamanın anlatılanlardan, antik Mısır dönemi olduğu anlaĢılmaktadır. Nar Ağacı romanında ise üstkurmaca tekniğiyle iki nesnel zaman vardır. Birincisi yazarın romanı yazmak için Ģehir Ģehir gezdiği 2009-2011, ikincisi ise, dedesinin hikâyesini anlattığı 1912 ile 1915 yıllarıdır.

Mücellâromanında ise nesnel zaman, yazarıneseri bitirdiği 2015 yılı ile Mücellâ‟nın hikâyesinin anlatıldığı, 1920 ile 1980 yıllarını kapsamaktadır.

b) “an” odaklı zaman anlayıĢı:

An odaklı zaman anlayıĢını Bekiroğlu, nesnel zamana alternatif olarak kullanmaktadır. Baudrillard “Gelecek bir tarihin olmadığı, zamanın iptal edildiği, buzlu bir Ģimdiki zaman” olarak tanımladığı postmodern zaman anlayıĢı Bekiroğlu‟nun yapıtlarında kullandığı zaman anlayıĢı ile örtüĢmektedir. (akt. Emre, Baudrillard, 2006, s. 171). Zamanı “an” odaklı iĢleyen Bekiroğlu, ölçüm yapılamayan bu zaman dilimi için ölçen olarak bilinci kullanır, zamanları bilinçle algılanan birimlerden/noktalardan ibaret sayar. Bu tavır, Nietzsche‟nin bengi dönüş1, Bergson‟un dure2

ya da Ġbn-i Arabî‟nin cennet zamanı3 kavramlarını hatırlatmaktadır. Ġlk yapıtı olan Nun Masalları‟ndanitibaren “an odaklı zaman” anlayıĢını benimseyen fakat zaman içinde kullanıĢ biçiminde değiĢikler yapan yazar, bu yapıtında“kimi zaman kendisini kan ve ter içinde kâbuslardan atarken”, “O zaman, onun ıĢığında gördüğü kendisini fark ettiği zaman” gibi bilince bağlı ya da “Ay‟la güneĢin hâlâ aynı yerde, biri doğmak biri batmak üzere”, “yağmur kuĢları suların üzerinde çığlıklar atarak uçmaya baĢlayınca” gibi ifadelerle; Yûsuf ile Züleyha hikâyesinde ise benzer bir bilinçle anlam kazanan zaman anlayıĢıyla “Bir zaman, birkaç zaman, birkaç zaman daha”, “az zaman” gibi ifadelerle “an odaklı zaman” anlayıĢınınortaya konduğu görülmektedir.

İsimle Ateş Arasında romanında yazar eseri yazılıĢ sürecine yer verdiği anlatma zamanı, Mansur ve Nihade‟nin hikâyesini anlattığı olay zincirine bağlı nesnel zaman ve araya giren küçük hikâyelerdeki zamansızlık ile zaman içerisinde sıçramalara dayanan, klasik zaman anlayıĢının dıĢında postmodern zaman anlayıĢına yakın bir zaman anlayıĢı hâkimdir. Yazar, zaman dilimi farklı bu roman için okuyucuyu “Sözün BaĢı” bölümünde zamanı bilinçle kavranan an üzerinden Ģu sözlerle anlatmaktadır:

1Nietzsche'ye göre; “insan tüm yaĢamı durmadan döndürülen bir kum saatidir”. Acıyla

üstün insan olana kadar tekrar tekrar dünyaya gelir. Bu tekrarları bengi dönüĢ olarak isimlendirir. (Nietzchhe, 1999, s. 67).

2 Süre (Durre), devamlı bir akıĢ geçmiĢin geleceğe doğru büyüdüğü uzamsal açılımdır

(Bergson, 2015, s. 52).

3

Zaman dilimi ihlal edilmiĢ bu hikâyede, bir devĢirme olarak kurguya girecek olan Nezuka‟nın yeni bir isimle yeni bir hayatı baĢlamasından çok uzun zamanlar sonra. Düzme bir solağın çağrıĢımıyla anlatılacak olan turnanın efsanesinin ise çok ama çok daha sonrasındaki bir zamanda. Tuna üzerine çoktan bir köprü kurulduğu, Süleyman‟ın hayata sığmayıp da önce Kanunî, sonra da MuhteĢem oldu ğu saadet zamanlarının da sonrasında. Süley man‟dan sonra bedelini pek pahalı ödese de isminin baĢına yeni bir isim getirebilen ilk padiĢah olan Genç Osman‟ın yeniçeriler tarafından ihanete uğradığı, Selimlerin üçüncüsünün bestekârlıkla padiĢahlık arasında sarayının duvarına gül - ebrû-su çizdiği zamanlardan da sonra. Her Ģeyin önce kurulduğu sonra bozulduğu zamanlarda(…)Zaman zaman önce zaman zaman sonra (Bekiroğlu, 2002, s. 12).

Zamanın yalnız Ģu andan ibaret olduğu mutlak, sonsuz ve değiĢmez ölçümleri yapılamayan zaman anlayıĢı diğer yapıtlarında olduğu gibiLâ: sonsuzluk hecesiromanın zamanı için de belirleyicidir. “Gerçeğin de gerçeğinde ise; sonsuz bir Ģimdilik ânı, sıfır lahzâsı” (Bekiroğlu, 2016, s. 15). Cennet zamanını ifade etmek/ölçmek için belirlenen “an” kavramı postmodernistlerin zamanı andan müteĢekkil görüĢüyle uyuĢmaktadır. Ayrıca postmodernistlerin “ıssız bir kumsal” sembolüyle ifade ettikleri “an” kavramıyla ifade edilen zamanda gerçekleĢebilecek olumsallıklar romanda zaman kavramının Ģu tanımıyla benzer olumsallıkları hatırlatmaktadır: “Tüm ânların birbirine eĢit ve denk durduğu o yek-parçada her Ģey aynı ânda olup bitiyor, önce ve sonra aynı anda yaĢanıyordu”(Bekiroğlu, 2016, s. 15). Cennetteki zaman kavramı an üzerinden anlatılıyorken, dünyadaki zaman kavramı yine anın dilimleri üzerinden anlatılmaktadır. “güneĢ doğarken”, “en uzun gecede”, “güneĢin battığı an”, “saçını rüzgâr okĢarken, henüz kalbinde kin, elinde taĢ yokken”, “dünya gecesi”, “dünya zamanında gün aydınlanırken” ifadeleriyle zaman kavramını genellikle postmodernistler gibi “an”a odaklamıĢtır.

Nar Ağacı, romanında Nazan Bekiroğlu zamanı göreceli bir anlayıĢla kullanmaktadır. Zamanda bir fotoğraf karesi vasıtasıyla 100 yıl öncesine 1 Ekim 1912 tarihine gitmekte, bazı bölümlerde ise günümüze dönmektedir. Bu sebeple roman zamanı “zamansızlık”tır diyebiliriz. Bekiroğlu zaman algısını Nar Ağacı‟nda “sonsuz bir an” a Ģimdiki zamana odaklamaktadır. Bekiroğlu, romandaki zaman algısını Ģu sözlerle anlatmaktadır:

Fakat fotoğraf kartonunun üzerindeki binlerce yüz objektife böyle baktıkça anladım ki bir kez olan her Ģey, donmuĢ bir anın içinde sanki Ģuan oluyormuĢ gibi, daha doğrusu “Ģu an da” oluyormuĢ gibi sonuna değin oluyor. Öyleyse ben bu satırları yazarken siz bu satırl arı okurken de bunlar hep oluyor, hâlâ oluyor. Bütün zamanlar, hayatlar, üst üste yığılı, biteviye yaĢanıp duruyor (Bekiroğlu, 2012, s. 524).

Nazan Bekiroğlu, an odaklı zaman kavramını “Kara Yağmur” isimli öyküde “bu zamansız” bir hikâye diyerek hikâye zamanını geçmiĢ ya da gelecek gibi ölçülemeyen yalnız bilince bağlı “Ģu an/Ģimdi” olduğunu vurgulamıĢtır. Nun Masalları kitabının son bölümde yer alan “Bahçeli Tarih” hikâyesinde ise, kütüphanede tez araĢtırması yapan tarih öğrencisinin Tarih-i Enderun’un yazarı Atâ Bey ile Letâif-i Rivayat-ı Enderun yazarı Hafız Hızır Ağa‟ya yazdıkları üzerinden seslenerek “ĠĢte, iĢte Ģimdi gel, beni cevapla.” (s. 102) diyerek nesnel ölçütlerdeki zamanın sınırlayıcılığını reddetmekte dört asır öncesiyle günümüz zamanını birleĢtirdiği Ģimdiyi mutlak saymaktadır. Kitabın son sayfalarında yer alan “Ġkinci Kısım/ beĢinci bölüm/ Size dokunamayacağımı anlayınca” baĢlıklı bölümde kitabın yazılma süreci ile ilgili detaylar verilirken “zaman: alıĢılmadık” ibaresiyle tanımlanacaktır. Klasik roman anlayıĢında ana unsurlardan biri olan zaman kavramının olmadığı ya da alıĢmıĢ/ölçülebilir normlarda olmayan zamanın yalnız Ģimdiye odaklı olduğu bir hikâye ancak postmodern tavır ile açıklanabilir. c) Döngüsel zaman:

Postmodern yazarların zamanı çembersel bir düzlemde algılamaları sonucu “okuma zamanı ile yazma zamanı birleĢtirerek zamanı döngüsel” hâle getirmeleri Nazan Bekiroğlu yapıtlarında da sıklıkla karĢımıza çıkan bir tavırdır. Yazar, Yûsuf ile Züleyha, Cam Irmağı Taş Gemi ve Mücellâ eserlerinde bu zaman anlayıĢını kullanmıĢtır. Üstkurmaca tekniğine bağlı olarakYûsuf ile Züleyha hikâyesinde, kitabın yazılma serüvenini anlattığı kısımlarda “Ben: Yazıcı. Yazmaya baĢladığımda, yıl bin dokuz yüz doksan dokuz milâttan sonra, aylardan Nisandı.” (s. 16) diyerek yazmaya baĢladığı “…bir defterin kareli ve pembe renkli sahifelerini, söze tarih, bitirirken iki bin senesi Mart ayının yirmi yedinci gününde…” (s. 211) diyerek bitirme zamanını, “üzerinden bir okuma geçmiĢ kitap” (s. 224) ise okuma zamanın ölçümünü kiĢiye bırakarak yazma ve okuma zamanını birleĢtirir.

Cam Irmağı Taş Gemi altı hikâyeden oluĢmaktadır. Ġlk hikâye ve son hikâye birbiriyle iliĢkili olmakla birlikte üstkurmaca tekniği kullanılarak kitabın baĢlangıcında gülibriĢim ağacın altında oturan yazar, son hikâyede “Bütün yazı gülibriĢimli ağacın altında oturarak geçirdim.” (s.198) diyerek geçmiĢ ve Ģimdiyi sarmal bir zaman anlayıĢıyla birleĢtirmiĢtir. Eserde nesnel zamana ait unsurlar belirtilmekle beraber postmodern zaman anlayıĢına ait unsurlarda bulunmaktadır.

Ġlk hikâye olan “Be” de yazar zaman kavramını belirtmemiĢ zamanı an kavramı üzerinden nitelendirmeye Ģu Ģekilde devam etmiĢtir: “Gözünün önünden koyu yeĢile dönmüĢ büyük denizin dalgası, baĢının üzerinden bir göçmen kuĢ sürüsü geçti. / Dört hikâye düĢtü içine” (Bekiroğlu, 2006, s. 24).

Mücellâ romanında, üstkurmaca tekniğini kullanarak yazma eylemini tetikleyen “1977 yılı Ģubat ayının ilk günü sömestr tatili” baĢlayan metin yazma eyleminin gerçekleĢtiği “Bense kırk yıl sonra hâlâ masamın baĢında, kitapların defterlerin arasında oturuyorum” (s. 15) diyerek zamanda sıçramalarla okuru 2017 yılına romanın yayımlanıĢından iki yıl sonraya taĢımaktadır. 1930 yıllarda baĢlayan Mücellâ‟nın hikâyesi bilinç akıĢı tekniğiyle bir haftalık ya da birkaç yıllık geri dönüĢlere rağmen düz bir çizgide ilerleyerek 1970 yılların sonlarında son bulur. Bununla beraber Bekiroğlu, metni 1970‟lerden zamanı “Ama ben 2015 yılının yazında” (s. 340) diyerek romanının son cümlelerini yazdığı ana okuyucuyu taĢımaktadır. Ayrıca önsöz ve sonsöz olarak adlandırmasa da romanın ilk ve son bölümü yazarın okuyucuya anlatıyla ilgili açıklamalar yaptığı bu iki kısımda “Sanki zorlasam dünyanın bütün dillerini konuĢacağım” ifadesi yer almaktadır (s. 339). Okuyucunun romanı bitirdiği an ile yazarın romanını bitirdiği an aynı noktada kesiĢir; zaman kavramı ortadan kalkar.

Nazan Bekiroğlu, nesnel zamanı kullanmakla beraber postmodern zaman anlayıĢının an odaklı döngüsel tavrını benimsediği görülmektedir. Bekiroğlu, bunu bazen zamanı anla sınırlayarak ya da ölçümlü zamanı reddedip “zamansızlık” olarak belirttiği hikâye zamanlarıyla, bazen ise üstkurmaca tekniğini kullanarak yazma ve okuma zamanını birleĢtirerek yapıtlarına yansıtmıĢtır. Bilincin ön planda tutulduğu bu zaman anlayıĢında sonsuz ve mutlak zaman ancak Ģimdidir; fakat Bekiroğlu‟nun sonsuz ve mutlak zamana olan ilgisi yalnız postmodernizm kaynaklı değil ileri ki bölümde inceleyeceğimiz tasavvufi anlayıĢa dayalı cennet zamanı kavramıyla da ilgilidir.